Temizleyemiyoruz kirletmeyelim
Deniz olmasa ne olur? Düşünmek dahi istemezsiniz değil mi? Küresel ısınmaya ve büyük kirleticilere karşı elimizden çok şey gelmiyor ancak bireysel bazı önlemler alabiliyoruz. Fakat biz küçük kirleticilerin yapabileceği şeyler de var.
Çevrecilik kavramının içinin boşaltılmasına engel olarak başlayalım. Çöpü, çöp kutusuna atmayı bile çevrecilik sanıyoruz. Aşkımız tekneler ise, onlara kavuşabildiğimiz yegane yer denizler ve deniz kirliliği artık çok ciddi bir tehdit olarak önümüzde. Binlerce küçük tekneci olarak bizim de birer kirletici olduğumuzu unutmayalım, evimizin önünü süpürmekle başlayalım işe, sonra büyük kirleticilerle ve evinin önünü temizlemeyenlerle mücadele geliyor. Marmara’nın katili arıtmasız sanayi ve büyük gemilerse Göcek koylarının katili de bilinçsiz tekneciler. Turizmi kıyılara inşaat yapmak sanan zihniyet Batı Akdeniz kıyılarında iflas edince bundan ders alacağımızı düşünerek yanılmışız. Çünkü hala durumun vahametinin farkında değiliz. Hala yat turizmine açık bize ait koylara inşaat yapılmaya çalışılıyor ve tek engel olabilecek yapı tekneciler ki Bodrum’da bu başarıldı. Ama biz de kirletici damgası yersek koylarımızı savunamayız.
Denizlerimizde son durum:
KARADENİZ
Adı gibi dibi de, bahtı da kara Karadeniz’in. Başta Tuna olmak üzere Karadeniz’e akan onlarca nehir, geldikleri yol boyunca ağır sanayi tesislerinin ağır metallerini taşıyor. Bize ve denizlerimize çöplük muamelesi yapan çok gelişmiş Avrupa’nın çevre katili, az gelişmiş dev firmalarının attığı variller dolusu zehir de cabası. Karadeniz otoyolu, gemi trafiği ve çevresindeki petrol işleyen, aktaran tesisleri saymaya yerimiz yetmiyor.
MARMARA
Dünyanın en zengin canlı yapısına sahip iç denizlerinden, güzeller güzeli Marmara’nın çevresine konuşlanmış sanayi tesisleri ve bunların arıtma yerine direkt deşarjı seçen maliyet muhasebeleri. Yine gemi trafiği, yoğun kentleşme, bilinçsiz avlanma bu denizimize zarar verenlerin başlıcaları.
KUZEY EGE
Yüz günün doksanında kuzeyli rüzgarları konuk eden Kuzey Ege, neyse ki bu rüzgarların koruması altında. Burada da kıyıların imara açılması, soyu tehlikede balıkların bilinçsiz avlanması, biraz daha aşağı indiğimizde sanayi tesisleri, rafineriler ve balık çiftlikleriyle risk altında.
GÜNEY EGE
Bodrum yarımadasının kuzeyi balık çiftliklerinin istilasına uğramış durumda ne yazık ki. Çevreci olduğunu öne süren insanlar güzelim koylara karadan ulaşımın zorluğundan dem vurarak buraların çiftlik olmasında sakınca görmediklerini beyan ediyor, ne acı. Nefes alamayan koylar birer birer yok olurken, “e zaten kimse gelmiyordu buralara” deme cüretini gösteriyorlar. Ey denizci, Ege’de havanın ne zaman ne olacağı belli olmaz fırtınadan kaçıp saklanacağın koylarda oksijensiz sular, kesif koku ve antibiyotikle şişirilmiş çupraları göreceksin sakın şaşırma.
Yarımadanın güneyine geçince yine kıyılarda aşırı yapılaşma ve kötü donanımlı teknelerin yarattığı kirlilik bizi bekliyor. Gökova koyları ciddi risk altında, oraya santral yaptık yetmedi, tersaneler kurduk yetmedi, kooperatifler, oteller, tatil köyleri derken uyandık sonunda. Bakir bir koya göz konulduğunda dikiliyoruz artık, buralar bizim diye.
