altannn
Ana Kamp
- Mesajlar
- 90
- Tepkime Puanı
- 7
Uzun bir süredir planladigim Italya gezisini, tüm izin ve imkanlari birlestirerek gecen bayramda gerceklestirdik.
Daha önce de eski aracimla Hirvatistan'a kadar gitmistim.
Yazisini buradan okuyabilirsiniz:
http://www.gezenbilir.com/index.php?topic=61901.msg730136#msg730136
Bu defa da rota Italya idi.
Yine cok caninizi sıkmadan bol fotografli bir gezi yazisi yazmak istedim...
Toplam 4000 km den fazla bir yol ve Bati Italya'yi icine sigdirmak icin 14 gün zamanimiz vardi.
Daha önceden internetten biletini aldigim Igoumenitsa (Yunanistan) - Bari (Italya) gemisi 20.10. gecesi saat 24:00 de kalkacagi icin, bütün gün araba kullanmayi göze alarak yine ayni sabah Istanbul'dan yola ciktik Sinem'le. Selanikde kalamarlarimizi yedikten sonra durmadan limana vardik. Biletler "camping on board" yani "güvertede Kamp" biletleri oldugundan T3 e elektrik baglatip diger karavanlar ve kamyonlar arasinda aracta yattik. (Bu biletler hemen hemen her gemi icin var, yalnizca güvenlik sebeplerinden dolayi 01.11. e kadar satiliyor).
Sabah (rötarli ve Adriyatik'i gecmis olarak) 9:00 gibi Italya'ya (Bari'ye) vardik ve ilk hedefimiz olan Salerno'daki kamp yerine birkac yer gezerek gittik. Etkileyici bir ortacag satosu olan Castel Del Monte ve Mardin'e e benzeyen Matera'ya ugradik
Aksamüstü, inanilmaz bir "italya trafigi"ne takilarak Kamp yerine vardik. Deniz kearinda, kayaliklarin üzerinden manzarali harika bir kamp yeri olan Nerano Kamp'a 3 gece gecirmek ve cevredeki yerleri gezmek üzere yayildik !
http://www.villaggionettuno.it/it/camping
Filmlere konu olan Capri adasini, Limoncello ickisi ile meshur olan Salernoyu ve cevresini gezdik, limon agaclari ile bezenmis bu kayalik sahilde 3 günlük yol yorgunlugunu atmaya calistik. Ilk makarna, ilk pizza ilk deniz keyfini bu sahillerde yasadik.
Ertesi gün muhtesem manzaralar sunan Amalfi sahillerini yüzlerce fotograf cekerek ve Amalfi kasabasini gezerek gecirdik.
Saat 17:00 de Pompei kalintilarina varip 19:00 da kapanana kadar elimizde rehberlerle gezerek gece olmadan Napoli'ye vardik. Napoli konusunda gözümüzü cok korkutmuslar, her an herseyin calinablecegini bize her firsatta hatirlatmislardi. Sanal ortamlardan tanistigim Napoli'li Vincenzo'ya mesajla gelecegimizi bildirmis, o da bize coktan gecelemek icin bekcili bir park yeri ayarlamisti bile. Gece bizi bulup tüm sehrini Fiat 600 araciyla, italyan sürüs tekniklerinin (!) tüm ustaliklarini göstererek gezdirdi.
Napoli'yi Istanbul'a cok benzettik. Sehir, kalabalik, hizli, gürültülü, renkli ve benzersiz.
Pizza'nin dogdugu sehir olmasi pizza yemeyi mecburi kildi tabi ki. Sehrin en bilinen pizzacisi "Da Michele" de yedik ama bizi gezdiren Vincenzo'nun da dedigi gibi "nerede yerseniz yiyin, bu sehirde kötü pizza yiyemezsiniz!"
Müzelerini, tarihi yerlrini ve pazarlarini mümkün oldugunca görüp gece olmadan yola ciktik.
Roma'yi daha önceden gördügümüz ve orada tekrar zaman kaybetmek istemedigimiz icin, dillere ve seyahat yazilarina destan olmus Toscana bölgesinin baslangici sayilabilecek Orvieto'ya geldik. Oranin eski sehir merkezini gezmek icin park yeri ararken sahit oldugumuz ufak park kazasi ve kazaya karisan 3 off-road arac sahibi ile kurdugumuz sohbet sonunda, onlarin arkasina takilarak ufak bir off road macerasi yasadik. Geceyi Bolsena Gölü yakininda bir tepede, sagnak yagis altinda mangal yaparak gecirdik.
