Koca Seyit

  • Konuyu Başlatan: Konuyu başlatan AYDURAN Tarih:
  • Başlangıç tarihi Yazılan Cevaplar:
  • Cevaplar 13
  • Okunma Sayısı: Görüntüleme 25,716

AYDURAN

Zirve
Mesajlar
5,669
Tepkime Puanı
27
Yaş
50
Yer
İstanbul / Maltepe
Seyit Onbaşı, 1889 yılının Eylül ayında Havran İlçesi Çamlık (Manastır) köyünde dünyaya geldi. Babasının adı Abdurrahman, annesininki Emine idi.

sey.jpg


Seyit, 1909 yılının Nisan ayı başlarında askere alındı. 1912'de Balkan Savaşları'na katıldı. Savaş bittiğinde terhis edilmedi ve topçu eri olarak Çanakkale Cephesi'nde görev aldı. Çanakkale Savaşları'nda gösterdiği kahramanlıkla adını Türk Tarihi'ne yazdırdı.

ki020.jpg


18 Mart Deniz Savaşı sırasında, Rumeli Mecidiye Tabyası'nda ayakta kalabilen tek top vardı onun da mermi kaldıran vinci bozulmuştu. Seyit Onbaşı büyük bir güçle 215 Okkalık mermiyi üç kez kaldırarak namlunun ucuna sürmüş ve bu kahramanlığı ile Ocean gemisi büyük bir yara almıştı.

Seyit Onbaşı 1918 sonbaharında köyüne döndü. sanatı olan ormancılık ve kömürcülüğe devam etti.

1934 tarihinde yürürlüğe konan soyadı yasasıyla "Çabuk" soyadını aldı. 1939 yılında akciğerlerindeki rahatsızlık nedeniyle vefat etti.

seyitmezar2.jpg




Koca Seyit hakkında Şiirler



SORGUCULAR

"Onların ilkesi emektir. Önlerinde ise emeğe göre düzenlenmemiş, çoğu kez emeği sömürerek rahata kavuşmuş, Ortaçağ artığı bir düzen yatıp duruyor..."

Bir yanım Tanrılar otağı Kazdağı
Bir yanım
Kurtuluşçulara arka veren Madralar
Kuşanıp çifte fişeklikleri
Şurdan yürümüş Ayvalık'a
Gömeç'li Edremit'li
Kuvayı Milliyeciler
Amerikan süttozu dağıtılıyor
Cumhuriyet, Gazi, Ali Çetinkaya okullarında

Ne kadar uzak şimdi o günler

Ovada üç milyon zeytin ağacı
Vurmuş gövdelerine damgasını
Sabit Bey Eminzade Karagözoğlu
Ve onbinlerce tayfanın
Düşleri zeytin acısı
Nerde yoksul evlere
Muştular götürecek güvercin
Hâlâ söylenceler renginde
Suları Kazdağı'nın
Yamaçlarda Türkmen köyleri

Bir gün Narlı bir gün Şapçı
Bir gün Kocadağ bir gün Biller
Uykusuz gözler gibi
Issızlığı öğretmen odalarının
Dolaşır durur Gezici Başöğretmen
Dolaşır durur yanında
İmrallı Adamı Ökkeş, İnegöllü Remzi
Lo lo looo
Görünmez dikenleriyle Pirenlik kırı

Günaydın zeytin ülkesi
Çamlarının dibinde Homeros'un
İlyada'yı yazdığı yerler
Nasıl bir saldırıda
Yarım kaldı okullar
Sızlayan ne kesik bir kol gibi
Hektor'u sürüklüyor şimdi
Tahta At'tan çıkanlar

El sallıyor Havran'dan Koca Seyit
Görse şaşardı Homeros bile
Dudakları uçuklardı Aşil'in
Öyle işler gördü Çanakkale'de
Zeytinyağı fabrikasında hamal
O'ydu Kurtuluşçular'la
En önde İzmir'e giren

Ne kadar uzak şimdi o günler

Köylerde Enstitülü
20.000 öğretmen
Kuşatılmış Troya
Sanki her biri

Yangından yıkımdan çıkmış
20.000 ana
Kök salmış toprağa
20.000 yediveren gülü

Dayan Koca Seyit dayan
Zeytinler narlar dikmiş
Yayaköy'de Refik Cevahir
Bunlar açacak diyor