AKDENİZ
Batıdan doğuya, turizm ve teknecilikten kaynaklı kirlilikten, sanayi ve tarımsal zehirlere doğru yolculuğumuz başlıyor. Sonlara doğru petrol ve türevlerinin yoğun hareketliliği var. Çevresindeki onlarca ülkenin yapıp ettikleri bizden çok daha fazla.
Denizlerimizin karamsar tablosunun özeti bu, öte yandan dünyanın en güzel denizleri, koyları, sahilleri plajları da bizde. Burada yapılması gereken kaybettiklerimizi gözümüzün önüne getirip var olana dört elle sarılmak, sahip çıkmak, zarar verene hiçbir şekilde göz yummamak. Bizler İstanbul plajlarını büyüklerimizden dinlerken hayalimizde canlandırmakta güçlük çekiyoruz, çifti ikibuçuk liraya palamutlar, kofanalar, ıstakozlar vardı diye çok değil otuz yıl öncesinin gerçeklerini anlatıyorlar bize. Dünya milyonlarca yıl yaşında; otuz, elli, yüz yıl çok minik zamanlar. Çocuklarımız Kaputaş’ı, Olimpos’u, Ölüdeniz’i, Göcek koylarını, Dalyan’ı, Gökova’yı kitaplardan okumasın; lüferi, palamutu, kalkanı, lagosu, orfozu, akyayı resimlerinden tanımasın istiyorsak sahip çıkalım. Önce kendimizden başlayıp herkese laf etme hakkını kazanarak tabii.
Yaşil denizci olmak için yapılması gerekenler, Motor Boat & Yachting haziran sayısında. Ayrıca Greeenpeace Denizler Kampanyası Sorumlusu Banu Dökmecibaşı, Deniz Temiz Turmepa Genel Sekreteri Levent Ballar ve Çevre Mühendisleri Odası Başkanı Sevinç Karakaya ile yaptığımız özel röportajları okuyabilirsiniz.
kaynak: motorboat dergisi
Deniz olmasa ne olur? Düşünmek dahi istemezsiniz değil mi? Küresel ısınmaya ve büyük kirleticilere karşı elimizden çok şey gelmiyor ancak bireysel bazı önlemler alabiliyoruz. Fakat biz küçük kirleticilerin yapabileceği şeyler de var.
Çevrecilik kavramının içinin boşaltılmasına engel olarak başlayalım. Çöpü, çöp kutusuna atmayı bile çevrecilik sanıyoruz. Aşkımız tekneler ise, onlara kavuşabildiğimiz yegane yer denizler ve deniz kirliliği artık çok ciddi bir tehdit olarak önümüzde. Binlerce küçük tekneci olarak bizim de birer kirletici olduğumuzu unutmayalım, evimizin önünü süpürmekle başlayalım işe, sonra büyük kirleticilerle ve evinin önünü temizlemeyenlerle mücadele geliyor. Marmara’nın katili arıtmasız sanayi ve büyük gemilerse Göcek koylarının katili de bilinçsiz tekneciler. Turizmi kıyılara inşaat yapmak sanan zihniyet Batı Akdeniz kıyılarında iflas edince bundan ders alacağımızı düşünerek yanılmışız. Çünkü hala durumun vahametinin farkında değiliz. Hala yat turizmine açık bize ait koylara inşaat yapılmaya çalışılıyor ve tek engel olabilecek yapı tekneciler ki Bodrum’da bu başarıldı. Ama biz de kirletici damgası yersek koylarımızı savunamayız.
Denizlerimizde son durum:
KARADENİZ
Adı gibi dibi de, bahtı da kara Karadeniz’in. Başta Tuna olmak üzere Karadeniz’e akan onlarca nehir, geldikleri yol boyunca ağır sanayi tesislerinin ağır metallerini taşıyor. Bize ve denizlerimize çöplük muamelesi yapan çok gelişmiş Avrupa’nın çevre katili, az gelişmiş dev firmalarının attığı variller dolusu zehir de cabası. Karadeniz otoyolu, gemi trafiği ve çevresindeki petrol işleyen, aktaran tesisleri saymaya yerimiz yetmiyor.
