Ertuğrul TUGAY
Yeni Üye
- Mesajlar
- 5
- Tepkime Puanı
- 0
Herkese Merhaba.
Sayın Nasuh Mahruki Türkiye Dağcılık Federasyonuna Başkan adaylığı sonrası yayınladığı bildirgesi ve programı konusunda görüşlerini kamuoyuna duyurdu.
Özerkleşme ile ilgili düzenlemelerdeki yanlış açıklamaları ve adaylığı ile ilgili kanaatlerimi paylaşmak istedim.
1-“Türkiye Dağcılık Federasyonu da dahil özerkleşme aşamasındaki tüm federasyonların statüsü GSGM nin hazırlamış olduğu ve14 Temmuz 2004 tarih ve 25522 sayılı resmi gazetede yayınlanan “Özerk Spor Federasyonları Çerçeve Statüsü” ile yürürlüğe girmiştir.
Diğer bir deyimle “Çerçeve Statü TDF ye mahsus “hazırlanmış bir metin değildir.Özerkleşen tüm Federasyonlar bu Çerçeve düzenlemeye sadık kalarak kendi düzenlemelerini yapmışlardır.
Yasal Düzenleme ile Federasyon seçimlerinde delegelerin % 40 ı bağlayıcı olarak belirlenmiştir.TDF nin bu tesbitte etkisi olmamıştır .Yasa hükmü incelendiğin de de görülecektir. Kalan % 60 delege ise Kulüpler tarafından belirlenen delegelerden oluşmaktadır.
Bu kulüplerin ise yine aynı Çerçeve Statünün 6. maddesinde “Kulüp temsilcilerinin seçiminde seçim tarihinden önce iki sezon üst üste Federasyon faaliyetlerine katılan kulüpler esas alınır” koşulu getirilmektedir.
Kulüplerin kaç delege ile temsil edileceği konusunda kıstas ta “Ana Statü “ile getirilmiştir.
Bu kıstas ise; Bu kulüplerden sadece dağcılık faaliyetinde bulunanlar 2 delege ile ,Dağcılıkla beraber diğer branşlarda faaliyet sürdürenler 1 delege ile temsil hakkını edinmiştir.
Yapılan seçimin bir dernek seçimi değil de Federasyon seçimi olması nedeni ile getirilen ölçütün Federasyon ile ilişkilendirilmesi zorunlu olduğu kadar zaruridir.Aksine yapılacak düzenlemelerin yapılacak seçimin, Federasyon faaliyetlerine katılan kulüpler tarafından yargı yolu ile iptal edilme ihtimali ilgili Resmi yetkililerce çeşitli ortamlarda dile getirilmiştir.
2-Sayın Mahruki Bu uygulamayı”Meşruiyeti tartışılır bir seçim”olarak tanımlıyor.Delegelerin tespitine eleştiri ve İstanbul Rize kıyaslaması yaparak da hakkaniyet tartışması yapıyor.
Dışlandığı ifade edilen İstanbul ve Metropol Üniversite kulüplerinin bir çoğu”kol faaliyetlerini “Ya, Yasal açıdan kuruluşa(klüp,dernek)dönüştürmemiş, Ya,kuruluşunu tescil ettirmemiş Ya da tescilli kuruluşları olmasına karşın Federasyonun her yıl açıkladığı faaliyetlerinden birine tek bir sporcu gönderme zahmetine katlanamamıştır.
Dikkat edilecek olursa TDF yönetimine ilişkin yapılan eleştirilerde bugüne kadar hiçbir kişi veya kuruluş “Tescil başvurumuz kabul edilmedi,Federasyon faaliyetine kabul edilmedik” şeklinde bir sızlanma da bulunmamıştır.
Bu nedenle “hak isteyebilmek için öncelikle hak isteme niteliğine sahip olmak gerekir”.Nitelik de kabul edileceği üzere salt sportif konu ile ilişkilendirilemez.
Kuruluşunuzu (Klüp dernek)kurmak,Varsa sistemle entegre olmanız gerekir.
