Ynt: Araç ile Yurt Dışına Çıkmak
merhaba,
bizde bayram tatili için aracımızla yunanistan( ipsala gümrüğünden , sırasıyla makedonya, arnavutluk ,karadağ, bosna, hırvatıstan ,sırbısitan , bulgaristan ve pazarkule yunanistan gümrüğünden türkiye ye geri döndük.
faydalı olabileceğini düşündüm birkaç not eklemek isterim müsaadenizle.
1- ncisi , Beynelminel ehliyetin yurtdşındaki avrupa vatandaşlarına ücretsiz olarak sunulurken bu ehliyet için bizim makalarımızca 300 tl fiyat biçilmesi.
Ben inat ettim ve almadım , Türkiye geçiş gümrüğündeki görevli memurun yunanıstandaki gümrük memuru kesinlikle soruyor ,geçemezsiniz , geri gönderir söylemlerine aldırış etmeden inat ettim almadım,yunan gümrük memuru arkadaş kesinlikle sormadı,gümrük memurunun görevi passport, vize yani gümrük işlemlerine bakmaktır ..kanımca bizim devletin yine vatandaşı nasıl yolarım mantığı...kesinlikle almayın demiyorum ama ben almadım.
Birçok avrupa ülkesine gitmiş biri olarak ve bu ülkelerde türk ehliyetimle araç kiralamış biri olarak ,bu mantıkla almadım.
2-yeşil sigorta , bildiğimiz trafik sigortası,yurtdışında geçerli olması için 1 yıllık 300 euro.15 günlük 63 euro, inanılmaz pahalı, yine avrupalı bir vatandaş ile konuştuğumda cok cüzi bir ücret karşılığında avrupa ülkerlerinde kendilerine tahsis ediliyormuş, yani anlaşılan devletin gözünde yollunmuş kaza dönmüşüz.
Eklemek isterim ki bu yeşil sigorta dedikleri evrak sadece yurtdışında karşı tarafın hasarını karşılıyor ,yurtdışında kaza yaptınız kesinlikle hiçbir şekilde hasarınız karşılanmıyor, aracınız çalındı sadece % 80’ i karşılanıyor,o da eğer kaskonuz sağlam bir sigorta şirketinden yapıldıysa , (30 tl karşılıgında kaskonuza bunu ekletiyorsunuz.)
herneyse, ipsaladan çıkış yaptıktan sonra , yollar gayet düzgün, otobanda hız sınırı 120 , yer yer 130 olabiliyor. Artık avrupadasınız ve trafik cezalarının ,cep telefonuyla konuşmanın cezası bile 300 euro olduğunu düşünerek kesinlikle kurallara uymaya dikkat ediyoruz, ,gerçi yolar hız yapmaya müsait, ayağımız yer yer ağırlaşsada eşimin uyarılarıyla hemen ayağımıa gazdan çekiyorum.
Sırasıyla dedeağaç, gümilçine ve kavala şehirlerinden kısa şehir turları yaparak selanik kentinde varıyoruz
yunanistanda kesinlikle hiç sorun yaşamadık, türk yunan düsmanlığının sadece politik açıdan yansıtıldığını Selanikte otel sorduğum ve 40 km kendi aracının peşinden bizi otele kadar götüren bir yunan vatandaşından anlıyorum, sohbet ederken her ülkede olduğu gibi milliyetçi grupların olduğunu ve sadece bunların medya’ya yansıtıldığını aktarıyor, doğru söylüyor, gelin ingiltereye gidin ,holiganların arasına karışın bakın ne oluyor, avrupadan örnek vermeye gerek yok aslında , taksimde sahne alan misafirperver türk tacizcileri düşünmek yeterli.
Eşiyle bizi çok şirin bir bölgeye getiriyorlar, bölgenin adı ‘’Pereira’’ bölgesi Ege denizin kıysında, bzim bodrum tarzı turistik bir mekan . 3 ebeveyn 2 cocuk kahvaltı dahil , bzim 4 yıldızlı otelımız konseptinde 40 euroya konaklıyoruz.,bizi getiren aile ile sohbet ederken sohebt ederken istanbul hayranı olduklarını öğreniyoruz, yanlız tabii onlar istanbula konstantinopolis diye söz ediyorlar....
Ertesi gün selaniği geziyoruz, aslında selanikte görülecek çok fazla birşey yok, izmire çok benziyor, cocuklarınızla gidiyorsanız mutlaka hayvanat bahçesine uğramanzıı öneririm, ( giriş bedava )
Ertesi gün Makedonya ya geçiyoruz, selanık makedonya gumruk kapısı 80 km, benzin burda 2,60 tl litresi euro dizel .şaşırıyorsunuz haliyle tabii.
