Bisikletcanavari
Kamp I
''Selamlar sitenizi daha yeni gördüm ve açıkçası çok hoşuma gitti. Bundan sonra bisiklet forumlarında yayınladığım tüm gezileri burada da yayınlayacağim..''
Uzun zamandan beri memleketimin yaylalarında günübirlik değilde bi kaç günü kapsayan, yaylayı karış karış (Pardon pedal pedal ) gezebileceğim bir gezi yapmak istiyordum. Sonunda bizimkileri dürtükleyip 2 gece kamp kurup 3 gün gezeceğimiz bir yayla gezisi yapmaya karar verdik. Fakat her zamanki gibi evdeki hesap başka evlere uymadı Soner abinin eve bir gün erken gelmesi gerektiğinden turumuzda 1 gece 2 gün olarak şekillendi. Neyse bu da bizim için bir başlangıç oldu. İleride tam kapsamlı bir tur yapacağım....
Eh dedik madem 1 gece kamp kuracağız önceden beri yapmak istediğim fakat bi türlü denk gelipte gidemediğim bi mekanda kamp kuralım.
Kamp kuracağımız yer hakkında biraz bilgi vereyim. Çambaşı yolu üzerinde meşhur bir Gligli çeşmemiz var. (ilk defa adını yazdım bayaa komik duruyormuş) o çeşmenin bulunduğu civardan görünen yakın bir tepede kayaların arasında tek oda terkedilmiş bir betonarme klübe vardı.(Klübe eskiden orman gözetleme kulübresi olarak kullanılıyormuş) Küçüklüğümden beri bana burası çok gizemli gelmişti. Benimle hemfikir olan Soner abi de oraya gitmeyi çok istemiş fakat kaderi benden farklı olmamıştı. Neyse şansa bakın ki yola çıkacağımız gün Olimpiyat erkekler mtb yarışı var. Bir gözüm bagajı doldururken diğer gözüm ekranda Bilali arayarak eşyalarımı hazırladım. Araçtan indiğimiz de hertarafımız sislerle kaplıydı. Fakat kimsenin caymaya niyeti yoktu
Ana yoldan çıkacağımız tepeye doğru yol aldık. Yukarıda su bulamayacağımızdan tüm mataralarımızı su ile doldurduk...
Manzara çok güzel fakat her an önümüze bir yabani hayvan çıkar korkusuyla temkinli ilerliyoruz.
Klubeye vardık. Aşağıda ısınıp muhabbet ettikten sonra yukarıya çadırı kurup uyumayı kararlaştırdık. Fakat yukarıya tek başımıza çıkmanın imkanı yok.
Klübenin hemen yakınındaki kayalık.Üzerinde de benim mesleğimi yakından ilgilendiren pilye bulunuyor.
Manzara tamamen sisler arasında. Yarın sabahtan güzel bir manzara ile karşılaşacağımızı umut ediyoruz.
Gece yakmak için odun topluyoruz.
Klübeyi temizliyoruz.
Yavaş yavaş nevaleler açılıyor
Üşümüşüm bayağı )
Rahmetli sucuklar
3 sn içinde sucuklar nasıl yok edilir
Neyse geyiği bırakıp işimize bakalım
Elimdeki bir şiş sucuk ve çeyrek Trabzon ekmeğine dikkatleri çekerim
Karınlar doydu. Fakat hala üst kata çabuk çıkmak için bir çözüm üretebilmiş değildik. Soner abi yine ustalığını konuşturuyor ve çevreden bulduğumuz uzuun tel, bi kaç parça kalın dal ve bir parça demir profil ile harikalar yarattı Ne yalan söyleyeyim 40 yıl düşünsem öyle bir merdiven yapmak aklıma gelmezdi
Küçük bir keşif turuna çıkıyoruz...
Son olarak dayanamayıp gündüze bıraktığımız kayalığa manzara göremiyecek olsak bile yine de çıkmaya karar veriyoruz...
En azından kapıyı kapatalım dedik
Hava kararır. Aydınlatmalar süper. Sorun yok Kuru yemişleri yiyerek muhabbete başlıyoruz.
Gecenin ilerleyen saatlerine doğru çadırımıda alıp çatıya çıkıyoruz. Fecii rüzgar var.
Bi ara sisler dağıldı ve etraftaki ışıklar görülmeye başladı.İşte fotoğraf makinasında gece çekimi ile bir ''Ordu'' fotoğrafı. Normalde fotoğraftaki kadar aydınlık görünmüyor aslında...
