Ynt: Anzak Günü 25 Nisan
Ayrıca okursanız,
----Alıntıdır----
Kanberra’da Atatürk Anıtı Tasarısı
Dr. Bilal N. Şimşir
ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ DERGİSİ
Sayı 51, Cilt: XVII, Kasım 2001
ÖZET
Çanakkale Muharebeleri’nde şehit düşen Türk ve Anzak askerlerinin anısını yaşatmak için, iki ülke arasındaki görüşmeler sonucu, Avustralya’da bir Atatürk Anıtı açılmasına karar verilmiştir. Ayrıca, Atatürk Anıt Bahçesi, Atatürk Kıyısı, Atatürk Girişi adı altında Avustralya’da bazı yerlerin adı değiştirilmiştir. Tarihte ilk defa bir savaş iki ülke arasında dostluk bağının kurulmasına sebep olmuştur. Atatürk Anıtı ile ilgili olan bu makalede, Anzaklar’ın ve Türk tarafının önerileri, yapılan görüşmeler, anıtların dikilmesi, iki ülke arasındaki ilişkilere değinilmiştir.
Anahtar Kelimeler
Çanakkale, Anzaklar, Gelibolu, Mustafa Kemal Atatürk, I. Dünya Savaşı.
ABSTRACT
It is decided that the Atatürk Monument will be opened as a result of negotiations oftwo countries, in Australia. To survive for the memory of Turkish and Anzac soldiers whose died in the Dardanelles Battles in addition, the name of some regions are changed into Atatürk Memorial Gar-den, Atatürk Foreshore, Atatürk Entrance. in the history for the first time, the war caused the friendship between the two countries. in this article related in Atatürk monument, the proposals of Anzacs and Turkish parties. negotiations, monuments, the relations between the two countries are described.
Keywords
Dardanelles, Anzacs, Gallipoli, Mustafa Kemal Atatürk, I. World War.
1. Giriş
Uzak ülke Avustralya’nın başkenti Kanberra’da bir Atatürk anıtı vardır. Avustralya’yı ziyaret eden Türk heyetleri bu anıtı da ziyaret ederler. Avustralya’da yaşayan Türkler, her yıl 10 Kasım’da çelenkler ve buketlerle bu anıt önünde toplanıp Büyük Atatürk’ü anarlar. Teşbihte hata olmazsa, Türkiye’de bizler için Anıtkabir neyse Avustralya Türk toplumu için de Kanberra’daki Atatürk Anıtı odur. Türkiye Büyükelçisi olarak Avustralya’da görev yaptığımız dönemde her yıl çalışma arkadaşlarımız ve vatandaşlarımızla birlikte biz de bu anıt önünde Atatürk’e saygımızı yeniledik. Atatürk’ü anarken aynı zamanda bu anıtın tarihçesini de merak ettik. Kanberra Büyükelçiliğimiz dosyalarını ve yerel basını da kullanarak bir araştırma yaptık ve Avustralya Başkentindeki Atatürk Anıtı'nın kuruluş öyküsünü kaleme aldık.
Aslında Mustafa Kemal (Atatürk) adı, seksen küsur yıldır Avustralya’da ve Yeni Zelanda’da yer etmiştir; ta Çanakkale Savaşı’ndan beri çok iyi tanınır ve hatırlanır. Bu savaş, Avustralya ve Yeni Zelanda için son derece önemlidir. Çünkü birer İngiliz kolonisi olan ve o zamana kadar hep İngiliz ordusu saflarında savaşlara katılmış olan bu iki ülke, ilk defa Çanakkale Savaşı’na kendi adlarını taşıyan ve ANZAC adı verilen bir kolordu ile katılmışlardır. Böylece, İngiltere’den ayrı birer devlet olma yolunda kendilerini o savaşta kanıtlamışlardır, tabir caizse rüştlerini Çanakkale’de ispat etmişlerdir. Ve ANZAK’lar, Çanakkale topraklarına ayak basınca karşılarında Mustafa Kemal’i bulmuşlar ve onu bir daha hiç unutmamış, unutamamışlardır.
1921 yılında Çanakkale Savaşı’yla ilgili Avustralya resmî tarihinin ilk cildi yayınlanmıştır1. Bu kitapta Mustafa Kemal’e geniş yer verilmiştir. Mustafa Kemal’in Çanakkale’de, çıkartmanın daha ilk saatlerinde ANZAK’ların önünü kestiği ve İngiltere ve müttefiklerinin Çanakkale Savaşı’nı Mustafa Kemal yüzünden kaybettikleri vurgulanmıştır. Sezar’ın hakkı Sezar’a. Hatırlamak gerekir ki, 1921 yılında Mustafa Kemal Paşa, Sakarya’da Yunanlılarla savaşmaktadır; o günlerde Londra’daki Lloyd George Hükümeti, Mustafa Kemal’i adeta bir “asi”, bir “çete başı” gibi göstermeğe çalışmaktadır. Aynı günlerde kaleme alınan Çanakkale Savaşı ile ilgili Avustralya resmi tarihi ise Mustafa Kemal’e karşı gayet saygılı ve yüceltici bir dil kullanmıştır. 1921 yılından sonra Çanakkale Savaşı’yla ilgili olarak Avustralya ve Yeni Zelanda’da yayınlanan hemen her kitapta Mustafa Kemal adına tekrar tekrar yer verilmiştir.
Mustafa Kemal’i 1930’larda ANZAK’lar hakkında dile getirdiği güzel sözler, Avustralya ve Yeni Zelanda insanlarının gönüllerini fethetmiştir. Bu sözler Avustralya kıtasının çeşitli yerlerinde mermerlere kazınmış, kitaplara girmiş ve başkent Kanberra’daki Atatürk anıtını da süslemiştir.
a. Avustralya Başkentinde Atatürk Adı
Atatürk adının Avustralya’nın başkentinde bir anıtla ölümsüzleştirme düşüncesinin ne zaman ortaya çıktığına gelince, bunun geçmişinin 1981 yılına kadar uzandığı anlaşılıyor. O yıl, Atatürk’ün doğumunun 100. yıldönümüdür. Çağdaş Türk devletinin kurucusu Büyük Adam, dünyanın dört bir yanında büyük saygıyla anılıyor. UNESCO da bu anmayı programına almış, destekliyor, özendiriyor. 100. yılında Atatürk’ün adı Avustralya’da da yeniden duyuluyor, güncelleşiyor.
Kanberra Büyükelçiliğimiz, 1981 yılında bazı Avustralyalı dostlara, gazetecilere Atatürk’le ilgili kitaplar dağıtıyor. Bu arada başkent Kanberra’nın günlük gazetesi The Canberra Times’a da iki kitap veriliyor. Büyükelçilik Müsteşarı Ergun Pelit, kitapları verirken gazetenin askeri tarih yazarı Frank Cranston ile görüşüyor. Görüşme Çanakkale Muharebeleri, Anzaklar ve Atatürk etrafında oluyor. Pelit, “Mr. Frank Cranston ile Atatürk hakkında gazeteye verdiğimiz iki kitap dolayısıyla bir görüşme yapmış ve Çanakkale savaşlarındaki ANZAC’lar hakkında görüş teatisinde bulunmuş, ayrıca kendisine Türk Tarih Kurumu’nun Atatürk ve Anzaklar adlı kitapçığını vermiştim” diyor2. Bu görüşmede, Gelibolu Yarımadası’nda “Azak Koyu” ve Kanberra’da Atatürk anıtı düşüncesinin belli belirsiz ilk tohumu atılmıştır.
Burada sözü geçen Atatürk ve Anzaklar adlı küçük kitap, Türk Tarih Kurumu eski Genel Müdürü Uluğ İğdemir tarafından hazırlanmış ve ilk defa 1978 yılında basılmıştır3. Kitapta, Atatürk’ün, Çanakkale Savaşı’nda ölen Anzaklarla ilgili tarihi sözlerinin nasıl ortaya çıkarıldığı ve nasıl Avustralya’ya duyurulduğu anlatılıyor. Bu sözler, kitabın basıldığı yıl Avustralya’nın Queensland eyaleti başkenti Brisbane’da kullanılmış. O yıl Brisbane’da, Çanakkale’de ölen Avustralyalılar anısına bir anıt - çeşme yaptırılmış. Buna “Gelibolu Onur Çeşmesi” adı verilmiş. Çeşmeye, Atatürk’ün Anzaklarla ilgili sözlerini içeren bir yazıt konmuş. Böylece Atatürk’ün adı ve sözleri, ilk defa, Avustralya’da bir taşa kazınmış, bir anıtta yer etmiştir. Brisbane’deki Gelibolu Onur Çeşmesi, birkaç yıl sonra Kanberra’da Atatürk anıtı için de ilham kaynağı olacaktır.
Atatürk ve Anzaklar adlı kitapta, Bribane’deki Gelibolu Onur Çeşmesi yazıtının resmi, Atatürk’ün Anzaklarla ilgili sözlerinin Türkçe ve İngilizcesi de yer almaktadır. Bu kitap, Atatürk’ün doğumunun 100. yılında Avustralya’da dağıtılmış ve büyük bir ilgi toplamıştır. Burada yer alan Atatürk’ün Anzaklarla ilgili sözleri Avustralya’da derin etki yapmıştır. Bu küçük kitaba Avustralya’da gösterilen ilgi, başka hiçbir Türk kitabına nasip olmamıştır. Çünkü bu kitapta Atatürk, Gelibolu Yarımadası’nda can vermiş olan ve Avustralya’da hiç unutulmayan Anzak askerlerine içten bir saygı göstermiştir.