Pençe atsa da göğsümüze
Zeus'un korkunç kartalı
Kulak ver Madralara
Bu günler geçecek diyor

Gül parmaklı şafak dağlara değdiğinde
Geline döndüğünde, Bol pınarlı İda
Salınıp Körfez'e indiğinde Sarıkız
Çocukların dilinde
Çağla tadı kazandığında sözcükler
Tahta At'tan çıkar gibi geldiler
Çok giyilmiş ayakkabıların
Tabanlarına benziyordu yüzleri
Evime ülkeme doluştular
Emir kuluyuz diyordu biri

Soruyordu üç Bakanlık Müfettişi:

Manifesto okutuluyor muydu Enstitülerde
Belletiliyor muydu Nazım'ın şiirleri
Sık sık gelir miydi Hasanoğlan'a
Sabahattin Ali?
Toplayıp açık hava tiyatrosuna
Tonguç size neler demişti?...

Kimliğim mi? Türkiye dedim
Doğumum mu? 17 Nisan
Sorun beni Bedreddin'den Yunus'tan
Karacaoğlan emmimdir
Dedem Pir Sultan
Yolum Tonguç'un yolu

Sorgucular heyy sorgucular
Bilir misiniz Koca Seyit'i
Sırtında 210 okkalık mermi
Neyi savunmuştu Çanakkale'de
Sorun beni Seyit'ten

Sorgucular heyy sorgucular
Durdurabildi mi dünyayı
Engizisyon yargıçları
Neyi aydınlatır bilir misiniz
Yakılan yasaklanan kitaplar

Sorgucular heyy sorgucular
Okuyun Fontamara'yı Sırça Köşkü
Küfr ile dünya durur
Zulm ile durmaz demiş risalesinde
Sorun beni Koçu bey'den

Mehmet BAŞARAN



ÇANAKKALE

Kilitbahirdir savaşın başlangıç yeri
Mevlam yardım etti gönderdi Resulu Ekberi
Çanakkale'dir bizim şehidimizin yeri
Çanakkale geçilmez, geçit vermedi koca Seyit

İngiliz vurdu mecidiye'deki tabyalar
Koca Seyit uyumazdıki uyansın sabahları
Görseydi kafiri parçalardı şehit anaları
Çanakkale geçilmez, geçit vermedi koca Seyit

Cevat paşa Cahide sultanda gördü rüyayı
Akıl ermedi çözemedi kimse bu manayı
Benim askerim bulacaktır sonunda Mevla'yi
Çanakkale geçilmez, geçit vermedi koca Seyit

Yüzbaşı kemal yağız bir delikanlı
Kolları kopmuş,güzel başıda kanlı
Ancak TÜRK askeri olur bu kadar şanlı
Çanakkale geçilmez, geçit vermedi koca Seyit

Türk askeri taaruza başladı saf saf
Bre kafir aklın almadımı bu iş biraz tuhaf
İngilizi sarmıştı derin bir gaf
Çanakkale geçilmez, geçit vermdi koca Seyit

Fransız'la karşılaştık Conkbayırında
İngilize geçit vermedik Arıburnunda
Askerimiz istedi şahadeti Mevla huzurunda
Çanakkale geçilmez, geçit vermedi koca Seyit

Yaşar POLAT



MUCİZE OLAY

Sabahın sekizi sıralarında düşman donanmasının yoğun topçu atışlarıyla Çanakkale Boğazı'nda başlayan savaş cephe boyunca tüm şiddetiyle sürer.Gümbürtüden,uğultudan iniltiden boğaz yıkılır.Sırtlar; tepeler; kara toprak, dağ taş duman olur.Boğazın mavi suları düşen ateşten güllelerle yanar alev, alev...

Her dakika, her saniye cephede ölüm kusan düşmanların en gelişmiş

savaş gemilerinden oluşan güçlü donanması, emperyalist efendilerini utandırmamak,mutlaka masa başında planlandığına uygun kesin zafere ulaşmak tutkusuyla olanca çabalarını gösterip,olanca gayretlerini harcarlar.