Free shopta alışveris ve mola sonrası sırasıyla üsküp-ohirde doğru yol alıyoruz, üsküp modern ve güzel bir şehir , türk pazarını eşim merakla gezmek istiyor ama vardığımız saat itibariyle kapalı olduğunu öğreniyoruz, üsküpte meydan , çarşı derken ohrid’de konaklayacağımız için yola devam ediyoruz.,otoyollar düzgün , paralı, ama toplamda 3 -5 euroyu geçmiyor .
Gec saatlerde ohride varıyoruz ohrid'de Fuat bey'in pansiyonu var , gitmededen eşim internetten telefonunu almış, ve sağolsun fuat bey gece 12 den bizi belli bir noktada karşılayıp pnasiyonuna götürüyor, sahile 100 metre, ailecek tertemiz pansiyonunda toplam 30 euroya konaklıyoruz.
Ertesi gün saolsun kendisi bizi gezdiriyor,mutlaka fuat bey ile tanışmanızı öneririm.biz aslında gezimizi makedonyada sonlandırmayı planlamıştık, ama fuat bey ile
sohbet ederken , arnavutluk sınır kapısınıın ohrid ‘e sadece 40 km olduğunu öğreniyoruz, buralara gelmişken arnavutluğu da görüp ordan Bosna hersek ‘e gidip sırbıstan ve bulgaristan üzerinden dönme kararı alıyoruz..
Aranavutluk çok enteressan bir ülke , yaklaşık 200 km sırbıstan montenegro sınırına kadar,( karadağ) yol yok ama 3 arabadan ikisi mercedes, bir benzin istasyonunda kahve molası veriyoruz, ingilizce bir genç ile sohbet ederken , yanıma oğlumun baba diye seslenişinden sonra , o genci de birden abi sen türkmüsün deyişiyle , tebesüm ediyoruz, sohbet kısmına Turkce devam ediyoruz, ben de merakımı gidermek için soruyorum tabii, bu mercedes meselesi nedir diye,aranavutluğun para birimi zayıf, gözlemlediğimiz kadarıyla annemın yorumuyla türkiyenin 100 sene evvelki hali , yol yok , otoyol yok, ama heryerde mercedes, çocuk aynen cvp veriyor değiştirmeden aktarıyorum :, ‘’abi utanarak söylüyorum , hepsi çalıntı’’,ama benimki değil diyor !! ve anecdot gibi analatıyor, italyadan arabaları çalıp yarım saat içinde trieste limandan bekleyen 1’er 2şer kişilik botlara yüklüyorlarmış, ver elini arnavutluk! !öyleki içinde sadece limana yanaşacak kadar da yakıt ilave ediyorlarmış, bot kendisi yanaştırıyormuş! ama tabii araçların hiçbiri arnavutluk dışına çıkamıyormuş, çıkanlar varmış tabii ama orasını karıştırma dedi,epey bir sohbet etikten sonra , ve birkaç konaklama tavsiyesi aldıktan sonra karadağ’a doğru yola koyuluyoruz.( merak edenler için sordum son model mercedes’i 3000 avroya alabiliyormuşsunuz)
Gps i karadağ olarak ayarladıktan sonra ,zorlu ve yamalı yolaardan geçerek montenegro gümrük kapısına geliyoruz, gümrük memurları gayet neşeli , biraz sohbet ediyoruz , gümrük kapısını geçtikten sonra ise , inanılmaz dar ve virajlı yollardan geçip karadağ merkeze girip 1 gece konaklıyoruz, otel fiyatı yine 30 euro .
Ertesi sabah şehir turu yaptıktan sonra vakit kaybetmeden Bosna’ ya gitmek ve Mostar şehrini görmek için sabırsızlanıyoruz.