Yönetmek iddiasındaysanız işin mutfağından başlayarak camia insanlarına kendinizi ve yapacaklarınızı bire bir anlatarak aşağıdan yukarı tırmanarak çıkmak gerekir.30 sene de dağcılık yapsanız, Dünya da ün de yapsanız, Türkiye dağcılık Federasyonu Başkanlığına adaysanız, bugün Dağcılığın eksenini İstanbul veya Metropoller ağırlıklı kurarak tepeden bakarak ,ayrım yaparak dışladığınız insanlarla dağda aynı ipi tutmadan aynı kaptan yemek yemeden ortak heyacan ve mutluluğu yaşamadan yukarıdan paraşütle iner gibi bu kuruluşa başkan olamazsınız.
Temsil yetkisini eleştirdiğiniz delegeler sizi basından tanıyor.Dağlarda değil…Bu ülkede yaşayan insanlar olarak da Basının bir objeyi isterse “Vezir” isterse “Rezil” yapmadaki maharetini biliyoruz.
Sistemi tanıma! dahil olma! tepeden bak! dışarıdan gazel oku! sonra da “Delege sistemi ve temsil, hakkaniyete aykırı“ nağmeleri içinde yukarıdan paraşütle iner gibi TDF yönetimine talip ol.
Anadolu kulüplerini ve dolayısıyla da sporcularını küçük görerek, temsil ve oy haklarını eleştirmeden önce bu insanların verdikleri emeğe saygı göstermek gerekir. Bu insanlar Bir araya gelmişler, disipline olmuşlar ve kulüplerini kurmuşlar. Federasyonun faaliyetlerine katılmışlar ve delege hakkını kazanmışlar. Bu emeği kim göz ardı edebilir?
İzmirde tescilli 15 tane dernek var. Bundan kimse söz etmiyor. Ama neden Rizede 25 tane var diye soruyorlar.
Sormak gerekir;
AKUT un üyesi olmayan bir şahıs AKUT Genel Kurulunda oy kullanabilirmi? Ya da AKUT un üyesi olmayan bir şahıs AKUT Yönetim Kurulunun kararı olmadan AKUT adına faaliyet yapabilirmi?
3- Seçim bildirgesinde “dağ sevgisi bizim genlerimizden, Ata kültürümüzden gelir” diyen sayın Mahruki . Rize’nin coğrafyasını bilmiyor mu?. O bölgenin insanları doğa ile çocukluğundan beri içiçe .
Sayın Mahruki’nin Seçim programında; Dağ Turizmi,Mihmandarlık ve Dağ Rehberliği başlığı altında ki ifadesini değiştirmeden aşağıya çıkarıyorum (Parantez içindeki eklemeler tarafımdan yapılmıştır.)
…”Yerel insanlar(Rizeliler) ve yapılar(Klüpler) Sistem(TDF Mihmandarlık,oy verme vs)içine çekerek kendi bölgesini,kendi dağını hem koruyacak(maktadır) hem de kullanacaktır(maktadır)
Özetle sayın Mahruki,seçim programınızdaki vaadleriniz ve hedefleriniz TDF yönetimince yıllar öncesinden ele alınarak mesafe kaydedilmiştir.
4-Seçim Bildirgesinden anladığımız kadarıyla Sayın Mahruki’ye TDF ye başkanı olma yönünde talep ve öneriler 5 yıl önce gelmiş;
O ve ona öneri , taleplerini yapan kişi veya kuruluşların “Sisteme”(GSGM-TDF) girerek emek ve çalışmalarını yoğunlaştırmak yerine,şikayet mercii gibi şikayetleri dinleyerek ya da entelektüel söylemlerde bulunarak vakitlerini geçirmesinin ve seçimlere az zaman kala aday olmalarının bir nedeni olmalı…Neden diye düşündüğümde 2 şey aklıma geliyor.
Birincisi; AKUT Yaşadığı iç sorunlar ve Kamu kurumları ile yaşadığı sorunlar nedeniyle popülaritesini ve değerini yitirmeye başladı. Mahruki adı ise unutulmaya yüz tuttu. TDF adı kullanılarak yeniden gündeme gelmek.
İkincisi TDF özerkleşti. Bu durum kullanılarak çıkar çevreleri (işin turizmini yapanlar) ile birlikte Tüccar dağcılığı yaparak rant yaratmak olmalı.