Önceleri İngiliz zırhlısının dev toplarından yükselen iri,tahrip gücü yüksek ve etkili

Güllelerle korkunç gürültülerle Mecidiye Bataryası da düşmanın yoğun ateşi altında olduğu halde hiç paniğe kapılmadan cesaretle,özveriyle görevini sürdürür.Komutan Yüzbaşı Hilmi Bey'in yükselen sesiyle attıkları her topu şehit düşmüş olan arkadaşları şereflerine atarlar.

Bir ara sığınaktaki telefon çalar.Çalmasıyla birlikte Komutan Yüzbaşı Hilmi Bey telefonun bulunduğu sığınağa koşturur işte tam o anda yeri,göğü inleten müthiş bir patlama olur.Patlamanın şiddetinden her taraf zelzele olurcasına sarsılır ve aynı anda da Mecidiye Bataryası'nın bulunduğu sahaya koyu bir kara duman çöküverir.

Ne acıdır ki bu olay sürecinde ve sonucunda Mecidiye Bataryası toz duman içerisinde havaya uçar.

Batarya Komutanı Yüzbaşı Hilmi Bey feci patlamadan üç,beş saniye sonra sığınaktan ok gibi dışarı fırlar.Fırladığı gibi de bataryasının,acıklı,yürekleri sızlatan korkunç manzarasını görür.Görünce de olduğu yere çakılır kalır.Bataryasında herşeyin bittiğini farkeder.Toparlanınca yaralıların acı acı feryatları,haykırışları arasında dolanmaya başlar.Şehitlerin cansız vücutlarından,güllelerin acımasız darbeleriyle kopan parçalara bakar.Yaşaran gözleriyle 'sanki ne diye sağ kalıp da bu dayanılmaz manzarayı gördüm?Allahım bunları bana ne diye gösterdin?Şuracıkta neferimle,birlikte benim de cancazımı alaydın ya!Ya şimdi benim sağlığım neye yarar?olan oldu,giden gitti bir kere!' diyerek üzülür.Bitmiş,tükenmiş Mecidiye Bataryası'nın toprak yığıntıları ve çöküntüleri arasında;

'Gomutanım,gomutanım!... N'olursun gurtar beni gomutanım. Aman yetiş ölüyorum, boğuluyorum gomutanım!' diye bir ses duyor. Hemen sesin gittiği yöne doğru koşar. Bu ses nefer Niğdeli Ali' nindir. Cephaneliğin patlamasıyla havaya ucmuşMecidiye Bataryası'nda toprak altında komutanı tarafından ilk kurtarılan nefer Niğdeli Ali'dir.

Niğdeli Ali, yatırıldığı yerde acı acı inleyip duran bir yaralı arkadaşına yardım etmek veya bir ihtiyacını karşılamak için onun bulunduğu tarafa giderken ayağına birşeyler takılır ve sendelemesi sonucu yere düşer. Kendisini düşüren şeyin ne olduğunu öğrenmek için arkasına dönüp bakar. Arkasına baktığında birde ne görsün? Oracıkta meydanda bir insan ayağı durupdurur. Hemde ayak diklemesine ve açıkta durupdurur. Ali önce bedenden kopmuş bir parça sanır. Sanır ama sonradan düşünürki bedeninden kopmuş parça olsa öyle diklemesine durup ta beni düşürmez. Geriye dönüp, ayağın yanına varır. Önce üstündeki toprakları temizler, sonrada eliyle ayağı hafifce iki yana sallayıp yoklar. O zaman onlar ki ayak bedeninden kopmuş parça kesinlikle değildir. Hemen komutanını çağırır.

İlk onlarda toprak altından çıkarılan iri kıyım koca neferden hayat belirtileri çok az gözlenir. Ancak komutan eliyle yoklayınca nabzının ve kalbinin hafifte olsa henüz atmakta olduğunu fark eder. Bir süre sonra nefer iyileşir. Neler olduğunu öğrenmek ister. Niğdeli Ali olanları ağlayarak anlatır.

Bataryasının inanılması güç yıkık, dökük, çökük, bitik halini görür. Beş on saniye bu dayanılması güç sahneyi sessiz soluksuz süzer. Gördüğü yürekleri sızlatan, parçalayan manzara karşısında koca nefer'in tüm vücudu ürperir, her tarafı hırsından zangır zangır titrer ve yüzü renkten renge girer.