Ve burada gps in aziziliğine uğruyoruz, gps bizi inanılmaz dar ,yokuş ve virajlı yollardan geötürüyor,(burada neden bu ülkeye karadağ dediklerini çok iyi anlııyoruz, yaklasık 50 km’lik yolu 3 saat gibi bır zamanda gidebiliyoruz,, anlatmaya kelimeler yetmez , böyle bir yol, uçurum iki araba yan yana geçemiyor, annemin yanlış yoldayız demesine malesef aldırış etmeden gps ‘i dinliyoruz ve olan oluyor sonunda gümrük kapısına varıyoruz, ama ne gümrük vardığımız bu gümrük kapısının sadece karadağ ve bosna hersek arasındaki iki dağ köyü arası geçişler için kullanıldığını anlatıyorlar bize,
Karadağ tarafı pasaportlara kaşe vurabiliyor ama bosna tarafı kaşem yok diyor, bir kere daha avrupalı farkını görüyorsunuz ....yalvarmalarımıza rağmen geldiğimiz yolu geri dönüyoruz , yokuş aşağı biraz daha çabuk ilerliyoruz.
Bu yolları geri döndükten sonra asıl gumruk kapısınıa varıyoruz ( gerçi bu güzergahın da diğer yoldan altta kalan bir tarafı yok, ama tabii manzara inanılmaz, dağları taşları delmişler resmen , onlarca tünellerden geçiyoruz, bolu tünelini bizimkiler tünel sanıyor gelsinler karadağ daki tünelleri görsünler....
Bosna gümrüğünü geçtikten sonra mostara 157 km olduğu tabelayi görüyorum, maalesef bir kere daha içimiz dışımıza çıkıyor, ilk defa şoför koltuğunda oturuken bile bu kadar virajlardan rahatsız olabilir insan, yaklasık 3 saat sonra mostar a geliyoruz, değermi ? değermiş gerçekten muhteşem osmanlı izlerinin yansımasını farkedebiliyorsunuz, mostar köprüsününü gezdikten ve bosnak köfetsi ‘’’cevapcici ‘’yedikten sonra bir gece annemin bulduğu Mehmett amca ve Hatice teyzenin pansıyonunda konaklıyoruz fiyat hala 30 euro ..., ve yarım Turkce yarım Ingılızce sırp vahsetinin tanıkları olarak Mehmet amcanın ağzından savaş acı savaş hatıralarını dinliyoruz, anlatıklarıyla adeta ürperiyoruz,ve sırpların vahşetinden ve kendilerinden tiksinmemize yetiyor, Mostar şehrinde savaş izleri halen bina cephelerinde kurşun izleri ile adeta canlanıyor.
Mehmet amca ve hatice teyzenin İnanılmaz mısafır perverliklerini anarak ertesi gün mostardan ayrılırken hüzünleniyoruz , Sarajevoya dogru yola cıkıyoruz, yol geldiğimiz yoldan daha düzgün ,virajlı ama büyük bir bölümü çift gidiş cift geliş şeklinde,yaklaşık 2 saat sonra’’ sarayevo ‘’ şehrine varıyoruz, ,bir kez daha savaş izleri halen sürüyor, şehrin merkezindeki kurşun izleri daha yoğun, biz doğrudan ‘’ old city ‘’yi takip ediyoruz sarajevo nun en turistik yeri, çarşı Pazar dolaşıyoruz, ve sabahtan beri aç kalarak beklediğimiz meşhur bosna böreklerini yiyoruz, anlatılmaz lezzet, gerçekten bir harika geliyor bize, böreği üzerine yoğurt dökerek yiyorlar bosnada, ayrıca börekçilerde bosnalı kızlar çalışıyor, resim çekmek istediğimde utanıyorlar...dolaşırken GS ‘li Tarıg’( Hotiç) in yerine uğruyoruz , Prekazi ve Hotiç ayrılmaz iki dost , içeriden Hotiç Prekazi’yi çağırıyor ve resim çektiriyoruz, ve hoş bir sohbetin ardından mekandan ayrılıyoruz, Bosna’da konaklamadan artık Turkıye dönüş yoluna hazırlanıyoruz.
Sırasıyla Hırvatıstan-Sırbıstan üzerinden yolculuk devam ediyor yollar artı tamamıyle otoyol ve uykumuzun gelmesine sebep oluyor,müsait bir tır parkı görüyorum ve dinlenemk amacıyla duruyorum, iki turk şoför plakamızı görunce , yanımıza geliyorlar ve türk plaknın burada çok görülmeye alışık olmadıklarından herhalde soruyor , hemşehrim nereye böyle ? ve koyu bir sohbet başlıyor,hemen içeri bakıyor ve kendisine yaptığı tostu ıkıye bölüp yarısını eşime yarısını bana veriyor, anne türk çayını özledik deyince hemen bizim için çay demliyorlar....bir kere daha türk misafirperverliği , söyleyecek söz laf kalmıyor,kırk yıllık dostmuşuz gibi gurbet yolarında sohbet ediyoruz, caylarımızı içiyoruz ,polonyadan yük alıp türkiyeye doğru yola koyulduklarını öğreniyoruz, konaklamak için yer sorduğumuda ,Sırbıstanda ve Bulgarıstanda konaklamayın dıyorlar, hırsızlığın çok oldugunu ve yollarda konaklamaya elverişli ülkeler olmadığını iki uzun yol üstadından tekrar duymuş oluyorum, iki saate yakın mola ve hoş sohbet sonrası birbirimize veda ediyoruz .
