Isparta Yazılı Kanyon Ölümden Dönen 3 Kişi Rapor

  • Konuyu Başlatan: Konuyu başlatan vedatsen94 Tarih:
  • Başlangıç tarihi Yazılan Cevaplar:
  • Cevaplar 4
  • Okunma Sayısı: Görüntüleme 5,208

vedatsen94

DoğAşk
Mesajlar
216
Tepkime Puanı
0
Yer
Bursa
11/09/1999

Buzbaş, Berna ve Oktar 10 gündür Antalya ve civarında kanyondan kanyona geziyorlardı. Buzbaş 6 aydır kanyona girmek istiyor, girecek kimse bulamadığından dolayı giremiyordu. 7-8 kanyon geçmiş Oktarla anlaştılar, Oktar Atlas dergisi için yazı/fotoğraf hazırlıyormuş, Oktarla ilgili çeşitli uyarıları dinlemeden Antalyaya gittiler. Çok dalga geçtik arkalarından, "Oğlum kaybolacaksınız, eki eki " şeklinde . Hatta geçen hafta Bernanın ablası Jülide beni aramıştı, bir dia arıyormuş meğersem , ben ilk önce Buzbaşlarla ilgili birşey sanıp heyecanlanmıştım. İçime doğmuş demek ki....

Cumartesi (11 Eylül) saat 18:30 gibi beni Yaman aradı, Oktar kanyondan çıkmış, Buzbaş ve Berna içerideymiş, çıkamıyorlarmış, hızlı bir konsültasyon sonrası mağaracılardan Arpat ve Bedri ile kurtarmaya gitme kararı aldık. AKUTtan yardım istedik, "Bize ilkyardım konusunda bilgili sağlam bir adam verin yeter" dedik, Merti gönderdiler bir sedye ile beraber. Önce okula gittik, Arpat ve Sinan ile magaracı ekipmanlarını hazırladık, Bedriyi aldık ve havaalanına uçak kalkmadan 5 dakika önce ulaştık, Mert AKUT gücü ile uçağı bekletmekteydi, atlayıp 23:45 uçağı ile Antalyaya uçtuk.

Olay belirsizlikler içerisindeydi, malzemeleri bitmiş, nasıl yani, Oktar tırmanmış, Buzbaş ve Berna tırmanamamış, olabilir mi böyle bir şey, ne malzeme var yanlarında, Oktarın yardım cağırdığını biliyorlar mı? 00:50 de Antalyada indik, Oktar bizi Atlas cipi ile ve köyden edindiği kankalarıyla karşıladı, atlayıp Ispartaya doğru yola çıktık. Olay söyle gelişmiş. Oktar Atlasın Suzuki cipi ile Buzbaş ve Berna ile gelmiş. Bir haftadır, Antalya civarinda gezmişler, bir sürü kanyona kafalarını uzatıp bakmışlar, biraz yürümüşler, Kemerde yatmışlar vs vs. En son Isparta Yazılı kanyonu seçip gitmişler ve girmisler. Oktar bolt çekici, driveri hatta hangerleri olmasına rağmen boltları arabada unutmuş. Köylülerden aldıkları çok teknik bilgilere göre köylüler kanyonun bir ucundan girip öbür ucundan 3 saate çıkıyorlarmış, hiç su geçişi yokmuş, şelale yokmus vsvs, gelgelelim sonradan köylülerin kanyondan değil, kanyonun üzerinden geçtikleri anlaşılmış, ama çok geç. Bizimkiler Oktar önderliğinde ellerindeki perlonlar bitene dek kanyonda ilerlemişler. Bir gece kanyonda kalmışlar. Herşeyleri ıslakmış. Toplam 3 şelale inişi yapmışlar Buzbaşın ne olur ne olmaz diye yanına aldığı dinamik ip ile. Ertesi gün bir şelale inişi başında kalmışlar, malzeme kalmadığından dolayı inememişler. Oktar yanlardaki çarşaklardan tırmanmış, inememiş !! ve yardım çağırmak için çok zor dik, çürük, kaygan çarşaktan çıkmış 350 metre yukarıya. Herşeyleri (normal 30-40 litrelik dağcı çantaları ile suda yüzmüşler) ıslak, tulum yok, perlonları yok, 50 metre dinamik ipleri var o kadar. Durum bu yani...

Saat 04:00 gibi kamp yerlerine vardık ve hemen yattık. 6:00 kalktık, eşyaları hazırladık, Oktar bizi kanyonun girişine götürdü (45 dakika araba ile). Mağaracı kuşamlarını ve ekipmanlarını giyindik, 200 metre ip aldık, tonlarca malzeme, Oktara telsiz bıraktık (AKUT gücü), yanımızda uydu telefonu (iridyum) bile vardı, hipotermi için ocak, benzin, konserve, tulum, kuru giyecekler vs var. 4 kişi kanyona girdik 8:45.

