taiga
***
- Mesajlar
- 2,266
- Tepkime Puanı
- 33
Ynt: Motokaravanda Sürekli Yaşam
Bülent konuyu hortlatmış...
Bu süre içinde kendi adıma sürekli karavanda yaşayanlarla hem tanıştım, hemde birlikte kamp yapma deneyimleri yaşadım...
Elbette bunun yanında bizimde tecrübelerimiz oldu camper edindikten sonra...
Tüm bunların ışığında diyebilirim ki,
- Karavanda 365 gün kesintisiz yaşayamam.
- Bir yerlerde sığınacak evimin olması elzem.
- Bu olmadan sürekli karavana bağımlı olma düşüncesi beni ziyadesiyle gerer ve yaşadığım anın tadını da çıkaramam keyifte alamam.
- Eve belki aylarca uğramasam da gittiğimde kapısını açıp gireceğim düşüncesi bile yeter.
- Karavanla (Avrupa seyahati hariç) max. 3 yada 4 aylık sürelerde ülkemizi gezerek dolaşmak, akabinde evime dönerek "şarj olmak", amaçsızca salonda ayaklarımı uzatmak, AVM lerde salak salak vitrinlere bakınmak, sinemalara gitmek, ardından yeniden kurtlanıp yollara düşmek. Şu an için böylesi bir çerçeve bana çok makul ve keyifli geliyor. (Elbet bu dediğim emeklilik koşullarında, zaten çalışırken anca haftasonu kaçamakları var elimizde :'( )
- 2 yılda bir (tamamen cukkaya bağlı olduğumuz için ) İpsaladan ötesine geçip olabildiğince çok kalmakta yapmak istediğimiz bir diğer hamle.
- Temmuz başı-ağustos ortası en sıkıntılı zaman. Kampinge büyük oranda mecbursunuz. Bu ayları yaylalarda veya Kuzey ege de (Saroz) yada güneyde Toros yaylalarında geçirmeyi düşünüyoruz. Eylül ortası gibi ise denizin tadını çıkarmak bir diğer hedefimiz.
- Kasım-mayıs arası ev + Marmaris yarım adasında olmak mantıklı geliyor.
Elbet Karadeniz, İç anadolu türü hamlelerimizde mazot fiyatları, emekli maaş artışlarına bağlı olarak gündeme gelecek (yada gelemiyecek ) geziler.
- Şunu da gözlemledik ki, karavanda yaşam cidden ucuz. Tek istisnası çok km yapmamanız, mazot masrafınızı aylara bölmeniz.
- Suya, elektriğe para vermiyorsunuz.
- Isınmaya ise az bir gideriniz oluyor. (Vebasto) Ancak Bursada donarken güneye indiğimizde sweat-shirtle dolaştıydık. Kısaca kış aylarında güneyde olununca, hem kuzeyi soğuk ve kasvetinden kurtuluyorsun, hem de ılıman iklimin keyfini sürebiliyorsunuz.
- Çok TV seyretmediğinizde 12V luk bir buzdolabı, aydınlatma ve su pompalarına tavana konacak uygun bir güneş paneli yetiyor.
- Konaklamaları çoğunlukla kamping dışı yapacağınızdan "ev kirası" derdiniz olmuyor. Dolayısıyla kapıcı gideri, site aidatı, doğal gaz vb. masraflarda kendiliğinden kayboluyor.
Sonuçta size yetecek, altyapısı sağlam bir karavan edinmek işin en maliyetli kısmı. Bunu başardığınızda atı ve 3 nalı bulmuş gibisinizdir.
Bu yazdıklarım sadece benim görüşlerim, asla genel doğrular değil. Herkesin yaklaşımı farklı olur. Dolayısıyla bu mesajı konuya katkı olsun diye yazdım. Sakın polemik olarak algılanmaya...
Bülent konuyu hortlatmış...
Bu süre içinde kendi adıma sürekli karavanda yaşayanlarla hem tanıştım, hemde birlikte kamp yapma deneyimleri yaşadım...
Elbette bunun yanında bizimde tecrübelerimiz oldu camper edindikten sonra...
Tüm bunların ışığında diyebilirim ki,
- Karavanda 365 gün kesintisiz yaşayamam.
- Bir yerlerde sığınacak evimin olması elzem.
- Bu olmadan sürekli karavana bağımlı olma düşüncesi beni ziyadesiyle gerer ve yaşadığım anın tadını da çıkaramam keyifte alamam.
- Eve belki aylarca uğramasam da gittiğimde kapısını açıp gireceğim düşüncesi bile yeter.
- Karavanla (Avrupa seyahati hariç) max. 3 yada 4 aylık sürelerde ülkemizi gezerek dolaşmak, akabinde evime dönerek "şarj olmak", amaçsızca salonda ayaklarımı uzatmak, AVM lerde salak salak vitrinlere bakınmak, sinemalara gitmek, ardından yeniden kurtlanıp yollara düşmek. Şu an için böylesi bir çerçeve bana çok makul ve keyifli geliyor. (Elbet bu dediğim emeklilik koşullarında, zaten çalışırken anca haftasonu kaçamakları var elimizde :'( )
- 2 yılda bir (tamamen cukkaya bağlı olduğumuz için ) İpsaladan ötesine geçip olabildiğince çok kalmakta yapmak istediğimiz bir diğer hamle.
- Temmuz başı-ağustos ortası en sıkıntılı zaman. Kampinge büyük oranda mecbursunuz. Bu ayları yaylalarda veya Kuzey ege de (Saroz) yada güneyde Toros yaylalarında geçirmeyi düşünüyoruz. Eylül ortası gibi ise denizin tadını çıkarmak bir diğer hedefimiz.
- Kasım-mayıs arası ev + Marmaris yarım adasında olmak mantıklı geliyor.
Elbet Karadeniz, İç anadolu türü hamlelerimizde mazot fiyatları, emekli maaş artışlarına bağlı olarak gündeme gelecek (yada gelemiyecek ) geziler.
- Şunu da gözlemledik ki, karavanda yaşam cidden ucuz. Tek istisnası çok km yapmamanız, mazot masrafınızı aylara bölmeniz.
- Suya, elektriğe para vermiyorsunuz.
- Isınmaya ise az bir gideriniz oluyor. (Vebasto) Ancak Bursada donarken güneye indiğimizde sweat-shirtle dolaştıydık. Kısaca kış aylarında güneyde olununca, hem kuzeyi soğuk ve kasvetinden kurtuluyorsun, hem de ılıman iklimin keyfini sürebiliyorsunuz.
- Çok TV seyretmediğinizde 12V luk bir buzdolabı, aydınlatma ve su pompalarına tavana konacak uygun bir güneş paneli yetiyor.
- Konaklamaları çoğunlukla kamping dışı yapacağınızdan "ev kirası" derdiniz olmuyor. Dolayısıyla kapıcı gideri, site aidatı, doğal gaz vb. masraflarda kendiliğinden kayboluyor.
Sonuçta size yetecek, altyapısı sağlam bir karavan edinmek işin en maliyetli kısmı. Bunu başardığınızda atı ve 3 nalı bulmuş gibisinizdir.
Bu yazdıklarım sadece benim görüşlerim, asla genel doğrular değil. Herkesin yaklaşımı farklı olur. Dolayısıyla bu mesajı konuya katkı olsun diye yazdım. Sakın polemik olarak algılanmaya...