Muhabbetinize limon sıkmış olmayayım ama, bir de işin öbür yüzü var. Bu yerler senenin büyük bölümünü nemli ve kapalı geçirir, yandan, aşağıdan ve yukarıdan su içindedirler. Güneş keyfekeder, sıcaklık nazlı, kısaca şansa bağlıdır.. Turist güzergahlarında oturup ekmeğini onlardan çıkarmıyorsa, çoğunlukla kaybolan özel yaşamlarına hayıf ederler. Nem yüzünden romatizma, bronşit yaygın olup, şişmiş burun etleri konuşmalarını öyle değiştirmiştir ki diyalektlerinden tanırsınız. Son senelere kadar o güzelim evler bizim eski tuğlaların yarısı kadar olan iki tuğlanın arasına doldurulan birkaç santimlik izolasyon ve tek camlı pencerelerle yapılıyordu. Toprak su içinde olduğundan evlerin Almanya’daki gibi kilerleri de yoktur. Bu da nemden korunmak için pek uygun bir yapı tarzı değil.
Venedik sakinleri neden şehirden kaçıp Mestre’ye yerleşiyor dersiniz ?
Dışı bizi ama içi onları yakıyor olmalı ?
Fakaaat o kısıtlı yaz aylarına denk gelirseniz, zevkden 4 köşe olmamak için sebep bulamazsınız. İnsan kendini cennette sanır. Ancak iki aylık aşk iyi fikir.
İlk defa Çernobil patladıktan birkaç gün sonra çoçukları arabalarına atıp gezmiştik.
Şimdi de yazın ilk fırsatta tekrar gitmeyi umuyorum. Bizden 3 saat çekiyor.
Burak bey, bu günlerdeki havaları düşününce, şortunuza, açık gökyüzüne ama özellikle gölgelerin boyuna bakınca, resimlerin aktüel olmadığını sanmak yanlış olur muydu acep ?