Herkese merhaba,
Uzun zamandır hayalini kurduğum bir karavana sahip olma düşüncesi nihayet hayata geçmek üzere..
Bu hayale sahip pekçok kişi gibi benim de önce, acaba motokaravan mı? yoksa çekme karavan mı edinmeliyim? sorusu kafamı epeyce kurcaladı. Her ikisinin de kendisine göre avantaj ve dezavantajları vardı elbette, sonunda bu tercihin kişinin nasıl bir tatil istiyorum? sorusuna vereceği yanıtla büyük ölçüde ilişkili olduğunu gördüm. Evet ben, bir kampingte uzun süre durmaktan daha ziyade kısa zamanda ülkemizin farklı yerlerini gezmeyi istediğim için ve inşallah bu formda yer alan bazı karavan severler gibi yurtdışına çıkmayı hedeflediğim için, esasen her ne kadar vergi, sigorta v.s gibi konular nedeniyle hiç de avantajlı olmasa motokaravanın benin tatil tarzıma daha uygun olacağına karar verdim..Elbette bu mobilite çekme karavanla da sağlanabilir ancak, ülkemizin yolları, çekme karavan kullanımının benim için daha zor olduğunu düşüncesi, sıklıkla yer değiştirme isteğim, her ne kadar ekonomik açıdan çok daha uygun olsa da çekme karavanı bir parça ikinci plana atmama neden oldu diyebilirim.
Bu karardan sonra sırada nasıl bir araç edinmeliyim sorusu gündeme geldi. Bu forumdaki uzun araştırmalarım neticesinde PSA grubu araçların benim için en uygun seçenek olduğuna karar verdim.. Bu karara varmamda elbette bu araçların piyasada ikinci el yaygınlığı ve geniş servis ve yedek parça imkanına sahip olması oldukça etkili oldu..
Eşim ve 2 kızımla birlikte yapmayı planladığımız geziler için ekstra yükseklik vaad eden 17 m3 ducato camper iyi bir seçenek olarak ön plana çıkmıştı.
Sırada hor kullanılmamış, yıpranmamış, orjinal iyi bir araç bulmak vardı.
Genişlik ve yükseklik olarak ideal ölçülere sahip olan ducatolar ticari olarak çok yaygın kullanıldığından, temizini bulmak biraz zor oldu..
Temmuz 2016 başlarında, yaşadığım kent olan İzmir'de istediğim özelliklere sahip bir araç bulmuştum. Araç ilk sahibinden satılıktı. 2007 model olan 17 m3'lük Ducato 130 bin km.de, 3.0 lt motor hacmi ve 160 hp güce sahipti ve herhangi bir kazası, değişeni yoktu, tamamen orjinaldi. Aracın tüm bakımları yetkili serviste yapılmış ve kayıtları mevcuttu. Üstüne bonus olarak tavan tipi klima vardı. Satıcı aracı senede sadece 4-5 ay kullanmış mayo ticaretiyle uğraşmıştı. İş değişikliği nedeniyle aracı satıyordu. Sıkı bir pazarlıktan sonra aracı satın aldım...
Evet motokaravana dönüşecek bir panelvan sahibiydim, yolun kabasını almıştım.. Aslında daha önceden hiç panelvan kullanmadığım halde direksiyona oturduğumda hiçte zorlanmadım. Sanki o 130 bin km. ben yapmıştım, kullanışı oldukça rahattı. Hemen servise götürüp genel bir bakımını yaptırdım ve ufak tefek eksikliklerini giderdim.
Karavan adayını evin önüne getirdiğimde ekip heyecan içindeydi..En fazla mutlu olan da 10 yaşındaki küçük kızımdı elbet..
Sırada nasıl bir plan? Nerede yaptıracağım? gibi sorular vardı. Ancak bunların cevaplarına daha yoğunlaşmadan temmuz ortasında yaşanan olaylar nedeniyle yoğun bir çalışma temposuna girmem sonucu, hayalimi biraz ötelemem gerekecekti. Tabi bu süre zarfında fırsat buldukça, en ideal iç dizaynı bulma yönündeki araştırmalarım devam etti.
Santimetrelerin çok önemli olduğu bu kısıtlı alanda çok iyi düşünmek gerekiyordu. İyi planlama yapmalıydım. Daha önceden bir gün bile karavanda kalmamıştık. O nedenle ne ne kadar önemli, ihtiyaçlar, istekler neler bir sürü soru çıktı karşımıza.. Bu noktada, yine gezenbilirden ve bu site aracılığıyla tanıştığım bir birinden değerli pekçok arkadaşımdan büyük destek gördüm, herkes inanılmaz paylaşımcıydı, herkese tekrar tekrar teşekkür ederim..