Mağaracılar kanyon içerisinde cok rahatlar, zaten kanyoning için once mağaracı eğitimi alın denir. Kanyon ortamı onlar için üstü açık bir mağara gibi birşey, doğal ortamlarındalar, çok rahat hareket ediyorlar. Ben mi? Hiç de doğal ortamımda değilim tabii ki. Islak kayalarda sekip bel boyu soğuk suda çanta taşımak hiç de bana göre değil . Neyse ayak uydurduk girdik. İp inişleri veya gölde yüzmemek (malzemeyi gerekmedikçe ıslatmak istemiyoruz, kendimiz cok ıslanmak istemiyoruz, neyle karşılasacağımız belli değil, üzülmeyelim sonra) için döşemeyi mağaracılar yaptılar. Çok hızlı çalışıyorlar, hep dogal bağlantı, bolt çakmak çok uzun sürer, gerekmedikçe kullanmıyorlar, oldukça hızlı ilerledik. Oktarın onları tek ettiği yere saat 12:00de ulaştık, Oktarla telsiz bağlantısı kurduk. İki yanı çok dik, pis çarşak, tepesi kayalık ne olduğu belirsiz. Buzbaş ve Berna yok.

Acaba kanyondan mı devam ettiler, yoksa yukarı mı çıkmaya çalıştılar. Sonra ilerde 2 şelale inişi sonra bir kayada bizim kırmızı ipi gördüm, içim cız etti. İpi de bıraktılarsa hiçbirşeyleri kalmamış demektir ki aney aney... Hemen Arpatla ip döşeyip indik, yüzmeyi göze alarak. Merti telsiz başında bıraktık, Bedriye de malzemeleri, olabildiğince az malzeme ile birinci şelaleyi indik. Gidip ipin oraya bakacağız, fazla uzaklaşmış olamazlar, eğer bulamazsak diğerleri de gelecek ve içeriye doğru devam edeceğiz. Önümüz göl, iki taraf yüzlerce metre düz duvar, 50 metre ilerisi bir başka şelale. Hadi hayırlısı. Yüzüp (kuşam, teknik malzeme ve ip ile) bir sonraki şelaleye gittik, oradan bir sonraki göle indik, yüzüp ipe ulaştık. Perlonları olmadığı için ipi babaya (2 metre eninde bir baba) geçirip inip ipi almaya çalışmışlar, ip sıkışmıs, bırakmak zorunda kalmışlar. 10 metre iniş, ipin ucundan bile kesememişler. Aney aney...

Fazla uzaklaşmış olamazlar, düzgün bir emniyet alacak yer yok, ben kayaya takoz oldum ipi deviye ettim, Arpat indi. Yüzüp ileri bakacak, eğer bir iz bulursa neyse, ama bulamazsa boltlayıp devam edeceğiz. Sonra..... Bilemiyorum, ne kadar ilerleyebilirler, bundan sonrası tam Git dergisindeki kanyoncular olayına - 2 kişi kanyonda kalıyorlar, ipleri kalmayınca şelalelerden atlaya atlaya 13 atlamadan sonra çıkmayı başarmışlar -dönüyor. Veee Arpat yüzdü, kayaya çıktı ve ilk dönüşün ardında onları buldu. Çantaları zaten su dolu, herşeyleri ıslak, üzerlerinde şu ucuza aldığımız termal çamaşır üstler var, altlarında don ile titreye titreye oturuyorlarmış. Toparlandılar, yüzerek geldiler, cumar verdik, ipten çıkıp yanıma geldiler, çantalarıda iple çektik. Beni görünce çok şaşırdılar, kesin olarak "Kanyona girmem ben" demiş olduğum için. Yinede derim "Girmem, ne işim var, ıslak, soğuk, ıslanıyorsun, kayıyorsun, elin ayağın kayıyor, titreye titreye ne anladım ben bundan" Benim işim değil. Tabii kurtarma olayı ayrı ;-) Gelse gelse magaracıları bekliyorlarmış, ama bugün değil, en erken yarın, 2 gün kimse görmezlerse şelaleleri atlaya atlaya deneyeceklermiş. Eğer daha önce hipotermi olmazlarsa. Berna "Hep Gitteki o yazıyı düşündüm" dedi, mayısta kanyona gitmeye niyet ettiklerinde onlara okutmuştuk, Buzbaş "Kaç yıldan beri ilk defa tanımadığım bir adamla geliyorum, Oktar biliyor sanmıştım, niye böyle olduğunu söylemediniz ?" dedi, 2 saat güldüm.

