Küçük Dede
Discovery II 4.0 V8
Kılıç kullanma, ata binme ve ok atma Türklerde küçük yaşlardan itibaren öğrenilen geleneklerdir. Orta Asya'da Türkler' in kullandıkları kılıçların uç kısmı tersine hafi dönük ve eğridir.
Selçuklular ise kendilerine has özellikteki kılıçların yanı sıra batının kullandığı geniş, iki yüzlü keskin kılıçlarla da savaşmışlardır. Osmanlı daha çok tersine dönük olup, çok büyük değişiklik ve gelişme gösterir. Şekil 1 Sultan Mehmet' in kılıcı, 2-Türk yatağanı, 3-Osmanlı kılıcını göstermektedir. Gayet dengeli olan bu kılıçların uç ve yanları keskindir. Zırhı kesmek, rakibe darbe indirmek, biçmek, saf dışı bırakmak için kullanılırdı. Orhangazi zamanından başlayarak askerlere sistemli bir şekilde günlük talim yaptırılmasının Yeniçeri Ocağı ve Sipahiler üzerinde oldukça olumlu etkileri görüldü. 16. ve 17.. yüzyılda Osmanlılar en elverişli, dengeli, hafif kılıçları yaptılar ve kullandılar. Kılıç yapımında gözetilen başlıca özeller, kılıçların hafif, dengeli, dayanıklı ve uçlarının tersine dönük olması, savaş meydanında askerlerin uzun süre yorulmadan dövüşmesini sağlayacak, kolaylıkla hareketten harekete geçebilecek niteliklerde olması idi. Böylece kılıç yapım sanatı Osmanlılarda teknik ve nitelik bakımından en ileri düzeye ulaştı. Ayrıca kılıç – kalkan oyunları da Osmanlılarda büyük ilgi gördü.
Türkiye' de eskrim sporunda ilk çalışmalar, 1839' da ilan edilen Tanzimat Fermanı paralelinde Sultan Abdülmecit zamanında askeri okullara maç ve kılıç derslerini konulmasıyla başladı ve ilk öğretmen Fransız Piçini oldu.
Cumhuriyet döneminde de küçük değişiklerle uygulanacak olan “ Maarif-i Umumiye Nizamnamesi” ile 1869 ‘da Rüştiyelere eskrim dersleri konulması kabul edildi. 1961 yılında Muallim Hüsnü Bey Harbiye Mektebinde eskrim dersleri vermeye başladı. İki yıllık öğretim sonunda Mülazım Refik, Ömer Lütfü ve Fuat Balkan'ı yetiştirdi. Yaygın bir çalışma yapabilmek amacıyla Hüsnü Bey yetiştirdiği tüm öğrencileri kendisine yardımcı olarak aldı. 1903 yılında, İtalyan elçiliği kanalı ile Sultan Abdülhamit'ten alınan özel bir izinle, padişahın huzurunda İtalyan subaylarıyla ilk karşılaşma yapıldı. Bu karşılaşmada bizi Ömer Lütfü ve Refik Bey'ler temsil ediyorlardı. Karşılaşmaların başarılarımızla sonuçlanmasından kıvanç duyan II.Abdülhamit bir “İrade-i Seniye” ile eskrimin harb okullarında yeniden yapılmasına izin verdi. 1906 ‘da Fuat Balkan Edirne' deki Harb Okuluna eskrim hocası olarak atandı. Yine Fuat Balkan'ın girişimleri kurulan Beşiktaş İdman Yurdunda kulüp olarak ilk kez eskrim çalışmaları yapılmaya başlandı ve burada çok değerli eskrimciler yetişti.
