Göktürk Göleti ve Belgrad Ormanı Yürüyüşümün Sonuçları
Arkadaşlar bu rotayı uygulamam mümkün olmadı daha doğrusu kamp olayına benle gelecek arkadaş sıcak bakmadı o gün müsait değildi sanırım. Ama yeni güzergah belirledik mecidiyeköyden 48 numaraya göktürk hattına binip göktürk caddesinde indik, hedefimiz oradaki göktürk göletine gitmek ve yakınındaki diğer adını bilmediğimiz ama daha sonra İmrahor göleti olduğunu öğrendiğimiz diğer gölete orman yolundan gitmekti. Tabi hedefimiz tam istediğimiz şekilde olmadı , size başımızdan geçenleri ve gördüklerimizi şimdi burada paylaşacağım.
Arkadaşımla göktürk caddesinde indik oradan biraz aşağı caddeye indik orada şarap satan bi dükkan ve yanında tekel bayi var, az ilerisinde bir market var oradan kahvaltılık birşeyler aldık.Oradan o yoldan sapmadan dümdüz gidince İmrahor Gölüne ulaştık ve başında nefret ettiğim şey vardı insan olma ve gezme özgürlüğümüzü kısıtlayan "Güvenlik ve gişesi" öğrenci 2.5tl otomobil 10tl, normal 4tl yazıyordu ama biz hafta içi gelmiştik yani dün 12.02.2014 çarşamba günü dolayısıyla o gün para almadılar içeri girdik. Saat 14:30 falandı. Orman gerçekten müthişti birde göletin suyunun berraklığı adeta eğilip içilebilecek kıvamdaydı ama duran su durduğu gibi olmadığı için tabiki kömür yada odun közü ile birlikte yosunla temizlenip filre edilip içilmeliydi. Orada biraz takıldık öyle güzelki orada kav mantarı bile buldum(sürtünme yöntemiyle yada kıvılcım çıkarma yöntemiyle ateş yakarken kav mantarı çok iyi ve uzun süre kor tutar ve ateşi başlatmanızı kolaylaştırır). Bu beni baya heyecanlandırmıştı, çünkü istanbul gibi bir yerde hala vahşi doğanın ve doğal yaşamın var olduğunu görmüştüm. Tam bu sırada bir köpek sürü geldi etrafımızı çevirdiler içlerinde bi tanede kurt vardı en büyükleri, hepsinin ardındanda bir kız geldi muhtemelen o köpekleri gezdirmekle yükümlü bir görevliydi. Koklayıp gittiler. Daha sonra biz gölün kıyısından yola koyulara ileriye diğer gölete doğuya doğru gitmeye karar verdik. Bu arada ilkel yöntemlerle yön bularak oraya gitmekti hedefimiz, yani gps pusula vs gibi şeyler kullanmadan doğadaki bilgilerden faydalanarak gitcektik, zaten o ağaçların arasında gps çalışmazdı. Göletin kıyısından göletin sonuna doğru gidince bir bataklığa rast geldik oradan ileriside çok sık dikenli bitkilerle kaplıydı oradan güneye doğru gittik ve orada bir patika yol bulup onu takip ettik, bu arada yerde gördüğüm avcıların olduğunun ve bişey avladığını belirten boş kovanlar vardı, daha ilerilerdede rastlayınca burda kesinlikle domuz,kurt gibi bir hayvanın bulunduğu ve çok sayıda olduklarını anladım. Çok geçmeden taze kurt dışkısı buldum, buda teorimi kanıtlamış oldu. Yanımda 1tane ucu kırık ok ve 26librelik bir ingiliz yayı(longbow) vardı, bununla iyi bir temrene sahip bir okla bize saldırmaya çalışacak birr hayvanı çok kolay etkisiz hale getirebilirdim, ama ben her zaman onlarla bir arada yaşamaya ve beni ısırmadıkça yaralamama dikkat etmeye çalışırım, bugüne kadarda hiç bir hayvana zarar vermemişimdir. Kurt dışkısı bulduğumuz alan süper bir yerde, çam ve köknar ağaçları öyle sıktı ki, içerisi hem karanlık hemde dışarıya göre sıcak ve durgun bir yerdi, oradaki oksijen ve enerjiden bahsetmiyorum bile . Bana kalırsa