MARMARA
Dünyanın en zengin canlı yapısına sahip iç denizlerinden, güzeller güzeli Marmara’nın çevresine konuşlanmış sanayi tesisleri ve bunların arıtma yerine direkt deşarjı seçen maliyet muhasebeleri. Yine gemi trafiği, yoğun kentleşme, bilinçsiz avlanma bu denizimize zarar verenlerin başlıcaları.
KUZEY EGE
Yüz günün doksanında kuzeyli rüzgarları konuk eden Kuzey Ege, neyse ki bu rüzgarların koruması altında. Burada da kıyıların imara açılması, soyu tehlikede balıkların bilinçsiz avlanması, biraz daha aşağı indiğimizde sanayi tesisleri, rafineriler ve balık çiftlikleriyle risk altında.
GÜNEY EGE
Bodrum yarımadasının kuzeyi balık çiftliklerinin istilasına uğramış durumda ne yazık ki. Çevreci olduğunu öne süren insanlar güzelim koylara karadan ulaşımın zorluğundan dem vurarak buraların çiftlik olmasında sakınca görmediklerini beyan ediyor, ne acı. Nefes alamayan koylar birer birer yok olurken, “e zaten kimse gelmiyordu buralara” deme cüretini gösteriyorlar. Ey denizci, Ege’de havanın ne zaman ne olacağı belli olmaz fırtınadan kaçıp saklanacağın koylarda oksijensiz sular, kesif koku ve antibiyotikle şişirilmiş çupraları göreceksin sakın şaşırma.
Yarımadanın güneyine geçince yine kıyılarda aşırı yapılaşma ve kötü donanımlı teknelerin yarattığı kirlilik bizi bekliyor. Gökova koyları ciddi risk altında, oraya santral yaptık yetmedi, tersaneler kurduk yetmedi, kooperatifler, oteller, tatil köyleri derken uyandık sonunda. Bakir bir koya göz konulduğunda dikiliyoruz artık, buralar bizim diye.
AKDENİZ
Batıdan doğuya, turizm ve teknecilikten kaynaklı kirlilikten, sanayi ve tarımsal zehirlere doğru yolculuğumuz başlıyor. Sonlara doğru petrol ve türevlerinin yoğun hareketliliği var. Çevresindeki onlarca ülkenin yapıp ettikleri bizden çok daha fazla.
Denizlerimizin karamsar tablosunun özeti bu, öte yandan dünyanın en güzel denizleri, koyları, sahilleri plajları da bizde. Burada yapılması gereken kaybettiklerimizi gözümüzün önüne getirip var olana dört elle sarılmak, sahip çıkmak, zarar verene hiçbir şekilde göz yummamak. Bizler İstanbul plajlarını büyüklerimizden dinlerken hayalimizde canlandırmakta güçlük çekiyoruz, çifti ikibuçuk liraya palamutlar, kofanalar, ıstakozlar vardı diye çok değil otuz yıl öncesinin gerçeklerini anlatıyorlar bize. Dünya milyonlarca yıl yaşında; otuz, elli, yüz yıl çok minik zamanlar. Çocuklarımız Kaputaş’ı, Olimpos’u, Ölüdeniz’i, Göcek koylarını, Dalyan’ı, Gökova’yı kitaplardan okumasın; lüferi, palamutu, kalkanı, lagosu, orfozu, akyayı resimlerinden tanımasın istiyorsak sahip çıkalım. Önce kendimizden başlayıp herkese laf etme hakkını kazanarak tabii.
Yaşil denizci olmak için yapılması gerekenler, Motor Boat & Yachting haziran sayısında. Ayrıca Greeenpeace Denizler Kampanyası Sorumlusu Banu Dökmecibaşı, Deniz Temiz Turmepa Genel Sekreteri Levent Ballar ve Çevre Mühendisleri Odası Başkanı Sevinç Karakaya ile yaptığımız özel röportajları okuyabilirsiniz.
kaynak: motorboat dergisi