İlk eskrim federasyonu 1923 yılında İdman Cemiyetleri İttifakı'nın kurulması ile birlikte faaliyete geçti. İlk başkan olan Fuat Bey bu görevde 15 yıl kaldı. 1923 yılında TC bünyesinde Türkiye Eskrim Federasyonu, Türk eskrim sporunun en üst yönetim organı olup kurulduğu yıl, Uluslar arası Eskrim Federasyonu'na kabul edildi. Milli takım ilk kez 1924 Paris Olimpiyatlarına katıldı. 1927 ‘ de Grodevsky yönetiminde çalışmalarını geliştiren Fuat, Muhittin ve Naim Bey teknik bilgilerini daha da artırarak 1928 Amsterdam Olimpiyatlarına katıldılar. 1931 Balkan oyunlarında ise Enver Balkan kılıçta birinci oldu. 1932 yılında ülkemize gelen Rus asıllı Nadovsky 1938 yılına dek Federasyon, 1956 yılına dek ise İstanbul Bölge Antrenörü olarak çalıştı ve çok değerli eskrimciler yetiştirdi. 1936 Berlin Olimpiyatları ise Türk sporu ve eskrimi adına bir dönüm noktası oluşturdu. Çünkü Suat Aşeni ve Prof. Halet Çambel Hanımlar 1936 Berlin Olimpiyatlarına katılarak, Olimpiyatlara giden ilk bayan eskrimcilerimiz olma unvanını kazandı. Bu dönemde Rıdvan Bora, Refet Ülgenalp, Rıza Arseven, Halim Tokmakçıoğlu, Sait Tayla ve Nefi Güven gibi başarılı eskrimcilerimiz yetişti.
1940-50 dönemlerinde halkevlerinin de eskrim sporuna eğilmeleri ile bu spor yayıldı. Aynı dönemde İstanbul'da “Tenis-Eskrim-dağcılık Kulübü'nün de faaliyete girmesi ile Türk eskrimi yeni sporcular kazanmaya başladı. Böylece Nihat Balkan, Nejat Tulgar, İlhan Arakon, Vural Bolçan, Sabri Tezcan Merih Sezen, Samiye Frik gibi isimler ortaya çıktı. 1968' de ilki Bükreş'te yapılan Balkan Eskrim Şampiyonası'nda ekibimiz Epe'de 3. Flöre'de 2. oldu. 1970 Dünya Eskrim Şampiyonası Ankara'da düzenlendi. Bu organizasyonu, 1971 yılında İzmir'de yapılan Akdeniz oyunlarında bayan eskrimci Özden Ezinler' in flöre dalındaki gümüş madalyası ve 1976'da Atina' da yapılan Balkan Şampiyonasında Mehmet Özmen' in kazandığı flöre şampiyonluğu izledi. 1980' li yılların başarıları ise; 1980 Bursa Balkan Eskrim Şampiyonası gençler bayan flöre dalında takımda gümüş,1982 Ankara Balkan Eskrim Şampiyonası büyükler bayan flöre dalında takımda bronz, 1983 Balkan Eskrim Şampiyonası gençler epe dalında Murat Dizioğlu' nun altın ve aynı yıl Haluk Yamaç' ın flöre dalında kazandığı bronz madalya, büyük ve genç bayan flöre dalında takımda bronz ve 1983 Akdeniz Oyunlarında ülkemize 6.'lık kazandıran Aysel Güneş, 1984 İzmir Balkan Eskrim Şampiyonası gençler flöre dalında Aysel Güneş'in kazandığı gümüş madalya, yine aynı şampiyonada kazanılan gençler bayan flöre dalında takımda bronz, 1985 Yugoslavya Balkan Eskrim Şampiyonası büyükler bayan flöre dalında Aysel Güneş'in kazandığı gümüş madalya ile 1988' de Ankara'da yapılan Balkan Şampiyonasında erkeklerde takım halinde alınan üçüncülüktü. 1984 Los Angeles Olimpiyatlarına katılan sporcularınız ise başarılı olamadı. 1993 yılında uluslar arası alandaki tek başarımız Bursa'da yapılan Balkan Gençler Şampiyonasında epe dalında erkeklerde kazanılan takım 3.lüğü oldu.
1994 yılında Bulgaristan'da düzenlenen Balkan Eskrim Şampiyonasında 10 yıl aradan sonra erkeklerde Sezgin Şakiroğlu flöre' de gümüş madalya kazanırken, erkek flöre ve kılıç takımlarımız 3. lük elde ettiler. Balkan Büyükler Şampiyonasında ise sporcularımız 4 gümüş, 5 bronz madalya kazandı.
Günümüzde eskrim sporu Ankara, İstanbul, İzmir, Afyon, Eskişehir, Antalya, Bursa, Mersin, Balıkesir, Kocaeli illerindeki kulüp faaliyetleri ile sürdürülmektedir.