Buradan sonra önümüzde Via Del Vino (sarap yolu) adi verilen ve Toscana bölgesinin meshur tarihi kasabalarina bir bir ugrayan yoldan kuzeye dogru cikarak Mentepulciano, Piezza, Montalcino'yu gezdik.
Yol boyunca bulutlu ama yagmursuz hava ve onlarin arkasina saklanmis Toscana tepeleri bize essiz manzaralar sundu.
Her firsatta durup fotograf cektik... Sarap yudumladik...
Aksam bitkin bir sekilde Siena yakininda bir kamp yerine girdik ve yoldan aldigimiz porcini mantarlarini mundar ederek italyan usulü makarna yapmaya calistik. Günler gectikce programin gerisinde kaliyormus hissi bizi daha cok yer gezmeye ittigi gibi, günde 10 km den fazla yolu yürüyerek gezdigimiz ve "hazir gelmisken" herseyi görme cabamiz bizi cok yoruyordu. Aksamlari saat 10:30 da "bayiliyor", sabah saat 8 de elimizde harita ve rehber gezilere basliyorduk.
Siena'nin muhtesem tarihini ve yapilarini yagmur altinda, Monteriggioni ve San Giminiano'yu da sirilsiklam gezerek yine cok gec olmadan nir park yerinde T3'ümüzün icin de uyuyakaldik.
Sabah italyan kahvelerimizi yudumlayip yakin ya da icinde park ettigimiz kasabalari geziyor, aksama kadar da yolumuz üzerindeki diger yerleri görmeye calisiyorduk.
Yavas yavas dogal guzelligi ile bizi büyüleyen Toscana'dan cikip, önce Leonardo Da Vinci'nin dogdugu Vinci kasabasina, sonra daha turistik olan Pisa'ya ve son olarak da Lucca ya ugradik.
Tatilin sonuna yaklasiyorduk. Daha önümüzde kuzeybatida Cinque Terre dogal parki ve yine deniz kenarina kayaliklar üzerine kurulu 5 kasabasi ve tabii ki Floransa vardi.
Cinque Terre de toprak kaymasindan dolayi yollarin kapali olmasi bize arabamizi biraktirip trenle gezmeye zorladi. birbirine cok yakin bu 5 sahil kasabasi, aralari (trenle) 2 - 3 dakika olmak üzere, yine saatlerce yürüyerek gezilen bir rotaydi ve yaklasik 12 saat kadar bir zamanda tabanlarimiz yanarken tekrar araca dönüp Floransa'nin yolunu tuttuk
Floransa'nin neredeyse icinde, zeytinliklerin altinda ve floransa manzarali Camping Michelangelo'da 2 gece kalarak Floransa'yi "gezmeye calistik".
Buyuk Ufficine Müzesini gezdik, Duomo'sunu kalabaliktan atladik. Trattorialarinda yemek yedik ve dönüs icin yola koyulduk.
Aslinda planlamamistik ama dönüs yolu üzerindeki Bolonya'ya ugrayip Italyan sehirlerinin güzelligini ve her sehrin kendine has dokusunu bir kez daha hatirladik.
Okudugumuz kadariyla, yillarca derbeylik ve bagimsiz sehirler olarak yönetildikleri icin büyük italyan sehirlerinin her birinin kendi karakteri ve kendine özgü bir dokusu varmis.
Sehirler sadece askeri anlamda degil, sanatsal anlamda da birbirleri ile rekabet edip, dönemin ünlü ressam, sair ve sanatcilarini kendi sehirlerine cekmeye calismislar.
Öglen 13:00 de (bu defa) Ancona'dan kalkacak olan gemiye vardigimizda artik yorgunluktan bitmistik.
Toplam 17 saat süren yolculugun 12 saatini uyuyarak gecirdik. Ertesi gün yine Yunanistan (Igoumenitsa) limanina indik...
Eve tam 1000 km miz kalmisti. Bu defa Selanik yerine Kavala'da yemek yiyip meshur Kavala kurabiyesi alisverisini yaptiktan sonra geceyarisina dogru Istanbul'a vardik.