Tek kişilik çadıra nasıl 3 kişi sığmayı becerdik hala anlamış değilim Aslında diğer iki kişi aşağıda klübede yatmaya niyetlilerdi. TAbii etrafının bu kadar çok açık olduğunu görünce mecbur beraber sabahladık
Sabaha karşı saatimin alarmi öter ve kendimi direk dışarı atarım. Manzara cidden beklediğim gibi. MUHTEŞEMM!!!
Peşimden Soner abi atıyor kendini dışarı.
Şöyle bir etrafımıza hayran hayran bakıyoruz ...
Kararlaştırdığımız gibi hemen yanıbaşımızdaki büyük kayayı keşfe çıkıyoruz.
Ormanın içerisinden yayla yolu görülüyor.
Keşfe devam...
İşte kamp yerimiz.
Eh manzara ve fotoğrafların da karın doyurmadığı bir gerçek. Sabah kahvaltımız akşam yemeğiyle aynı. Trabzon ekmeği,sucuk, domatess
Zavallı Caner bizden çok fazla uyumasına rağmen uykusunu alamamış
Kamp alanından ayrılıyoruz...
İşte çeşmenin oradan yıllar sonra ilk defa gidip görme fırsatım olduğu Yokuşbaşı Kayası
Turnalığa tırmanıyoruz. Bir bakkalda sağolsun bakkal sahibi çay ikram ediyorçBöylece tam manasıyla uykumuz açılıyor.
Burası bölgedeki tek dağ pansiyonu. Şu an işletiliyormu bilmiyorum ama buraları gezip görmek isteyenler için bir konaklama alternatifi olabilir. Birde Çambaşı'nın ilerisinde Ertaş Alabalık Çiftliğinin bünyesinde kiralık çadırlar var...
Tırmanıyoruz...
Tırmandıkça ormanın arasından bir oba çıkıyor...
Aslında sırtımdaki camelbak'ı boşuna yük yapıyorum kendime.Zaten çevrede istemediğiniz kadar su bulunuyor. İçinde alet setide olduğundan alışkanlık olmuş bende.Onsun geziye çıkmıyorum
Bizim için klasikleşmiş yosundan halı manzarası
Yayla böğürtleni gibisi yok
İyice dar olan bir orman yoluna girip bir süre safari yapıyoruz...
''Buralarda fındık ne gezer?'' demeyin. Kabuğu çok sert içi bir o kadar tatlı ham fındık bulmak mümkün burada. Ticari değeri pek yok...
Bu fotoğraf bana polonezköy parkurunu hatırlatıyor...
Belimize kadar gelen otlar yermezmiş gibi bunların arasına serpişmiş diken ve ısırgan otları arasında (acıdan) bağıra bağıra yolda devam ediyoruz )
Bir iki makro alıyorum..
Daha geçen gece döne döne odun aradığımız aklıma gelince birden iştahım açılıyor ve ''Yakalımmı Soner abi'' demeden yapamıyorum
Doğanın ikramı ahududuları büyük bir zevkle kabul ediyor mideye indiriyoruz.
Asıl gitmek istediğimiz devasa şelaleye vardığımızda bu çok az kişinin bildiği yerde 6-7 kişilik bir ekibin olması çok garibime gitti.Bir fotoğraf bile çekmeden moralim sıfırlanmış vaziyette geri döndük. Uygun bir yer bulup orada girdik suya.
Keyfim az da olsa yerine geldi. Su ''Brrrrrrrrrr'' dedirtecek kadar soğuk )
Yaktığımız ateşte Soner abinin yol boyunca topladığı tırmıtları (Mantar) pişirip afiyetle yiyoruz.
Çekirdek keyfi yaptıktan sonra üzerimizi giyinip dönüş yoluna geçiyoruz...
Bacaklar çizik içerisinde.Ama daha kötüsü çizikler değil ısırgan otunun defalarca değdiği yerler fecii sızlıyordu )
Turumuzu burada araba bekleyerek son bulduruyoruz.
Araba bekleme işi bana kalıyor )
Benim için oldukça keyifli iki gün geçirdim. Sabah kalktığımdaki karşılaştığım manzara, yediğim sucuk ekmek, böğürtlen,ahududu ve mantarlar özellikle ve özellikle girdiğimiz buzz gibi suyu unutmak mümkün değil... Ama mutlaka o şelaleye gidip fotoğraflamadan ve yüzmeden ölürsem gözüm ve spd pedalım açık gider ))
Başka bir gezimi yine sizlerle paylaşabilmek dileğiyle...
