Orman Niteliğini Kaybetmiş Alanlar

  • Konuyu Başlatan: Konuyu başlatan SEVAL Tarih:
  • Başlangıç tarihi Yazılan Cevaplar:
  • Cevaplar 5
  • Okunma Sayısı: Görüntüleme 5,113

SEVAL

www.sevalduban.com
Mesajlar
3,866
Tepkime Puanı
39
Web
www.sevalduban.com
Türkiye orman zengini bir ülke midir? Bu sorunun yanıtını fazla düşünmeye gerek yok; hayır değildir; ama ülkemiz çöl de değildir. Topraklarımızın % 27’si orman alanıdır. Coğrafi durumları itibariyle orman fakiri olan Doğu, Güneydoğu ve İç Anadolu toprakları yanında Marmara, Ege, Akdeniz ve özellikle Karadeniz bölgelerimizde bu oran daha yüksek değerlere ulaşmaktadır.

Temiz hava, zengin fauna ve flora, dengeli iklim sağlayan; erozyonu ve selleri önleyen; ülke ekonomisine önemli katkıda bulunan ormanlarımızın bu oranını çok daha yükseklere çıkarmamız gerekiyor. Bu amaç doğrultusunda hedefimiz yapıcı politikalar üreterek yeni orman alanları yaratmak, yozlaşmış orman alanlarını islâh etmek, işletme teknolojisini yükseltmek ve en önemlisi halkı eğitmek ve sağduyu kazandırmak olmalıdır.

Türkiye yüzölçümünü yuvarlak hesapla 780 bin km2 kabul edersek 780 bin x % 27 = 210 bin km2 orman olarak nitelenen alan var demektir. Nitelenen diyorum; çünkü bu rakam içinde orman niteliğini yitirmiş, yerleşime veya tarımsal kullanıma açılmış alanlar vardır. Bu alanlar da yuvarlak hesapla 5 bin km2 (5 yüz bin hektar) kadardır.

Bu orman alanları nasıl kaybedilmiştir?

Bu alanların kırsal kesimde bulunanları, tarla açmak, hayvan otlatmak amacı ile yakılmış veya diğer yollarla tahrip edilmiştir. Kaybedilen ormanların % 90’ı orman köyleri yakınındadır ki, aşağı yukarı % 90 x 5 bin = 4 bin 5 yüz km2 (450 bin hektar) kadar alanı kapsar.

Kırsal kesimden göçler sonucunda oluşan çarpık kent yerleşimleri için tahrip edilen orman alanları ise 5 yüz km2 (50 bin hektar) kadardır.

Aşırı sıcaklar, yıldırım düşmesi, fırtınalı havalarda yüksek gerilimli elektrik enerjisi ileten havai hatların birbirine teması sonucu oluşan şerare ile çıkan ve de sigara izmariti, piknik kalıntısı ateş ve mercek görevi gören atık şişeler, terör – kundaklama gibi insan eli ile çıkarılan orman yangınları, bu hesabın dışında kalıyor. Anayasa, yanan ormanlar üzerinde özel mülkiyetin söz konusu olamayacağı hükmü ile bu gibi alanların başka amaçlarla kullanılmasına cevaz vermiyor; yeniden ağaçlandırma uygulamasına geçiliyor ise de bu gibi alanları işgal edenler de az değil.

Orman yasaları:

Cumhuriyet döneminin ilk orman yasası 1937 yılında kabul edilmiştir. Daha evvel Osmanlı’dan gelen ve Fransa’dan alınmış bir nizamname yürürlükte idi. 1945 yılında çıkarılan bir yasa ile de gerçek ve tüzel kişilere ait ormanlar devletleştirilmiştir. Bu yasa ile vatandaşın tapulu ormanları yanında köyün ve köylünün bağ, bahçe, tarla, otlak, yaylak, kışlakları da orman alanları içinde yer alabilmiştir. Âmiyane deyimle kurunun yanında yaş da yanmış, bu uygulama ile Devlet – köylü arasında açılan hukuk ve ceza davaları yıllar yılı mahkemelerin büyük uğraşları arasında yer almıştır. Orman köyleri için ‘Ormancı’, her zaman ‘möhüm adam’ olmuş, adlarına türküler yakılmıştır. (‘Aman ormancı, canım ormancı …’ bir zamanların meşhur türküsü idi.)