(Rıza Arseven, Yayınlanmamış Ders Notları. İstanbul : 1970)
Selçuklular ise kendilerine has özellikteki kılıçların yanı sıra batının kullandığı geniş, iki yüzlü keskin kılıçlarla da savaşmışlardır. Osmanlı daha çok tersine dönük olup, çok büyük değişiklik ve gelişme gösterir. Şekil 1 Sultan Mehmet' in kılıcı, 2-Türk yatağanı, 3-Osmanlı kılıcını göstermektedir. Gayet dengeli olan bu kılıçların uç ve yanları keskindir. Zırhı kesmek, rakibe darbe indirmek, biçmek, saf dışı bırakmak için kullanılırdı. Orhangazi zamanından başlayarak askerlere sistemli bir şekilde günlük talim yaptırılmasının Yeniçeri Ocağı ve Sipahiler üzerinde oldukça olumlu etkileri görüldü. 16. ve 17.. yüzyılda Osmanlılar en elverişli, dengeli, hafif kılıçları yaptılar ve kullandılar. Kılıç yapımında gözetilen başlıca özeller, kılıçların hafif, dengeli, dayanıklı ve uçlarının tersine dönük olması, savaş meydanında askerlerin uzun süre yorulmadan dövüşmesini sağlayacak, kolaylıkla hareketten harekete geçebilecek niteliklerde olması idi. Böylece kılıç yapım sanatı Osmanlılarda teknik ve nitelik bakımından en ileri düzeye ulaştı. Ayrıca kılıç – kalkan oyunları da Osmanlılarda büyük ilgi gördü.
Türkiye' de eskrim sporunda ilk çalışmalar, 1839' da ilan edilen Tanzimat Fermanı paralelinde Sultan Abdülmecit zamanında askeri okullara maç ve kılıç derslerini konulmasıyla başladı ve ilk öğretmen Fransız Piçini oldu.
Cumhuriyet döneminde de küçük değişiklerle uygulanacak olan “ Maarif-i Umumiye Nizamnamesi” ile 1869 ‘da Rüştiyelere eskrim dersleri konulması kabul edildi. 1961 yılında Muallim Hüsnü Bey Harbiye Mektebinde eskrim dersleri vermeye başladı. İki yıllık öğretim sonunda Mülazım Refik, Ömer Lütfü ve Fuat Balkan'ı yetiştirdi. Yaygın bir çalışma yapabilmek amacıyla Hüsnü Bey yetiştirdiği tüm öğrencileri kendisine yardımcı olarak aldı. 1903 yılında, İtalyan elçiliği kanalı ile Sultan Abdülhamit'ten alınan özel bir izinle, padişahın huzurunda İtalyan subaylarıyla ilk karşılaşma yapıldı. Bu karşılaşmada bizi Ömer Lütfü ve Refik Bey'ler temsil ediyorlardı. Karşılaşmaların başarılarımızla sonuçlanmasından kıvanç duyan II.Abdülhamit bir “İrade-i Seniye” ile eskrimin harb okullarında yeniden yapılmasına izin verdi. 1906 ‘da Fuat Balkan Edirne' deki Harb Okuluna eskrim hocası olarak atandı. Yine Fuat Balkan'ın girişimleri kurulan Beşiktaş İdman Yurdunda kulüp olarak ilk kez eskrim çalışmaları yapılmaya başlandı ve burada çok değerli eskrimciler yetişti.
