BolbuzJack
Zirve
- Mesajlar
- 1,690
- Tepkime Puanı
- 5
İstanbul ve Trakya’dan üzücü sel hikâyeleri gelirken, yıkılmış köprüler ve hasar görmüş yollar gibi nedenlerle bir kaç gün ertelediğimiz gezimizi, gerçekleştirmek üzere, bir akşam; vaktidir artık kararıyla yola çıkıyoruz. Hedefimiz Kırklareli Demirköy civarında kamp ve gezi…
Sel ve yola çıkmayın haberlerine rağmen hafta sonunu bölgede geçiren ve henüz İstanbul’a dönmüş Ender Çelebi ve Kadir Arsu’nun da katılımıyla iki araç, Fatih Aydoğdu ve benle dört kişilik ekibimiz keyifli bir şekilde yollara düşüyor. Tüm acı haberler rağmen yeniden hayata başlayabilmek ve şehrin tüm stresinden kurtulmak adına...
Vize’yi aşıp Kıyıköy yönüne doğru Yıldız dağlarına tırmanmaya başladığımız an artık şehri geride bıraktığımızı hissettiğimiz an oluyor genellikle. Ormanın mis gibi kokusuna, Karadeniz’in yeşilliklerine, o sessizliğe ve dinginliğe doğru yol almanın huzuru ve mutluluğu içimizi kaplıyor.
Kıyıköy’e doğru yaklaşırken Kızılağaç sapağından sonra bölgede ki adıyla Istranca ormanları ihtişamını göstermeye başlıyor. Kıvrıla kıvrıla ormanın içinde, ağaçların arasında ilerleyen yolda soluduğumuz havanın tadı bile oraya kadar gitmek için yeterli bir neden aslında…
Gece yarısına doğru Sivriler köyüne doğru yaklaştığımızda daha önce geçtiğimiz ve kamp yerine orman içinden ulaşan bir yolu denemeye karar veriyoruz, amaç gece offroad.u ve biraz uykumuzun dağılması. Yağan yağmur yola baya kanallar açmış ve yol üzerinden geçen ufak seller bol miktarda taş, ağaç parçası v.s. taşımış. Bu etaba ilişkin fotoğraf yok maalesef, gece sadece ilerlemeye çalışıyoruz. Daha önce geçtiğimiz yolun kayıtları GPS.te olduğu halde bir hata yapıp orman içinde kayboluyoruz. Bunun sonucunda Sivriler yakınında ki kamp yerine ulaşmak yerine, Poyralı – Demirköy yolu üzerinde ki Kadınkule mevkiine çıkıyoruz, kamp yerine ulaştığımızda saat sabah 4:00 civarı.
Her zaman ki yerimizde geceleyip, sabah kahvaltı yapmak üzere Demirköy merkezine geçiyoruz. Buradan sonra amacımız ormanı geçip denize ulaşmak. İlk olarak Demirköy dökümhanelerine giden yoldan şansımızı deniyoruz. Ancak sel burada neler yaptığını bize gösteriyor, dev gibi ağaçlar kökünden sökülmüş, birçok yerde yolları kanallarla oymuş, birçok yere bazen bir metreye kadar kum taşıyıp yığmış. Demirköy Dökümhanelerinde biraz zaman geçirip denize doğru inmeye başladığımızda bir noktadan sonra selin neden olduğu durumlardan dolayı devam edemeyip farklı bir yoldan asfalta çıkıyoruz. Bu esnada dere üzerinde ufak bir şelale ve göl çıkıyor karşımıza. Güzel bir kamp alanı, bu küçük keşfimiz bizi baya mutlu ediyor.
Asfalttan Sivriler köyüne indikten sonra, köyü geçince Longoz ormanlarına ve oradan da denize doğru giden yola girmeye karar veriyoruz. Burada koruma altında ki bir bölgede orman yoluna çakıl dökülmesini hayretle ve üzüntüyle karşılıyoruz. Neyse ki yolun tamamı çakıllı değil. Her yerde bulunamayacak kadar güzellikte orman yolundan denize ulaşmak üzere çabalayacağımızı düşünürken, beklediğimizden çok hafif bir parkur ile karşı karşıyayız. Bunun bir nedeni yolun bir kısmının çakıllı olması diğer nedeni yağan onca yağmuru yazdan çıkmış toprağın emmesi. Çok keyifli manzaraları izleye izleye sahile iniyoruz. Bütün sahil selin denize attığı, denizinde geri gönderdiği ağaç parçaları ile dolu.