Sayın Mahrukinin Programında “Sürdürülebilir Dağ Turizmi “Tursab ile işbirliği”makyajı altında Türkiye Seyahat Acentaları Birliğininin(TURSAB) Truva atı gibi TDF içine girme çabası içinde olduğunu düşünüyorum.
Şu anda TDF, Tursab ve Rehberler odası ile mahkemelik durumdadır. TDF yönetimi olarak Dağlarda rehberlik konusunda otorite olmamız ve sporcularımızın haklarını koruma konusunda bugüne kadar bu iki kurum ile idari ve hukuki boyutta çatıştık, güçlü bir kale gibi durduk
Sayın Mahruki ve etrafındaki bazı kişilerin düşüncelerine örnek olması açısından aynı ekipte yer alan Sayın Sinan Haliç in tartışmaların yoğun olduğu dönemlerde YTUDAK listesine Sayın E.Melikoğluna 16 şubat tarihinde yazdığı yazıyı parçaları birleştirerek resim elde etmek açısından aşağıya çıkardım.
Biz kimsenin ticari yapısına gölge olmak durumunda değiliz Ancak Ticari kaygıların,niyetlerin ve hesapların Dağcılık Sporu ve yönetimi istismarı ile çözülmeye çalışılmasını da şık bulmuyorum.
Hele bunu yaparken Türk dağcılığının tek örgütü durumunda olan Federasyonu(yönetimi
beğenir-beğenmezsiniz) zayıflatıcı davranışlar içinde bulunan kişilerin “Dağcılık” kisvesi altında faaliyetlerini de etik olmayan bir davranış olarak kınıyorum.
Bu nedenle Anadoluyu doğusu- batısı- kuzeyi- güneyi ile kucaklamayı vaat edenlerin samimi olduklarını düşünmüyorum.Onların tek amacı var. Ülkemizde birçok kurumsal yapıda olduğu gibi,“İstanbul Egemenliğini oluşturarak kendi oligarşisini (mutlu azınlığını)” kurmak.
Sanırım Anadolu dağcılarına da Şerpalık onuru verilir
5-TDF nin kimseyi dışarıda bırakma çabası olmamıştır, olamaz da. Önceki dönemlerde sayın Mahruki, Sayın Sevgül, vb birçok isme Federasyonun kurullarında görev verilmiş ancak çalışmak istememişlerdir.
Kimse kimseye zorla görev verip çalıştıramayacağı gibi kimse kimseyi de sevmek zorunda değildir. Özlü söz de ifade bulduğu gibi ; “ Ya yeni bir yol seç,Ya yeni bir yol yap,ya da yoldan çekil”
6-Sayın Mahruki’nin içinde olmadığı bugüne kadar destek olmadığı,derin muhalif olduğunu adaylığı ile öğrendiğimiz TDF yönetimine ilişkin eleştirileri inandırıcı olmaktan uzaktır.
Yıllardır başkanlığını yaptığı AKUT derneğinde ki yöneticilik maharetini ise kuruluşunu birlikte yaptığı arkadaşlarının verdiği somut bilgilerden anlamak mümkündür Ülkemizde büyük acılara neden olan 17 Ağustos depreminde Türk halkı Basını Kamu kuruluşları AKUT a tarihinde hiçbir kuruluşa tanımadığı maddi manevi desteği sağlamıştır.
Bizler Federasyon yöneticileri olarak Gelirimizi ve gelirimiz oranında yaptığımız işleri açıklıyoruz.Etimiz budumuz belli . AKUT gelirleri ile kıyaslanmayacak derecede düşük bir bütce ile reklamsız (muhalif bakışı ile vizyonsuz) önemli işlere ve başarılara imza attığımız kanaatindeyim.
Sayın Mahruki de Dağcılığın geniş kitlelere yayılmasından, Yurdun dört bir yanına ulaşmasından gurur duyup, TDF yönetimini takdir ediyor ancak bu yaygınlığın ve taktire değer görülen çalışmanın da sonucu olan lisanslı sporcu sayısına inanmıyor.