ANZAK demek, Birinci Dünya Savaşı’nda, Çanakkale’de Türklerle çarpışan Avustralyalı ve Yeni Zelandalılar demektir. ANZAK ve ANZAC kelimesi, “Avustralya ve Yeni Zelanda Kolordusu” (Avustralian andNew Zeland Army Corps) kelimelerinin İngilizce kısaltmasıdır. 25 Nisan 1915 sabahı Arıburnu yakınından Gelibolu Yarımadası’na ayak basan Anzaklar, karşılarında Anafartalar Kumandanı Mustafa Kemal’i (Atatürk) bulmuşlar ve bir daha bu adı unutamamışlardır. Mustafa Kemal, Avustralya’da önce Çanakkale kahramanı olarak tanınmıştır; Devlet kurucusu, Cumhurbaşkanı olmadan önce, Çanakkale’de Anzakları durdurmuş ve yenilgiye uğratmış olan kumandandı ve bu sıfatla Avustralya’da öteden beri saygıyla hatırlanıyordu.
Çanakkale Savaşları üzerine Avustralya’da yayınlanan hemen her ciddi eserde Atatürk’e genişçe yer verilir. Bu savaşlar, Avustralya tarihinde pek önemli bir yer tutar ve bu konuda İngilizce çok yayın yapılmıştır. Daha Birinci Dünya Savaşı’nın hemen ardından, sıcağı sıcağına Çanakkale Savaşları üzerine Avustralya resmi tarihi hazırlanmıştır. Avustralya’nın en büyük askeri tarihçisi Charles Edwin Woodrow Bean tarafından yazılan ve ilk baskısı 1921 - 1924 yıllarında tamamlanan iki ciltlik bu büyük eserde de Atatürk’ün Çanakkale Savaşları’ndaki eşsiz yeri oldukça objektif biçimde vurgulanmıştır4. 1942 - 1944 yıllarında ikinci baskısı yapılan bu resmi Anzaklar Hikayesi (The Story of ANZAC), 1978 - 1981 yıllarında yeniden basıldı5. Kitabın ikinci cildi, tam Atatürk’ün doğumunun 100. yıldönümünde yeniden yayınlanmıştır. Bu yeni baskı piyasaya sürülünce, Kemal Atatürk adı Avustralya’da tekrar saygıyla hatırlandı ve güncelleşti.
Daha önce Atatürk ve Anzaklar adlı kitabı edinmiş ve Türkiye Büyükelçiliği müsteşarıyla Atatürk’ü, Çanakkale’yi ve Anzaklar’ı konuşmuş olan askeri tarih yazarı Frank Cranston, bu defa yeniden basılan Anzakların Hikayesi hakkında bir tanıtma yazısı yayınladı. Çanakkale Savaşı’nda Atatürk’ün seçkin yerini vurguladı. Atatürk’ü Avustralya kamuoyuna “eşsiz asker”, “essiz devlet adamı” diye tanıttı. Daha o savaş sırasında Mehmetçiklerle Anzaklar arasında doğan karşılıklı hayranlık duygularına parmak bastı. Şöyle yazdı:
“Çanakkale’de Ateş hattında doğan karşılıklı hayranlık duyguları gelip geçici olmamıştır. Bu duyguların kalıcı olduğu, stratejisi ve taktikleriyle Anzakları yenilgiye uğratmış olan Kemal Atatürk’ün 1934 yılında İçişleri Bakanı Şükrü Kaya’ya yazdırdığı ve Gelibolu’da okunan pek güzel sözlerinden de anlaşılıyor. Şükrü Kaya, Cumhurbaşkanı (Atatürk) adına şunları okumuştur:
‘“Bu memleketin toprakları üstünde kanlarını döken kahramanlar! Burada bir dost vatanın toprağındasınız. Huzur ve sükûn içinde uyuyunuz. Sizler, Mehmetçiklerle yanyana, koyun koyunasınız.
‘Uzak diyarlardan evlâtlarını harbe gönderen analar! Göz yaşlarınızı dindiriniz. Evlâtlarınız, bizim bağrımızdadır. Huzur içindedirler ve huzur içinde rahat uyuyacaklardır.
Onlar bu topraklarda canlarını verdikten sonra, artık bizim evlâtlarımız olmuşlardır.”
“Bunlar, eşsiz asker, eşsiz devlet adamından eşsiz övgü ve takdir sözleridir.”6
Avustralyalı Granston, bunları söyledikten sonra, aynı yazısında bir de ilginç fikir ortaya atıyor: Anzakların 1915 yılında Gelibolu Yarımadası’nda çıkartma yaptıkları koyun adının İngilizce yayınlarda ve haritalarda “Anzak koyu “ olarak geçtiğini hatırlatarak bu yere Türk hükümetince de resmen aynı adın verilmesini öneriyor. Böyle bir jestin, yaklaşmakta olan Çanakkale Savaşları’nın 70. yılında “Türk halkının Avustralyalılara en güzel hediyesi” olacağını söylüyor.
Granston’a göre, Türk hükümeti “Anzak koyu” adını kabul ederse, buna karşılık, Kanberra’nın bir semti “Gelibolu” olarak adlandırılabilirdi. Başkent Kanberra’nın bazı sokaklarına da, Çanakkale’de savaşmış Türk ve Avustralyalı kahramanların adları verilebilirdi. Böylece Çanakkale kahramanlarının hatırası yaşatılmış olurdu.
Kanberra’nın bir yerine Atatürk’ün adını vermek ve anıtını dikmek düşüncesi böyle ortaya çıktı. Tarih: 1 Ağustos 1981.
Fikir henüz pek net değildir. Yazar, anıttan söz etmiyor. Yalnız Kanberra’nın bazı semtlerinin, Çanakkale’de savaşmış Türk gazilerinin adlarının verilmesini öneriyor. Çanakkale’de savaşmış olan Türkler’in başında da Kemal Atatürk vardır. Çanakkale Türk kahramanı denince ilk akla gelen Atatürk oluyor.
Fikrin sahibi, The Canberra Times gazetesinin askeri tarih yazarı Frank Granston gibi görünüyor. Öneri, onun imzasıyla gazetelerde yayınlanıyor. Ama bu düşüncede, hem Atatürk ve Anzaklar kitabının yazan Uluğ İğdemir’in hem de Türkiye Büyükelçiliğinin payı vardır.
1981 yılında henüz yeterince açık olmayan bu düşünce veya öneri, zamanla netleşecek ve Kanberra’da Atatürk anıtına dönüşecektir.
Kamberra Büyükelçiliğimiz öneriyi olumlu karşılıyor ve destekliyor. Ankara’ya, “Yazarın bu önerisini harekete getirmenin işlem bakımından küçük, fakat etkisi bakımından büyük bir tanıtma faydası olacağı takdir buyurulacaktır” diye yazıyor7.
Ama o sırada Avustralya tarafından resmi bir öneri gelmiyor. Türk tarafı da kendiliğinden işin üstüne gitmiyor. Dolayısıyle, Anzak Koyu’na karşılık Kanberra’nın bir yerine Çanakkale’de fiilen savaşmış bir Türk kahramanının (Atatürk’ün) adının verilmesi önerisi, bir yazarın kişisel düşüncesi olarak gazete sütunlarında kalıyor. Yine de fikir unutulmuyor, üç yıl sonra yeniden ele alınacaktır.
b. Anzakların Başvurusu
Çanakkale Savaşları’nın 70. yılı 1985’te törenlerle anılacaktı. Bu yıldönümü yaklaşırken, Avustralya’da, Anzaklar arasında bir hareketlenme başladı. Bunlar, 1915’te Gelibolu Yarımadası’nda çıkartma yaptıkları kıyı şeridine resmen “Anzak Koyu” adı verilmesini istiyor, hayatta iken bunu görebilmeyi pek arzu ediyorlardı. Buna karşılık Avustralya’da bir yerlere elbette Türk gazilerinin adları verilebilirdi. Böylece Çanakkale Savaşları’nın ve Anzaklar’ın anısı gelecekte de yaşatılmış olurdu. Anzaklar bu arzularını gerçekleştirebilmek için bir çeşit kampanya başlattılar.
Sidney şehrinde “Anzaklar Gelibolu Lejyonu” adlı bir kulüp vardı. Bunun bütün üyeleri, 1915 yılında Çanakkale’de fiilen çarpışmış olan eski muhariplerdi. Hepsi artık doksan yaşlarındaydılar. Sayıları yıldan yıla azalıyordu. 1984 başlarında, Sidney bölgesinde kala kala 69 kişi hayatta kalmış bulunuyordu. Bunlar ayda bir kendi aralarında toplanıyor, eski günleri yad ediyor ve kendi soranlarını görüşüyorlardı.
“Anzaklar Gelibolu Lejyonu” üyeleri, “Anzak koyu” ile ilgili dileklerini gerçekleştirebilmek için girişimlerde bulunmaya, hükümete başvurmaya karar verdiler. Aralarında altı kişilik bir heyet seçip 1984 Şubat başında başkent Kanberra’ya gönderdiler. Dileklerini kamuoyuna da duyurabilmek için basma demeçler verdiler. Bu son Anzaklar’ın Başkanı Edward Brooks, basma şöyle konuşuyordu:
“Çanakkale’de can vermiş olanların anısını ebediyyen yaşatmak için kalıcı bir anıt yaratmak olağanüstü bir şey olur.
1965 yılından beri Avustralya’da Türklerle ilişkilerimiz var. Aramızda bir düşmanlık yok; biz Anzak geleneğimizle övünüyoruz, onlar da kendilerininkilerle övünüyorlar.
Bizler artık pek az kişi kaldık, ama bizim yaptıklarımızın anısı yaşatılmaya değer.
Avustralya hükümeti bir jest yapmaya karar verirse, eminim ki Türk hükümeti de bunu karşılıksız bırakmaz. Bunu gelecek yıl anılacak 70. yıldönümünde gerçekleşmiş görmek ne güzel olur.”8
Avustralya basını Anzaklar’ın bu dileklerini destekledi. Canberra Times gazetesi, Anzaklar’ın demeçlerine baş sayfasında yer verdi ve birkaç gün sonra da “Anzaklar’a bir jest” başlıklı bir başyazı yayınlandı. Özetle şunları yazdı:
“Anzaklar, Gelibolu Yarımadası’nda ayak bastıkları yere resmen Anzak koyu adının verilmesini istiyorlar. Bu konuda Türk hükümetinin ikna edilebileceğini umuyorlar. Buna karşılık Avustralya’nın da seçkin bir yere, belki Kanberra’nın bir semtine Türk gazilerinin adlarının verilmesini diliyorlar.