Bogazı daha iyi görebilmek, savaşın seyir durumunu daha iyi izleyebilmek için iki üç adım ileri atar. Bogazın karşı tarafına bakar. Bu sırada boğazda savaş tüm şiddeti ile devam etmektedir.

Koca nefer neden sonra aklına bir şey gelmişçesine, bir şeye karar vermişçesine keskin bir dönüşle ok gibi geriye fırlar. Daha sonrada her nasılsa ayakta kalabilmiş tek topun başına gelir ve durur.

Ali bakar ki ayakta kalmış görünen tek topunda durumu sağlıklı değil, o da yürümeye başlamıştır. Bir kez topun en önemlisi hasar görmüştür. Topun ikiyüzyetmişbeş kiloluk ağır güllelerini iki metre yükseklikteki namluya çıkararak matazarası yani vinci görev yapamaz hale gelmiştir. Kaldıki başka bir ağrızanında olup olmadığı belli değildir. Matazaranın çalışmaması, onun arızalı oluşu dahi topun görev yapmamasına, doldurulup ateşlenememesine geçerli neden sayılır. Çünkü koca ağır gülleyi tam iki metrelik yüksekliğe çıkarıp ve de namluya yerleştirebilmek değil iki kişinin on kişinin bile belki yapamayacağı bir iştir.

Koca Nefer :

'Topun mataforası bozuk, elleşeceğimiz, yardımlaşacağımız kimsemiz de yok deyipte şu kötü gadrımıza boyun eğip, yani bizde sapasağlam bedenimizle harpten mi kaçalım şincik? Ya o zaman yerler de yatan şehitlerimiz, bağırıp çağırıp duran yaralılalarımız nolacak? Sonracım onlan ahları nolacak? Acaplarına bu zavallacıkların günahları,gabahatları neydi Ali? Şu halleri, yüreklerimizi parçalayan şu vaziyetlere hiç dayanılı mı? Hani bölüğümüz bataryamız? Hani mülazım Teğmen Fahri Beyimiz? Hani Osman çavışımız, hani sazcı Hasanımız, hani öteki daha bir sürü eratımız? Bir de bunların boğazı geçip de paytatımız İstanbul'u aldını, memleketimizin her yanını işgal ettiğini düşün. Sana bize ne derler gerideki gızanımız, eyi döğüşemediler de boğazdan salıverdiler gavırları demezler mi? Yok Ali kardaş, galan dayanamam ben bu işe' der.

Demesiyle birlikte Koca Nefer başında durup beklediği topun dibindeki yerde nasılsa sağlam kalabilmiş iki gülleden birisini 'Ya Allah' haykırışı ile karakucak edip kavrar. 275 kilo ağırlığındaki kocaman top güllesi Koca Nefer'in çok çabuk ve ivedi bir hareketiyle kucağında sanki küçük bir bebek veya saman çuvalı gibi havaya kalkmıştır. Niğde'li Ali bu inanılmayacak manzarayı gerçeği, özveriyi görünce şaşkınlıktan ağzı bir karış açık hayretler içinde ona doğru bakıp da kala kalır. Sanki bir anda dili tutulmuşçasına suskun ve şaşkın Koca Nefer'i seyreder.

Koca Nefer:

'Üllen Ali aptal aptal, şaşkın orda bakınıp duracağına azıcık bene yardım etsene? Hele yardım ette, şuracıktan tutuver de az bişey kaldı, govana yerleştirelim şu gülleyi' der.

Durumu, gerçeği ve Koca Nefer'in gösterdiği özveriyi gördükten sonra artık Ali de Koca Nefer'in bu işi üstün gücüyle mataforasız, vinçsiz de olsa başaracağına inanmıştır., iyice aklı yatmıştır. Koca Nefer'in bölükteki diğer arkadaşlarından farlı olarak sahip olduğu üstün gücünü, üstün fiziksel yapısını bilirdi de bu denli özveriler göstereceğini hiç aklının köşesinden dahi geçirmemiştir. Ama gördüğü gibi şimdi inanılmayacak bir görüntüyle, özveriyle karşı karşıyadır. Koca topların koca güllesi Koca Nefer'in kolları arasında ve iki metre havadadır. Sanki çam kütüğünü kaldırıp eşeğine yükler gibi koca gülleyi de bir solukta havaya kaldırmıştır, Koca Nefer. Ali'nin bir anlık şaşkınlığı geçer geçmez Koca Nefer'in çağrısına kulak verip, o da güllenin bir kenarından tutar, ağır güllenin Koca Nefer tarafından topun namlusuna yerleştirilmesinde pek önemsiz de olsa biraz yardımcı olur.