İlk başta son dönemde oldukça yaygın olan ve hemen hemen tüm karavan üreticilerinin sıklıkla tercih ettiği model olan, arkada enlemesine yatak, ortada WC-duş ve mutfak, şoför kabini arkasında oturma grubu ve masa şeklindeki dizayna odaklandım. Buna ilave olarak arkadaki yatak üzerine tek kişilik açılır- kapanır şeklinde bir yatak daha koymayı düşündüm..Daha sonra bundan vaz geçtim..
Daha sonra Modakaravanın imal ettiği arkada enlemesine yatak, şoför arkası oturma grubu ve bunun arkasında mutfak, karşısında WC-Duş , buzdolabı şeklinde olan ve daha çok semi-integral modellerde kullanılan dizaynı gördüm, oldukça şık ve kullanışlı bir modeldi. Bu modele karar vermek üzereyken yine fikrimi değiştirdim...
Fikrimi değiştirmemin nedeni, görmüş olduğum başka bir modeldi. Benimkiyle aynı model araca sahip olan Antalya'lı bir karavan sever abimizin yaptırmış olduğu motokaravandı aklımı çalan.
Aracın yerleşimi, kapıdan girince solda mutfak, karşısında WC/Duş ve Buzdolabı olan, arkada ise gece yatağa dönüşebilen ve ortasında masa olan U şeklinde oturma grubu şeklindeydi. Karavan sever abimiz yaptırdığı araçta oturma grubunun üzerinde tavana yapışık vaziyette bulunan, yabancı karavancıların 'pull down bed' dedikleri elektrikli motoruyla aşağı-yukarı hareket eden iki kişilik yatak konumlandırmıştı. Oldukça güzel, fonksiyonel bir seçenekti. Bu modeli eşim görür görmez çok beğendi. Arka taraftaki oturma grubunda aynı anda rahatlıkla 5-6 kişi yemek yiyebilir, özellikle kış gezilerinde, aracın içersinde rahatlıkla uzun saatler geçirebilir, ayağınızı uzatarak TV'nizi seyredebilirdiniz. Bu iç dizayn ferah, geniş ve üç tarafında pencere olması nedeniyle oldukça aydınlık bir yaşam alanı vaad ediyordu. Gece masayı aşağıya indirip oturma grubunu karşılıklı olarak sağa sola doğru ortaya yaklaştırdığınızda 190*190 cm. ebatlarında devasa bir yatak alanına sahip olmak mümkündü. 3 kişi bu alanda rahatlıkla yatabilirdi. Geriye kaldı, belki sadece bir kaç sene bizimle gezilere katılabilecek büyük kızım için 4. yatağa. Bunu da arkada enlemesine koyabileceğim 65*180 cm ebatlarında portatif bir yatak ile çözmeyi düşündüm.. Normalde arkadaki enlemesine olan oturma alanının altında ikinci bir baza olacak ve istenildiğinde çıkarılıp ranza şeklinde yukarıda konumlandırılabilecekti. Pul down bed konusu maliyet olarak beni yorabilecekti, o nedenle hiç değerlendirmeye almadım.
İç dizayna karar verirken, kişilerin istek ve ihtiyaçlarının yanı sıra aile bireylerinin fiziki yapılarının da önemli olduğunu düşünüyorum doğrusu. Kendimin 110 kilo ve 1.86 cm boyla minyon bir yapıda olduğum göz önünde bulundurulduğunda bizim aile için bu modelin en uygun çözüm olduğu ortaya çıktı....
Yoksa ilk iki model de ben içeri girdiğimde, züccaciye dükkanına giren fil durumu ortaya çıkabilirdi..
Araç tamam.İç dizaynın da nasıl olacağına da karar verildi. Sırada işe koyulmak var....
Bu noktaya gelmemde, bugüne kadar gezenbilir ailesinin çok değerli üyelerinin, bir birinden kıymetli fikir, bilgi ve tecrübelerinden çok istifade ettim..
Bir başka ifadeyle şimdiye kadar bu bilgi havuzdan oldukça çok faydalandım, sıra bu havuza bir kaç bardakla dahi olsa katkı sağlamada.
Bundan sonraki yolda da tavsiye, öneri ve desteklerinizi bekliyorum.
Oldukça uzun bir girişten sonra macera başlıyor.
Hadi bize kolay gelsin...