orada çok güzel bir ağaçtan çam iğneleri ve dallarından sığınak yapılabilir orada ateş yakılıp sabahlanabilirdi. Bu arada ağaçların üstündeki reçinelerle çok güzel meşale yapılıp ormanda gece gezinilebilirdi. Ama amacımız Göktürk Gölüne ulaşmaktı ve bulana kadarda hava kararmıştı sonunda bulmuştuk saat 17:45 civarıydı geldiğimiz yer gölden başka baraja benziyordu ve yanında kocaman bir villa vardı hemen girişindede güvenlik benzeri kulübe ve kocaman levha bilmem ne clup(muhtemelen oradaki lanet villa sitesinin ismi buna ilerde değineceğim) arkadaş buranın onun tabiriyle "ciks" bir mekan olduğunu elimizdeki sopa ve yayı toplayıp bırakmamız gerektiğini söyledi. Öylede yaptık, biz bunları yaparken beyaz bir linea geldi tepesinde polis arabasını andıran yuvarlak mavi bir lamba vardı bize burada napıyorsunuz dedi bizde gölü dolaşacağımızı söyledik burda balık tutmak yasaktır deyip gitti. Biz zaten oraya geldiğimizde o huzur veren ormanın içinden medeniyetin ve aptal kuralların başladığı yere geldiğimizde böyle birşeyle karşılaşacağımızı bildiğimiz için malzemelerimizi toplamıştık. Aslında yanımızda sucuk ve ekmekde vardı kahvaltıdan sonra onları akşama saklamıştık bunları göktürk göletinde ateş yakıp çubuklara dizip sucukları pişirip ekmek arası yapacaktık bi yandanda ateşle ısınmayı ve o güzel muhabbet ortamını kurmayı planlıyorduk taki oraya gelip o ortamı görene kadar... Daha sonra o villayı aşıp arkasından göletin kıyısına inip onun etrafını gezi dolanıp geldiğimiz yoldan geri dönecektik planımız buydu, ama hava kararmıştı artık ormandan gitmekte çok mantıklı bir hareket değildi ay dolunaydı ve meşale yakacak kadar reçine toplamaya vaktim olmamıştı. Dolayısıyla o beton yola girip siteye giriş yaptık o lanet villayı geçene kadar baya yokuş tırmandık dönemeçli yollar geçtik ama yol bir türlü bitmek bilmiyordu sürekli tırmanıyor ve dönemeçli yollardan geçiyordu sağ sol her yer villa çitle çevrilmiş özel mülktü! O adam bize balık tutmak yasak demişti bizde balık tutulabilecek yerler olduğunu yani göletin kıyısına inebileceğimizi düşünmüştük ama bırak balık tutmayı o yanyana bitmek bilmeyen sitenin villaları sayesinde o lanet yoldan göletin ucu bile görünmüyordu, herkes bahçesine koca koca ağaçlar dikip çit görevi görmesini sağlamış kimileride koca duvarlar çekmişti. İşte o an insanların hakkı olan mesire yerlerinin parayla satılıp nasıl halkın kullanamayacağı hale gelmesini kendimiz görmüş ve yaşamış olduk. O lanet yolu bitirdiğimizde saat 19:00 civarıydı site çıkışında solda golf sahası vardı uzunca bir çimenlik alandı, sitenin içinde bir ara sitenin yolunu aydınlatan site lambalarının yanmadığı bir yerde karanlıkta aşağıya kurt indiğini gördük sessizce indi hiç ses çıkarmadı bize bakmadı bile arkamızdan da gelmedi o başka bir şeyin peşindeydi. Site çıkışında bir alana oturup açlıktan öldüğümüz ve bacaklarımız iyice yorulduğu için ağaçlık bir alanda sucuk ekmeği bide kahvaltıdan kalan zeytin ve peyniri ekmek arası yapıp yedik, o an baya iyi gelmişti bu takviye. Oradan düz gidip otobüs durağına ulaşmamız 19:30 falan olmuştu oradan otobüse bindik ve macera burada bitti. Bu arada orada çok fotoğraf çekme şansımız vaktimiz olmadığı için çektiğim sınırlı sayıda fotoğrafı paylaşıyorum.