Bisikletle kalın
Uzun zamandan beri memleketimin yaylalarında günübirlik değilde bi kaç günü kapsayan, yaylayı karış karış (Pardon pedal pedal ) gezebileceğim bir gezi yapmak istiyordum. Sonunda bizimkileri dürtükleyip 2 gece kamp kurup 3 gün gezeceğimiz bir yayla gezisi yapmaya karar verdik. Fakat her zamanki gibi evdeki hesap başka evlere uymadı Soner abinin eve bir gün erken gelmesi gerektiğinden turumuzda 1 gece 2 gün olarak şekillendi. Neyse bu da bizim için bir başlangıç oldu. İleride tam kapsamlı bir tur yapacağım....
Eh dedik madem 1 gece kamp kuracağız önceden beri yapmak istediğim fakat bi türlü denk gelipte gidemediğim bi mekanda kamp kuralım.
Kamp kuracağımız yer hakkında biraz bilgi vereyim. Çambaşı yolu üzerinde meşhur bir Gligli çeşmemiz var. (ilk defa adını yazdım bayaa komik duruyormuş) o çeşmenin bulunduğu civardan görünen yakın bir tepede kayaların arasında tek oda terkedilmiş bir betonarme klübe vardı.(Klübe eskiden orman gözetleme kulübresi olarak kullanılıyormuş) Küçüklüğümden beri bana burası çok gizemli gelmişti. Benimle hemfikir olan Soner abi de oraya gitmeyi çok istemiş fakat kaderi benden farklı olmamıştı. Neyse şansa bakın ki yola çıkacağımız gün Olimpiyat erkekler mtb yarışı var. Bir gözüm bagajı doldururken diğer gözüm ekranda Bilali arayarak eşyalarımı hazırladım. Araçtan indiğimiz de hertarafımız sislerle kaplıydı. Fakat kimsenin caymaya niyeti yoktu
Ana yoldan çıkacağımız tepeye doğru yol aldık. Yukarıda su bulamayacağımızdan tüm mataralarımızı su ile doldurduk...
Manzara çok güzel fakat her an önümüze bir yabani hayvan çıkar korkusuyla temkinli ilerliyoruz.
Klubeye vardık. Aşağıda ısınıp muhabbet ettikten sonra yukarıya çadırı kurup uyumayı kararlaştırdık. Fakat yukarıya tek başımıza çıkmanın imkanı yok.
Klübenin hemen yakınındaki kayalık.Üzerinde de benim mesleğimi yakından ilgilendiren pilye bulunuyor.
Manzara tamamen sisler arasında. Yarın sabahtan güzel bir manzara ile karşılaşacağımızı umut ediyoruz.
Gece yakmak için odun topluyoruz.
Klübeyi temizliyoruz.
Yavaş yavaş nevaleler açılıyor
Üşümüşüm bayağı )
Rahmetli sucuklar
3 sn içinde sucuklar nasıl yok edilir
Neyse geyiği bırakıp işimize bakalım
Elimdeki bir şiş sucuk ve çeyrek Trabzon ekmeğine dikkatleri çekerim
Karınlar doydu. Fakat hala üst kata çabuk çıkmak için bir çözüm üretebilmiş değildik. Soner abi yine ustalığını konuşturuyor ve çevreden bulduğumuz uzuun tel, bi kaç parça kalın dal ve bir parça demir profil ile harikalar yarattı Ne yalan söyleyeyim 40 yıl düşünsem öyle bir merdiven yapmak aklıma gelmezdi
Küçük bir keşif turuna çıkıyoruz...
Son olarak dayanamayıp gündüze bıraktığımız kayalığa manzara göremiyecek olsak bile yine de çıkmaya karar veriyoruz...
En azından kapıyı kapatalım dedik
Hava kararır. Aydınlatmalar süper. Sorun yok Kuru yemişleri yiyerek muhabbete başlıyoruz.
Gecenin ilerleyen saatlerine doğru çadırımıda alıp çatıya çıkıyoruz. Fecii rüzgar var.
Bi ara sisler dağıldı ve etraftaki ışıklar görülmeye başladı.İşte fotoğraf makinasında gece çekimi ile bir ''Ordu'' fotoğrafı. Normalde fotoğraftaki kadar aydınlık görünmüyor aslında...