İlk eskrim federasyonu 1923 yılında İdman Cemiyetleri İttifakı'nın kurulması ile birlikte faaliyete geçti. İlk başkan olan Fuat Bey bu görevde 15 yıl kaldı. 1923 yılında TC bünyesinde Türkiye Eskrim Federasyonu, Türk eskrim sporunun en üst yönetim organı olup kurulduğu yıl, Uluslar arası Eskrim Federasyonu'na kabul edildi. Milli takım ilk kez 1924 Paris Olimpiyatlarına katıldı. 1927 ‘ de Grodevsky yönetiminde çalışmalarını geliştiren Fuat, Muhittin ve Naim Bey teknik bilgilerini daha da artırarak 1928 Amsterdam Olimpiyatlarına katıldılar. 1931 Balkan oyunlarında ise Enver Balkan kılıçta birinci oldu. 1932 yılında ülkemize gelen Rus asıllı Nadovsky 1938 yılına dek Federasyon, 1956 yılına dek ise İstanbul Bölge Antrenörü olarak çalıştı ve çok değerli eskrimciler yetiştirdi. 1936 Berlin Olimpiyatları ise Türk sporu ve eskrimi adına bir dönüm noktası oluşturdu. Çünkü Suat Aşeni ve Prof. Halet Çambel Hanımlar 1936 Berlin Olimpiyatlarına katılarak, Olimpiyatlara giden ilk bayan eskrimcilerimiz olma unvanını kazandı. Bu dönemde Rıdvan Bora, Refet Ülgenalp, Rıza Arseven, Halim Tokmakçıoğlu, Sait Tayla ve Nefi Güven gibi başarılı eskrimcilerimiz yetişti.
1940-50 dönemlerinde halkevlerinin de eskrim sporuna eğilmeleri ile bu spor yayıldı. Aynı dönemde İstanbul'da “Tenis-Eskrim-dağcılık Kulübü'nün de faaliyete girmesi ile Türk eskrimi yeni sporcular kazanmaya başladı. Böylece Nihat Balkan, Nejat Tulgar, İlhan Arakon, Vural Bolçan, Sabri Tezcan Merih Sezen, Samiye Frik gibi isimler ortaya çıktı. 1968' de ilki Bükreş'te yapılan Balkan Eskrim Şampiyonası'nda ekibimiz Epe'de 3. Flöre'de 2. oldu. 1970 Dünya Eskrim Şampiyonası Ankara'da düzenlendi. Bu organizasyonu, 1971 yılında İzmir'de yapılan Akdeniz oyunlarında bayan eskrimci Özden Ezinler' in flöre dalındaki gümüş madalyası ve 1976'da Atina' da yapılan Balkan Şampiyonasında Mehmet Özmen' in kazandığı flöre şampiyonluğu izledi. 1980' li yılların başarıları ise; 1980 Bursa Balkan Eskrim Şampiyonası gençler bayan flöre dalında takımda gümüş,1982 Ankara Balkan Eskrim Şampiyonası büyükler bayan flöre dalında takımda bronz, 1983 Balkan Eskrim Şampiyonası gençler epe dalında Murat Dizioğlu' nun altın ve aynı yıl Haluk Yamaç' ın flöre dalında kazandığı bronz madalya, büyük ve genç bayan flöre dalında takımda bronz ve 1983 Akdeniz Oyunlarında ülkemize 6.'lık kazandıran Aysel Güneş, 1984 İzmir Balkan Eskrim Şampiyonası gençler flöre dalında Aysel Güneş'in kazandığı gümüş madalya, yine aynı şampiyonada kazanılan gençler bayan flöre dalında takımda bronz, 1985 Yugoslavya Balkan Eskrim Şampiyonası büyükler bayan flöre dalında Aysel Güneş'in kazandığı gümüş madalya ile 1988' de Ankara'da yapılan Balkan Şampiyonasında erkeklerde takım halinde alınan üçüncülüktü. 1984 Los Angeles Olimpiyatlarına katılan sporcularınız ise başarılı olamadı. 1993 yılında uluslar arası alandaki tek başarımız Bursa'da yapılan Balkan Gençler Şampiyonasında epe dalında erkeklerde kazanılan takım 3.lüğü oldu.
1994 yılında Bulgaristan'da düzenlenen Balkan Eskrim Şampiyonasında 10 yıl aradan sonra erkeklerde Sezgin Şakiroğlu flöre' de gümüş madalya kazanırken, erkek flöre ve kılıç takımlarımız 3. lük elde ettiler. Balkan Büyükler Şampiyonasında ise sporcularımız 4 gümüş, 5 bronz madalya kazandı.
Günümüzde eskrim sporu Ankara, İstanbul, İzmir, Afyon, Eskişehir, Antalya, Bursa, Mersin, Balıkesir, Kocaeli illerindeki kulüp faaliyetleri ile sürdürülmektedir.
(Rıza Arseven, Yayınlanmamış Ders Notları. İstanbul : 1970)