Uzun zamandır hayalini kurduğum bir karavana sahip olma düşüncesi nihayet hayata geçmek üzere..
Bu hayale sahip pekçok kişi gibi benim de önce, acaba motokaravan mı? yoksa çekme karavan mı edinmeliyim? sorusu kafamı epeyce kurcaladı. Her ikisinin de kendisine göre avantaj ve dezavantajları vardı elbette, sonunda bu tercihin kişinin nasıl bir tatil istiyorum? sorusuna vereceği yanıtla büyük ölçüde ilişkili olduğunu gördüm. Evet ben, bir kampingte uzun süre durmaktan daha ziyade kısa zamanda ülkemizin farklı yerlerini gezmeyi istediğim için ve inşallah bu formda yer alan bazı karavan severler gibi yurtdışına çıkmayı hedeflediğim için, esasen her ne kadar vergi, sigorta v.s gibi konular nedeniyle hiç de avantajlı olmasa motokaravanın benin tatil tarzıma daha uygun olacağına karar verdim..Elbette bu mobilite çekme karavanla da sağlanabilir ancak, ülkemizin yolları, çekme karavan kullanımının benim için daha zor olduğunu düşüncesi, sıklıkla yer değiştirme isteğim, her ne kadar ekonomik açıdan çok daha uygun olsa da çekme karavanı bir parça ikinci plana atmama neden oldu diyebilirim.
Bu karardan sonra sırada nasıl bir araç edinmeliyim sorusu gündeme geldi. Bu forumdaki uzun araştırmalarım neticesinde PSA grubu araçların benim için en uygun seçenek olduğuna karar verdim.. Bu karara varmamda elbette bu araçların piyasada ikinci el yaygınlığı ve geniş servis ve yedek parça imkanına sahip olması oldukça etkili oldu..
Eşim ve 2 kızımla birlikte yapmayı planladığımız geziler için ekstra yükseklik vaad eden 17 m3 ducato camper iyi bir seçenek olarak ön plana çıkmıştı.
Sırada hor kullanılmamış, yıpranmamış, orjinal iyi bir araç bulmak vardı.
Genişlik ve yükseklik olarak ideal ölçülere sahip olan ducatolar ticari olarak çok yaygın kullanıldığından, temizini bulmak biraz zor oldu..
Temmuz 2016 başlarında, yaşadığım kent olan İzmir'de istediğim özelliklere sahip bir araç bulmuştum. Araç ilk sahibinden satılıktı. 2007 model olan 17 m3'lük Ducato 130 bin km.de, 3.0 lt motor hacmi ve 160 hp güce sahipti ve herhangi bir kazası, değişeni yoktu, tamamen orjinaldi. Aracın tüm bakımları yetkili serviste yapılmış ve kayıtları mevcuttu. Üstüne bonus olarak tavan tipi klima vardı. Satıcı aracı senede sadece 4-5 ay kullanmış mayo ticaretiyle uğraşmıştı. İş değişikliği nedeniyle aracı satıyordu. Sıkı bir pazarlıktan sonra aracı satın aldım...
Evet motokaravana dönüşecek bir panelvan sahibiydim, yolun kabasını almıştım.. Aslında daha önceden hiç panelvan kullanmadığım halde direksiyona oturduğumda hiçte zorlanmadım. Sanki o 130 bin km. ben yapmıştım, kullanışı oldukça rahattı. Hemen servise götürüp genel bir bakımını yaptırdım ve ufak tefek eksikliklerini giderdim.
Karavan adayını evin önüne getirdiğimde ekip heyecan içindeydi..En fazla mutlu olan da 10 yaşındaki küçük kızımdı elbet..
Sırada nasıl bir plan? Nerede yaptıracağım? gibi sorular vardı. Ancak bunların cevaplarına daha yoğunlaşmadan temmuz ortasında yaşanan olaylar nedeniyle yoğun bir çalışma temposuna girmem sonucu, hayalimi biraz ötelemem gerekecekti. Tabi bu süre zarfında fırsat buldukça, en ideal iç dizaynı bulma yönündeki araştırmalarım devam etti.
Santimetrelerin çok önemli olduğu bu kısıtlı alanda çok iyi düşünmek gerekiyordu. İyi planlama yapmalıydım. Daha önceden bir gün bile karavanda kalmamıştık. O nedenle ne ne kadar önemli, ihtiyaçlar, istekler neler bir sürü soru çıktı karşımıza.. Bu noktada, yine gezenbilirden ve bu site aracılığıyla tanıştığım bir birinden değerli pekçok arkadaşımdan büyük destek gördüm, herkes inanılmaz paylaşımcıydı, herkese tekrar tekrar teşekkür ederim..