Olay söyle oluyor: Oktar geçtiği 7 kanyonu anlatıp ne kadar tecrübeli olduğundan bahsediyor. Buzbaşta (magaracılarin bütün uyarılarına rağmen) peşine takılıyor. "Bu kanyonuda 3 saate yürüyerek geçeriz" diye girdiklerinden içleri rahat. Aksilikler sırayla geliyor. Önce statik iplerin sonra boltların arabada kaldığını farkediyorlar. Tek su geçirmez çantada Oktarın fotoğraf makinası var. Buzbaşın "Ne olur ne olmaz yanımda bir tanede dinamik ip bulunsun" diye aldığı dinamik ipten ve birkaç perlondan başka birşeyleri yok. Böylece devam ediyorlar, zaten kanyon olayında geri dönüş yok, eğer ip döşeyip bırakmazsan ki biz bırakarak indik. Kanyonu bitirme gibi bir derdimiz yok, Buzbaş ve Bernayı bulup geri çıkacağız. Perlonlari bitince kalıyorlar, kanyonda giderek uzun inişler ve göller haline dönüşüyor. Oktar bir çarsak çıkıyor, çok dik ve kaygan, inemiyor. Berna çıkmaya çalışırken düşüyor, o kadar kötü yani. Oktar "Ben gidip yardım getireceğim" diyor, ben tekrar tekrar sordum "Seni anladılar mı, onay aldın mı ?" diye, Oktar "Tabii" dedi, daha sonra Berna "Hece hece birşey söyledi, hiçbirşey anlamadık, sonrada gitti" dedi. Ayrıca en son sigara içen Oktar olduğu için çakmakta cebinde kalmış. MSR var, çıra var, benzin var, odun var, çakmak yok, herşeyleri ıslak, sabaha kadar titremişler. Odunları sürte sürte ateş yakmayı denemişler, başarabilen beri gelsin. İpi babadan geçirip iki kez inmişler, sonra ip takılmış, bırakıp en yakın kovukta titreye titreye sabahı etmişler. Bir tek aliminyum folyoları varmış survival kitlerindeki, ona sarınmışlar. Yüzdük, cumarladık, Bedri ve Mertin yanına döndük. Çocuklara hemen çorba yaptık, birşeyler yedirdik, kuru giysiler, polarlar verdik. Bu sırada bir jandarma tepeden indi.

Kayalardan bir çıkış varmış, ve kayalıkların arkasında köye çıkılabiliyormuş. Bilmeden denenecek birşey değil, kayaların ortasında cascavlak kalakalmak var. Adam yolu gösterdi Mertle beraber Buzbaş ve Berna ile oradan yukarı çıktık. Bedri ve Arpat malzemeleri toplayarak geri döndüler. Askerler bize çay verdi, birşeyler yedik, Arpat ve Bedriyi kanyon girişinden aldık, Mertle ben askeriyede kaldık malzemelerle, Oktar diğerlerini aldı, kampı toplamaya gittiler. Saat 23:55 uçağına yer ayırttık, çok zamanımız var, Oktar kankaları ile telefonlaştı, "Tamam" dedi "Şimdi sizi de almaya gelecekler, kampta buluşacağız". 1,5 saat sonra kıllanmalar başladı. Zaman azalıyor, nerede bizi alacak adam. Asteğmen telefon etti, adamlar "Sizi almaya mı geleceğiz, haberimiz yok, Oktar bey bize birşey söylemedi" Tatataaam. Hemen taksi tutup eşyaları yükledik, kampa gittik (1 saatte). Bu sırada tufan şeklinde deli bir yağmur başladı, her taraf su oldu, yerde bilek boyu su var, kanyon ne oldu allah bilir, esyaları yüklerken yeni kurumuş halimizi bir daha ıslattık, yüzme sonrası duş oldu... Kampa gittik, yetişemeyeceğiz, bir kısım eşya toplanmış, bir kısım kalmış, çünkü Oktar ile Buzbaşın fenerlerinin ampulu patlamış toplanırken, kamptan toparlayabildiklerini toplamışlar, ama sonra yolu kaybetmişler, Bedri ile Berna onlara ışık götürdü , Buzbaşın çadırı, tulumu, benim matım, vs kampta kalmış, gidecek zamanımız yok. Oktarı Arpat ile bıraktık, Arpat Antalyada kalacak, biz uçağa yetişecekler olarak minibüse atladık, çok az zaman var, ucu ucuna, yola çıktık, kalan eşyayı onlar getirecek. İlerleyen dakikalarda Mertin sedyeyi kampta unuttuğu anlaşıldı ki cok değerli bir sedye, neyseki minibüscü "Ben dönüşte alır eve koyarım, siz adam gönderir aldırtırsınız" dedi de Mertin içi rahatladı. Zaten Oktar İstanbula dönerken sedyeyi alıp getirdi. Veee uçağı 3 dakika ile kaçırdık !.....