Bitip tükenmiş Mecidiye Bataryası'ının mucize adamı, güçlü ve cesaretli Koca Nefer'i tarafından itinayla doldurulan tek topun uzun namlusu hemen Çanakkale Boğazı'nın Nara Burnu istikametine doğru seyreden İngiliz zırhlılarının bulunduğu kuzey doğu istikametine çevrilir. Hedef, önde seyreden İngiliz zırhlısıdır. Zırhlıya nişan alınır ve gerekli mesafe ayarı yapılır. Barut hakkı filan ne icap ediyorsa yerine getirilir. Topunu son kez kontrolden geçirir ve başkaca görülmedik bir arıza olmaması, çıkmaması dileğiyle Allah'a dua edilir. Sonra da Ali'ye o gemilere bakmasını tembihler.

Az sonra topun başındaki iriyarı Koca Nefer azimle, öfkeyle, kül olmuş bataryasının, şehit ve yaralı olmuş bir sürü arkadaşının intikamını bir hamlede alırcasına, eline geçen bu son şansı son fırsatı boşuna harcamayasıya, topunun tetiğine var gücüyle dokunur.

Tetik çekilince önce koca top korkunç gürültü ve inilti çıkararak bulunduğu yeri sarsar. Hemen arkasından bir gümleyiş daha olur. Bu gümleyişi takiben de iki düşman zırhlısından önde seyredeni üzerine koyu kara bir duman çöküverir. Bunun üzerine gözcü göreviyle durumu izleyen Niğdeli Ali olanca sesiyle :

'Furuldu Koca Adam zırhlı furuldu' der.

Kanlı ve çok çetin geçen 18 Mart 1915 Çanakkale Savaşı'nda havaya uçup kül olmuş Rumeli Mecidiye Bataryası'nda tam ümitsizliğe düşüldüğü bir anda tek top atışıyla isabet alıp, Koca Nefer tarafından batırılan zırhlı İngiliz'in OCEAN isimli zırhlısıdır. Bu zırhlı aynı zamanda Türkler'in zaferiyle sonuçlanan büyük deniz savaşının da en son batırılan zırhlısıdır. Peki ya bu zırhlıyı batıran üstün güçlü ve yetenekli özveri sahibi iri kıyım Kahraman Koca Adam, Koca Nefer, Mucize Adam kimdir? Tüm ümitlerin yitirildiği, her şeyin yok olup, sıfıra düşmüş bataryasında 275 kg.'lık gülleyi kaldırarak topunu doldurup ateşleyen, mucizeler yaratarak düşman zırhlısını batıran, dolayısıyla o günün kötü şartlarında birazcık da olsa bataryanın kötü talihini yenmesini başarabilen ve zaferin Türkler lehine dönüşmesinde büyük payı olan bu Koca Nefer kimdir? İşte bu Koca Nefer tarih sayfalarında Edremit'li Çanakkale kahramanı Koca Seyit, Nişancı Seyit Onbaşı namıyla anılan, kahramanlığı sık sık konu edilen, büyük kahraman şimdiki Balıkesir iline bağlı Havran ilçesinin Çamlık, eski deyimiyle manastır ve son değişiklikle kendi adını alan, yani koca seyit köyü olan köyde doğmuş, yaşamış ve orada ölmüş Topçu Onbaşı Seyit Çabuk' tur.

