Ynt: Adapazarı Poyrazlar Gölü Gezisi (2 - 3 Ekim 2010)
Uzun zamandır yazıldı, çizildi, anlatıldı; ...
"Karavan nedir?" den başladı, "Ne değildir?" e kadar uzandı. "Ne olması gerekir?" i bulmaya çalışırken birazcık da zorlandı...
Renklerine, desenlerine ayrıldı. Kırmızılar, maviler, beyazlar, yaylacılar, kampingciler, elitler, zenginler, fakirler, kıytırık karavancılar, öz karavancılar, özgür karavancılar... Ama her ne olursa olsun, hepsi de özgün karavancılar...
Doğru olanı bulmaya çalışırken tüm konuları en ince detayına kadar masaya yatırıp didik didik etmek gerekiyordu. Bu gün geldiğimiz noktada, kısmen de olsa bunu başarabildiğimizi görüyoruz. Tartışmalar elbette bitmez. Gelişimin olabilmesi için bu gereklidir. Gruplaşmalar, ayrışmalar, farklı görüşler her zaman olacaktır.
Ancak... Biz bu gezide şunu anladık;
İstenirse güzel şeyler de olabiliyormuş. Karşılıklı sevgi, saygı ve anlayış çerçevesinde, aracı, rengi, kültürü, inancı, eğlence anlayışı ve ekonomik durumu ne olursa olsun bir araya gelinebiliyormuş.
Evet... 2'si çekme olmak üzere toplamda 24 karavan, 1 arazi aracı, 1 motosiklet, 4 çadır, 53 yetişkin, 8 çocuk, 3 köpek, 2 şişme bot ve 1 gitar eşliğinde gezimizi tamamlamış bulunuyoruz.
Organizasyon anlamında kendimize pay biçmek için söylemiyoruz; Çünkü gerçek anlamda bir organizasyon yoktu. Herşey karşılılı saygı, uyum ve işbilirliği ortamında hepimiz tarafından gerçekleştirildi. Gerçekten çok keyifli ve sorunsuz bir gezi idi. Buradan hareketle, daha büyük, daha kapsamlı, daha organize geziler düzenleyebilmek için kendimize gerekli olan güveni tesis etmek ve istenirse yapılabileceğini, büyük gruplar olarak bir araya gelinebileceğini ispat açısından, bu gezi (katılımcı sayısı dikkate alındığında) hepimiz için bir milattır.
Bundan sonrası için daha iyi ve daha güzellerinin de yapılabileceği konusunda kendimize olan güvenimiz eksiksiz. Bu birliktelik ve dayanışmadan büyük bir enerji açığa çıkaracağımız konusunda inancımız tam.
Bu gün geldiğimiz noktada en azından bu tür geziler için, hep izleyip özendiğimiz yabancı karavancı gruplardan hiç bir eksiğimiz olmadığını ve Türkiye'nin de bu konuda çok büyük bir potansiyeli barındırdığını öğrendik.
İlerleyen günlerde, tıpkı forum ortamında olduğu gibi, giderek büyüyen, genişleyen bir katılımcı ve izleyici kitlesi ile daha organize, daha kapsamlı ve daha nitelikli gezilerin de gerçekleştirilebileceğine inanıyoruz.
Sanal birlikteliklerimizi gerçek dostluklara dönüştürdük. Yeni dostlar edindik, yeni insanlar tanıdık. "Yeni bir insan tanımak, yeni bir dünya demektir" şiarıyla, yeni ve renkli dünyalara kapılarımızı açtık. Hiç bir zaman niteliği bir kenara bırakıp nicelik peşinde koşmadık. Sataşmalara, atışmalara, kamplaşmalara aldırmadık. Saygıyı, samimiyet kapsamında bile rafa kaldırmadık. Ama eleştirilere de kulak tıkamadık.
Bu su artık durmaz. Tekerlekler bundan sonra hep dönecektir...
Katılımcılar konusunda söylenebilecek o kadar çok şey ve şahıslar bazında edilecek o kadar çok teşekkür var ki, hepsini alt alta sıralamaya kalksam sayfalar yetmez. Son olarak bu geziyle ilgili şahsım adına bir şeyler söylemek gerekirse;
Biliyorsunuz, çocuklar biz yetişkinler gibi duygularını saklama gereği duymazlar. Sözlerini sakınmadıkları gibi duygularını da yüzlerinden kolayca okuyabilirsiniz. Bisiklete binip kan ter içinde, orada geçirdiği sürenin her anını değerlendirmeye çalışan bir tanesine sorduğum "Nasıl geçiyor, kampımızı beğendiniz mi?'' sorusuna karşılık aldığım tek kelimelik ''mükemmel'' cevabı ve çocuğun yüzündeki gülümseme, benim için dünyalara bedeldi ve sanıyorum herşeyin açıklamasıydı. NOKTA