Zaten uçakta önce yer yoktu, yedek listedeydik, sonra Mert AKUT merkezine durumumuzu anlattı, en son da laf arasında "Bu aksam geleceğiz, şu an yedekteyiz, yer bulursak geleceğiz" dedi. Sonra havaalanını aradık kı merkez olaya el koymuş, "Niye AKUT olduğunuzu söylemiyorsunuz, yeriniz hazır" dediler, hatta biz gelmeden biletlerimizi ve boarding passlarımızı hazırlamışlar, yetkilerini aşmalarına rağmen, ama biz yetişemedik. Bir sonraki sabah saat 06:00 da. Hindistan tadında terminalde yerlere yatıp uyuduk...

Sabah bindik geldik, Hakan bizi karşıladı, evlere dağıttı.

Biz araba ile Çınarcıkta mahsur kaldığımızda klup odasında Buzbaş, Barış ve Ayhan "Rescueya gidiyoruz loy rescueya" diye halay çekmislerdi, Buzbaş ve Bernayı kayanın tepesinde halay çekerek karşıladım.

Bir musibet, bin nasihat olayı, neyseki ucuz atlattık.......

Neyseki iplerinin sıkıştığı yeri görebiliyordukta devam ettiklerini anladık, yoksa ilk seçenek olarak çıkmaya çalıştıklarını varsayacaktik ki, o zaman işimiz bayağı zorlaşacaktı. Şimdi herkes iyi, bir tek Mert "Sen İstanbula döneceğine git Kaşta 2-3 gün yat dinlen" önerimi dinlemedi, döner dönmez artçı deprem oldu, hemen Gölcüke koşmuş......

Tabii içilen kokulu kanyon sularının mide ve bağırsaklara olan etkisi var ki Buzbaş, Berna ve Bedriyi vurdu...

Kurtarmaya katılan, destek olan herkese teşekkür ederim, BUMAK ve AKUTa ama özellikle Bedri, Arpat ve Merte tabiiki ....

Zeki Melek

-Alıntıdır-

Boğaziçi Üniversitesi Dağcılık Kulübü

Kanyonin böyle bir spor, güvenliğe önem verin. Kendinizi ateşe atmayın. Bir musibet, bin nasihat olayı..
 

Etiketler

Ynt: Isparta Yazılı Kanyon Ölümden Dönen 3 Kişi Rapor

Çok ucuz atlatılmış bir olay, diğerlerine örnek olması dileğiyle :smiley:
 

Ynt: Isparta Yazılı Kanyon Ölümden Dönen 3 Kişi Rapor

merakla ve dikkatle okudum ve sanki sizinle birlikte bende o heyecanı yaşadım.sanırım canımızın ne kadar değerli olduğunun hala farkına varamayanlarımız var.
 

Ynt: Isparta Yazılı Kanyon Ölümden Dönen 3 Kişi Rapor

Aslında tam öyle değil, ama doğayla şaka olmaz. Herşeye hazırlıklı olmak gerek. Doğaya çıkan adam özgürdür, ama güvenliğide üst seviyede tutması gerekmektedir.
 



Gezenbilir bilgi kaynağını daha iyi bir dizin haline getirebilmek için birkaç rica;
- Arandığında bilgiye kolay ulaşabilmek için farklı bir çok konuyu tek bir başlık altında tartışmak yerine veya konu başlığıyla alakalı olmayan sorularınızla ilgili yeni konu başlıkları açınız.
- Yeni bir konu açarken başlığın konu içeriğiyle ilgili açık ve net bilgi vermesine dikkat ediniz. "Acil Yardım", "Lütfen Bakar mısınız" gibi konu içeriğiyle ilgili bilgi vermeyen başlıklar geç cevap almanıza neden olacağı gibi bilgiye ulaşmayı da zorlaştıracaktır.
- Sorularınızı ve cevaplarınızı, kısaca bildiklerinizi özel mesajla değil tüm forumla paylaşınız. Bildiklerinizi özel mesajla paylaşmak forum genelinde paylaşımda bulunan diğer üyelere haksızlık olduğu gibi forum kültürünün kolektif yapısına da aykırıdır.
- Sadece video veya blog bağlantısı verilerek açılan konuların can sıkıcı olduğunu ve üyeler tarafından hoş karşılanmadığını belirtelim. Lütfen paylaştığınız video veya blogun bağlantısının altına kısa da olsa konu başlığıyla alakalı bilgiler veriniz.

Hep birlikte keyifli forumlar dileriz.


GEZENBİLİR TV

GEZENBİLİR'İ TAKİP EDİN

Forum istatistikleri

Konular
103,480
Mesajlar
1,518,559
Kayıtlı Üye Sayımız
172,134
Kaydolan Son Üyemiz
mertm

Çevrimiçi üyeler

SON KONULAR



Geri
Üst