Ynt: 2010- İzmir Çevresi Gezilerimiz
Karaburun'dan ayrıldığımızdan beri şiddetli bir rüzgar var... Öyle ki; bazen fotoğraf çekmek için bile dışarı çıkmamız mümkün olmuyor. Yol boyunca bize eşlik eden Yunan Adalarının görüntülerini bile camdan çekebiliyoruz..
[attachment=1]
Ildır'da kalmayı planlamıştık. Ne var ki; terkedilmiş bir görünümle karşılaştık. Sokaklarda bir tek kedi bile yok.
[attachment=2]
Şifne'ye devam ettik, biraz hareket bulabiliriz, düşüncesiyle.. Burada da durum farklı değil.. Büyük oteller, restoranlar hepsi kapalı..
Çaresiz devam ettik, yolumuza.. Neyse, Ilıca'da bir-iki açık yer gözümüze çarptı.. Bazıları yeni sezona hazırlık içerisinde.. En azından alışveriş yapabileceğimiz bir Tansaş, açık bir PTT şubesi, bir gazete bayii bulabildik. Ilıca Termal Otel bile kapalı.. Vakit de geç olduğundan, yol kenarında bir yerde konakladık.
Aynı şiddette devam eden rüzgar eşliğinde Çeşme'ye ulaştık. Daha önceki yıllarda konakladığımız marinada inşaat var.. Her taraf toz-toprak.. Marinayı hazirana kadar yetiştirme çabasındalar..
Çeşme, ikinci Bodrum olma yolunda, deniyor. Ama şimdiden Bodrum'la yarışır hale gelmiş.. Çok sakin olması gereken şu mevsimde bile insanı yoruyor. Migros, Tansaş gibi süpermarketlerde etiketler, Bornova şubelerindekinden çok farklı.. Bu da turistik olmanın getirdiği olumsuzluklardan biri, herhalde..
Çeşme Kalesi, merkezde.. En yüksek burcuna kadar çıkılabiliyor.. Biz o gücü bulamadık, kendimizde.. Çarşıyı, sokakları gezmekle yetindik..
Sultan 2. Bayezit tarafından 1508 yılında yaptırılan kale, ilk yapıldığında hemen denizin kenarında imiş. Zaman içinde, denizin doldurulması sonucunda içeride kalmış.
[attachment=3]
[attachment=4]
[attachment=5]