Maddelerinin bir kısmı zaman zaman değişime uğrasa da bu gün de yürürlükte olan yasa, 1956 yılında kabul edilmiş 6831 sayılı ‘Orman kanunu’dur.

1961 Anayasası uyarınca orman niteliğini kaybetmiş, yerleşim ve kullanıma açılmış orman alanlarının orman sınırları dışına çıkarılması amacı ile ilk adım atılmış, 1974 yılında bu hüküm paralelinde bazı mevzii uygulamalara geçilmiştir.

2-B diye anılan yasa maddesi nedir?

1982 Anayasası da, 169. maddesi ile orman niteliğini kaybetmiş olan orman alanlarının orman sınırları dışına çıkarılmasına cevaz vermiştir. Bu madde paralelinde 1986 yılında değiştirilen ‘Orman Kanunu’ 2. maddesinin B bendi ile ‘’31.12.1981 tarihinden önce orman vasfını bilim ve fen bakımından kaybettiği’’, ‘’Tarım ve hayvancılıkta kullanımında yarar bulunduğu’’, ‘’Köy, kasaba, şehir yapılarının toplu halde bulunduğu’’ saptanan yerler ormancılık rejimi dışına çıkartılmıştır. Bu gibi alanların tasarruf yetkisi, 2001 yılında Maliye Bakanlığı’na devredilmiştir.

Anayasanın 170. maddesi, bu gibi alanların kullanımını, sadece orman köyleri açısından meşru saymıştı. Hâlbuki bu gibi yerlerin önemli kısmı orman köyleri ile ilgili olmayan yerlerde ve kişilerce iskân edilmiş bulunmakta idi. Üstelik bu yerler İstanbul, Antalya, Muğla gibi arazi rayiç bedellerinin yüksek olduğu yörelerde bulunuyordu. Bu gibi yerlerin satılabilmesine olanak tanıyan bir yasa çıkarıldı ise de Anayasa Mahkemesi, yasayı 170. maddeye aykırı bularak iptal etti.

Bu defa, Anayasanın 170. madde kapsamı genişletildi. Bu anayasa değişikliği paralelinde ‘’5831 Sayılı Tapu Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapan Kanun’’ kabul edilerek 2-B kapsamına giren orman niteliğini kaybetmiş tüm alanların satışına olanak sağlanmış oldu.

Yeni uygulama nasıl olacak?

Bu gibi alanların kimlere ait olduğu, ne zamandan beri kullanıldığı incelenecek, ifraz (bölme) veya tevhit (birleştirme) işlemleri yapılabilecek, ‘zi’l-yed’ (elinde bulundurma) gerekçesi ile tescile yönelik davaların açılmasına son verilecek.

Hak sahipliği sıfatını kazanacak kişi nasıl belirlenecek? Satışta kime öncelik verilecek? Bu soruların yanıtı şimdilik belirsizliğini koruyor. Çünkü zi’l-yede esas olan 20 yıllık kazandırıcı zaman faktörü geçerliliğini yitiriyor. Buna karşın işgalcinin, Aralık.2007 tarihinden evvel 5 yıl orada yaşamış, satış tarihinde de yaşıyor olması şartı getiriliyor. Bu şarta göre, 5 yıl evveline gidilerek ‘ecr-i misil’ (takdir olunan bedel) tahakkuk ettirilemiyor. İşgalcinin şimdiye kadar yapmış olduğu orman tahribatı ve arazi kullanımı yanına kâr kalıyor. Bu gibi kişilere satışta öncelik tanınıyor; eğer öncelik tanınan kişi, taşınmaz malı belirli süre içinde almazsa, başkasına satış yapılabiliyor.

Peki, satış bedelleri nasıl tespit edilecek? Bu da rayiç bedel komisyonlarının takdirine bırakılmış. Bunun dışında, evvelce devletleştirilmiş taşınmaz malın, bir yıl içinde başvuru şartı ile ‘’Eski sahiplerine veya onların mirasçılarına bedelsiz iade edilmesi’’ maddesi var. Bu madde ile kadastrosuz dönemde düzenlenen ve ‘şark – garp - şimal – cenup, sağ – sol – aşağı – yukarı’ tariflerini içeren eski Osmanlı tapularının ibrazı ile yeni iddialar ortaya çıkarsa şaşırmayalım. Velhasıl, yasa uygulamasının epey baş ağrıtacağı ve de epey dedikodulara neden olacağı anlaşılıyor. Dileriz ki bundan sonraki orman talanına, vatandaşın araziyi 2-B uygulamasına sokma çabalarına engel olunabilsin, muğlâk maddeler yeni davalar yaratmasın.