Sahilde rotamızı İğneada’ya çeviriyoruz. Kuma batmamaya özen göstererek, ağaç parçaları arasında ilerlemeye çalışıyoruz. Bir tarafımızda orman ve göl diğer tarafımızda Karadeniz, muhteşem bir yer, cennette gibiyiz. Yaşadığımız rüya bir derenin denize döküldüğü yerde sel sayesinde baya derin bir geçiş açması ile son buluyor. Derinliği kestiremiyoruz ama araçlar için tehlikeli olduğu aşikâr. Zorlamanın anlamı yok sonuçta keyifli anlar için bu geziye çıktık ve araçlarımızı kırmadan geri dönmek önemli bizim için.
Bu noktadan sonra amacımız ormanı farklı bir yoldan aşarak Kızılağaç köyüne ulaşıp İstanbul’a dönüş için yola koyulmak. Bir denememiz birçok ağacın selden yıkılması ve yolu kapaması nedeniyle başarısızlıkla sonuçlanıyor ve daracık bir yolda uzunca bir süre geri geri gitmek zorunda kalıyoruz. Başka bir yolu deneyerek tekrar orman içine giriyoruz, oldukça keyifli bir yolda ilerlerken selden hasar görmüş bir köprüye ulaşıyoruz. Dereden geçmek daha güvenli geliyor. Bir süre sonra asfalttayız, saat akşam sekiz civarı, bir dere kenarında yemek molası verip gezinin kritiğini yapıyoruz.
Bir sonraki maceramızın planlarını yaparak İstanbul’a dönüş yolundayız…
GPS.im deki bir sorundan dolayı kayıtları aktaramadım, etap detayları tahmini çizilmiştir...
Fotoğraflar geliyor...
Sel ve yola çıkmayın haberlerine rağmen hafta sonunu bölgede geçiren ve henüz İstanbul’a dönmüş Ender Çelebi ve Kadir Arsu’nun da katılımıyla iki araç, Fatih Aydoğdu ve benle dört kişilik ekibimiz keyifli bir şekilde yollara düşüyor. Tüm acı haberler rağmen yeniden hayata başlayabilmek ve şehrin tüm stresinden kurtulmak adına...
Vize’yi aşıp Kıyıköy yönüne doğru Yıldız dağlarına tırmanmaya başladığımız an artık şehri geride bıraktığımızı hissettiğimiz an oluyor genellikle. Ormanın mis gibi kokusuna, Karadeniz’in yeşilliklerine, o sessizliğe ve dinginliğe doğru yol almanın huzuru ve mutluluğu içimizi kaplıyor.
Kıyıköy’e doğru yaklaşırken Kızılağaç sapağından sonra bölgede ki adıyla Istranca ormanları ihtişamını göstermeye başlıyor. Kıvrıla kıvrıla ormanın içinde, ağaçların arasında ilerleyen yolda soluduğumuz havanın tadı bile oraya kadar gitmek için yeterli bir neden aslında…
Gece yarısına doğru Sivriler köyüne doğru yaklaştığımızda daha önce geçtiğimiz ve kamp yerine orman içinden ulaşan bir yolu denemeye karar veriyoruz, amaç gece offroad.u ve biraz uykumuzun dağılması. Yağan yağmur yola baya kanallar açmış ve yol üzerinden geçen ufak seller bol miktarda taş, ağaç parçası v.s. taşımış. Bu etaba ilişkin fotoğraf yok maalesef, gece sadece ilerlemeye çalışıyoruz. Daha önce geçtiğimiz yolun kayıtları GPS.te olduğu halde bir hata yapıp orman içinde kayboluyoruz. Bunun sonucunda Sivriler yakınında ki kamp yerine ulaşmak yerine, Poyralı – Demirköy yolu üzerinde ki Kadınkule mevkiine çıkıyoruz, kamp yerine ulaştığımızda saat sabah 4:00 civarı.
