Ynt: İzmir'li Olmak Dedikleri İşte Bu
Vatan'dan alıntıdır.
http://haber.gazetevatan.com/haberdetay.asp?detay=Izmir_Izmir&tarih=24.03.2010&Newsid=295689&Categoryid=4&wid=122
Cavid Sezen
*******************************************************************************************************
İzmir İzmir
Mine G. Kırıkkanat
Yazara ulaşmak için : mine.gokce@wanadoo.fr
[attachment=1]
Ruhu vardır kentlerin. Ruhu vardır her yerin. Bir insanın ruhu nasıl verdiği son solukla uçarsa, doğduğu yerin ruhu da aldığı ilk soluktadır.
O topraklar üzerinde ve üzerinden, bin yıllardır gelip geçen havaların, suların, uygarlıkların içinden akan insan düşüncelerinin izlerini taşır, her yeni doğanın içine ilk solukla çektiği, ait olunan yerin ruhu.
Ortak bellek de diyebilirsiniz bu ruha. Rüyalarımızda taşıdığımız genetik kimlik de. Ama hem kolay edinilmez, hem de kolay kurtulunmaz ortak bellekten. Bir kentin, bir yörenin ruhunu taşımak için onlarca kuşaktır aynı yerde doğmuş ve yaşamış olmak gerekir ki, kentlerin bugünkü ruhsuzluğu, o kentlerde ruhunu bulamadığı kadar, o kentlere ruhunu veremeyen, çünkü “oralı” olamayan insan göçlerinin eseridir.
Geçmişini unuttuğu için geleceği de belirsiz Türkiye’de, göçlere rağmen ruhunu yitirmeyen tek bir kent kaldı, o da İzmir.
İzmir’in ruhu özgürlüktür. İzmirli’nin hası, bu ruhla doğduğu içindir ki baş eğmez, boyun bükmez, teslim olmaz, kolayına he demez, eyvallahı yoktur. Ruhu özgürlük üflediği içindir ki Doğu Roma’ya başkaldıran Bogomillerden Osmanlı’ya başkaldıran Şeyh Bedrettin yiğitlerine, efeleriyle, çeteleriyle isyancıdır, İzmir...
***
Dogmaya, tabuya, yasağa, baskıya isyan değilse, nedir ki özgürlük?
İzmir’in ruhu eşitliktir. Özgür oldukları için eşittir İzmir’in kadınları, erkekleri. Eşitlik, onları sabit fikirlerden bağımsız kılar. Bağımsızlık ise uygar ve yaratıcı...
İzmir’den başka hiçbir kent, hiçbir Türkiye yöresi, dünyanın uygarlık güncesine bunca isim katmamıştır:
İlyada ve Odyssea destanlarının yazarı, tarihçi Homeros (İ. Ö. Sekizinci Yüzyıl)
Cep kitapları konseptinin yaratıcısı, yayımcı Henri Filipacchi (1900-1961)
Nobel Ödüllü ozan, Giorgos Seferis (1900-1971)
Milyarder armatör, Aristoteles Onasis (1906-1975)
İngiliz Mini Cooper’ın efsane dizayn mühendisi Sir Alec Issigonis (1906-1988)
Besteci Adnan Saygun (1907-1991)
Rebetika sanatçısı Rita Abatzi
(1914-1969)
Oyuncu ve şarkıcı Dario Moreno
(1921-1968)
Dünyanın üç büyük fotoğraf ajansından SIPA’nın kurucusu Gökşin Sipahioğlu (1926-)
Fransa’nın eski başbakanı Edouard Balladur (1929-)
Düşünür André Tubeuf (1930-)
Tiyatro oyuncusu Magali No¨e l (1932-)
2010 Berlin Altın Ayı ödülünü kazanan Semih Kaplanoğlu...
Hepsi İzmir’de doğan, İzmir’in ruhunu ilk soluklarıyla ciğerlerine dolduran bu kişilere, İzmir’in Türkiye çapında çıkardığı İsmet İnönü gibi devlet adamlarını, Attilâ İlhan gibi sanatçıları, yazarları, gazetecileri eklerseniz, kentin yaratıcı bereketi daha iyi anlaşılır.
Türkiye’nin en büyük kenti olmayan İzmir’den, vasatı aşabilen bu kadar kişilik çıkması kuşkusuz raslantı değil. İzmir, üflediği özgürlük ruhuyla, özgür düşünce üretebilen, dolayısıyla yenilik yaratan insanlar üretiyor. Ama İzmir’in ruhunu da zaten bin yıllardır özgür düşünen insanların ortak belleği oluşturuyor.
***
Özgürlüğü besleyen ve özgürlükten beslenen İzmir’e özgü bu ruh, aslında “Niçin bazı toplumlardan dünyaca ünlü bir sanatçı, bir yeniliğe imzasını atan, keşif yapan, formül bulan, kısaca insan uygarlığına iz bırakan kimse çıkmıyor?” sorusuna da yanıt olabilir.
Özgürlüğün olmadığı yerde yaratıcılık olamıyor. Düşüncenin bağımsız olmadığı çevrede, yeni bir düşünce üretilemiyor. Yasaklarla çevrili düşünce, durağan kalıplardan taşamıyor, eskimiş ve aşılmışın tekrarını yeniliyor ancak.
Başka bir deyişle, yasak, baskı ve sansürün olduğu çevrede önce düşünce, sonra insanlar tutsak.
Örneğin megapol denilen 15 milyonluk İstanbul’da, hafta sonları İstiklal Caddesi’nin yürünemeyecek kadar yoğun kalabalık olması, özgürlüğün genişliğini değil, daraldığını gösteriyor: Varoşlarda gençliklerini yaşayabilecekleri hiçbir alan kalmayan gençler, hafta sonları o caddeye sıkışıyor! Türkiye’de çevrenin daralmadığı, gelenekçi yasakların pençesine alamadığı, mahalle baskısına yenik düşmeyen tek kale kaldı.
İzmir’in, özgürlüğü için direndiği ölçüde özgünlüğü var. Umarım ve dilerim, dayanır!