Ynt: Sultaniye'yi Biliyor musunuz?
TÜM ARKADAŞLARA VE ÖZELLİKLE RÜZGÂR KARDEŞİMZE CEVAP ve DAVETİMDİR…
E be Rüzgar kardeşim… Gel seninle Sultaniye’de, yukarıda eklediğim fotoğraftaki tuvaletin “park” bekçiliğini yapılım… Haydi, gel…
Ne dersin?..
Sanıyorum, ülkemizdeki en caf/caflı kampinglerde dahi böyle bir “kamp alanı” bulabilmek pek mümkün değil…
Öyle bir “tuvalet-kamp” alanı ki… Avusturya Alplerinden, İsviçre monşer merkezlerinden çok daha güzel, çok daha haşmetli, çok daha duru, yalın ve [salt] güzel!..
Üstelik temiz, tertemiz…
Ve sessiz!..
Bu eşsiz doğa güzelliğinin tam ortasında ve sessizlik kültürün odak noktasında tuvalet tabelalarının 4 ya da 5… Ya da 3 veya 2 olmasının ne önemi var?..
Bugüne kadar hangi kampta, hangi mekânda tuvaletleri sayarak hüküm “ittihaz eyledik”/…
Ve o kampingi böyle bir hükmün musalla taşında seyran eyledik?...
Hayır, sevgili Rüzgâr kardeşim, merak ettiğin gibi, tuvaletler paralı değil…
O güzelim havuz ise, federasyonun olimpiyatlara hazırladığı naylon dört/köşelerden birisi [asla] değil… Kabul!
Geriye, eğer bir tek havuz başında kış ayları rehaveti içinde her nasılsa unutulmuş “mavi” bira kasalarının yarattığı manzaranın yarattığı ince ve naif aydın duyarlılığı kalıyorsa… Söz veriyorum Rüzgar kardeşim, sen gelmeye karar ver, ben bir gün önce gidip, bütün biraları içeceğim… Ve tekmil boş bira şişelerini, [mavi] kasaları ile birlikte duyarlılığınızın vitrinlerinden temizleyeceğim; söz veriyorum!
Yeter ki gel…
Yeter ki gelin!..
Ve senin deyiminle, Sultaniye’nin “kafayı yedirten” sessizliğinin o eşsiz müziğinde göz bebeklerimizle dans ederek, gölü paralama riski taşıyan ”jet-siki”lerden azade… Ve motor gürültüsüz… Ve davulsuz ve zurnasız… Ve sadece yaprakların hışırtısının yarattığı cümbüşte… Hep birlikte ve hep beraber, “uzaklara”… [sessizce] bakabiliriz
Sadece bakabiliriz!..
Ve tersinden baktığımız dürbünümüzü, düzüne çevirebiliriz…
Hayır Rüzgar…
Haber de verdim ben giderken Sultaniye’ye… Ve sor dilersen “meltem” kardeşimize…
Ama demek ki, taahhütlü olacak bundan sonraki haberim…
İşte “taahhüt!
İşte mektubum…
Haydin, bas kontağına dört tekerli velespitinin, gidiyoruz; tamam mı?
Gel dalalım o dar dediğin cennet havuza;..
Gel de girelim o sessizliğin mabedine; haydi!..
Haydi!
NOT: AŞAĞIDAKİ FOTOĞRAFI, sULTANİYE'DE BEĞENİLMEYEN BUNGOLOLARA ÖRNEK OLARAK YAYINLIYORUM.
[attachment=1] SELAMLAR...