İlk başta son dönemde oldukça yaygın olan ve hemen hemen tüm karavan üreticilerinin sıklıkla tercih ettiği model olan, arkada enlemesine yatak, ortada WC-duş ve mutfak, şoför kabini arkasında oturma grubu ve masa şeklindeki dizayna odaklandım. Buna ilave olarak arkadaki yatak üzerine tek kişilik açılır- kapanır şeklinde bir yatak daha koymayı düşündüm..Daha sonra bundan vaz geçtim..
Daha sonra Modakaravanın imal ettiği arkada enlemesine yatak, şoför arkası oturma grubu ve bunun arkasında mutfak, karşısında WC-Duş , buzdolabı şeklinde olan ve daha çok semi-integral modellerde kullanılan dizaynı gördüm, oldukça şık ve kullanışlı bir modeldi. Bu modele karar vermek üzereyken yine fikrimi değiştirdim...
Fikrimi değiştirmemin nedeni, görmüş olduğum başka bir modeldi. Benimkiyle aynı model araca sahip olan Antalya'lı bir karavan sever abimizin yaptırmış olduğu motokaravandı aklımı çalan.
Aracın yerleşimi, kapıdan girince solda mutfak, karşısında WC/Duş ve Buzdolabı olan, arkada ise gece yatağa dönüşebilen ve ortasında masa olan U şeklinde oturma grubu şeklindeydi. Karavan sever abimiz yaptırdığı araçta oturma grubunun üzerinde tavana yapışık vaziyette bulunan, yabancı karavancıların 'pull down bed' dedikleri elektrikli motoruyla aşağı-yukarı hareket eden iki kişilik yatak konumlandırmıştı. Oldukça güzel, fonksiyonel bir seçenekti. Bu modeli eşim görür görmez çok beğendi. Arka taraftaki oturma grubunda aynı anda rahatlıkla 5-6 kişi yemek yiyebilir, özellikle kış gezilerinde, aracın içersinde rahatlıkla uzun saatler geçirebilir, ayağınızı uzatarak TV'nizi seyredebilirdiniz. Bu iç dizayn ferah, geniş ve üç tarafında pencere olması nedeniyle oldukça aydınlık bir yaşam alanı vaad ediyordu. Gece masayı aşağıya indirip oturma grubunu karşılıklı olarak sağa sola doğru ortaya yaklaştırdığınızda 190*190 cm. ebatlarında devasa bir yatak alanına sahip olmak mümkündü. 3 kişi bu alanda rahatlıkla yatabilirdi. Geriye kaldı, belki sadece bir kaç sene bizimle gezilere katılabilecek büyük kızım için 4. yatağa. Bunu da arkada enlemesine koyabileceğim 65*180 cm ebatlarında portatif bir yatak ile çözmeyi düşündüm.. Normalde arkadaki enlemesine olan oturma alanının altında ikinci bir baza olacak ve istenildiğinde çıkarılıp ranza şeklinde yukarıda konumlandırılabilecekti. Pul down bed konusu maliyet olarak beni yorabilecekti, o nedenle hiç değerlendirmeye almadım.
İç dizayna karar verirken, kişilerin istek ve ihtiyaçlarının yanı sıra aile bireylerinin fiziki yapılarının da önemli olduğunu düşünüyorum doğrusu. Kendimin 110 kilo ve 1.86 cm boyla minyon bir yapıda olduğum göz önünde bulundurulduğunda bizim aile için bu modelin en uygun çözüm olduğu ortaya çıktı....
Yoksa ilk iki model de ben içeri girdiğimde, züccaciye dükkanına giren fil durumu ortaya çıkabilirdi..
Araç tamam.İç dizaynın da nasıl olacağına da karar verildi. Sırada işe koyulmak var....
Bu noktaya gelmemde, bugüne kadar gezenbilir ailesinin çok değerli üyelerinin, bir birinden kıymetli fikir, bilgi ve tecrübelerinden çok istifade ettim..
Bir başka ifadeyle şimdiye kadar bu bilgi havuzdan oldukça çok faydalandım, sıra bu havuza bir kaç bardakla dahi olsa katkı sağlamada.
Bundan sonraki yolda da tavsiye, öneri ve desteklerinizi bekliyorum.
Oldukça uzun bir girişten sonra macera başlıyor.
Hadi bize kolay gelsin...