İki milletin kıyasıya vuruştuğu o çetin savaşın üzerinden 70 yıl geçti. O kanlı boğuşmadan sağ çıkanlar arasında, yıllar sonra sağlam bir dostluk çiçektendi ve bu dostluk onların milletlerini de etkiledi... Arada kötü duygular gelişledi. Taraflar birbirlerine karşı asil düşman olarak saygı beslediler.
Savaştan birkaç yıl sonra büyük Cumhurbaşkanı Kemal Atatürk, o unutulmaz konuşmasında, “Avustralyalı analar, göz yaşlarınızı dindiriniz- Çocuklarınız bizim topraklarımızda öldükten sonra artık bizim ev-latlanmız olmuşlardır” diyebilmiştir. Mezarlıklar ve hatıralar bugüne kadar korunmuştur. Her yıl, sayıları azala azala bir avuç kalmış olan Türk gazileri, törenler düzenliyorlar. Aynı şekilde Anzaklar da törenler yapıyorlar. Gelibolu Yarımadası’nda yaşayanlar her iki tarafa saygı göstererek, gayri resmi olarak “Anzak koyu” adını kullanıyorlar. Bunun resmen benimsenmesi bir hoşnutsuzluk yaratmayacak...
Anzaklar Gelibolu Lejyonu’nun, Avustralya ve Türk hükümetlerinin kendilerine ve arkadaşlarının anısına böyle eşsiz bir saygı göstermelerini telkin eden mektubunu alınca Başbakan Mr. Hawke, engin hayal gücüyle, bunun iki ülke arasındaki ilişkilerin geliştirilmesi bakımından taşıdığı değeri de görmesi büyük bir şey olur. Anzaklar ve Mehmetçikler birbirlerine kin bağlamaksızın kıyasıya vuruşabilmişlerse, belki onların hükümetleri de onların hatıralarına ufak bir barış jestinde bulunabilirler.”9
Anzaklar’ın kampanyası ve Avustralya basınında kampanyayı destekleyen yazılar, Türkiye Büyükelçiliğince olumlu karşılandı. Büyükelçilik, basında görülen son yazıları Ankara’ya gönderirken, Gelibolu Yarımadası’nda “Anzak koyu” olarak bilinen koyun resmi adının da böyle değiştirilmesine karşılık, Kanberra’nın bir semtine de Türk gazileri için önemli bir adın verilmesi istendiğini belirtti ve şöyle görüş bildirdi:
“Anzaklar’ın birkaç yıl sonra bazı fertlerinin de ömürlerinin vefa etmeyeceği düşünüldüğünde, onlar hayatta iken şu sırada yapılacak böyle bir jestin Avustralya’da çok büyük bir yankı ve ülkemize karşı sempati uyandıracağı düşünülmektedir.”10
Anzaklar, 23 Şubat 1984 günü Avustralya Başbakanı Bob Hawke’a başvurdular. Gelibolu Yarımadası’nda “Anzak koyu” adını kabul etmesi için Türk hükümeti katında resmen girişimde bulunulmasını istediler. Buna karşılık Avustralya’nın bir yerine Atatürk adının verilebileceğini hatırlattılar. Şunları yazdılar:
“1985’te Anzak koyuna çıkartmanın 70. yıldönümü anılacağından, Avustralya Hükümetinin, Türk Hükümeti katında girişimde bulunarak, Gelibolu Yarımadası’nda çıkartmanın yapıldığı yerin haritalarda “Anzak Koyu” (Anzac Cove) olarak adlandırılmasını telkin etmesi uygun düşer. Böylece, pek çok insanımızın can vermiş ve gömülmüş olduğu o kutsal yerin anlamının gelecek kuşaklarca da görülüp kavranması sağlanmış olur. Karşılık olarak belki, Avustralya’nın bir yerine Atatürk adının verilmesi düşünülebilir...”11
Son Anzaklar açıkça, Gelibolu Yarımadası’nda “Anzak koyu”na karşılık olarak, Kanberra’ya Atatürk adının verilmesini öneriyorlardı. Atatürk adı, ilk defa bu kadar açık olarak telaffuz ediliyordu. Ancak O’nun adı sayesinde Anzaklar’ın isteğinin Türk hükümetince kabul edilebileceği düşünülmüş olmalı. Anzaklar, Başbakana gönderdikleri yazının bir örneğini de Türkiye Büyükelçiliğine sundular. Dolaylı biçimde Büyükelçiliğimizin de desteğini istemiş oldular. Kendilerine düşeni yapmışlardı; gazetelere demeçler vermişler, kamuoyunu hazırlamışlar, başbakana başvurmuşlar ve Türkiye Büyükelçiliğine de çıkmışlardı. Bundan sonrası hükümetlere ve resmi makamlara kalıyordu.
c. Avustralya Önerisi
Avustralya Hükümeti, Çanakkale Savaşları’na katılmış olan son Anzaklar’ın isteklerine arka çıktı ve Nisan 1984’te resmen girişimlere başladı. Türkiye’nin Kanberra Büyükelçisi Faruk Şahinbaş, 16 Nisan 1984 günü Başbakanlık Dışişleri Danışmanı John Browen’in parlementodaki makamına çağırıldı.
Browen, Anzaklar’ın Başbakan Hawke’a gönderdikleri mektubun örneğini Büyükelçiye verdi. Başbakanın mektuptaki öneriyi “sempatiyle desteklediğini” bildirdi. Bu konuda resmen girişimlerde bulunması için Dışişleri Bakanı Bili Hayden’a talimat verilmişti. Türkiye Büyükelçisine de duyuruluyordu. Avustralya Hükümeti, Gelibolu Yarımadası’nda “Anzak koyu” adının resmileştirilmesine karşılık olarak başkent Kanberra’nın bir yerine Atatürk adını vermeyi resmen Türkiye’ye öneriyordu.
Büyükelçimiz, kişisel olarak, öneriyi olumlu karşıladı. Öneri gerçekleşirse, temelleri Çanakkale’de atılmış olan Türkiye - Avustralya dostluğu güçlenecekti. Çanakkale’de savaşmış olanların anısı yaşatılacak, gelecek kuşaklara aktarılacaktı. Ancak, Gelibolu Yarımadası’ndaki çıkartma bölgesinin adının haritalarda değiştirilmesi için bazı hukuki ve teknik çalışmalar yapılması gerekecekti.
Türkiye Büyükelçisi, bu görüşmede, önemli bir noktaya da parmak bastı: Kanberra’da Atatürk adının verileceği yer, büyük adama yaraşır bir yer olmalıdır, dedi. Bowen, şimdilik bu konuda ilke anlaşmasına varılması üzerinde durulduğunu söyledi. Ankara’daki Avustralya Büyükelçisinin de bu konuyu ele alacağını ekledi. Yer konusunu görüşmeye girmedi.
Büyükelçi Şahinbaş, Avustralya girişimini Ankara’ya rapor ederken kendi görüşlerini de ekledi. Önerinin, yani Kanberra’da Atatürk adına karşılık Gelibolu Yarımadası’nda “Anzak koyu” adının kabul edilmesinin yerinde olacağını yazdı. 1915 yılında Çanakkale’de gönderilmiş olan 65 bin Anzak askerinden halen bütün Avustralya’da bin kadar kişi hayattaydı. Bunlar da pek yaşlıydılar ve göçüp gidiyorlardı. Son Anzaklar hayattayken Avustralya önerisini kabul etmek önem taşıyordu ve “çok yararlı olacaktı”. Son Anzaklar da bu dünyadan göçüp gitmeden önce “Anzak koyu” adını resmen kabul etmemiz, Avustralya’ya karşı büyük bir dostluk jesti olacaktı. Bu ülkede büyük yankı ve Türkiye’ye karşı sempati uyandıracaktı. Ancak, Atatürk adı başkent Kanberra’nın rastgele bir semtine değil, seçkin bir yerine verilmeliydi. Bu şartla Avustralya önerisini kabul edip uygulamaya koymak yararlı olurdu12.
Bunları yazarken Büyükelçimizin gönlünde yatan, başkent Kanberra’ya hakim “Ainslie” tepesiydi. Burası, Ankara’nın Çankayası gibi, 842 metre rakımlıydı. Atatürk adına en layık yer, olsa olsa bu tepe olabilirdi.
Ne var ki, Kanberra’nın Ainslie tepesine “Atatürk” adını verdirebilmek, Ankara’nın Çankaya tepesine “Anzak” yaftası yapıştırtmak kadar zor bir iş olurdu, hatta olanaksız gibiydi. Belki bunu da düşündüğü için Büyükelçimiz, gönlünde yatan bu büyük emeli henüz Avustralya tarafına çıtlatmamıştı, sadece Ankara’ya duyuruyordu. Belki Ankara’daki Avustralya Büyükelçisine söylenebilirdi.
Avustralya girişimi, 16 Nisan 1984 günü kapalı kapılar arkasında yapılmıştı. On gün sonra, 25 Nisan’da. Avustralya’da “Anzak Günü” törenleri vardı; Anzaklar’ın Gelibolu Yarımadasına çıkışlarının 69. yıldönümü anılacaktı. Başbakan Hawke, Anzak günü dolayısıyla Avustralya girişimini basına açıklayıverdi. Gelibolu Yarımadası’ndaki koylardan birine “Anzak koyu” adı verilmesini istediklerini ve bunu karşılıksız bırakmayacaklarını kamuoyuna duyurdu. Önerileri kabul edilirse, Çanakkale’de kahramanca savaşmış olanların hatırası, gelecek Avustralya ve Türk kuşakları için hep canlı tutulacaktı.