Tek kişilik çadıra nasıl 3 kişi sığmayı becerdik hala anlamış değilim Aslında diğer iki kişi aşağıda klübede yatmaya niyetlilerdi. TAbii etrafının bu kadar çok açık olduğunu görünce mecbur beraber sabahladık
Sabaha karşı saatimin alarmi öter ve kendimi direk dışarı atarım. Manzara cidden beklediğim gibi. MUHTEŞEMM!!!
Peşimden Soner abi atıyor kendini dışarı.
Şöyle bir etrafımıza hayran hayran bakıyoruz ...
Kararlaştırdığımız gibi hemen yanıbaşımızdaki büyük kayayı keşfe çıkıyoruz.
Ormanın içerisinden yayla yolu görülüyor.
Keşfe devam...
İşte kamp yerimiz.
Eh manzara ve fotoğrafların da karın doyurmadığı bir gerçek. Sabah kahvaltımız akşam yemeğiyle aynı. Trabzon ekmeği,sucuk, domatess
Zavallı Caner bizden çok fazla uyumasına rağmen uykusunu alamamış
Kamp alanından ayrılıyoruz...
İşte çeşmenin oradan yıllar sonra ilk defa gidip görme fırsatım olduğu Yokuşbaşı Kayası
Turnalığa tırmanıyoruz. Bir bakkalda sağolsun bakkal sahibi çay ikram ediyorçBöylece tam manasıyla uykumuz açılıyor.
Burası bölgedeki tek dağ pansiyonu. Şu an işletiliyormu bilmiyorum ama buraları gezip görmek isteyenler için bir konaklama alternatifi olabilir. Birde Çambaşı'nın ilerisinde Ertaş Alabalık Çiftliğinin bünyesinde kiralık çadırlar var...
Tırmanıyoruz...
Tırmandıkça ormanın arasından bir oba çıkıyor...
Aslında sırtımdaki camelbak'ı boşuna yük yapıyorum kendime.Zaten çevrede istemediğiniz kadar su bulunuyor. İçinde alet setide olduğundan alışkanlık olmuş bende.Onsun geziye çıkmıyorum
Bizim için klasikleşmiş yosundan halı manzarası
Yayla böğürtleni gibisi yok
İyice dar olan bir orman yoluna girip bir süre safari yapıyoruz...
''Buralarda fındık ne gezer?'' demeyin. Kabuğu çok sert içi bir o kadar tatlı ham fındık bulmak mümkün burada. Ticari değeri pek yok...
Bu fotoğraf bana polonezköy parkurunu hatırlatıyor...
Belimize kadar gelen otlar yermezmiş gibi bunların arasına serpişmiş diken ve ısırgan otları arasında (acıdan) bağıra bağıra yolda devam ediyoruz )
Bir iki makro alıyorum..
Daha geçen gece döne döne odun aradığımız aklıma gelince birden iştahım açılıyor ve ''Yakalımmı Soner abi'' demeden yapamıyorum
Doğanın ikramı ahududuları büyük bir zevkle kabul ediyor mideye indiriyoruz.
Asıl gitmek istediğimiz devasa şelaleye vardığımızda bu çok az kişinin bildiği yerde 6-7 kişilik bir ekibin olması çok garibime gitti.Bir fotoğraf bile çekmeden moralim sıfırlanmış vaziyette geri döndük. Uygun bir yer bulup orada girdik suya.
Keyfim az da olsa yerine geldi. Su ''Brrrrrrrrrr'' dedirtecek kadar soğuk )
Yaktığımız ateşte Soner abinin yol boyunca topladığı tırmıtları (Mantar) pişirip afiyetle yiyoruz.
Çekirdek keyfi yaptıktan sonra üzerimizi giyinip dönüş yoluna geçiyoruz...
Bacaklar çizik içerisinde.Ama daha kötüsü çizikler değil ısırgan otunun defalarca değdiği yerler fecii sızlıyordu )
Turumuzu burada araba bekleyerek son bulduruyoruz.
Araba bekleme işi bana kalıyor )
Benim için oldukça keyifli iki gün geçirdim. Sabah kalktığımdaki karşılaştığım manzara, yediğim sucuk ekmek, böğürtlen,ahududu ve mantarlar özellikle ve özellikle girdiğimiz buzz gibi suyu unutmak mümkün değil... Ama mutlaka o şelaleye gidip fotoğraflamadan ve yüzmeden ölürsem gözüm ve spd pedalım açık gider ))
Başka bir gezimi yine sizlerle paylaşabilmek dileğiyle...
Bisikletle kalın