Her zaman ki yerimizde geceleyip, sabah kahvaltı yapmak üzere Demirköy merkezine geçiyoruz. Buradan sonra amacımız ormanı geçip denize ulaşmak. İlk olarak Demirköy dökümhanelerine giden yoldan şansımızı deniyoruz. Ancak sel burada neler yaptığını bize gösteriyor, dev gibi ağaçlar kökünden sökülmüş, birçok yerde yolları kanallarla oymuş, birçok yere bazen bir metreye kadar kum taşıyıp yığmış. Demirköy Dökümhanelerinde biraz zaman geçirip denize doğru inmeye başladığımızda bir noktadan sonra selin neden olduğu durumlardan dolayı devam edemeyip farklı bir yoldan asfalta çıkıyoruz. Bu esnada dere üzerinde ufak bir şelale ve göl çıkıyor karşımıza. Güzel bir kamp alanı, bu küçük keşfimiz bizi baya mutlu ediyor.
Asfalttan Sivriler köyüne indikten sonra, köyü geçince Longoz ormanlarına ve oradan da denize doğru giden yola girmeye karar veriyoruz. Burada koruma altında ki bir bölgede orman yoluna çakıl dökülmesini hayretle ve üzüntüyle karşılıyoruz. Neyse ki yolun tamamı çakıllı değil. Her yerde bulunamayacak kadar güzellikte orman yolundan denize ulaşmak üzere çabalayacağımızı düşünürken, beklediğimizden çok hafif bir parkur ile karşı karşıyayız. Bunun bir nedeni yolun bir kısmının çakıllı olması diğer nedeni yağan onca yağmuru yazdan çıkmış toprağın emmesi. Çok keyifli manzaraları izleye izleye sahile iniyoruz. Bütün sahil selin denize attığı, denizinde geri gönderdiği ağaç parçaları ile dolu.
Sahilde rotamızı İğneada’ya çeviriyoruz. Kuma batmamaya özen göstererek, ağaç parçaları arasında ilerlemeye çalışıyoruz. Bir tarafımızda orman ve göl diğer tarafımızda Karadeniz, muhteşem bir yer, cennette gibiyiz. Yaşadığımız rüya bir derenin denize döküldüğü yerde sel sayesinde baya derin bir geçiş açması ile son buluyor. Derinliği kestiremiyoruz ama araçlar için tehlikeli olduğu aşikâr. Zorlamanın anlamı yok sonuçta keyifli anlar için bu geziye çıktık ve araçlarımızı kırmadan geri dönmek önemli bizim için.
Bu noktadan sonra amacımız ormanı farklı bir yoldan aşarak Kızılağaç köyüne ulaşıp İstanbul’a dönüş için yola koyulmak. Bir denememiz birçok ağacın selden yıkılması ve yolu kapaması nedeniyle başarısızlıkla sonuçlanıyor ve daracık bir yolda uzunca bir süre geri geri gitmek zorunda kalıyoruz. Başka bir yolu deneyerek tekrar orman içine giriyoruz, oldukça keyifli bir yolda ilerlerken selden hasar görmüş bir köprüye ulaşıyoruz. Dereden geçmek daha güvenli geliyor. Bir süre sonra asfalttayız, saat akşam sekiz civarı, bir dere kenarında yemek molası verip gezinin kritiğini yapıyoruz.
Bir sonraki maceramızın planlarını yaparak İstanbul’a dönüş yolundayız…
GPS.im deki bir sorundan dolayı kayıtları aktaramadım, etap detayları tahmini çizilmiştir...
Fotoğraflar geliyor...
![G1E1.jpg](/forum/proxy.php?image=http%3A%2F%2Fucmusuz.biz%2FBolBuzJack%2Flongoz%2FG1E1.jpg&hash=4e1eff63fc7cd8e459e9c2564d58bd12)
![G2E1.jpg](/forum/proxy.php?image=http%3A%2F%2Fucmusuz.biz%2FBolBuzJack%2Flongoz%2FG2E1.jpg&hash=34ca56c2a532871cbf91bd234ffd79fd)
![G2E2.jpg](/forum/proxy.php?image=http%3A%2F%2Fucmusuz.biz%2FBolBuzJack%2Flongoz%2FG2E2.jpg&hash=72410631eab850d4f9d809d29d868aa5)
![G2E3.jpg](/forum/proxy.php?image=http%3A%2F%2Fucmusuz.biz%2FBolBuzJack%2Flongoz%2FG2E3.jpg&hash=68d68491ba65a8ff4f6675511bbd764d)
![G2E4.jpg](/forum/proxy.php?image=http%3A%2F%2Fucmusuz.biz%2FBolBuzJack%2Flongoz%2FG2E4.jpg&hash=6963bb5e567dafb6b5c5a7cf5129c6ee)