6- Demavent Dağına yapılan tırmanışta ekipten bazı dağcıların zirveye çıkamamasını eleştirmek bir yüksek irtifa dağcısına yakışmıyor. Çünkü o günkü dağ koşulları, sporcu psikolojisi ve benzeri konuların tırmanışın önemli unsurları olduğunu herkesten daha iyi biliyordur. Faaliyet sonrasında da kimseden bir şey saklanmamış ve zirve yapanların sayısı açıklanmıştır
.Demavent ekibi ile Everest ekibi kıyaslaması yaparken “bayanlar dahil” terimi ile dahi Sayın Mahruki’nin çağdaşlığı konusunda ip uçlarını yakalamak mümkün.
Ancak bu eleştirileri yapanın tırmanışlardaki,Liderliği, ekip uyumluluğu ve zirveleri konusundaki şaibeleri bir çok kez okuduk ve okumaya da devam ediyoruz.
7-Sayın KARACA’nın 9 yıldır görevde olduğunu, demokratik bir anlayış, çağdaş bir düşünce için artık görevi bırakmasını, aday olmaması gerektiğini savunanlara da şunu sormak istiyorum. AKUT un başkanı Sayın MAHRUKİ kaç yıldır başkanlık görevini yürütüyor ve daha ne kadar yürütmeyi düşünüyor? Ya da ZİRVE nin başkanı Sayın KOZAN kaç yıldır bu görevi yürütüyor ve daha ne kadar orada kalmayı düşünüyor?
Dağcılığımızın sorunlarının tartışılacağı bahanesiyle gerçekleştirilen toplantının gerçek amacının bu olmadığını daha önce yazmıştım. Yanılmadığımı herkes gördü.
Saygılarımla
E. TUGAY
Reply | Forward
Message #6104 of 7052 < Prev < Prev | Next > Next >
Dağcılık Platformu ve Dağ macera Turizmi
Ertugrul Abi,
Soylediklerine aynen katılıyor ve destek veriyorum. Kurulacak bir platformda
yaninda olmaya hazirim. Hatta daha da otesi TURSAB (Turizm ve seyahat acenteleri
birligi) çatısı altında yeni bir oluşum amaçlıyorum. Başkan Başaran Ulusoy ile
de görüştüm. Detayları yakında bildireceğim. Bu oluşumu da bahsettigin platforma
dahil ederek DAĞ ile ilgisi olan herkesin bir araya gelmesi sağlanabilir.
Bizacentelerin bir araya geleceği kurum ile:
1) Doğaya zarar vermeden, doğa sporları ve macera turizmi yapabilecek
yeterliliğe ve anlayışa sahip olmayan Turizm acentelerinin faaliyetlerini
engelliyoruz bundan sonra. Buna da doğa sporları ve macera turizmi yapan
acenteler yine kendileri karar verecek.
Bu konuda adaletli ve Dağcılık camiasından gelen eğitim ile davranacağız, hem
şirketlere hem doğaya karşı. Kayırma yok!
2) TDF artık at oynatamayacak ! Dağa giden mihmandarın turistik hareket yapma
hakkını 1618 sayılı yasanın yeni versiyonu ile elinden alacağız.
YANİ ne yerli, ne de yabanci dagcilara rehberlik yaptirmayacağiz. Daha once
Mehmet Ali şahin ile bu konumuyu görüşmüştüm. Şimdi daha fazlası ile
yükleneceğiz hepberaber.
Heli Skiing ile ilgili goruslerine katilmiyorum. Ben zamaninda cok arastirdim
bu konuyu.
Bir kere telesiyej, teleferik, tele vs nin önüne gecebilen tek sistem bu. Yani
yapılaşmayı durdurdugu mutlak gerçek. Aksi halde kişiliksiz siyasiler bir gün
geliyor ki mantıklımıdır degilmidir düşünmeden kayak merkezleri haline
getiriyorlar.
Kackar'ı tam araştırmadım ama Türkiye'de Suphan gibi dağlarda mutlak bir
şekilde doğasına zarar verebilecek hiç bir etki göremedim. Zaten ağırlıklık
olarak doğal yaşamın nispeten kayıp olduğu çıplak dağlar tercih ediliyor.
Not: Kackar'da heli skiing yapan yabancı bir şirketmiş.