İzlediğimiz rota
İmrahor Gölü(arkadaşımı çekmiştim)
İmrahordan Göktürk Göletine doğru patika
Arkadaşlar bu rotayı uygulamam mümkün olmadı daha doğrusu kamp olayına benle gelecek arkadaş sıcak bakmadı o gün müsait değildi sanırım. Ama yeni güzergah belirledik mecidiyeköyden 48 numaraya göktürk hattına binip göktürk caddesinde indik, hedefimiz oradaki göktürk göletine gitmek ve yakınındaki diğer adını bilmediğimiz ama daha sonra İmrahor göleti olduğunu öğrendiğimiz diğer gölete orman yolundan gitmekti. Tabi hedefimiz tam istediğimiz şekilde olmadı , size başımızdan geçenleri ve gördüklerimizi şimdi burada paylaşacağım.
Arkadaşımla göktürk caddesinde indik oradan biraz aşağı caddeye indik orada şarap satan bi dükkan ve yanında tekel bayi var, az ilerisinde bir market var oradan kahvaltılık birşeyler aldık.Oradan o yoldan sapmadan dümdüz gidince İmrahor Gölüne ulaştık ve başında nefret ettiğim şey vardı insan olma ve gezme özgürlüğümüzü kısıtlayan "Güvenlik ve gişesi" öğrenci 2.5tl otomobil 10tl, normal 4tl yazıyordu ama biz hafta içi gelmiştik yani dün 12.02.2014 çarşamba günü dolayısıyla o gün para almadılar içeri girdik. Saat 14:30 falandı. Orman gerçekten müthişti birde göletin suyunun berraklığı adeta eğilip içilebilecek kıvamdaydı ama duran su durduğu gibi olmadığı için tabiki kömür yada odun közü ile birlikte yosunla temizlenip filre edilip içilmeliydi. Orada biraz takıldık öyle güzelki orada kav mantarı bile buldum(sürtünme yöntemiyle yada kıvılcım çıkarma yöntemiyle ateş yakarken kav mantarı çok iyi ve uzun süre kor tutar ve ateşi başlatmanızı kolaylaştırır). Bu beni baya heyecanlandırmıştı, çünkü istanbul gibi bir yerde hala vahşi doğanın ve doğal yaşamın var olduğunu görmüştüm. Tam bu sırada bir köpek sürü geldi etrafımızı çevirdiler içlerinde bi tanede kurt vardı en büyükleri, hepsinin ardındanda bir kız geldi muhtemelen o köpekleri gezdirmekle yükümlü bir görevliydi. Koklayıp gittiler. Daha sonra biz gölün kıyısından yola koyulara ileriye diğer gölete doğuya doğru gitmeye karar verdik. Bu arada ilkel yöntemlerle yön bularak oraya gitmekti hedefimiz, yani gps pusula vs gibi şeyler kullanmadan doğadaki bilgilerden faydalanarak gitcektik, zaten o ağaçların arasında gps çalışmazdı. Göletin kıyısından göletin sonuna doğru gidince bir bataklığa rast geldik oradan ileriside çok sık dikenli bitkilerle kaplıydı oradan güneye doğru gittik ve orada bir patika yol bulup onu takip ettik, bu arada yerde gördüğüm avcıların olduğunun ve bişey avladığını belirten boş kovanlar vardı, daha ilerilerdede rastlayınca burda kesinlikle domuz,kurt gibi bir hayvanın bulunduğu ve çok sayıda olduklarını anladım. Çok geçmeden taze kurt dışkısı buldum, buda teorimi kanıtlamış oldu. Yanımda 1tane ucu kırık ok ve 26librelik bir ingiliz yayı(longbow) vardı, bununla iyi bir temrene sahip bir okla bize saldırmaya çalışacak birr hayvanı çok kolay etkisiz hale getirebilirdim, ama ben her zaman onlarla bir arada yaşamaya ve beni ısırmadıkça yaralamama dikkat etmeye çalışırım, bugüne kadarda hiç bir hayvana zarar vermemişimdir. Kurt dışkısı bulduğumuz alan süper bir yerde, çam ve köknar ağaçları öyle sıktı ki, içerisi hem karanlık hemde dışarıya göre sıcak ve durgun bir yerdi, oradaki oksijen ve enerjiden bahsetmiyorum bile . Bana kalırsa orada çok güzel bir ağaçtan