2-B kapsamına giren çarpık yerleşimler:

Konuyu kent bazında ele alırsak, başta İstanbul olmak üzere Ankara, İzmir, Adana ve daha birçok kentimizde ‘Orman Kanunu’ hiçe sayılarak mecâzî anlamdaki ‘orman kanunu’nun geçerli olması, göz göre göre orman talanı yaşanması, sonuçta büyük yerleşimlerin ortaya çıkması nihayet kafamıza dank ediyor. Devlet aczini kabul ediyor. Örneğin İstanbul’da Ümraniye ve Sultanbeyli diye iki büyük orman içi yerleşimi ilçe olmuş; belediyeler kurulmuş. Alt yapı ve ulaşım hizmetleri getirilmiş. Emrivakiler imar planlarına işlenmiş. Kamu yapıları, okullar yapılmış. Atatürk heykelleri dikilmiş. İş tapuya gelince, tapu yok. Neden? % 90’ı ormandan talan edilmiş arazi de ondan. Bu kanayan yaraya elbette ki bir çare bulmak gerekirdi. Ama bu memlekette yasalara uyanlar hep mağdur olacak; hırsızlar, uğursuzlar hep kazançlı mı çıkacak? Acaba bundan sonraki talanlara engel olunabilecek mi? Bilmiyoruz. Kentlerin akciğerleri, yeşil kuşaklar gün be gün azalacak, imar planları ile iskâna açılmış alanlar şuna buna peşkeş çekilecek, rant çıkarları devam edecek mi? Bunu da bilmiyoruz.

Planlı orman içi yerleşimleri:

Bütün bu talanın yanında bir de kitabına uydurularak yapılaşmaya açılmış orman talanları var. Şimdi biraz da sahipli ormanlardaki tahribattan söz edelim. Bu gibi özel ormanlar yurt çapında 14 bin hektar kadardır. Genellikle kent banliyölerinde bulunurlar. Örneğin İstanbul’da Anadolu ve Rumeli yakalarının Karadeniz’e kavuşan yeşil kuşakları içinde yer alırlar. Kent içi korular bu hesabın dışındadır. Bu gibi ormanlarda, ilgili belediyenin onayı ile iskâna yönelik imar planları yapılabilir. İmar planlarında araziye maksimum % 6 oranında inşaat yapma izni verilebilir. Ancak bu orandaki yapılaşma sadece plan ve projelerde kalır. Uygulamada bu oranı çok aşan yapılar topluluğu ile karşılaşırız. İstediğinde fakir fukaranın yaptığı en küçük tadilâtı gören belediyeler, her ne hikmetse bu aşırı yapılanmanın farkına varamaz. Yapılan villalar milyon dolarlık bedellerle pazarlanır. Kriz mriz bu satışları etkilemez. Parası olup da orman içinde, şömineli, havuzlu, manzaralı villada oturmayı kim istemez ki? İşte, İstanbul olsun, Ege ve Akdeniz kıyıları olsun, bir de bu şekilde legal (!) yollarla da yağmalanır.

Büyük ozan Yunus Emre ne demişti?

Mal sahibi, mülk sahibi,
Hani bunun ilk sahibi?
Mal da yalan, mülk de yalan,
Var biraz de sen oyalan.

Kenthaber
 

Etiketler
Ynt: Orman Niteliğini Kaybetmiş Alanlar

Bu yasa’nın değişmesi ile Türkiye’nin dört bir yanındaki koylar elden gidecek. Özellikle Muğla yöresindeki doğa harikası koylar kiralık olarak özelleştirilecek.

169. ve 170. maddelerin değiştirilmesi ile 1000 km’den fazla uzunluktaki doğa harikası ege kıyıları artık hepimizin olmayacak. Dünya mirası koylar özel kişilere önce çaktırmamak için k i r a l ı k … verilecek ve daha sonra bu kişilerin üzerinde kalacak.