Dostlukla kalın,
Sinan Haliç
Sayın Nasuh Mahruki Türkiye Dağcılık Federasyonuna Başkan adaylığı sonrası yayınladığı bildirgesi ve programı konusunda görüşlerini kamuoyuna duyurdu.
Özerkleşme ile ilgili düzenlemelerdeki yanlış açıklamaları ve adaylığı ile ilgili kanaatlerimi paylaşmak istedim.
1-“Türkiye Dağcılık Federasyonu da dahil özerkleşme aşamasındaki tüm federasyonların statüsü GSGM nin hazırlamış olduğu ve14 Temmuz 2004 tarih ve 25522 sayılı resmi gazetede yayınlanan “Özerk Spor Federasyonları Çerçeve Statüsü” ile yürürlüğe girmiştir.
Diğer bir deyimle “Çerçeve Statü TDF ye mahsus “hazırlanmış bir metin değildir.Özerkleşen tüm Federasyonlar bu Çerçeve düzenlemeye sadık kalarak kendi düzenlemelerini yapmışlardır.
Yasal Düzenleme ile Federasyon seçimlerinde delegelerin % 40 ı bağlayıcı olarak belirlenmiştir.TDF nin bu tesbitte etkisi olmamıştır .Yasa hükmü incelendiğin de de görülecektir. Kalan % 60 delege ise Kulüpler tarafından belirlenen delegelerden oluşmaktadır.
Bu kulüplerin ise yine aynı Çerçeve Statünün 6. maddesinde “Kulüp temsilcilerinin seçiminde seçim tarihinden önce iki sezon üst üste Federasyon faaliyetlerine katılan kulüpler esas alınır” koşulu getirilmektedir.
Kulüplerin kaç delege ile temsil edileceği konusunda kıstas ta “Ana Statü “ile getirilmiştir.
Bu kıstas ise; Bu kulüplerden sadece dağcılık faaliyetinde bulunanlar 2 delege ile ,Dağcılıkla beraber diğer branşlarda faaliyet sürdürenler 1 delege ile temsil hakkını edinmiştir.
Yapılan seçimin bir dernek seçimi değil de Federasyon seçimi olması nedeni ile getirilen ölçütün Federasyon ile ilişkilendirilmesi zorunlu olduğu kadar zaruridir.Aksine yapılacak düzenlemelerin yapılacak seçimin, Federasyon faaliyetlerine katılan kulüpler tarafından yargı yolu ile iptal edilme ihtimali ilgili Resmi yetkililerce çeşitli ortamlarda dile getirilmiştir.
2-Sayın Mahruki Bu uygulamayı”Meşruiyeti tartışılır bir seçim”olarak tanımlıyor.Delegelerin tespitine eleştiri ve İstanbul Rize kıyaslaması yaparak da hakkaniyet tartışması yapıyor.
Dışlandığı ifade edilen İstanbul ve Metropol Üniversite kulüplerinin bir çoğu”kol faaliyetlerini “Ya, Yasal açıdan kuruluşa(klüp,dernek)dönüştürmemiş, Ya,kuruluşunu tescil ettirmemiş Ya da tescilli kuruluşları olmasına karşın Federasyonun her yıl açıkladığı faaliyetlerinden birine tek bir sporcu gönderme zahmetine katlanamamıştır.
Dikkat edilecek olursa TDF yönetimine ilişkin yapılan eleştirilerde bugüne kadar hiçbir kişi veya kuruluş “Tescil başvurumuz kabul edilmedi,Federasyon faaliyetine kabul edilmedik” şeklinde bir sızlanma da bulunmamıştır.
Bu nedenle “hak isteyebilmek için öncelikle hak isteme niteliğine sahip olmak gerekir”.Nitelik de kabul edileceği üzere salt sportif konu ile ilişkilendirilemez.
Kuruluşunuzu (Klüp dernek)kurmak,Varsa sistemle entegre olmanız gerekir.