Avustralya Başbakanının bu açıklaması üzerine gözler Türkiye Büyükelçisine çevrildi. Acaba Türkiye’nin tutumu ne olacaktı ve Büyükelçi bu konuda ne düşünüyordu. Avustralya basını merak ediyordu ve bu konuda haber geçmek istiyordu. Büyükelçi Şahinbaş, Avustralya önerisini şahsen desteklediğini basına açıkladı13. Haber, hemen Türk basınına da yansıdı. Milliyet gazetesi “Avustralya, Gelibolu’daki koylardan birine “Anzak” adı verilmesini istiyor” diye haber geçti14.
Büyükelçimiz, Başbakan Hawke’un açıklamasını Ankara’ya bildirirken, Avustralya önerisinin kabul edilmesinin uygun olacağı yolundaki görüşünü de yineledi. Şöyle yazdı:
“... Başbakanlıktan yapılan açıklamada, ... teklif taraflarca kabul edildiği takdirde takriben 70 yıl önce birbirleriyle cesaretle çarpışmış olan iki ordunun kahramanlığının uygun ve devamlı bir şekilde anılmasına imkan sağlanacağı, bununda harekata katılan Türk ve Anzak askerlerinin kahramanlıklarının hatırasının gelecek Türk ve Avustralya nesilleri tarafından canlı tutulmasına yarayacağı belirtilmektedir...
“Karşılıklı olarak yapılacak bir jestin memleketimizin bu ülkedeki müspet görüntüsünü devamlı hale getirmekte büyük katkısı olacaktır. Başbakan Hawke’un hayattaki Anzaklar’ın önerisini desteklemekle hem Anzaklar’a karşı hem de Türkiye’ye karşı bir jest yapmak istediği anlaşılmaktadır.
“Son zamanlarda Milli Park statüsüne kavuşturulduğu öğrenilen Çanakkale harekat alanının Anzak kolordusunun çıkarma yaptığı sahil şeridine “Anzak Cove” (Anzak koyu) adının verilmesi karşılığında Avustralya Federal Başkenti Kanberra’nın mutene bir yerine büyük Atatürk’ün adının verilmesi imkanını bize sağlayabilecektir...
“Teknik ve hukuki bakımdan herhangi bir mani bulunmadığı takdirde Kanberra’da Atatürk adını devamlı yaşatabilecek bu imkanın değerlendirilmesini müsaadelerine ...”I5
Avustralya resmen girişimde bulunmuş, teklifini yapmış ve bunu kamuoyuna da duyurmuştu. Kanberra’daki Türkiye Büyükelçiliği de Avustralya’nın önerisini destekliyor, bunun kabul edilmesini telkin ediyordu. Artık Türkiye’den cevap bekleniyordu. Top şimdi Ankara’daydı.
d. Türkiye’nin Şartları
Kanberra’da bir yere “Atatürk” adı verilmesine karşılık Gelibolu Yarımadası’nda bir koya “Anzak” adının verilmesi. Avustralya’nın istediği bu. İlk bakışta küçük bir istek gibi görünüyor. Koy dedikleri ne ki? Birkaç kilometrelik bir şerit değil mi? Bu şeritin adı resmen değiştirilecek. Bir kararname çıkacak. Resmi Gazete’de yayınlanacak. Haritalarımız ona göre yeniden basılacak. Turistik broşürlerimizde de dünya bu kumsalı “Anzak koyu” olarak görecek ve öyle belleyecek. Yani ufak birkaç hukuki ve teknik işlem değil mi?
Zaten bu kıyı parçası yıllardan beri ‘“ Anzak koyu”‘ diye anılıyormuş. Anzaklar’ın komutanı İngiliz General Bidwood, daha 1915 yılında buraya “Anzak koyu” deyip çıkmış. Bunun böyle olduğunu şimdi Avsutralya basım da bize hatırlatıyor, hatırlatma gereğini duyuyor. Melburn’un büyük günlük gazetesi The Age, “Bidwood oraya daha 1915’te Anzak koyu adını verdi” diye bir başlık atmış ve bir de küçük harita yayınlamıştıl6. Bu eski haritaya bakıyoruz, gerçekten “Anzak koyu” sözcüklerini görüyoruz.
Türkçe kitaplarda ve haritalarda da “Anzak koyu” adının yıllardan beri kullanıldığı görülüyor. Bu örnek: Türk Tarih Kurumu’nca 1962 yılında yayınlanmış olan Atatürk’ün Anafartalar muharebeleriyim ilgili kitabının sonundaki harita17.
Bazı kitaplarımızda ve haritalarımızda “Anzak koyu” adı kullanılmış diye kamuoyumuzdan herhangi,bir tepki gelmemiştir. Gelibolu Yarımadası’nda insanlarımızın ağzı var, dili yok. Bugüne kadar bir Allah’ın kulu çıkıp da bizim bu güzelim kumsalımıza neden bir yabancı isim takıyorsunuz diye sormamış. Öyleyse şimdi resmi olarak “Anzak koyu” adı kabul edilince de halkımızdan, kamuoyumuzdan herhangi bir direnme, karşı gelme olmayacak demekti.
Kısacası, iş pek basitmiş gibi görünüyordu. Oranın adı “Anzak koyu” olsun diye Ankara’dan bir karar çıkacak, resmen Avustralya tarafına duyurulacak, arkasından Harita Genel Müdürlüğümüz haritalarımızda gereken düzeltmeleri yapacak ve böylece iş tamamlanmış, bitmiş olacaktı.
Ama bir an için düşününce işin pek o kadar kolay olmadığı anlaşılıyordu. “Anzak”, vatan topraklarımızı silahla istilaya kalkışmış bir eski düşman kolordusunun adıydı. Şimdi bizden istenen, vatanımızı çiğnemiş, onbinlerce Mehmetçiğin kanını dökmüş, canını almış bir düşman ordusunun adını, aynı vatan topraklarımızda resmileştirmek, ölümsüzleştirmekti.
Eski düşmanlarımız böyle cömertçe ödüllendirmeye başlanırsa bunun sonu nereye varır? Hiç istenmeyen bir çığır açılmış, hiç arzulanmayan bir emsal yaratılmış olmaz mı? Anzaklar’ın Çanakkale’ye saldırdıkları sırada Ruslar da Doğu Anadolu’ya yürümüşlerdi. Şimdi biz Erzurum’a, Sarıkamış’a Rus ordularının adlarını mı vereceğiz, oralara Ruslar’ın anıtlarını mı dikeceğiz? Balkan Savaşı’nda Bulgarlar Çatalaca’ya, İstiklal Savaşı’nda Yunanlılar Sakarya’ya kadar yürümüşlerdi ve şimdi bu topraklarımıza Bulgar ve Yunan adları mı takılacaktı? Gelibolu Yarımadası’nın bir yerine “Anzak” adını vermek biraz da bunları akla getirmiyor mu?
Bu açıdan bakınca görülüyordu ki, Avustralya’nın bizden istediği hiç de öyle az bir şey değildi ve üzerinde düşünmeyi gerektiriyordu. Bu bakımdan Dışişleri Bakanlığımız, Avustralya önerisini alınca bunu hemen Genelkurmay Başkanlığı’na ve İçişleri Bakanlığı’na sundu. Bu konuda nasıl bir karar vermek gerektiğini sordu. Kanberra’da “Atatürk” adına karşılık Gelibolu Yarımadası’nda “Anzak” adı kabul edilebilir miydi?
Bu konuda karar vermek epeyce zaman aldı. Bir buçuk ay kadar düşünüldükten sonra, her iki makam da Dışişleri Bakanlığı’na olumlu görüş bildirdiler. Avustralya Hükümetinin önerisini kabul etmek ilke olarak uygundu.
Ancak Genelkurmay Başkanlığımız bazı şartlarını da Dışişlerine duyurdu. Önce, Anzak koyu adının verileceği kıyı şeridinin yerini açık-seçik olarak belirtti. Bazı kimseler, Büyük Arıburnu ile Balıkçı Damlan arasında kalan kıyı bölümünün “Anzak koyu” adını alabileceğini sanıyorlardı. Genelkurmay Başkanlığımız bunu düzeltti. Anzak kolordusunun çıkarmalarına ve harekatına Büyük Arıburnu ile Küçük Arıburnu arasındaki koy sahne olmuştu. Bu bakımdan “Anzak Koyu” olarak adlandırılacak yer, sadece burası olmalıydı ve Büyük Arıburnu’ndan ta Balıkçı Damları’na kadar uzatılmamalıydı. Yani, Genelkurmay Başkanlığımız, haklı olarak, Anzak Koyu’nun alanını daraltıyor, sınırını çiziyordu. Dışişleri Bakanlığımıza bunu gösteren bir de kroki gönderdi.
Genelkurmay Başkanlığımız devam etti: Avustralya’nın başkenti Kanberra’nın bir yerine “Atatürk” adı verilmesi yeterli değildi. Bu şarttı, gerekliydi, ama kafi değildi. Bunun ötesinde, Kanberra’nın bir meydanına “Atatürk büstü” dikilmeliydi. Bu büstün altına büyük Atatürk’ün sözlerini içerin bir de kitabe konmalıydı. Hangi sözlerin konacağı, konması gerektiği de belirtiliyordu: 1934 yılında, Çanakkale şehitleri için yapılan tören dolayısıyla Atatürk’ün kendi eliyle yazıp o zamanki İçişleri Bakanı Şükrü Kaya’ya verdiği ve Kaya’nın o törende, yabancı basın önünde okuduğu unutulmaz sözleri vardı. İşte bu sözlerin yazılacağı bir kitabe Kanberra’ya uygun düşerdi. Anıta konulacak bu sözlerin tam ve doğru metni de, Avustralya’ya ulaştırılmak üzere Dışişleri Bakanlığımıza gönderilmişti18.
