Ynt: Hasanboğuldu Şelalesi Hikayesi
kültürümüzün zenginliği mantılıklı yada tersi bu tür binlerce öykü ile bugüne ulaşmıştır ki bu zenginlik bizi biz ve yarını var kılar
şaka yada değil öykülerle dalga geçmek yerine zaman\mekan bağlamında verilmeye çalışılan mesajı bulmaya çalışmak daha yapıcı olacaktır
konfüçyüs'ten:
konuşmaya değer olanlarla konuşmazsan, insanları yitirirsin
konuşmaya değer olmayanlarla konuşursan, sözcükleri yitirirsin.
öykü'nün bir versiyonu'da şöyledir:
Hasan Boğuldu Hikayesi...
Her Çarşamba, güzeller güzeli obalı Emine, Kazdağı'nın zirvelerine kurulu köyünde yetiştirdiği bal, peynir, süt gibi ürünlerini yaklaşık 5 saatlik bir inişten sonra ovaya kurulu Edremit Pazarı'na getirir ve satmak için sergi açar, geçimini sağlar. Yine böyle bir Çarşamba günü, taptaze ürünlerinin başında beklerken, yakışıklı ova köylüsü, bıçkın delikanlı Hasan ile gözgöze gelir ve birbirlerine tutulurlar. Hasan, Emine'ye her gelişinde sattığı sebze-meyvenin arasından karpuz ikramında bulunur. Ancak pazarın kurulduğu gün görüşebildikleri böyle geçen hasret dolu haftalar sonunda sevdalarını evlilik ile tüllendirmeye karar verirler. Fakat Emine'nin ailesi, bu evlilik fikrinden pek de hoşnut olmazlar; zira Hasan ovalıdır, kızları ise obalı. Ovalı Hasan'ın, kendi zor yörük obası hayat şartlarına dayanamayacağını düşünürler ve Hasan'ı bir imtihana tabi tutmaya karar verirler. Hasan'ın Emine ile evlenebilmesi için kırk okkalık bir tuz çuvalını ovadan obaya kadar sırtında çıkarması gerekmektedir. Emineyle ovadan sırtında tuz çuvalıyla yola koyulan Hasan'ın, yaklaşık 5-6 kilometrelik bu yolun sonlarına doğru, dizlerinin bağı çözülmeye başlamıştır, zira nazik yetişmiş bedeni bu yüke dayanamamaktadır. Bu işi başaramayacağını anlayan Hasan, Emine'ye başka diyarlara kaçmayı orda evlenmeyi teklif eder, Emine bunu kabul etmez, devam etmesini ister. O, erkeğinin başaracağına ve köye başları dik varacaklarına inanmıştır bir kere. Yalvarışlarına kulak asmayan Emine'nin arkasında çabalayan Hasan, terleyen sırtına nüfuz eden tuzun da yakıcı etkisiyle artık dayanamaz hale gelir ve gökbüvetin buz gibi sularına sesizce yuvarlanır ve boğulur. Bunu farketmeden köye kadar çıkan Emine, arkasında Hasan'ın olmadığını görünce deliye döner ve Hasan'ı aramaya başlar, fakat bulamaz. En sonunda Hasan'ın boğulduğu gölete gelince Hasan'a hediye etmiş olduğu yazmanın yüzmekte olduğunu görür. Bu acıya dayanamayan Emine de yazma ile kendini göletin yanındaki ulu bir çınara asar. O günden sonra dalları gölete uzanan bu çınara Emine Çınarı, gölete de Hasan Boğuldu Göleti denmeye başlanır