forumu yeni farkettim.. anlatımın sadeliği ve af buyurun komikliği tebessüm ettirdi
sağolun. iyi ki hipotermi olmamış. hele ki ıslanıp onca süre bekledikten sonra.. madem forumda böyle samimi anlatımlar var, kendi anımı paylaşayım istedim.
evela, 1974-78 arası anne babayla Semizkum /Karagöz'de tüm yaz boyunca çadırda yaşayan, sonraki yıllarda izci kamplarına katılan, yani çocukluk ve ilk gençlikte çadır ve kamp deneyimleri yaşayan biri olarak, yetişkinliğimde hiç kış kampı atmamıştım.
Ukrayna'da yaşıyorum ve kamplarım ya gölet ya da kılburun ucunda, araba + çadır şeklinde ve hafta sonları ya da çalışan herkes gibi hayatın gailesinden fırsat buldukça..
24 Aralık 2016 tarihinde tek başıma kılburuna geldim (ekte okla işaretli kamp noktası) fakat en yakın şehirde eksi 2 civarı olan hava, orada eksi 4-5 lere düştü. kar yok ama çok şiddetli rüzgar var. senenin en kısa günleri, hava saat 16.00 gibi kararıyor. (1 saat fark var TC de 17.00 diye düşünün.) koca arabayı sallayan rüzgar çadırı kurmaya mani oldu, kursam çıtalarını kıracak zaten bezi uçuruyor (çadır ekte) rüzgarın yönü de belli değil korunak alalım lakin rüzgara çok açık alan. bir an evel ateş yakmak lazım. daha ilk alevi göremeden kamp sobası da devrilmesin mi !! (soba da ekte) iyi ki de sağlam ateş yoktu çünkü yağış yok, ortalık kuru ot, o rüzgarla hemen yangına dönerdi, kendimiz kurtulsak kılburunu yakan adam diye tarihe geçerdik..
ee.. barınak yok.. ateş de yok.. hava karardı.. fırtna var resmen.. burun deliklerini bile kaskatı yapacak kadar da sert hava anlayamadan oldu mu sana eksi 8 ! rüzgardan da kafa profesyonel boksorden dayak yemiş gibi sersemledi.. eksi 8 ama hissedilen kaç belli değil..
artık kampın keyif alınacak yanı da kalmadı zira kamp bile olmadı ki zaten ama inat uğruna dönmüyorum dedim.. açlığı falan unuttum (eldekiler ateşte pişmeden çiğ yenecek şeyler değil) mecburen sığındım arabaya.. araba kapalı ama nihayetinde metal yığını.. vebasto da yok ! ısıtsan da 10 dakika geçmeden gene buz gibi hem kapalı alan hem dışardaki uğultu, iş eziyete dönmeye başladı
gece 23.00 civarı dedim ki tamam eve gene dönmeyeyim ama inadın faydası yok, hiç olmazsa kamp yerini değiştireyim.. sanatoryumun oraya geldim ama girişi bariyerle kapamışlar ! inadım inat.. gerekirse kilometrelerce daha giderim ama bu gece eve dönmek yok..
geldim körfez içinde bir yere.. eksi 11 oldu ama rüzgar o kadar değil çok şükür. çadırı gene kurmadım araba içinde yatacağım. hiç olmazsa ateşimi yakıp karnımı doyurabildim. yine deniz kenarındayım, yazın bile pek kimse gelmez, ıssız olur bu plaj.. karnım tok.. uykum geldi.. girdim arabaya.. bu havaya dayanacak uyku tulumum da yok ama Karpatlar'dan aldığım hakiki koyun yünü kar beyazı battaniyem var.. sarındım.. sızmışım.. aa.. sızmışım dedim de, alkol niye almadım ki yanıma.. pek diil hiç içmem ama orda o an lazım olurdu..
3 ü geçti uyudum.. 6 yı biraz geçe uyandım.. deniz kenarı.. hava kaldı.. sanki bütün hırsını benden aldı rüzgar.. şimdi karıncalar bile su içer denizden, öyle durgun deniz.. ve kimsesizlik.. sessizlik.. sanki o anlar 14-15 saatlik eziyet sonrası hediye gibiydi..