Kısacası, Genelkurmay Başkanlığımız, Gelibolu Yarımadası’nda “Anzak koyu”nu resmen kabul etmemize karşılık, Avustralya’nın başkenti Kanberra’da bir Atatürk Anıtı dikilmesini istiyor ve bunu şart koşuyordu. Daha önce, Kanberra’nın bir yerine Atatürk adı verilmesi düşünülmüş, önerilmişti. Ama hiç kimse, hiçbir makam Atatürk anıtı’nı telaffuz etmemiş veya düşünmemişti. Anıt düşüncesi Genelkurmay Başkanlığımızdan çıkmıştır.
Genelkurmay Başkanlığımız, Kanberra’ya dikilecek Atatürk Anıtı’nın çerçevesini de belirlemişti. Bu anıtta Atatürk’ün bir büstü bulunacaktı. Büstün altına Büyük Önder’in sözlerini içeren bir kitabe veya yazıt konacaktı. Yazıta Atatürk’ün 1934’te Anzaklar hakkında söylediği sözleri kazınacaktı... Nitekim sonunda öyle oldu.
e. Kanberra’da Müzakereler
Kanberra Büyükelçimiz Şahinbaş, 6 Haziran 1984 günü Avustralya Dışişleri Bakanı Bili Hayden’ın resepsiyonunda Başbakan Hawke ile karşılaştı. Kendisine, Anzak koyu önerisinin Türk hükümetine ilke olarak olumlu karşılandığını haber verdi. Ayrıntıları, ilgili makamlarla görüşeceğini söyledi. Hawke, Türkiye’nin olumlu kararından dolayı hoşnut kaldı.
Büyükelçi Şahinbaş, 3 Temmuz 1984 günü Avustralya ile masaya oturdu. Karşısında Başbakanlık Yüksek Danışmanı John Chessels ile Başbakanın Dışişleri Danışmanı John Bowen vardı. Büyükelçi, Avustralya’nın Anzak koyu önerisinin Türkiye tarafından ilke olarak kabul edildiğini resmen bildirdi. Bu adın Büyük Arıburnu ile Küçük Arıburnu arasında kalan koya verileceğini anlattı. Genelkurmay Başkanlığımızca çizilmiş krokinin örneğini sundu.
Büyükelçimiz bundan sonra Atatürk konusuna geçti. “Anzak koyu” adını kabul etmemize karşılık Atamızın adının Avustralya’da nereye vermeyi düşündüklerini sordu. “Atatürk” adının verileceği yerin Büyük Adamın adına yaraşacak bir yer olması gerektiğini belirtti. Kanberra’nın “Avustralya Harp Tarihi Müzesi” (Australian War Memorial) ile “Anzak Bulvarı’nın” (Anzac Parade) bulunduğu semtin uygun olacağını söyledi.
Avustralya Harp Tarihi Müzesi, hem bir askeri müze, hem de bir harp tarihi arşiv merkezi durumundadır. Bizim İstanbul’daki Askeri Müzemiz ile Ankara’daki Genelkurmay Harp Tarihi Dairemizin gördükleri hizmetlerin benzerini üstlenmiştir. Avustralya’nın en önemli askeri arşivi ve müzesidir. Bu müzenin içinde Çanakkale Savaşları bölümü pek geniş yer tutmaktadır ve burada Atatürk’e de yer verilmiştir. Askeri tarihle ilgili kitap, film, hatıra, eşya satış bölümü de bulunan bu müzeyi öğrenciler, öğretmenler, harbiydiler, bahriyeliler vs.’den başka yerli yabancı pek çok turist ziyaret etmektedir.
Müzenin tam önünden başlayan pek geniş Anzak Bulvarı, Avustralya başkentinin belkemiği durumundadır. Paris için Champs Elysée caddesi ne ise Kanberra için de Anzak Bulvarı odur. Resmi geçitler, askeri törenler burada yapılır. Avustralya’nın en önemli günü sayılan “Anzak Günü” törenleri de her yıl 25 Nisan’da yine bu cadde üzerinde ve Harp Tarihi Müzesi önünde düzenlenir. Yine her yıl 11 Kasım’da savaşlarda ölenleri anma törenleri de yine burada yapılır. Meçhul asker anıtı da buradadır ve törenlerde çelenklerle donatılır. Bu törenlerde Türkiye Cumhuriyeti Büyükelçisi de meçhul asker anıtına çelenk koyar, çünkü ölen meçhul askerler arasında bizim şehitlerimiz de vardır.
Büyükelçi Şahinbaş, Atatürk adının işte tam bu semte verilmesini istedi ve ayrıca şunları da ekledi: Adının verileceği yere Atatürk’ün bir anıtının dikilmesi uygun olurdu. Bu anıtta O’nun 1934 yılında Anzaklar için söylediği sözlerini içerecek bir yazıtın bulunması yakışık alırdı. Büyükelçimiz, Atatürk’ün bu sözlerinin Türkçe ve İngilizce’sinin yer aldığı Atatürk ve Anzaklar kitabını da muhatapları Avustralyalılara sundu.
Mr. Bowen, Anzak koyu konusunda Türkiye’nin kısa zamanda karar almış olmasından memnun kaldıklarını belirtti. Atatürk adının verileceği yer konusunda henüz somut bir düşünceleri olmadığını söyledi. Bu konuda bir komite kurulacağını, seçilecek yerin o komite tarafından saptanacağını bildirdi. Komitenin Başbakan, muhalefet lideri, Başkent Bölgesi ve Yerel Yönetimler Bakanından oluşacağını ekledi. Kişisel düşüncesi olarak Atatürk adının Harp Tarihi Müzesi’nin yakınında yer almasını ve oraya bir “anıtımsı kitabenin dikilmesinin” de uygun olabileceğini bildirdi. Kanberra’nın şehir planı açıldı ve bir ön hazırlık yapıldı.
Büyükelçimiz, Avustralyalılarda yaptığı bu görüşmeyi veya ilk müzakereyi Ankara’ya şöyle rapor etti:
“War Memorial (Harp Tarihi Müzesi) arkasındaki Ainsle’nin adının değiştirilmesine imkan görülemedi. Ancak War Memorial’in önünde Anzak - Parade (Anzak Caddesi) ile kesişen ve kuzey - batıya doğru uzanan 2.5 km. uzunluğundaki çift gidiş - gelişli ve büyük ağaçlıklı Lime – Stone Avenue üzerinde durulabileceği düşünüldü. Bu caddeyi batıdan kesen caddeye de McArthur’un adı verilmiştir. Kitabe veya anıtın - şayet bu tasavvur gerçekleşirse - Anzac - Parade’ın War Memorial’ın karşısındaki bölümüne dikilmesi uygun olabilecektir...
“Yerin tespitinden sonra sanat değeri de büyük olacak bir anıtı - kitabenin bir Türk sanatkarı tarafından yapılarak Kanberra’ya ve Anzak Koyuna dikilmesi için gerekli çalışmalara girişilebilir...”19
Görüşmede, ad verme törenlerinin nasıl düzenleneceğine de kısaca değinildi. Gelibolu Yarımadası’nda ve Kanberra’daki törenlere katılacak heyetlere birer bakanın başkanlık etmesi üzerine duruldu. Avustralya tarafı, Yeni Zelanda’yı da katıp törenleri üçlü yapmayı düşünüyordu.
Türk tarafı Avustralya’ya görüşlerini, isteklerini bildirmiş ve cevap beklemeye koyulmuştu artık. Ama bekleme uzun sürdü. İlk görüşmenin üzerinden iki ay geçti. Avustralya tarafından bir ses şada çıkmadı. Ankara sabırsızlanmaya başladı. Bizim taraf fazla gecikmeden karar vermiş ve bunu Avustralya tarafına bildirmiş olduğu halde, Avustralya hala gecikiyordu. Ad verme formaliteleri de Atatürk anıtının yapımı da zaman alacaktı. Avustralya resmi cevabını bir an önce vermeliydi ki işler, 70. yıldönümüne, yani 25 Nisan 1985 gününe yetişebilsindi. Dışişleri Bakanlığımız Kanberra Büyükelçiliğimize soru açtı: Acaba nedendi bu gecikme?20
Büyükelçimiz, Avustralya’da “bu işte söz sahibi mercilerin çokluğu sebebiyle” gecikme olduğunu söyledi. Atatürk anıtı isteğimizin ilke olarak kabul edildiğini şöyle bildirdi:
“Başbakanlık müşaviri Mr. Chessel... War Memorial’a giden Anzac - Parade bulvarı üzerinde, Atatürk’ün Anzaklar hakkındaki sözlerini ihtiva edecek bir anıt - kitabe konulması ve buna yakın bir yola Atatürk adının verilmesi için ilgili makamların ön mutabakatının sağlandığını, ancak bu hususu Başbakana da arzedip kesinleştirmeden önce bana özel olarak bildirdiğini ifade etti.”21
Kanberra Büyükelçiliğimiz, Atatürk anıtı işini önemle kovalıyor ve Avustralya tarafının resmi cevabını almaya çalışıyordu. Büyükelçimiz, Başbakanlık danışmanıyla yeniden görüştü ve Ankara’ya şunları yazdı:
“Başbakanlık Müşaviri Chessel ile tekrar temas ettim. Yer konusunda tarafımıza yapılacak tekliflerin tespiti için en yüksek seviyede çalışmaların devam ettiğini, kısa zamanda bana tekliflerini sunacaklarını bildirdi. Kendisine, konuya atfettiğimiz önemi vurgulayarak Bakanlığıma arzedeceğim tekliflerinin Ankara tarafından kabulünden önce herhangi bir açıklama yapılmamasını beklediğimizi de söyledim...
“Konunun nihai karara bağlanması, Avustralya teklifinin kesinleştirilerek tarafımıza sunulmasıdır”. Teklifi Avustralya açısından müşahhas hale getirip bize sunmak, bu işte söz sahibi mercilerin çokluğu sebebiyle vakit almaktadır.