Yönetmek iddiasındaysanız işin mutfağından başlayarak camia insanlarına kendinizi ve yapacaklarınızı bire bir anlatarak aşağıdan yukarı tırmanarak çıkmak gerekir.30 sene de dağcılık yapsanız, Dünya da ün de yapsanız, Türkiye dağcılık Federasyonu Başkanlığına adaysanız, bugün Dağcılığın eksenini İstanbul veya Metropoller ağırlıklı kurarak tepeden bakarak ,ayrım yaparak dışladığınız insanlarla dağda aynı ipi tutmadan aynı kaptan yemek yemeden ortak heyacan ve mutluluğu yaşamadan yukarıdan paraşütle iner gibi bu kuruluşa başkan olamazsınız.
Temsil yetkisini eleştirdiğiniz delegeler sizi basından tanıyor.Dağlarda değil…Bu ülkede yaşayan insanlar olarak da Basının bir objeyi isterse “Vezir” isterse “Rezil” yapmadaki maharetini biliyoruz.
Sistemi tanıma! dahil olma! tepeden bak! dışarıdan gazel oku! sonra da “Delege sistemi ve temsil, hakkaniyete aykırı“ nağmeleri içinde yukarıdan paraşütle iner gibi TDF yönetimine talip ol.
Anadolu kulüplerini ve dolayısıyla da sporcularını küçük görerek, temsil ve oy haklarını eleştirmeden önce bu insanların verdikleri emeğe saygı göstermek gerekir. Bu insanlar Bir araya gelmişler, disipline olmuşlar ve kulüplerini kurmuşlar. Federasyonun faaliyetlerine katılmışlar ve delege hakkını kazanmışlar. Bu emeği kim göz ardı edebilir?
İzmirde tescilli 15 tane dernek var. Bundan kimse söz etmiyor. Ama neden Rizede 25 tane var diye soruyorlar.
Sormak gerekir;
AKUT un üyesi olmayan bir şahıs AKUT Genel Kurulunda oy kullanabilirmi? Ya da AKUT un üyesi olmayan bir şahıs AKUT Yönetim Kurulunun kararı olmadan AKUT adına faaliyet yapabilirmi?
3- Seçim bildirgesinde “dağ sevgisi bizim genlerimizden, Ata kültürümüzden gelir” diyen sayın Mahruki . Rize’nin coğrafyasını bilmiyor mu?. O bölgenin insanları doğa ile çocukluğundan beri içiçe .
Sayın Mahruki’nin Seçim programında; Dağ Turizmi,Mihmandarlık ve Dağ Rehberliği başlığı altında ki ifadesini değiştirmeden aşağıya çıkarıyorum (Parantez içindeki eklemeler tarafımdan yapılmıştır.)
…”Yerel insanlar(Rizeliler) ve yapılar(Klüpler) Sistem(TDF Mihmandarlık,oy verme vs)içine çekerek kendi bölgesini,kendi dağını hem koruyacak(maktadır) hem de kullanacaktır(maktadır)
Özetle sayın Mahruki,seçim programınızdaki vaadleriniz ve hedefleriniz TDF yönetimince yıllar öncesinden ele alınarak mesafe kaydedilmiştir.
4-Seçim Bildirgesinden anladığımız kadarıyla Sayın Mahruki’ye TDF ye başkanı olma yönünde talep ve öneriler 5 yıl önce gelmiş;
O ve ona öneri , taleplerini yapan kişi veya kuruluşların “Sisteme”(GSGM-TDF) girerek emek ve çalışmalarını yoğunlaştırmak yerine,şikayet mercii gibi şikayetleri dinleyerek ya da entelektüel söylemlerde bulunarak vakitlerini geçirmesinin ve seçimlere az zaman kala aday olmalarının bir nedeni olmalı…Neden diye düşündüğümde 2 şey aklıma geliyor.
Birincisi; AKUT Yaşadığı iç sorunlar ve Kamu kurumları ile yaşadığı sorunlar nedeniyle popülaritesini ve değerini yitirmeye başladı. Mahruki adı ise unutulmaya yüz tuttu. TDF adı kullanılarak yeniden gündeme gelmek.
İkincisi TDF özerkleşti. Bu durum kullanılarak çıkar çevreleri (işin turizmini yapanlar) ile birlikte Tüccar dağcılığı yaparak rant yaratmak olmalı.