İşte işgal edilecek koylardan sadece bir kaç tanesi…

Bodrum Güvercinlik Koyu

Fethiye Ölüdeniz

Fethiye - Göcek Koyları

Mercan Adası, Yassı Adalar, Tersane Adası,

Tülütepe adası, Kapıdağı yarım adası

Marmaris - İçmeler

Gökova - neredeyse tamamı

Dalyan - neredeyse tamamı bunlar bilinen bir kaç koy…
 

Ynt: Orman Niteliğini Kaybetmiş Alanlar

bu konu gerçekten çok karışık ve önemli bir konu. konuyu daha iyi anlamak ve bir başka açıdan bakmak için size yaşadıklarımızı anlatmak isterim. orman arazilerine ev yaparsanız, ormanı yok edip tarla açarsanız, ormanı yok edip turistik tesis kurarsanız, yani ormanı yok edip yerine birşey yapar ve burayı uzun süre kullanırsanız ve bunu ispatlarsanız devlet sizi ödüllendirip orayı size devrediyor. ama ya tam tersini yaparsanız... şöyle ki:

uşak ın eşme ilçesinde yüzölçümü oldukça büyük bir arazimiz var. çocukluğumuzun geçtiği, birçok anıya evsahipliği yapmış büyük bir çiftlik. bir kaç sene sonra eşme den kadastro geçeceğini haber almamızın üzerinden belki 15 sene geçti. bu haberi alan insanların çoğu tapulu arazilerinde müthiş bir orman kıyımına başladılar, çünkü biliyorlardı ki arazilerinde o ağaçlar kalmaya devam ederse devlet orayı 'burası ormanmış ' diye tapu sahibi kişiden alıp devlete geçiriyordu.

dozerler, iş makinaları, kaçak kesimler sonucu birkaç sene içinde eşmenin o muhteşem meşe ve çam ormanları yerlerini tarlalara bıraktı. kadastro da buralar tarla diyerek o alanları hak sahiplerine bıraktı, yani ormanı yok edip tarla açan hak sahipleri arazilerini kurtarmış oldu.

peki biz ne yaptık? ağaçları kesmeye, ormanı yok etmeye kıyamadığımız için arazimizin çoğu elimizden alındı.ormanı koruduğumuz için ödüllendirilmek bir yana 'madem burası orman, ozaman devlete yazıyoruz ' diye binlerce dönüm arazimiz elimizden alındı. bizim gibi ormanı koruduğu için ormanı yok edip tarla açmayan bir kaç tanıdığımızın başına gelenler ise çok düşündürücü:

1- arazileri orman diye ellerinden alındı.

2- devlete orman diye geçen arazideki binlerce ağaç devlet tarafından kesildi.

3-burayı çam ormanı yapacağız diye devasa ağaçların bulunduğu meşe ormanı yok edildi.

4-arazinin bir bölümü gerçekten çam ormanına çevrildi

5-orman diye iskimlak edilen uşak taki başka bir tarlamız, genişleyen organize sanayi bölgesine devredildi.

sonuç olarak doğayı sevelim, ormanı koruyalım diye birşey yokmuş, bunu devlet bize ispatladı. tapulu resmi sahibi olduğumuz araziler üzerinde ağaç var diye neredeyse gasp edildi, tehlikeye daha gerçekçi yaklaşıp ormanı yok eden diğer mülk sahipleri arazilerini kurtarmayı başardılar.

bir taraftan ağaçları kesmedik diye bizi cezalandıran orman yasası, diğer taraftan orman arazisini işgal eden işgalcilere tapu dağıtıyor. devlet ,orman arazilerine maden ruhsatlarını peynir ekmek gibi dağıtıyor, müthiş ormanları turizme tahsis ediyor, daha neler neler.

bugünkü aklım olsaydı tapulu, sahibi olduğum arazimin elimde kalabilmesi için ben de o ormanı yok ederdim. çünkü benden aldıktan sora devlet zaten yok ediyor, ben devletten daha iyi koruyordum. ve bu sebebten orman kıyımı yapanlara, cahil köylü ormanı kesip tarla açıyor deditmezdim, çünkü devlet ormanı kesmeye teşvik ediyor. kesene ödül, kesmeyene ceza.

bu konuda çok dertliyim ama şimdilik bu kadar..
 

Ynt: Orman Niteliğini Kaybetmiş Alanlar



malesef bu ülkenin insanları çok bilinçsiz buna devletin vurdumduymaz tavrıda eklenince
bir çok yabancı ülkenin elinde olmayan bu toprak parçasının, bize bahşettiği nimetleri heba ediyoruz.
 