“Büyük Atatürk’ün adının yaygın bir başkent olan Kanberra’nın uzak bir yerdeki yeni bir semti yerine, şehrin merkezinde bulunan Anzac -Parade üzerinde bir yere verilmesi hem Kanberr ahlar ‘in hem de her yıl Kanberra ‘yi ziyaret eden 1 milyona yakın Avustralyalı ve yabancı turistin bu ismi her zaman görmelerine imkan sağlayacaktır...”22
Kanberra’da işler ağır yürüyordu. Çok yetkili vardı. Çabuk karar çıkmıyordu. Son kararı Başbakan Hawke verecekti. O da pek meşguldü: Güney Pasifik ülkelerinden Tuvalu’da bir toplantıya gitmişti, sonra Parlamentoya sunulan bütçe üzerine eğilmişti. Atatürk anıtı işine bir türlü vakit ayıramıyordu. Dahası, Avustralya’da genel seçimler yaklaşıyordu ve her politikacı için olduğu gibi Avustralya Başbakanı için de seçimler pek önemli ve öncelikliydi. Kanberra Büyükelçiliğimiz kıvranıyordu ve 5 Kasım’da Ankara’ya şunları yazdı:
“Konu takip edilmektedir. Yüksek malumları olduğu üzere 1 Aralık’ta (1984) genel seçimler yapılacağından Bakanlar ve sair yetkili zevat Avustralya içinde seçim bölgelerindedir. Konuyla ilgili Avustralya Eski Muharipler Derneği (Reurned Services League of Australia) Genel Başkan Sir William Keys ile de görüştüm. Adı geçen konuyu ilk idare heyeti toplantısında ele alacaklarını söyledi.”23
Böylece aylar geçti, 1984 yılı bitti. Atatürk anıtı konusunda Avustralya hükümetinin resmi kararı 1985 yılına sarktı.
f. Anlaşma
1 Aralık 1984 günü Avustralya’da genel seçimler yapıldı. Başbakan Bob Hawke liderliğindeki İşçi Partisi, ikinci kez seçimleri kazandı. 4 Aralık’ta İkinci Hawke Kabinesi kuruldu. Arkasından Avustralya’da ölü mevsim sayılan Noel yortusu ve Yılbaşı tatili de geçti. Yeni yıla girildi. Yeni hükümet, artık yerine oturup işe koyulmuştu. Az zaman sonra Atatürk anıtı ve Anzak Koyu konusuna da eğildi. Sonunda, aylardır beklenen Avustralya kararı, Ocak 1985’te belli oldu.
Kanberra Büyükelçimiz Şahinbaş, 22 Ocak 1985 günü Başbakanlık Danışmanı Mr. Bowen’in parlamentodaki makamına çağırıldı. Bowen, önce gecikmelerinden dolayı özür diledi. Sonra Avustralya’da Atatürk adı verilecek yerler hakkındaki kararlarını veya önerilerini resmen bildirdi. Buna göre Kanberra’da iki yere, Batı Avustralya’da bir yere Atatürk adı verilmesi uygun görülüyordu. Bunlar şöyle sıralanıyor:
1. Kanberra’da: Atatürk Anıt Bahçesi (Atatürk Memorial Gar den):
Avustralya Harp Tarihi Müzesi’nin karşısında Anzak Bulvarı’nın kuzeydoğu ucunda, Fairbairn ve Creswell Caddeleri arasında bulunan parka “Atatürk Anıt Bahçesi” adı verilecek. Parkın içine bir anıt - taş (memorial - stone) dikilecek ve bunun üzerinde Atatürk’ün kabartma profilini ve Anzaklar hakkındaki sözlerini içeren bir anıt - kitaba yer alacak. Bu anıt - taş, çevredeki öteki anıtlara uyumlu olacak.
2. Yine Kanberra’da: Atatürk Kıyısı (Atatürk Foreshore):
Başkent Kanberra’nın tam ortasında, vaktiyle şehrin planını yapmış olan Amerikalı mimar Burley Griffin adını taşıyan bir sun’i göl vardır. Gölün Anzak Bulvarı ucundaki kuzey şeridine Atatürk’ün adı verilecekti. Böylece Kanberra’nın en gösterişli bulvarının her iki ucunda da Atatürk adı yer almış olacak. Bulvarın, Harp Tarihi Müzesi tarafındaki kuzey ucunda Atatürk Anıt Bahçesi, göl tarafındaki güney ucunda da Atatürk Kıyısı adları yer almış olacaktı.
3. Batı Avustralya’nın Albany Limanı’nda: Atatürk Girişi (Atatürk Entrance):
Anzaklar’ı Çanakkale’ye götüren gemiler, Batı Avustralya’nın Albany Limanı’ndan demir almışlar. Bir çoğu geri dönmeyecek olan Anzak askerlerinin gördükleri son Avustralya toprağı burası olmuş. Anzak Koyu ve Atatürk Anıtı konularının konuşulduğunu haber alan Batı Avustralya Hükümeti, Albany Limanı ağzına “Atatürk Girişi” adı vermeyi Federal Hükümete önermiştir. (Bu konuya aşağıda yeniden dönülecektir.)
Büyükelçimiz bunları Ankara'ya şöyle telliyor:
"Avustralya Hükümetinin önerileriyle ilgili harita, plan, fotoğraf ve notlar çantayla sunulmaktadır. Bunların incelenmesinden de görüleceği üzere, Avustralya Hükümeti, bizim, çıkarmanın yapıldığı yere "Anzac-cove" (Anzak Koyu) adını vermemize karşılık olarak Federal Başkentin en mutena iki yerine Büyük Atatürk'ün adının verilmesini, ayrıca bir anı-tkitabe dikilmesini ve Albany Limanı girişine de keza "Atatürk Girişi" adının verilmesini önermektedir. Yeni Zelanda Hükümetinin de başkent Vellington'un bir parkına Büyük Atatürk'ün ismini vereceği dikkate alındığında Büyük Atatürk 'ün adını Avustralya ve Yeni Zelanda 'da ebedileştirecek ve bu iki ülke ile dostluğumuzu kuvvetlendirecek bir imkan yaratılmış olacaktır...
"Avustralya ve Yeni Zelanda Hükümetleri’nin bu önerileri, bir savaş alanının bile nasıl sağlam bir dostluğa dönüştürülebileceği yolunda, dünya kamuoyuna layıkı veçhil geniş bir şekilde sunulabildiği takdirde, müşahhas bir örnek verebilecektir. Önerilerin bu açıdan da değerlendirilerek talimatlarının bildirilmesini..."24
Bu telgraftan bir gün sonra Büyükelçimiz, görüşlerini daha da vurgulayarak Ankara'ya şunları yazdı:
"... Gelibolu (yarımadası) çıkartmasının 70. yıldönümü vesilesiyle, çıkartmanın yapılacağı yere tarafımızdan "Anzac cove" (Anzak koyu) adının verilmesine karşılık. Federal Başkentin en mutena yerinde bir parka ve sahil şeridine Büyük Atatürk'ün adının verilmesi, bir anıt kitabe dikilmesi, ayrıca Batı Avustralya'daki Albany Limanı girişine "Atatürk girişi" denilmesi önerilmektedir.
“Her yıl Avustralya içinden ve dışardan Kanberra’ya gelen 1 milyon kadar türsün ziyaret ettiği en önemli yerlerden biri olan ve her yıl 11 Kasım ve 25 Nisan ‘da devlet erkanı ve kordiplomatiğin iştirakiyle anma törenlerinin düzenlendiği bu yerde Atatürk adını taşıyan bir park ve anıt kitabenin bulunması Avustralyalılara Türkiye’yi ve Türk milletinin dostluğunu devamlı olarak hatırlatacak müşahhas ve kalıcı bir eser olacaktır.” 25
Bu yazışmalar yapılırken 18 Mart Çanakkale Zaferi’nin 70. yıldönümüne iki aydan az bir zaman kalmış bulunuyordu. Anzaklar’ın Gelibolu Yarımadası’na çıkartma yaptıkları 25 Nisan 1915 tarihinin 70. yıldönümüne de topu topu üç ay kadar bir zaman vardı. Bu kısa zaman içinde Kanberra’daki Atatürk anıtını bitirmek ve Anzak koyu yazıtlarını dikmek gerekecekti. Bunları 70. yıldönümüne yetiştirebilmek için zamanla yarışmak lazım gelecekti.
O bakımdan Türk tarafı, ancak 1985 Ocak sonuna doğru öğrenebildiği Avustralya önerilerini didikleyip yeni şartlar öne sürme yoluna gitmedi. İnce eleyip sık dokumaya, kılı kırk yarmaya zaman kalmamıştı. Ankara’nın cevabı dört gün içinde Kanberra’ya ulaştırıldı. Dışişleri Bakanlığımız, Kanberra Büyükelçiliğimize, “Avustralya Hükümetinin ve Yeni Zelanda Hükümetinin teklifleri olumlu karşılanmıştır” dedi ve şunları ekledi:
“Avustralya Hükümetince ‘Atatürk Memorial Garden’e (Atatürk Anıt Bahçesi’ne) dikilecek abidenin Büyük Atatürk’ün ismiyle mütenasip olacak şekilde yapılması önem taşımaktadır...
“Abideye konacak Atatürk kabartma profili burada (Türkiye’de) yaptırılacağı cihetle eb’adının saptanabilmesi için ölçülerinin ve şeklinin genel hatlar ile çok açık bilinmesine ihtiyaç vardır...
“Gelibolu’daki Anzak koyuna da üzerinde Atatürk’ün kabartma bir profili ile Atatürk’ün Anzaklar hakkındaki beyanının İngilizce ve Türkçe metinlerini ihtiva eden bir anıt - kitabe dikilmesi düşünülmektedir.