Sayın Mahrukinin Programında “Sürdürülebilir Dağ Turizmi “Tursab ile işbirliği”makyajı altında Türkiye Seyahat Acentaları Birliğininin(TURSAB) Truva atı gibi TDF içine girme çabası içinde olduğunu düşünüyorum.
Şu anda TDF, Tursab ve Rehberler odası ile mahkemelik durumdadır. TDF yönetimi olarak Dağlarda rehberlik konusunda otorite olmamız ve sporcularımızın haklarını koruma konusunda bugüne kadar bu iki kurum ile idari ve hukuki boyutta çatıştık, güçlü bir kale gibi durduk
Sayın Mahruki ve etrafındaki bazı kişilerin düşüncelerine örnek olması açısından aynı ekipte yer alan Sayın Sinan Haliç in tartışmaların yoğun olduğu dönemlerde YTUDAK listesine Sayın E.Melikoğluna 16 şubat tarihinde yazdığı yazıyı parçaları birleştirerek resim elde etmek açısından aşağıya çıkardım.
Biz kimsenin ticari yapısına gölge olmak durumunda değiliz Ancak Ticari kaygıların,niyetlerin ve hesapların Dağcılık Sporu ve yönetimi istismarı ile çözülmeye çalışılmasını da şık bulmuyorum.
Hele bunu yaparken Türk dağcılığının tek örgütü durumunda olan Federasyonu(yönetimi
beğenir-beğenmezsiniz) zayıflatıcı davranışlar içinde bulunan kişilerin “Dağcılık” kisvesi altında faaliyetlerini de etik olmayan bir davranış olarak kınıyorum.
Bu nedenle Anadoluyu doğusu- batısı- kuzeyi- güneyi ile kucaklamayı vaat edenlerin samimi olduklarını düşünmüyorum.Onların tek amacı var. Ülkemizde birçok kurumsal yapıda olduğu gibi,“İstanbul Egemenliğini oluşturarak kendi oligarşisini (mutlu azınlığını)” kurmak.
Sanırım Anadolu dağcılarına da Şerpalık onuru verilir
5-TDF nin kimseyi dışarıda bırakma çabası olmamıştır, olamaz da. Önceki dönemlerde sayın Mahruki, Sayın Sevgül, vb birçok isme Federasyonun kurullarında görev verilmiş ancak çalışmak istememişlerdir.
Kimse kimseye zorla görev verip çalıştıramayacağı gibi kimse kimseyi de sevmek zorunda değildir. Özlü söz de ifade bulduğu gibi ; “ Ya yeni bir yol seç,Ya yeni bir yol yap,ya da yoldan çekil”
6-Sayın Mahruki’nin içinde olmadığı bugüne kadar destek olmadığı,derin muhalif olduğunu adaylığı ile öğrendiğimiz TDF yönetimine ilişkin eleştirileri inandırıcı olmaktan uzaktır.
Yıllardır başkanlığını yaptığı AKUT derneğinde ki yöneticilik maharetini ise kuruluşunu birlikte yaptığı arkadaşlarının verdiği somut bilgilerden anlamak mümkündür Ülkemizde büyük acılara neden olan 17 Ağustos depreminde Türk halkı Basını Kamu kuruluşları AKUT a tarihinde hiçbir kuruluşa tanımadığı maddi manevi desteği sağlamıştır.
Bizler Federasyon yöneticileri olarak Gelirimizi ve gelirimiz oranında yaptığımız işleri açıklıyoruz.Etimiz budumuz belli . AKUT gelirleri ile kıyaslanmayacak derecede düşük bir bütce ile reklamsız (muhalif bakışı ile vizyonsuz) önemli işlere ve başarılara imza attığımız kanaatindeyim.
Sayın Mahruki de Dağcılığın geniş kitlelere yayılmasından, Yurdun dört bir yanına ulaşmasından gurur duyup, TDF yönetimini takdir ediyor ancak bu yaygınlığın ve taktire değer görülen çalışmanın da sonucu olan lisanslı sporcu sayısına inanmıyor.
