.
Gri su depolarındaki mikro organizma konsantrasyonu zaman ve ısı faktöründen çok besin oranıyla değiştiğinden lavaboya makarna suyu veya benzerlerini dökmekten kaçınmak gerekmekte.
Benim onuncu senesine giren depomdan akan gri su, sanırım hepimizde olduğu gibi, ilk günkünden farklı kokmuyor. (Bakteriyolojik burun testi)
Kısaca tecrübem; temiz su deposu benzeri bakım yerine, sadece duş ve lavaboda süzgeçlerin eksik edilmemesinin yeterli olduğu yönünde.
Deponun boyutları için uç örnekler olarak, Almanya’da tanınmış bir keşif karavan yapımcısı Woelcke ‘nin sayfası aşağıda.
www.woelcke.de
Atık (gri) su = Abwasser
Araçlarda temiz su deposu bazen üç mislini bulsa da gri su depolarının hacmi 60 litreden başlayıp, 140-150 litreyi ender geçmekte.
Tekrar edeyim bunlar çoğumuzla alakası olmayan uç kullanım biçimleri.
Benim duşu olmayan 40 litrelik temiz su depolu karavanımdaki yine 40 litrelik gri su deposu, üç günlük gereksinimimizi fazlasıyla karşılamakta.
Üstelik gri suyu çoğunlukla sadece tuvalet kasetiyle boşaltıyorum !
Diğer taraftan başlığın özgürlük kavramını, artıkların lalettayin boşaltılmasının alt üst ettiği de üzücü bir gerçek..
Sanırım bazılarımız özgürlükten farklı şeyler anlamakta ?..
...
Umarım şimdi yazacaklarım konudan sapma olarak algılanmaz ?
Karavandaki gereksinimlerimizin boyutlarının özgürlükle ilişkisini sorgularken bence karavanın kendisini de temelden konuya dahil etmemek eksiklik olurdu ?
Bir aracı karavan yapan bütün ev özellikleri, karavan yaşamında angarya olmakta. İsterseniz gelin bir düşünelim.
Enerji kazanımı, su tedariği, atık boşaltımı, rahat ortam..
Bunlar açısından evimizde daha özgür değil miydik ?
Şimdi iki yaşamı karşılaştırarak konudan iyice sapacağım..
İstendiği zaman yola çıkma özgürlüğü binek aracında da var.
Uygun yer bulma sorunu ikisinde de öyle pek farklı sayılmamalı.
Ucuzluğu sanıldığı gibi değil, hatta en azından sıkı tartışma konusu.
Başka yerleri görmek için de karavanın tek çözüm olmadığını biliyoruz.
Peki derdimiz ne ?
Issız bir sabaha uyanmanın büyüsü mü ? Gerçi ara da bul..
Sizleri bilmiyorum ama beni yukarıdaki zorlukların hepsine katlanmaya ikna eden, karavanın bilinmezliğe daldıran maceracı yapısı, yani günümü yeknesaklıktan kurtaran o heyecanlı havası.
Gerçi onu da en fazla üçüncü ayın sonunda artık rutin olarak algılamaya başlayınca, ev hasretimiz depreşmekte..
Yılın diğer aylarında da park ettiği yerden yoldan gelip geçenlere kös kös bakmakta bizim köftehor. Tabi çocuklardan biri elinden tutup gezdirmezse..
Şimdi huyum kurusun, felsefesini de yapmasam duramayacağım.
Karavana inanç da diğer inançlardan pek farklı değil galiba.
Çoğu kez inancın kendisinin inancın hedefinin önüne geçtiği görülüyor.
Sanırım Yunus gibi “Al biraz da sen oyalan” deyip geçmek en iyisi..