Başlıkta belirttiğim gibi kim öle, kim kala ama, " hayal gerçeğin başlangıcıdır " düsturunu hatırlayıp bir şekilde başlamak gerek.
Şundan söz ediyorum.
Hemen büyük çoğunluğun tıpkı avrupalı karavancılar gibi gruplar halinde yolculuk yapma arzusu var sanıyorum.
Biz bunu nasıl gerçekleştirebiliriz ? Tarihi nasıl belirlemeli? Programı nasıl yapmalı? Kim katılır? Kaç kişinin koşulları uygun olur vs...
Peki ama bu sorulara cevap vermek mümkün değil. O Halde, ben,sen, bir de bizim oğlan burada yazışıp duracakmıyız sadece.
Aklıma şöyle bir fikir geldi.
Örnek olarak, ben ortaya bir tarih ve yolculuk önerisi atacağım. Bu bayağı ileriki bir tarih olacak ve belki ben o tarihte yaşıyor bile olmayacağım ama, o tarihe kadar birileri bu öneriyi benimsemiş, hedef kabul etmiş, katılım ismini yazdırmış ve hayatını, bütçesini o hedefe göre belirleme gayreti içine girmiş olacak.
Belki o birileri için son anda çeşitli engeller çıkacak ama bir başka birileri bu işi gerçekleştirecek.
Dolayısıyla hiç değilse birilerinin böyle bir keyfi yaşamasına vesile olunacak. Bu da ayrı bir mutluluk.
Şimdiiiiiiii.......... Sıkı durun geliyoooooooorrr...
Tarih: 2010 eylül.
Yolculuk hedefi: Avrupa nehir kıyıları.
Hangi ülkeler,hangi şehirler gibi sorular şimdilik çok anlamsız, ilk önce katılımın sağlanması gerekiyor.
Yolculuk planı ayrıntıları yazışmalarla ve görüşmelerle zaman içinde belirlenir. Oğuz, İskandınav ülkeleriden bahsediyordu. O da olur. Ya da başka bir öneri.
Şimdiden kafalar karıştı demeyin, öncelik tarihte.
Bence önemli olan ilk önce " marşa basma " tarihini hedef olarak belirlemek.
Yaklaşık bir yolculuk süresi belirlemek, ki bütçeler ve diğer koşullar ayarlanmaya çalışılsın.
Yolculuk süresi içinde kopmalar, bütçeye ve zaman darlığına göre olabilecektir. Ama hiç değilse belli bir süre hayal edilen topluca bir yolculuk gerçekleştirilecektir diye düşünüyorum.
Oh be...
Salomon'un, Mişon'a borcu varmış ama borcun vadesi geldiğinde ödeyecek parası yokmuş.
Gece Salomon'u uyku tutmamış, bakmış ki olacak gibi değil, geceyarısı komşusu Mişon'un penceresinin altına gitmiş ve seslenmiş.
Mişooon...Mişoooon...
He ne var beee?...
Hani benim sana borcum var ya...
Heeee...
Onu yarın sana ödemiyeceğim. Arkasından da eklemiş...
Bu saate kadar ben uyumadım, şimden sonra da sen uyuma be...
Eveeeet... Hadi bakalım, kolay gelsiiiiiiin...
Şundan söz ediyorum.
Hemen büyük çoğunluğun tıpkı avrupalı karavancılar gibi gruplar halinde yolculuk yapma arzusu var sanıyorum.
Biz bunu nasıl gerçekleştirebiliriz ? Tarihi nasıl belirlemeli? Programı nasıl yapmalı? Kim katılır? Kaç kişinin koşulları uygun olur vs...
Peki ama bu sorulara cevap vermek mümkün değil. O Halde, ben,sen, bir de bizim oğlan burada yazışıp duracakmıyız sadece.
Aklıma şöyle bir fikir geldi.
Örnek olarak, ben ortaya bir tarih ve yolculuk önerisi atacağım. Bu bayağı ileriki bir tarih olacak ve belki ben o tarihte yaşıyor bile olmayacağım ama, o tarihe kadar birileri bu öneriyi benimsemiş, hedef kabul etmiş, katılım ismini yazdırmış ve hayatını, bütçesini o hedefe göre belirleme gayreti içine girmiş olacak.
Belki o birileri için son anda çeşitli engeller çıkacak ama bir başka birileri bu işi gerçekleştirecek.
Dolayısıyla hiç değilse birilerinin böyle bir keyfi yaşamasına vesile olunacak. Bu da ayrı bir mutluluk.
Şimdiiiiiiii.......... Sıkı durun geliyoooooooorrr...
Tarih: 2010 eylül.
Yolculuk hedefi: Avrupa nehir kıyıları.
Hangi ülkeler,hangi şehirler gibi sorular şimdilik çok anlamsız, ilk önce katılımın sağlanması gerekiyor.
Yolculuk planı ayrıntıları yazışmalarla ve görüşmelerle zaman içinde belirlenir. Oğuz, İskandınav ülkeleriden bahsediyordu. O da olur. Ya da başka bir öneri.
Şimdiden kafalar karıştı demeyin, öncelik tarihte.
Bence önemli olan ilk önce " marşa basma " tarihini hedef olarak belirlemek.
Yaklaşık bir yolculuk süresi belirlemek, ki bütçeler ve diğer koşullar ayarlanmaya çalışılsın.
Yolculuk süresi içinde kopmalar, bütçeye ve zaman darlığına göre olabilecektir. Ama hiç değilse belli bir süre hayal edilen topluca bir yolculuk gerçekleştirilecektir diye düşünüyorum.
Oh be...
Salomon'un, Mişon'a borcu varmış ama borcun vadesi geldiğinde ödeyecek parası yokmuş.
Gece Salomon'u uyku tutmamış, bakmış ki olacak gibi değil, geceyarısı komşusu Mişon'un penceresinin altına gitmiş ve seslenmiş.
Mişooon...Mişoooon...
He ne var beee?...
Hani benim sana borcum var ya...
Heeee...
Onu yarın sana ödemiyeceğim. Arkasından da eklemiş...
Bu saate kadar ben uyumadım, şimden sonra da sen uyuma be...
Eveeeet... Hadi bakalım, kolay gelsiiiiiiin...