Ynt: Orman Niteliğini Kaybetmiş Alanlar


İnsanlarıımız ormanların kendi nesillerinin geleceğini olduğunun farkında değil.
özellikle büyük şehirlerde rant kaygısı, taşra da ise sizinde başınızdan geçen tarla yapma ya da ev yapma derdi.

İnsanları buna yönelten devletin arazisini elinden alacağından korkması, haksız da değil nitekim başınıza gelmiş.
Sonucunda devletin yanlış politikası halkın da ormanın kendi geleceği için ne kadar önemli olduğunu bilmemesi ve sahip çıkmaması neticesin de ormanlarımız katlediliyor.


Bakın Almanyada frankfurt otobanının çevresinin büyük bir kısmı ormanlarla kaplıdır ve buradaki ormanlar ağır sanayi dumanından dolayı özelliğini yitirmiştir. Fakat ne alman devleti ne de almanyada yaşayan insanlar bu ormanları tarımda kullanalım ev yapalım diye katletmemişler. işte bizim insanımızda bu yok.

Olayın daha vahim yönü her yıl bir kıbrıs adası kadar verimli toprak erezyon yolu ile kayboluyor. Bu Türkiyenin tarım da kaybettiği gücü ama kim oralı oluyor kimse...

Tema bağırıyor fakat kimse oralı değil. Bakın çevrenize her yerde hatıra ormanları var. Bu yerlere dikilen fidanlara kim bakıyor? Kim suluyor? Hiç kimse kim hesabını soruyor? Hiç kimse.
Büyük şehirlerde insanlar hafta sonu toplanıp fidan dikmeye gidiyor.Sonrasında diktiği fidanın akibetini sorguluyor mu? Hayır. Toplumumuz aslında yeşile saygılı değil.

Bir başka örnekte yaşadığım yerle ilgili olarak vereyim. Ben Ankarada yaşıyorum burada yenimahalle de oturuyorum. Bu bölgede bundan20 yıl önce bahçe için de evler vardı şimdi ise 4 katlı binalar. Nasıl dönüşüm oldu? Belediye bu bölgeye 4 katlı bina yapma hakkı verdi. Sonucunda da insanlar evlerini mütahitlere verip kat karşılığı yaptırdı. kimse arka bahcesindeki erik ağacını , dut ağacını düşünmedi. Şimdi burada yaşayan insanlar hafta sonu yeşile olan özlemlerini ankaranın dışındaki ilçelerine giderek karşılıyor.

Sonuç olarak biz özellikle de 60 sonrası doğan nesil ne yeşilin kıymetini ne de ormanların değerini bilmiyoruz. Devlette seni teşvik ederse hiç düşünmeden 30 yıllık bir ağacı gözümüz kırpmadan kesebiliyoruz.
 

Gezenbilir bilgi kaynağını daha iyi bir dizin haline getirebilmek için birkaç rica;
- Arandığında bilgiye kolay ulaşabilmek için farklı bir çok konuyu tek bir başlık altında tartışmak yerine veya konu başlığıyla alakalı olmayan sorularınızla ilgili yeni konu başlıkları açınız.
- Yeni bir konu açarken başlığın konu içeriğiyle ilgili açık ve net bilgi vermesine dikkat ediniz. "Acil Yardım", "Lütfen Bakar mısınız" gibi konu içeriğiyle ilgili bilgi vermeyen başlıklar geç cevap almanıza neden olacağı gibi bilgiye ulaşmayı da zorlaştıracaktır.
- Sorularınızı ve cevaplarınızı, kısaca bildiklerinizi özel mesajla değil tüm forumla paylaşınız. Bildiklerinizi özel mesajla paylaşmak forum genelinde paylaşımda bulunan diğer üyelere haksızlık olduğu gibi forum kültürünün kolektif yapısına da aykırıdır.
- Sadece video veya blog bağlantısı verilerek açılan konuların can sıkıcı olduğunu ve üyeler tarafından hoş karşılanmadığını belirtelim. Lütfen paylaştığınız video veya blogun bağlantısının altına kısa da olsa konu başlığıyla alakalı bilgiler veriniz.

Hep birlikte keyifli forumlar dileriz.


GEZENBİLİR TV

GEZENBİLİR'İ TAKİP EDİN

Forum istatistikleri

Konular
103,932
Mesajlar
1,525,975
Kayıtlı Üye Sayımız
166,708
Kaydolan Son Üyemiz
Serseri Bey

Çevrimiçi üyeler

SON KONULAR



Geri
Üst