yine mis gibi uyuduk.. bizi tavana huzur dolu vuran tıp tıp sesiyle uyandıran yağmur.. yağmur demek, tentemiz olmadığından ateş ve kahvaltı yok demek.. acaba ne zamandır yağıyor ? lastikler kabak (alındığından beri hala üstündeki Dunloplar), yerler gazel dolu yani kaygan.. e kot da indik.. sallanmadan toparlanıyoruz.. keçi gibi tırmanıp rahatça asfalta çıkarıyor bizi Pajero..
ve güneşin doğuşunu buradan selamlıyoruz.. dün girdiğimiz patika, bu tarlanın yanından başlayıp, sağdaki bodur ağaçlar boyunca uzaktaki ağaçlıklara varıp, oradan aşağı Dinyester kanyonundaki kampımıza ulaştırmıştı bizi..
batıya gidiyoruz.. bugün bizi neler bekliyor ve gün sonunda nerede olacağız, hepsini yol gösterecek..
yol üstünde kristal mağarası varmış.. bizim Trakya'daki Dupnisa dışında mağaraya girmedim, çok meraklısı da değilim, ama hadi biraz gönül yapıp buna bakalım, nasılsa güne erken başlıyoruz, etrafında tesis varsa, belki kahvaltıyı orada ederiz.. Krivçe (Yamukça) köyünden kırdık direksiyonu mağara yoluna madem..
bizim Dupnisa girdiğin gibi ferah, sürekli dik yürüyebilirsin ama burada dik gideyim dersen kafayı çakarsın (ki çok çaktık) arada elektrikler de gidip gelmiyor mu ?! 500 metre böyle ilerledik.. bileydik kafa lambalarımızı alırdık..
arada geniş alanlar var, oradaki bir gruba da rastladık.. hem daraşmalık hem çok insan.. ben ne demeye buraya girdim bakışı var biraz
toplam parkur da 4 km imiş.. tabi ki tamamını gezmedik..
kristal dedikleri de bu..
meraklısına tabi ki ilginç gelecektir, mağara da doğanın parçasıdır, kabul.. ama açık alanda olmak, yüseklerden doğaya bakmak gibisi var mı..