Bitkin ama gururlu, cebimizde yaklasik 1500 fotograf, aracimizda italyan sarabi ve peyniri...
Aklimizda Toscana tepeleri...
Daha önce de eski aracimla Hirvatistan'a kadar gitmistim.
Yazisini buradan okuyabilirsiniz:
http://www.gezenbilir.com/index.php?topic=61901.msg730136#msg730136
Bu defa da rota Italya idi.
Yine cok caninizi sıkmadan bol fotografli bir gezi yazisi yazmak istedim...
Toplam 4000 km den fazla bir yol ve Bati Italya'yi icine sigdirmak icin 14 gün zamanimiz vardi.
Daha önceden internetten biletini aldigim Igoumenitsa (Yunanistan) - Bari (Italya) gemisi 20.10. gecesi saat 24:00 de kalkacagi icin, bütün gün araba kullanmayi göze alarak yine ayni sabah Istanbul'dan yola ciktik Sinem'le. Selanikde kalamarlarimizi yedikten sonra durmadan limana vardik. Biletler "camping on board" yani "güvertede Kamp" biletleri oldugundan T3 e elektrik baglatip diger karavanlar ve kamyonlar arasinda aracta yattik. (Bu biletler hemen hemen her gemi icin var, yalnizca güvenlik sebeplerinden dolayi 01.11. e kadar satiliyor).
Sabah (rötarli ve Adriyatik'i gecmis olarak) 9:00 gibi Italya'ya (Bari'ye) vardik ve ilk hedefimiz olan Salerno'daki kamp yerine birkac yer gezerek gittik. Etkileyici bir ortacag satosu olan Castel Del Monte ve Mardin'e e benzeyen Matera'ya ugradik
Aksamüstü, inanilmaz bir "italya trafigi"ne takilarak Kamp yerine vardik. Deniz kearinda, kayaliklarin üzerinden manzarali harika bir kamp yeri olan Nerano Kamp'a 3 gece gecirmek ve cevredeki yerleri gezmek üzere yayildik !
http://www.villaggionettuno.it/it/camping
Filmlere konu olan Capri adasini, Limoncello ickisi ile meshur olan Salernoyu ve cevresini gezdik, limon agaclari ile bezenmis bu kayalik sahilde 3 günlük yol yorgunlugunu atmaya calistik. Ilk makarna, ilk pizza ilk deniz keyfini bu sahillerde yasadik.
Ertesi gün muhtesem manzaralar sunan Amalfi sahillerini yüzlerce fotograf cekerek ve Amalfi kasabasini gezerek gecirdik.
Saat 17:00 de Pompei kalintilarina varip 19:00 da kapanana kadar elimizde rehberlerle gezerek gece olmadan Napoli'ye vardik. Napoli konusunda gözümüzü cok korkutmuslar, her an herseyin calinablecegini bize her firsatta hatirlatmislardi. Sanal ortamlardan tanistigim Napoli'li Vincenzo'ya mesajla gelecegimizi bildirmis, o da bize coktan gecelemek icin bekcili bir park yeri ayarlamisti bile. Gece bizi bulup tüm sehrini Fiat 600 araciyla, italyan sürüs tekniklerinin (!) tüm ustaliklarini göstererek gezdirdi.
Napoli'yi Istanbul'a cok benzettik. Sehir, kalabalik, hizli, gürültülü, renkli ve benzersiz.
Pizza'nin dogdugu sehir olmasi pizza yemeyi mecburi kildi tabi ki. Sehrin en bilinen pizzacisi "Da Michele" de yedik ama bizi gezdiren Vincenzo'nun da dedigi gibi "nerede yerseniz yiyin, bu sehirde kötü pizza yiyemezsiniz!"
Müzelerini, tarihi yerlrini ve pazarlarini mümkün oldugunca görüp gece olmadan yola ciktik.
Roma'yi daha önceden gördügümüz ve orada tekrar zaman kaybetmek istemedigimiz icin, dillere ve seyahat yazilarina destan olmus Toscana bölgesinin baslangici sayilabilecek Orvieto'ya geldik. Oranin eski sehir merkezini gezmek icin park yeri ararken sahit oldugumuz ufak park kazasi ve kazaya karisan 3 off-road arac sahibi ile kurdugumuz sohbet sonunda, onlarin arkasina takilarak ufak bir off road macerasi yasadik. Geceyi Bolsena Gölü yakininda bir tepede, sagnak yagis altinda mangal yaparak gecirdik.