6- Demavent Dağına yapılan tırmanışta ekipten bazı dağcıların zirveye çıkamamasını eleştirmek bir yüksek irtifa dağcısına yakışmıyor. Çünkü o günkü dağ koşulları, sporcu psikolojisi ve benzeri konuların tırmanışın önemli unsurları olduğunu herkesten daha iyi biliyordur. Faaliyet sonrasında da kimseden bir şey saklanmamış ve zirve yapanların sayısı açıklanmıştır
.Demavent ekibi ile Everest ekibi kıyaslaması yaparken “bayanlar dahil” terimi ile dahi Sayın Mahruki’nin çağdaşlığı konusunda ip uçlarını yakalamak mümkün.
Ancak bu eleştirileri yapanın tırmanışlardaki,Liderliği, ekip uyumluluğu ve zirveleri konusundaki şaibeleri bir çok kez okuduk ve okumaya da devam ediyoruz.
7-Sayın KARACA’nın 9 yıldır görevde olduğunu, demokratik bir anlayış, çağdaş bir düşünce için artık görevi bırakmasını, aday olmaması gerektiğini savunanlara da şunu sormak istiyorum. AKUT un başkanı Sayın MAHRUKİ kaç yıldır başkanlık görevini yürütüyor ve daha ne kadar yürütmeyi düşünüyor? Ya da ZİRVE nin başkanı Sayın KOZAN kaç yıldır bu görevi yürütüyor ve daha ne kadar orada kalmayı düşünüyor?
Dağcılığımızın sorunlarının tartışılacağı bahanesiyle gerçekleştirilen toplantının gerçek amacının bu olmadığını daha önce yazmıştım. Yanılmadığımı herkes gördü.
Saygılarımla
E. TUGAY
Reply | Forward
Message #6104 of 7052 < Prev < Prev | Next > Next >
Dağcılık Platformu ve Dağ macera Turizmi
Ertugrul Abi,
Soylediklerine aynen katılıyor ve destek veriyorum. Kurulacak bir platformda
yaninda olmaya hazirim. Hatta daha da otesi TURSAB (Turizm ve seyahat acenteleri
birligi) çatısı altında yeni bir oluşum amaçlıyorum. Başkan Başaran Ulusoy ile
de görüştüm. Detayları yakında bildireceğim. Bu oluşumu da bahsettigin platforma
dahil ederek DAĞ ile ilgisi olan herkesin bir araya gelmesi sağlanabilir.
Bizacentelerin bir araya geleceği kurum ile:
1) Doğaya zarar vermeden, doğa sporları ve macera turizmi yapabilecek
yeterliliğe ve anlayışa sahip olmayan Turizm acentelerinin faaliyetlerini
engelliyoruz bundan sonra. Buna da doğa sporları ve macera turizmi yapan
acenteler yine kendileri karar verecek.
Bu konuda adaletli ve Dağcılık camiasından gelen eğitim ile davranacağız, hem
şirketlere hem doğaya karşı. Kayırma yok!
2) TDF artık at oynatamayacak ! Dağa giden mihmandarın turistik hareket yapma
hakkını 1618 sayılı yasanın yeni versiyonu ile elinden alacağız.
YANİ ne yerli, ne de yabanci dagcilara rehberlik yaptirmayacağiz. Daha once
Mehmet Ali şahin ile bu konumuyu görüşmüştüm. Şimdi daha fazlası ile
yükleneceğiz hepberaber.
Heli Skiing ile ilgili goruslerine katilmiyorum. Ben zamaninda cok arastirdim
bu konuyu.
Bir kere telesiyej, teleferik, tele vs nin önüne gecebilen tek sistem bu. Yani
yapılaşmayı durdurdugu mutlak gerçek. Aksi halde kişiliksiz siyasiler bir gün
geliyor ki mantıklımıdır degilmidir düşünmeden kayak merkezleri haline
getiriyorlar.
Kackar'ı tam araştırmadım ama Türkiye'de Suphan gibi dağlarda mutlak bir
şekilde doğasına zarar verebilecek hiç bir etki göremedim. Zaten ağırlıklık
olarak doğal yaşamın nispeten kayıp olduğu çıplak dağlar tercih ediliyor.
Not: Kackar'da heli skiing yapan yabancı bir şirketmiş.
Dostlukla kalın,
Sinan Haliç