“Bu konularda en kısa zamanda aydınlatılmamızı izinlerine...”26
Kanberra Büyükelçiliğimiz, 4 Şubat’ta, Avustralya Hükümetinin tekliflerinin Türk Hükümetince olumlu karşılandığını Başbakanlık danışmanı Mr. Bowan’a bildirdi. Böylece, Arıburnu’nda Anzak Koyu’na karşılık Kanberra’da Atatürk Anıtı konusunda iki hükümet arasında anlaşmaya varılmış oldu. Şimdi artık anıtın yapımına sıra gelmişti.
2. Anıtın Dikilmesi
a. Uzmanlarla Toplantı
Atatürk Anıtı ve Anzak Koyu ile ilgili Türk ve Avustralya Hükümetlerinin kararlarından sonra teknik çalışmalar başladı. Anzak Koyu çalışmaları Türkiye’de, Atatürk Anıtı çalışmaları da Kanberra’da yürütülüyordu.
Bu çerçevede, 4 Şubat 1985 günü, Kanberra’da, Başbakanlık binasında uzmanlarla bir toplantı yapıldı. Toplantı Türkiye tarafından Büyükelçi Şahinbaş ile Müsteşarı Yücel Ayaslı; Avustralya tarafından da Başbakanlık Danışmanı John Chessel ile dört teknik uzman katıldı. Görüşmelerde tutanak da kaleme alındı27.
Önce Büyükelçi Şahinbaş, Kanberra’da iki yere ve Batı Avustralya’da bir yere Atatürk adı verilmesi ve Kanberra’ya bir “Atatürk Anıtı” dikilmesi kararından dolayı Avustralya Hükümetine teşekkürlerini sundu. Başbakanlık Danışmanı Chessel de, Anzaklar’ın 1915’te Gelibolu Yarımadası’nda çıkartma yaptıkları yere “Anzak Koyu” adı verilmesi ve bir anıt - kitabe dikilmesi kararından dolayı Türk Hükümetine teşekkür etti.
İşe geçildi, proje detayları ele alındı. Anıtların Anzak çıkartmasının 70. yıldönümünde, yani 25 Nisan 1985 günü açılmaları gerekiyordu. Bu açılışlar dolayısıyla Bakanların da katılacakları büyük törenler yapılacaktı. 25 Nisan’a topu topu 87 gün kalmıştı. Zamanın pek daraldığı göz önünde tutularak, çalışmaların hızlandırılmasına karar verildi:
“Anzak 70. yıl törenleri sırasında, 25 Nisan 1985 tarihinde Türkiye’de ve Avustralya’daki anıt kitabelerin açılışının yapılması planlandığına göre, önümüzdeki 87 gün gibi çok az bir süre kaldığı belirtilerek, çalışmalara yoğunluk kazandırılması kararlaştırılmıştır” dendi.
Atatürk Anıtı ve Atatürk Bahçesi konusunda henüz elde teknik bilgiler yoktu. Büyükelçimiz, bu bilgileri sağlayıp tez elden Ankara’nın onayına sunmak istiyordu. Bu bilgilerin bir an önce kendisine verilmesini istedi. Bu, tutanağa şöyle geçti:
“Büyükelçi Şahinbaş, Avustralya tarafının, Kanberra’da yapılacak Atatürk Memorial Garden (Atatürk Anıt Bahçesi) ile ilgili bahçe boyutlarını, topografik durumu, anıtın ebatlarını gösteren detaylı projenin Ankara’ya gönderilmek üzere bir an evvel Büyükelçiliğimize tevdiini rica etmiştir. Başbakanlık Müşaviri Chessel, bu hafta sonundan önce projelerin Natonal Capital Development Commission’a (Ulusal Başkent Geliştirme Komisyonu) hazırlattırılarak tarafımıza tevdii için gereken çabayı göstereceklerini ifade etmiştir.”
Toplantıda Avustralya tarafı bize bilgiler verdi. Kanberra’nın ortasındaki Griffin Gölü kıyısına nasıl “Atatürk Kıyısı” adı vereceklerini açıkladı. Bu ad resmi haritalara geçirilecekti. Ayrıca kıyının civarındaki duvarın üzerine, buranın neden “Atatürk Kıyısı” olarak adlandırılmış olduğunu açıklayan bir plaket yerleştirilecekti.
Batı Avustralya’nın Albany Limanı ağzına verilecek “Atatürk Girişi” adına gelince, bu da “Atatürk Entrance” diye resmi haritalara işlenecekti. Limanın girişine bu adın verilmesi dolayısıyla, orada 25 Nisan 1985 günü bir tören yapılacaktı. Tören, Avustralya Deniz Kuvvetleri’ne ait “Perth” savaş gemisinde düzenlenecekti. Konuşmalar yapılacak ve denize çelenk bırakılmasıyla tören sona erecekti.
Atatürk Anıtı’na konacak Atatürk’ün kabartma profili veya maskı ile Anzaklar’la ilgili sözlerini içeren yazıt, Türkiye’de hazırlanıp Avustralya’ya gönderilecekti. Avustralya tarafı bunları bekliyordu. Türkiye Büyükelçiliği, Atatürk Anıt Bahçesi ile ilgili eskiz ve proje ayrıntılarını bekliyordu. Bunları alır almaz onay için Ankara’ya gönderecekti. Ankara’dan da Atatürk kabartmasını ve anıta konacak yazıtı isteyecekti.
Büyükelçimiz, hemen bu bilgileri Ankara’ya telledi. Kanberra’da çalışmaların yoğunlaştırıldığını bildirdi. Atatürk anıtının detaylı plan ve projelerinin yakında gönderileceğini belirtti. Anzak Koyu’na dikilecek anıt çalışmalarının da hızlandırılmasını istedi. Bunun açılışı törenine Avustralya’dan bir Bakanın ve kalabalık bir heyetin katılacağını da haber verdi28.
4 Şubat günü uzmanlarla yapılan ilk toplantıda, Atatürk anıtıyla ilgili plan ve projelerin “hafta sonuna kadar”, yani birkaç gün içinde hazırlanıp Büyükelçiliğimize sunulacağı söylenmişti. Ama Avustralya tarafı bu sözünü tutamadı. Aradan üç hafta kadar bir zaman geçti. Sonunda Başbakan Hawke devreye girdi. Onun doğrudan ilgilenmesi sonucu çalışmalara hız verildi. Başkent Geliştirme Komisyonu plan ve projeleri ancak Şubat sonuna doğru tamamlayabildi. Bu arada 27 Şubat günü uzmanlarla birlikte ikinci bir toplantı daha yapıldı. Büyükelçimiz bu toplantıya da katıldı.
Uzmanlarla yapılan bu toplantılarda anıtların masrafları konusu görüşülmemişti. Dışişleri Bakanlığımız bu konuyu da Kanberra’dan sordu. Ankara’nın anlayışına göre, Atatürk Anıtı’nın masraflarını Avustralya; Anzak Anıtı’nın masraflarını da Türkiye üstlenmeliydi. Ama Avustralya tarafı Atatürk Anıtı’nın masraflarını karşılamak istemezse Türk hükümeti bu masrafları karşılayacaktı. Dışişleri Bakanlığımız şöyle diyordu:
“Proje, inşaat ve sair masrafların anıtın dikileceği ülkeler tarafından deruhte edilmesi (üstlenilmesi), Çanakkale Savaşları’nın yarattığı dostluk ruhunu daha iyi aksettirecek olması bakımından tercihe şayan görülmektedir. Aksi takdirde masraflar tarafımızdan karşılanacaktır.”29
Büyükelçiliğimiz, Kanberra’daki anıtın Avustralyalılar tarafından yapılması, buna karşılık Gelibolu’da da aynı şekilde tarafımızdan da bir Anzak Anıtı yapılması hususunda genel bir mutabakata varılmıştır” dedi30
Atatürk Anıtı için Türkiye’den para istenmiyor ve beklenmiyordu. Yalnız plan ve projelerin tamamlanıp anıtın yapımına başlanması bekleniyordu.
b. Plan ve Projeler
Çanakkale Savaşları’nın 70. yıldönümü yaklaştıkça zamana karşı bir koşuşturmadır başladı. Ankara ile Kanberra arasında telgraf trafiği hızlandıkça hızlandı. Atatürk Anıtı’nı da Anzak Anıtını da 25 Nisan törenlerine yetiştirmek gerekiyordu.
Bizim tarafta çalışmalar hızlanmış görünüyordu. Dışişleri Bakanlığımız, Şubat sonunda, “Gelibolu’da Anzak Koyu’na dikilecek anıtla ilgili çalışmalara başlanmıştır” diyor ve projelerinin Kanberra’ya gönderileceğini bildiriyordu31.
Büyükelçiliğimiz de Kanberra’daki çalışmaları şöyle rapor ediyor:
“Başkent Kanberra’da Atatürk Memorial Garden’a I Atatürk Anıt Bahçesi’ne) dikilecek Atatürk Anıtı ile ilgili ön projeler, Başbakan Hawke’un bizzat ilgilenmesi ve kesin talimatıyla Basket İmar Komisyonu (NCDC) tarafından hazırlanmış ve 27 Şubat tarihinde adı geçen komisyonda, bizim de katıldığımız bir toplantıda bize açıklanmıştır. Bugün (28 Şubat) alınan plan, proje ve fotoğraflar çanta ile sunulmaktadır.
“Teklif olunan proje talimatlarına uymaktadır. Şöyle ki:
“Anzac - Parade’ın (Anzak Bulvarı’nın) kuzeydoğu ucundaki Atatürk Memorial Garden’ın (Atatürk Anıt Bahçesi’nin) Anzac - Parade cephesine bakan bölümünde 14 metre çapında parke döşeli bir daire içinde 2 metre yükseklikte, 6 metre çapında bir beton hilal yapılarak ortasında Tarana granitten (örneği çanta ile gönderilmektedir) 1.82.5 x 1 metre ebadındaki yekpare levha üzerine Atatürk’ün profili konulacak, ayrıca Atatürk’ün Anzaklar için söylediği sözler uygun düşecek boyda harflerle bu granit levha üzerine işlenecek ve altın yaldızla doldurulacaktır. Ayrıca, tarafımızdan da uygun görüldüğü takdirde hilalin uç kısmına yıldız şeklindeki bir noktaya bir bayrak direği konulabilecek ve törenlerde buraya bayrak çekilebilecektir. Tarafımızdan gönderildiği takdirde Gelibolu’dan alınacak taş veya toprak da anıta konulabilecektir.