ANI

Mecidiye bataryası komutanı yüzbaşı Hilmi bey acı çeken yaralıların bir an evvel huzura kavuşabilmeleri için çevre birliklerden sağladığı yardım gurubuyla bir süre sonra bataryasına döndüğünde Niğdeli Ali neferinden sevindirici olayı öğrenir öğrenmez beklemediği mucizevi duruma o da çok şaşırır, inanamaz. Gerçi çevre birlikler de gezinirken kendi toplarının sesini andıran şiddetli bir ses, patlayış duymuştu ama bataryasının durumunu bildiğinden buna önem vermemiştir. Her şeyi öğrenip, heryeri inceleyince olayın doğruluğuna kesinlikle inanır. Neferi bu inanılmayacak başarısından ve gösterdiği kahramanlığından dolayı sarılıp, öperek kutlar. Ayrıca hemen de mucize olayı telefonla üstlerine rapor ederek bildirir.

Aynı gün geç saatlerde Çanakkale Boğazı Mustahkem Mevki Boğazı Savunma komutanı Cevat Paşa gelip komutanpaşa ödülü olarak Koca Seyit'e ilkkez onbaşı rütbesi takar. Ancak komutana göre bu çok azdır. Koca Seyit'e ne gibi bir ödül istediğini söylemesini söyler. Koca Seyit ısrarlara dayanamayarak ödül olarak kendisine tayin denilen o günlerin koşullarına göre erata verilen el kadar peksimetten iki tane verilmesini ister.

Paşasının emriyle o günden itibaren çift tayın bağlanır. Lakin gün geçtikçe ikinci tayını karnı doymadığı halde yiyemez, kursağından geçmez. Çünkü birlikte yemek yedikleri diğer arkadaşları ondan mahrumdur. Kısa bir süre sonra da kendiliğinden ikinci tayın yemesini bırakır. İşte o zaman Koca Seyit kendisini daha mutlu ve huzurlu hissettiğini anlar.

Koca Seyit'in mucizesi büyük yankı yaratarak Çanakkale Cephesi'ne tezden yayılır. O sırada Eceabat'ın 'Maydos'un Biga'lı Boğalı' köyünden karargah merkezi olarak kullanan 19. Fırka Tümen Komutanı Mustafa Kemal Atatürk de bu haberi duyar. Duyunca da bu mucize kahramanı görüp yakından tanımak ister. Bu nedenle de o yılın nisan ayı başlarında yani 18-Mart Zaferi'nin 20. gününde filan kendi atıyla hizmetlerini özellikle gönderip, birliğinin çok yakınında görev yapan Koca Seyit'i birliğinden aldırıp köydeki evine getirtir. Onu konuk eder. Kahve içerken aralarında şöyle bir konuşma geçer:

Büyük Gazi:

-Koca Seyit isimli topçu onbaşı sen misin evlat?

Koca Seyit:

-Benim Gumandanım!

-Tek başına nasıl kaldırabildin koca gülleyi?

-İşte Allah'ın izniyle oluverdi gumandanım. Sankim gülle ıfacık tefecik bir çam bölmesi gibi geliverdi.

-Peki asker, sen kumandanlarından hiçbir para, altın gibi ödüller kabul etmemişsin, varlıklı da değilsin, acaba bu nedendir?

-Olsun gomutanım. Memleketimize kırkyılın başı bi iş, bi hizmet yaptıysak, hemen ödül, mükafat mı olurmuş. Sonacım benim eskerlemdeki en büyük mükafatı siz verdiniz. Beni yanınıza çağırıp, fincan gayve sunmanız benim için en büyük mükafattır, gumandanım!

-Asker gülleyi kaldırdığın gibi beni de kucaklayıp kaldırabilir misin? Söyle asker, çekinmeden söyle, kaldırabilir misin?

Koca Seyit biraz durakladıktan sonra, Atatürk'ün yüzüne anlamlı şekilde bakıp, sorusunu yanıtlar:

-Hayır gumandanım.

-Niye, ben koca gülleden daha ağır mıyım sanki?

-Gülle başka, siz gene başka gumandanım. Sizi ben del kimsecikler galdıramaz. Çünküm sizin büyüklüğünüz, ağırlığınız gülleyle ölçülemez, gumandanım!

Koca Seyit'in bu cevabı Atatürk'ü fazlasıyla memnun eder. Kahramanı saygılı, yiğit ve güvenilir bulur. Atatürk'ün aklına bir soru yöneltmek gelir:

-Sanıyorum eski bir askersin. Askerlikten bıktın mı, terhis olup da evine döndükten sonra bu ocağa seni yeniden çağırsalar severek, isteyerek, gönlünce yine koşar gelir misin?

