Merhaba,
Vatan Gazetesinden alıntıdır.
Necati Doğru, çok ilginç bir konuyu gündeme getirmiş. Yaşar Yılmaz, önemli birisi anlıyoruz ama "ses düzeni" konusundaki çalışması da en az o oranda önemli...Dikkatinden kaçmış olanlar için paylaşmak istedim.
Cavid Sezen
(Vatan Gazetesinden alıntıdır. 21.06.2009)
Necati Doğru
Yazara ulaşmak için : ndogru@gazetevatan.com
[attachment=1]
İnsanın Yaşar Yılmaz gibi çalışkan arkadaşı olmalı!
Haldun Elibol, Bergama’daki antik kentten acı haberi bana iletti, baraj yapımı ilerliyor, bu tarihi kent sular altında kalacak. Biraz para ayrılsa ve yüksek duyarlılık sergilense hem baraj yapılır ve hem de tarihi kent kurtarılabilir.
Aynı ağıtçı noktadayız.
Zavallı ezber sürüyor.
Tantanaya para çok.
Tarihi korumaya yok.
Belli ki, ne Cumhurbaşkanı’nın, ne Başbakan’ın, ne de Kültür Bakanı’nın benim arkadaşım, 68’li kuşağım, üniversitede okurken 84 öğrenci birlikte Hakkari’ye “Zap Suyu üzerine Devrimci Gençlik Köprüsü” yapmaya gittiğimiz ve yapıp döndüğümüz Yaşar Yılmaz gibi bir arkadaşları var.
Olsaydı.
Anadolu’daki tarihi kültür mirasının korunmasına az da olsa duyarlı dururlardı. Çok çalışkan arkadaşım Yaşar Yılmaz, Romalı büyük mimar Vitruvius’tan kalan bilgiden yola çıkarak bizim Anadolu topraklarındaki 115 antik kent ve 119 antik tiyatroyu tek tek inceledi.
2.5 yıl gece-gündüz uğraştı.
***
Onu; antik çağın emekçi köleleri ile mühendislerinin bu tiyatroları nasıl yaptıklarını öğrenmeye sürükleyen dürtü; ses düzeniydi. Nasıl oluyor da elektriğin, hoparlörün olmadığı o çağda hemen hepsi yüzde 30 eğimle yapılan 20-25 bin kişiyi alabilen tiyatrolarda en arka koltuklarda oturanlar bile 100-150 metre uzaklıktaki (Bergama’da 80 basamak, Efes’de 56 basamak var) sahneden sesleri duyabiliyorlardı. Yaşar’ın araştırması ve ulaştığı sonuçlar nihayet; “Anadolu Antik Tiyatroları” adıyla Yem Yayınları’ndan basıldı.
Kitap basıldı, ses geldi.
Sanmayın ki Türkiye’den.
Ses Avrupa’dan geldi.
Avusturya Kültür Bakanlığı, Yaşar Yılmaz’ı Salzburg’taki Mozart Üniversitesi “Antik Çağda Akustik ve Ses Dağılımı” konusunda bir konuşma yapmaya çağırdı. 15 Temmuz günü dinleyecekler, tamamen üst düzey kültür adamları ile arkeoloji-sanat tarihçi profesörleri olacak.
***
Merak ediyorlar.
Çünkü Yaşar, bizim gelmiş geçmiş bütün iktidarlar ile kültür bakanlıklarının üç otuz para ayırarak korumaya almadıkları ve çoğu sahtekar tarihi eser soyguncusu yabancı kazı heyetlerine terk edilmiş 115 antik kent ve 119 antik tiyatroda yaptığı araştırmada bugüne kadar bilinmeyen 2 önemli bulgu keşfetmişti.
İlki sesin iletilmesiydi.
Sahnedeki oyuncu, şarkıcı, konuşmacı ya da müzik aletinden çıkan sesin 20-25 bin kişilik açık hava tiyatrosunun en uzak basamaktaki izleyiciye kadar gidebilmesini, o dönemin mühendisleri orta yola “sırtlı koltuklar” yerleştirerek sağlamışlardı. Ses koltuğun sırtlığına çarpıp yukarı basamağa kadar çıkabiliyordu. İkinci buluş ise bugüne kadar düşünüldüğü gibi ilk tiyatro Greek uygarlığı döneminde değil ondan önceki Erken Dönem medeniyetleri döneminde yapılmıştı ve ilk açık hava tiyatrolar taştan değil ahşaptılar.
İnsan önce ülkesini sevmeli.
Evvela ülkesini keşfetmeli.
Keşfettiğini koruyabilmeli.
Keşfetmek için insanın Yaşar Yılmaz gibi çalışkan ve yurtsever arkadaşı olmalı.