Buradan sonra önümüzde Via Del Vino (sarap yolu) adi verilen ve Toscana bölgesinin meshur tarihi kasabalarina bir bir ugrayan yoldan kuzeye dogru cikarak Mentepulciano, Piezza, Montalcino'yu gezdik.
Yol boyunca bulutlu ama yagmursuz hava ve onlarin arkasina saklanmis Toscana tepeleri bize essiz manzaralar sundu.
Her firsatta durup fotograf cektik... Sarap yudumladik...
Aksam bitkin bir sekilde Siena yakininda bir kamp yerine girdik ve yoldan aldigimiz porcini mantarlarini mundar ederek italyan usulü makarna yapmaya calistik. Günler gectikce programin gerisinde kaliyormus hissi bizi daha cok yer gezmeye ittigi gibi, günde 10 km den fazla yolu yürüyerek gezdigimiz ve "hazir gelmisken" herseyi görme cabamiz bizi cok yoruyordu. Aksamlari saat 10:30 da "bayiliyor", sabah saat 8 de elimizde harita ve rehber gezilere basliyorduk.
Siena'nin muhtesem tarihini ve yapilarini yagmur altinda, Monteriggioni ve San Giminiano'yu da sirilsiklam gezerek yine cok gec olmadan nir park yerinde T3'ümüzün icin de uyuyakaldik.
Sabah italyan kahvelerimizi yudumlayip yakin ya da icinde park ettigimiz kasabalari geziyor, aksama kadar da yolumuz üzerindeki diger yerleri görmeye calisiyorduk.
Yavas yavas dogal guzelligi ile bizi büyüleyen Toscana'dan cikip, önce Leonardo Da Vinci'nin dogdugu Vinci kasabasina, sonra daha turistik olan Pisa'ya ve son olarak da Lucca ya ugradik.
Tatilin sonuna yaklasiyorduk. Daha önümüzde kuzeybatida Cinque Terre dogal parki ve yine deniz kenarina kayaliklar üzerine kurulu 5 kasabasi ve tabii ki Floransa vardi.
Cinque Terre de toprak kaymasindan dolayi yollarin kapali olmasi bize arabamizi biraktirip trenle gezmeye zorladi. birbirine cok yakin bu 5 sahil kasabasi, aralari (trenle) 2 - 3 dakika olmak üzere, yine saatlerce yürüyerek gezilen bir rotaydi ve yaklasik 12 saat kadar bir zamanda tabanlarimiz yanarken tekrar araca dönüp Floransa'nin yolunu tuttuk
Floransa'nin neredeyse icinde, zeytinliklerin altinda ve floransa manzarali Camping Michelangelo'da 2 gece kalarak Floransa'yi "gezmeye calistik".
Buyuk Ufficine Müzesini gezdik, Duomo'sunu kalabaliktan atladik. Trattorialarinda yemek yedik ve dönüs icin yola koyulduk.
Aslinda planlamamistik ama dönüs yolu üzerindeki Bolonya'ya ugrayip Italyan sehirlerinin güzelligini ve her sehrin kendine has dokusunu bir kez daha hatirladik.
Okudugumuz kadariyla, yillarca derbeylik ve bagimsiz sehirler olarak yönetildikleri icin büyük italyan sehirlerinin her birinin kendi karakteri ve kendine özgü bir dokusu varmis.
Sehirler sadece askeri anlamda degil, sanatsal anlamda da birbirleri ile rekabet edip, dönemin ünlü ressam, sair ve sanatcilarini kendi sehirlerine cekmeye calismislar.
Öglen 13:00 de (bu defa) Ancona'dan kalkacak olan gemiye vardigimizda artik yorgunluktan bitmistik.
Toplam 17 saat süren yolculugun 12 saatini uyuyarak gecirdik. Ertesi gün yine Yunanistan (Igoumenitsa) limanina indik...
Eve tam 1000 km miz kalmisti. Bu defa Selanik yerine Kavala'da yemek yiyip meshur Kavala kurabiyesi alisverisini yaptiktan sonra geceyarisina dogru Istanbul'a vardik.
Bitkin ama gururlu, cebimizde yaklasik 1500 fotograf, aracimizda italyan sarabi ve peyniri...
Aklimizda Toscana tepeleri...