Koca Seyit hiç düşünmeden:

-Tabey gelirim gumandanım. Değil dokuz sene onsekiz sene de yapsam ekserlimi sizin gibi gomutanlar haydin ekser ocana gelin dedi miydi tabeyke hemen gene koşup gelirin, cevabını verir.

Koca Seyit'in bu cevabı Atatürk'ü pek memnun eder. Aynı cephede oldukları sürece Koca Seyit'i her zaman sever, onunla ilgilenir ve onu hiç unutmaz.




www.kocaseyit.com
 

Etiketler
Ynt: Koca Seyit

Ellerinize yüreğinize sağlık hemşerim, çok güzel olmuş. Okuyanların ve anlayanların sayısı çok olur inşallah. Koca Seyyid'i yabancılar çoktannnnn anladı bile .... <seyyah-34>
 



Ynt: Koca Seyit

AYDURAN' Alıntı:
18 Mart denilince en çok akla gelen isimlerin başında yer alan Koca Seyid ruhun şad olsun...
Evet bir yıl sonra yine buradayız ve yine hemşehrim,toprağım olan Koca Seyyid'i rahmet ve minnet ile anıyorum Mevlam şefaatine nail eylesin.
Murat Ayduran bey'ede saygı ve sevgiler.
 



Ynt: Koca Seyit

Mekanı cennet olsun. Murat beye bu konu için teşekkür ediyorum.
 

Ynt: Koca Seyit

Rica ederim arkadaşlar. Benden de sevgi ve saygılar...

Savaş sonrası bu fotoğrafın çekilme öyküsünü de bilahare yazacağım...
 

Ynt: Koca Seyit

*En büyük servet, beklentisiz olmakmış...onlar bunu yaptılar ve kazandılar ...Mekanları Cennet olsun....
 

Ynt: Koca Seyit

murat bey paylaşım için teşekkürler, allah rahmet eylesin mekanları cennet olsun bu vatan için kanı akanların,
ben her sabah evden çıkarken önce rahmetli babama ve daha sonra şehitlerimize dua okur güne öyle başlarım işallah yazılarınızı okuyan arkadaşlarda bu şehitlerimize bol bol dualar ediyorlardır. hadi bakalım hazır anmışken tekrardan dua edelim merhumlara
 








Gezenbilir bilgi kaynağını daha iyi bir dizin haline getirebilmek için birkaç rica;
- Arandığında bilgiye kolay ulaşabilmek için farklı bir çok konuyu tek bir başlık altında tartışmak yerine veya konu başlığıyla alakalı olmayan sorularınızla ilgili yeni konu başlıkları açınız.
- Yeni bir konu açarken başlığın konu içeriğiyle ilgili açık ve net bilgi vermesine dikkat ediniz. "Acil Yardım", "Lütfen Bakar mısınız" gibi konu içeriğiyle ilgili bilgi vermeyen başlıklar geç cevap almanıza neden olacağı gibi bilgiye ulaşmayı da zorlaştıracaktır.
- Sorularınızı ve cevaplarınızı, kısaca bildiklerinizi özel mesajla değil tüm forumla paylaşınız. Bildiklerinizi özel mesajla paylaşmak forum genelinde paylaşımda bulunan diğer üyelere haksızlık olduğu gibi forum kültürünün kolektif yapısına da aykırıdır.
- Sadece video veya blog bağlantısı verilerek açılan konuların can sıkıcı olduğunu ve üyeler tarafından hoş karşılanmadığını belirtelim. Lütfen paylaştığınız video veya blogun bağlantısının altına kısa da olsa konu başlığıyla alakalı bilgiler veriniz.

Hep birlikte keyifli forumlar dileriz.


GEZENBİLİR TV

GEZENBİLİR'İ TAKİP EDİN

Forum istatistikleri

Konular
103,744
Mesajlar
1,523,066
Kayıtlı Üye Sayımız
166,559
Kaydolan Son Üyemiz
Sercantetik

Çevrimiçi üyeler

SON KONULAR



Geri
Üst