Vatan Gazetesinden alıntıdır.
Necati Doğru, çok ilginç bir konuyu gündeme getirmiş. Yaşar Yılmaz, önemli birisi anlıyoruz ama "ses düzeni" konusundaki çalışması da en az o oranda önemli...Dikkatinden kaçmış olanlar için paylaşmak istedim.
Cavid Sezen
(Vatan Gazetesinden alıntıdır. 21.06.2009)
Necati Doğru
Yazara ulaşmak için : ndogru@gazetevatan.com
[attachment=1]
İnsanın Yaşar Yılmaz gibi çalışkan arkadaşı olmalı!
Haldun Elibol, Bergama’daki antik kentten acı haberi bana iletti, baraj yapımı ilerliyor, bu tarihi kent sular altında kalacak. Biraz para ayrılsa ve yüksek duyarlılık sergilense hem baraj yapılır ve hem de tarihi kent kurtarılabilir.
Aynı ağıtçı noktadayız.
Zavallı ezber sürüyor.
Tantanaya para çok.
Tarihi korumaya yok.
Belli ki, ne Cumhurbaşkanı’nın, ne Başbakan’ın, ne de Kültür Bakanı’nın benim arkadaşım, 68’li kuşağım, üniversitede okurken 84 öğrenci birlikte Hakkari’ye “Zap Suyu üzerine Devrimci Gençlik Köprüsü” yapmaya gittiğimiz ve yapıp döndüğümüz Yaşar Yılmaz gibi bir arkadaşları var.
Olsaydı.
Anadolu’daki tarihi kültür mirasının korunmasına az da olsa duyarlı dururlardı. Çok çalışkan arkadaşım Yaşar Yılmaz, Romalı büyük mimar Vitruvius’tan kalan bilgiden yola çıkarak bizim Anadolu topraklarındaki 115 antik kent ve 119 antik tiyatroyu tek tek inceledi.
2.5 yıl gece-gündüz uğraştı.
***
Onu; antik çağın emekçi köleleri ile mühendislerinin bu tiyatroları nasıl yaptıklarını öğrenmeye sürükleyen dürtü; ses düzeniydi. Nasıl oluyor da elektriğin, hoparlörün olmadığı o çağda hemen hepsi yüzde 30 eğimle yapılan 20-25 bin kişiyi alabilen tiyatrolarda en arka koltuklarda oturanlar bile 100-150 metre uzaklıktaki (Bergama’da 80 basamak, Efes’de 56 basamak var) sahneden sesleri duyabiliyorlardı. Yaşar’ın araştırması ve ulaştığı sonuçlar nihayet; “Anadolu Antik Tiyatroları” adıyla Yem Yayınları’ndan basıldı.
Kitap basıldı, ses geldi.
Sanmayın ki Türkiye’den.
Ses Avrupa’dan geldi.
Avusturya Kültür Bakanlığı, Yaşar Yılmaz’ı Salzburg’taki Mozart Üniversitesi “Antik Çağda Akustik ve Ses Dağılımı” konusunda bir konuşma yapmaya çağırdı. 15 Temmuz günü dinleyecekler, tamamen üst düzey kültür adamları ile arkeoloji-sanat tarihçi profesörleri olacak.
***
Merak ediyorlar.
Çünkü Yaşar, bizim gelmiş geçmiş bütün iktidarlar ile kültür bakanlıklarının üç otuz para ayırarak korumaya almadıkları ve çoğu sahtekar tarihi eser soyguncusu yabancı kazı heyetlerine terk edilmiş 115 antik kent ve 119 antik tiyatroda yaptığı araştırmada bugüne kadar bilinmeyen 2 önemli bulgu keşfetmişti.
İlki sesin iletilmesiydi.
Sahnedeki oyuncu, şarkıcı, konuşmacı ya da müzik aletinden çıkan sesin 20-25 bin kişilik açık hava tiyatrosunun en uzak basamaktaki izleyiciye kadar gidebilmesini, o dönemin mühendisleri orta yola “sırtlı koltuklar” yerleştirerek sağlamışlardı. Ses koltuğun sırtlığına çarpıp yukarı basamağa kadar çıkabiliyordu. İkinci buluş ise bugüne kadar düşünüldüğü gibi ilk tiyatro Greek uygarlığı döneminde değil ondan önceki Erken Dönem medeniyetleri döneminde yapılmıştı ve ilk açık hava tiyatrolar taştan değil ahşaptılar.
İnsan önce ülkesini sevmeli.
Evvela ülkesini keşfetmeli.
Keşfettiğini koruyabilmeli.
Keşfetmek için insanın Yaşar Yılmaz gibi çalışkan ve yurtsever arkadaşı olmalı.