Gece belgrad sehir turu yaptıktan sonra , bulgaristana doğru yol alıyoruz, yol uzun ve otoban gerçekten uykumuzun gelmesine sebep oluyor, acilen dinelenecek bir yer arıyorum, ama sırbıstandan konaklamaya niyetimiz olmadığından bulgaristan ümrüğüne kadar geliyoruz, gümrüğü geçtikten sonra sofya sehşr merkezi girişinde bir benzide sabahın aydınkamasını beklıyoruz , tedirginlikten uyunmuyor.
Sabah olduğunda kısa bir soya şehir turundan sonra Türkiyeye doğru yola devam ediyoruz,
.
Otoyolda sol seritten ilerlerken bulgar polısı işaret ediyor, önce anlamıyorum ve durmuyorum , aynadan baktıgımda arkamdan gelmeye koyulunca 1 km ılerıde duruyorum, vıgnette diyor !!durumu anlatıyorum gümrükte gerek olmadıgını ve gumruk kapısında da aynı sekılde yazdıgını yeniliyorum, polis anlamıyor ayrıca durmadıgımı isaret ederek ceza büyük diyor, itiraz ediyorum , kızgın bır sekılde 250 euro ceza diyor, Sofya’ ya gerİ dönüp cezayİ ödemem gerekiyormuş, annem hemen müdahale ediyor, annem yol tecrübesi olan ve yıllarca fransa- turkiye güzergahını araç ile yapmış birisi olarak bizim saflığımız fırsat vermeden araya giriyor : ve bakanlıktan emeklı eşini söylüyor,elçiliği arayacağını söylüyor, bu söyleşinin ardından hemen yumuşayıp tavır değiştiriyorlar, bozuk olarak 50 euro ıstiyorum eşimden, yanlarına gidip, çorba , hediye diyorum 50 euroyu görunce hıç birşey olmamış gibi komşu ,yanlış anladın bizi, biz türk bulgar komşuyuz vsvs.. sen şimdi hemen benziciden vignete al ama dıkkat et ileride de polis var vsvs diyerekten yola devam ediyoruz.10km ilerden benziciden meşhur vignette’i 8 euro’ya alıyorum (Bulgaristan gümrüğünde vignette uygulamasını sorduğumuzda ise gumruk memuru araca baktıktan sonra , bu uygulamanın sadece kamyon vs ıcın oldugunu iletiyor ve koskoca yazı da ayrıca gümrük girişinde mevcut )
Svleningrad istikametıne doğru devam ediyoruz, sınıra yaklaşırken Bulgar köyylerin içinden geçiyoruz , kaşar uyarıları dikkatimizi çekiyor, bütün köylerde kaşar satıyorlar, herhangi birinde duruyoruz ve tadına baktıktan sonra 3 teker satın alıyoruz toplam 50 euro , 15 kg kaşar.gercekten nefis.günün ve bulgaristan sirbistan macerasını hehalde en moral verici yanı lezziz kaşar peyniri almış olmamızdır.
köyde kaşar satan kişiyle sohbet ederken kapıkule gümrük kapısının bayram başlangıcı sebebiyle epey bir yoğun olduğunu öğreniyoruz, bize yunanistan gümrüğünün sadece 10 km uzaklıkta olduğunu iletiyor ve bu güzergahtan da türkiyeye giriş yapabileceğimizi öğreniyoruz, zaten bulgarlar agıcık olmuşuz, en iyisi yunaistandan girelim şeklinde ortak karar bağlanıp yola devam ediyoruz, öğrendikten sonra yunanıstan uzerınden tr ye giriş yapmaya karar veriyoruz, yunanıstan gümürğü gerçekten çok yakın, yolculuğumuzun başlangıcından lidl marketten dönerken de epey bir alışveriş yapıp kastanyes yani pazarkule gümrüğünüe varıyoruz,yolculuğu belki bir 80 km kısaltmış oluyoruz yunaıstandan giriş yaparak .
Kısaca özetle balkanlar gerçekten görülmeye değer.