çam iğneleri ve dallarından sığınak yapılabilir orada ateş yakılıp sabahlanabilirdi. Bu arada ağaçların üstündeki reçinelerle çok güzel meşale yapılıp ormanda gece gezinilebilirdi. Ama amacımız Göktürk Gölüne ulaşmaktı ve bulana kadarda hava kararmıştı sonunda bulmuştuk saat 17:45 civarıydı geldiğimiz yer gölden başka baraja benziyordu ve yanında kocaman bir villa vardı hemen girişindede güvenlik benzeri kulübe ve kocaman levha bilmem ne clup(muhtemelen oradaki lanet villa sitesinin ismi buna ilerde değineceğim) arkadaş buranın onun tabiriyle "ciks" bir mekan olduğunu elimizdeki sopa ve yayı toplayıp bırakmamız gerektiğini söyledi. Öylede yaptık, biz bunları yaparken beyaz bir linea geldi tepesinde polis arabasını andıran yuvarlak mavi bir lamba vardı bize burada napıyorsunuz dedi bizde gölü dolaşacağımızı söyledik burda balık tutmak yasaktır deyip gitti. Biz zaten oraya geldiğimizde o huzur veren ormanın içinden medeniyetin ve aptal kuralların başladığı yere geldiğimizde böyle birşeyle karşılaşacağımızı bildiğimiz için malzemelerimizi toplamıştık. Aslında yanımızda sucuk ve ekmekde vardı kahvaltıdan sonra onları akşama saklamıştık bunları göktürk göletinde ateş yakıp çubuklara dizip sucukları pişirip ekmek arası yapacaktık bi yandanda ateşle ısınmayı ve o güzel muhabbet ortamını kurmayı planlıyorduk taki oraya gelip o ortamı görene kadar... Daha sonra o villayı aşıp arkasından göletin kıyısına inip onun etrafını gezi dolanıp geldiğimiz yoldan geri dönecektik planımız buydu, ama hava kararmıştı artık ormandan gitmekte çok mantıklı bir hareket değildi ay dolunaydı ve meşale yakacak kadar reçine toplamaya vaktim olmamıştı. Dolayısıyla o beton yola girip siteye giriş yaptık o lanet villayı geçene kadar baya yokuş tırmandık dönemeçli yollar geçtik ama yol bir türlü bitmek bilmiyordu sürekli tırmanıyor ve dönemeçli yollardan geçiyordu sağ sol her yer villa çitle çevrilmiş özel mülktü! O adam bize balık tutmak yasak demişti bizde balık tutulabilecek yerler olduğunu yani göletin kıyısına inebileceğimizi düşünmüştük ama bırak balık tutmayı o yanyana bitmek bilmeyen sitenin villaları sayesinde o lanet yoldan göletin ucu bile görünmüyordu, herkes bahçesine koca koca ağaçlar dikip çit görevi görmesini sağlamış kimileride koca duvarlar çekmişti. İşte o an insanların hakkı olan mesire yerlerinin parayla satılıp nasıl halkın kullanamayacağı hale gelmesini kendimiz görmüş ve yaşamış olduk. O lanet yolu bitirdiğimizde saat 19:00 civarıydı site çıkışında solda golf sahası vardı uzunca bir çimenlik alandı, sitenin içinde bir ara sitenin yolunu aydınlatan site lambalarının yanmadığı bir yerde karanlıkta aşağıya kurt indiğini gördük sessizce indi hiç ses çıkarmadı bize bakmadı bile arkamızdan da gelmedi o başka bir şeyin peşindeydi. Site çıkışında bir alana oturup açlıktan öldüğümüz ve bacaklarımız iyice yorulduğu için ağaçlık bir alanda sucuk ekmeği bide kahvaltıdan kalan zeytin ve peyniri ekmek arası yapıp yedik, o an baya iyi gelmişti bu takviye. Oradan düz gidip otobüs durağına ulaşmamız 19:30 falan olmuştu oradan otobüse bindik ve macera burada bitti. Bu arada orada çok fotoğraf çekme şansımız vaktimiz olmadığı için çektiğim sınırlı sayıda fotoğrafı paylaşıyorum.
İzlediğimiz rota
İmrahor Gölü(arkadaşımı çekmiştim)
İmrahordan Göktürk Göletine doğru patika