“Anıtı’ ziyaret edecekler için Anzac Parade’deki Crosswell street’den ayrılan Gullet street üzerine bir otopark ve otoparktan anıta kadar 80 metrelik bir ana yol yapılacak, yolun doğu tarafı ayrıca ağaçlandırılacaktır. Anıtın kuzey tarafı çiçek tarhı ve oturma bankları konulmak suretiyle düzenlenecektir...
“Tarafımızdan anıta konulmak üzere 50 - 60 cm. çapında bronzdan bir Atatürk profilinin en kısa zamanda gönderilmesi ve bu.teklif olunan ön projeye mutabakatımızın teleksle bildirilmesi, anıtın 25 Nisan törenlerine kadar yetiştirilebilmesi bakımından özellikle rica edilmiştir.
“Çanta ile yollanan planların en seri şekilde incelenerek talimatlarının acilen bildirilmesini...”32
îlk defa Kanberra Atatürk Anıtı’nın silueti beliriyor: Parkın içinde 14 metre çapında bir daire. Dairenin ortasında 6 metre çapında, 2 metre yüksekliğinde ve hilal biçiminde bir duvar. Hilalin içinde Atatürk’ün kabartma sureti ve sözlerini içeren bir yazıt. Anıtın dış tarafında oturma bankları ve çiçek tarhı. Ziyaretler için Anıttan Gullit sokağına kadar 80 metrelik bir özel yol. Yolun çıkışında otopark... Bütün bunlar ağaçlıklı, yeşil Atatürk Anıt Bahçesi içinde yer alacak.
Bundan başka Avustralya, Kanberra’nın ortasındaki sun’i gölün kuzey kıyısına da “Atatürk Kıyısı” adının verilmesini öneriyordu. 28 Şubat 1985 günü bunun projesi de Büyükelçiliğimize sunuldu. Buna göre, “Atatürk Kıyısı” (Atatürk Reach) olarak adlandırılacak kıyıya İngilizce şu plaket konacaktı:
“Anzak birliklerinin 25 Nisan 1915’te Anzak Koyu’na çıkışlarının 70. yıldönümü dolayısıyla ve Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk Cumhurbaşkanı ve Gelibolu’da (Çanakkale’de) Anzak birliklerine karşı koyan Türk silahlı kuvvetleri komutanı Kemal Atatürk’ün anısına,
Burley Griffin Gölü’nün bu kıyısına “Atatürk Kıyısı” adı verilmiştir.”
25 Nisan 1985
Avustralya tarafının ilk önerisi buydu. Türk tarafının isteği üzerine bu yazıda bazı rötuşlar yapılacaktı. Daha sonra da Avustralya Başbakanının isteği üzerine “Atatürk Kıyısı”, “Gelibolu Kıyısı” olarak değiştirilecekti. Avustralyalıların dilinde “Gelibolu” sözcüğü, bizim kullandığımız “Çanakkale” anlamını taşımaktadır. Onlar “Çanakkale Savaşı” yerine “Gelibolu Savaşı” veya “Gelibolu Seferi” demektedirler. “Gelibolu Kıyısı”nı da daha ziyade “Çanakkale Kıyısı” gibi algılamak yanlış olmaz.
28 Şubat günü Büyükelçimize teslim edilen Atatürk Anıtı ve Atatürk Kıyısı ile ilgili plan ve projeler, diplomatik çantayla Ankara’ya gönderildi. Avustralya tarafı da bu projelerin bir örneğini Ankara’daki Büyükelçiliklerine iletti. Zaman darlığı nedeniyle Türkiye’nin bu projeler konusunda hemen karar vermesi isteniyordu. Büyükelçiliğimiz 6 Mart günü Ankara’ya şu yıldırım telgrafı çekti:
“Başbakanlıktan Büyükelçiliğimize telefon edilerek, Kanberra’ya yapılması planlanan “Atatürk Memorial Garden ve Anıtı” ile ilgili proje ve planlar konusunda Türk tarafının mutabakatının en geç 8 Mart Cuma sabahı kendilerine bildirilmesi halinde inşaat ve diğer düzenlemelerin 25 Nisan’daki 70. yıl Anzak törenlerine ancak yetişebileceği bildirilmiş ve ilgimiz rica edilmiştir.
“Yüce Atatürk ve Türkiye imajını yurt dışında ve Avustralya’da ebedileştirecek bu proje ile ilgili ön mutabakatımızın 7 Mart Perşembe günü Türkiye saati ile 19.00’a kadar telex’le Büyükelçiliğimize bildirilmesini...”33
Ankara, aynı gün cevabını bildirdi: “Atatürk Memorial Garden” ve Anıtıyla ilgili proje ve planlar tarafımızdan uygun görülmüştür” dedi34.
Avustralya tarafı, 28 Şubat’ta Kanberra Büyükelçiliğimize teslim ettiği plan ve projelere en geç 7 Mart tarihine kadar onayımızın bildirilmesini istiyordu. Yoksa Atatürk Anıtı zamanında yetiştirilemeyecekti. Uzaklık dolayısıyla plan ve projeler 5 Mart’ta Ankara’ya ulaştırılabilmiş. Dışişleri Bakanlığımız, zamanın baskısını omuzlarında hissetmiş ve Kanberra’nın Ankara’dan dokuz saat ilerde olduğunu da hesaba katmış olmalı ki, 6 Mart günü proje ve planların onaylandığını yıldırım telgrafla Kanberra’ya duyurmuştur. Demek ki, plan ve projelerin Ankara’da uzun uzun incelenmesine pek vakit kalmamıştır. Bu bakımdan hükümetimiz, Avustralya tarafının hazırlamış olduğu plan ve projelerde herhangi bir değişiklik önermemiş veya önermeye vakit bulamamıştır.
Kanberra Büyükelçiliğimiz, Ankara’nın telgrafını alır almaz, Atatürk Anıt Bahçesi ve Atatürk Anıtı ile ilgili plan ve projelerin Türk Hükümetince onaylandığını 7 Mart günü Avustralya tarafına bildirdi35.
Artık anıtın yapımına geçilebilirdi. Bu arada Avustralya Başbakanı Hawke, projelerde bir değişiklik yapılmasını önerdi. “Atatürk Anıtı” ve “Atatürk Bahçesi”nden başka, Kanberra’da göl kıyısına da “Atatürk Kıyısı” adının verilmesinin güç olacağını söyledi ve buraya “Gelibolu Kıyısı” adının verilmesini önerdi. Bu öneri de Türk tarafınca kabul edildi. Dışişleri Bakanlığımız, “Başbakan Hawke’un Burley Griffin gölü kıyısındaki sahil şeridine aynı yerde iki yere aynı ismin verilmesindeki güçlük nedeniyle “Gallipoli Reach” (Gelibolu Kıyısı) denmesi hususundaki ricası tarafımızdan kabul edilmektedir” dedi. Ancak plakete konulacak yazının değiştirilmesini istedi36. Göl kıyısına konacak yazı, istediğimiz doğrultuda değiştirilecekti.
c. Aykırı Bir Ses
Atatürk Anıtı’yla ilgili hazırlıklar diplomatik kanalla yürütülüyordu. Kanberra Büyükelçiliğimiz ile Avustralya yetkilileri kapalı kapılar arkasında görüşüp konuşuyor, kararlara varıyorlardı; ama basına pek açıklama yapılmıyordu.
Türk Hükümetinin Gelibolu Yarımadası’nda Anzaklar’ın çıkartma yaptıkları yere “Anzak Koyu” adını vereceği, buna karşılık Başkent Kanberra’nın “seçkin” veya “mutena” bir yerine bir Türk adı verileceği açıklanmıştı ve artık biliniyordu. Ama Kanberra’nın o “seçkin” yerinin tam neresi olacağı, buraya ne ad verileceği ise Avustralya’da açıklanmamıştı ve Avustralya kamuoyu tarafından henüz bilinmiyordu.
Tam bu sırada, 1985 yılı Mart başında, Avustralya basınında bir haber çıktı: Kanberra’nın merkezinde, yapımı sürmekte olan yeni parlamento binasının önündeki büyük meydana “Gelibolu Meydanı” veya “Gallipoli Plaza” adı verileceği duyuruldu. Anzaklar Gelibolu Lejyonu, bunu bir öneri olarak Hükümete sunmuşlardı. Ama Anzaklar’ın bu önerisine karşı bazı bürokratların direndikleri de yazılıyordu. “Anzak Koyu”na karşılık, Türkleri hoşnut edecek çeşitli öneriler bulunduğu, bunların hangisine karar verileceğinin Başbakan Hawke tarafından daha sonra açıklanacağı belirtiliyordu37.
Kanberra’nın en gözde bir yerine “Gelibolu Meydanı” adı verileceği yolundaki bu havadis üzerine, Avustralya basınında ilk defa aykırı bir ses yükseldi. The Canberra Times gazetesi kötü yazarlarından Alan Fitzgerald, zehir zemberek bir yazı yayınladı38.
Fitzgerald alaycı, iğneleyici bir dille, Parlamento önündeki meydana “Gelibolu Meydanı” adı verilmek istendiğini hatırlattıktan sonra soruyordu; “Gelibolu Plaza mı? Oldu olacak bari Hitler Bahçeleri desek?” Bu gazeteciye göre, “Anzak Koyu “ adı verilecek yer, kuş uçmaz, kervan geçmez bir yerdi. Başkent Ankara’dan pek uzaktı. Avustralyalı turistlerden başka oraya kimsenin uğradığı da yoktu.