Bayadır bir şeyler yazmıyorum foruma, biraz parmak egzersizi olsun.
İlk karavanım olan Erba 5.25'i 2018 yılının sonlarında almıştım. Ben diyeyim vakit bulamamak siz deyin cesaret edememek olsun ilk gezimiz 2019'un haziran başını buldu. Acemilikten olsa gerek karavanımızda gerekli gereksiz bir sürü donanım var. Mobil klimadan güneş paneline 200AH aküden ısıtıcısına, televizyonundan uydusuna kadar. Karavanın yürür ağırlığı 1800 kilo civarında, çekici araç ise 2000 kilo civarlarında 2.0'lık benzinli 4x4 suzuki grand vitara.
Araç uzatma aynalarımızı taktık, Karavanın durduğu kamptan 2 babayiğit bir de ben ancak ittirebildik ki 2 tonluk karavanı çeki demirine bağlayabilelim. Çoluk çocuk arabaya doluştuk. Google Maps'den hedefi seçtik. İstikamet Çanakkale Kum Kamp. Hesaplarımıza göre 5-6 saat sonra orada olmalıyız.
Kullananlar bilir. Hayatında ilk kez karavan çekiyorsanız aracınız size yabancı gelir. Arkadan sizi çeken ve bazen iten çok ağır yürüyen bir şeyin varlığı garipsenir. Ömerli'den kamp alanından çıktık. Silivri civarlarına geldiğimizde artık düz yolda 80km/h hızı geçmeden problemsiz ilerlemeyi öğrenmiştik. E anlattıkları gibi o kadar da zor değildi bu iş diye düşünmeye başladık. Tekirdağ yoluna girdiğimizde Marmara Ereğlisi civarlarında ışıklarda durmak bile oldukça kolay olmuştu. Ara sıra çıktığımız rampaları inerken otomatik vites araç hızı çok arttırdığında manual moda alıp vites düşürmek ve yüksek devirde inmek karavanın hızını kontrol etmek için yeterli oluyordu ve düz yoldaki en büyük derdimiz buydu.
Malkara'ya varmadan hemen önce şehir içinde seve seve kullandığım google haritalar uygulaması kestirme bir yol buldum süreyi 1 saat kısaltıyor uyarısı verdi. Alışkanlığımın verdiği refleksle yeni rotayı kabul ettim. Başları çok keyifliydi. Bilirsiniz tarla arasından akan gidiş dönüş dümdüz bir yol. Etrafta çeşit çeşit kuşlar uçuyor, etrafınız göğün mavisi, günebakanların ve buğdayların sarısı, yaprak ve ağaçların yeşili ile sarılı. Klimayı kapatıp camları açtık ki keyfimiz katlansın. Esintiyle gelen gübre kokusu burnumuza sinyal çakıyor. 4-5km kadar bu şekilde ilerledikten sonra yol ufaktan daralmaya ve çöküntüler çıkmaya başladı. Normaldir traktörler filan da bu yolu kullanıyordur dedim. Tarlada çalışanlara, çobanlara selamlar vere vere ilerliyoruz. Derken Kavakçeşme diye bir köye vardık ve burada navigasyon bize Balabancık / Evreşe yoluna dönmemizi söyledi. Buraya kadar yolun gezi keyfimizi katlamasıyla ağzımıza "Evreşe Yolları Dar" türküsünü de yerleştirip keyifle dönüşümüzü yaptık.
Yaptık yapmasına ama artık girdiğimiz yollar dar ve bakımsız köy yollarıydı. Kelimenin tam anlamıyla köstebek yuvası gibi her yeri derin çukurlarla doluydu. Aklıma ister istemez bir kaç yıl önce gecenin bir yarısı yine navigasyon azizliğiyle girdiğim buna benzer bir orman yolunda lastiği yarmam, aracı durdurup lastiği kontrol ettiğimde etrafımı bir kaç çakalın sarması ve jant üzerinde en yakın köye kadar sürmek zorunda kalmam ve sonuç olarak dingili eğmem geldi. Arkamdaki karavanın lastikleri C tipi olmasına rağmen 1800 kilo olması sebebiyle aküple halinde ileri direksiyon derslerimiz bu yollarda başladı. Her türk erkeğinin yapacağı gibi bu zorlu göreve radyonun sesini kısarak başladım
Karavanın lastiklerini bu çukurlardan korumak için hızımızı 10-20km/h kadar düşürdük. Artık o uzatma aynaların ne işe yaradığını çok daha iyi anlayabiliyordum. Kaçamadığımız noktada karavanı o çukurlara nasıl yumuşak indireceğimi de öğretti bu yol bana. E tabi 1 saat önceki neşeli halimiz artık yerini son derece stresli bir hale bırakmaya başlamıştı.
Yol boyunca en az 10 köyün içinden geçtik ve köylülerin ne işiniz var bu şekilde bu yollarda bakışları altında ilerliyorduk. Navigasyon yola girdiğimizde 2 saat sonra hedefe varacaksın diyordu ancak biz bu yola gireli 2 saatten fazla olmasına rağmen hala bu kestirme(!!!) yoldan bile çıkamamıştık. Köy yollarının sonlarına doğru görece daha düzgün bir yola çıktık ve Evreşe tabelaları ile karşılaşmaya başladık. Hani keyifli zamanlarımızda söylediğimiz evreşe yolları dar türküsü var ya? İşte onu uygulamalı olarak yaşadık. O kadar da keyifli bir türkü olmadığını düşünmeye başladık. İlerledikçe zorluk seviyesi artan bir bilgisayar oyununa dönmüştü artık yolculuk. Biz de oyun sonu canavarını bekliyorduk ki çok geçmeden onunla da karşılaştık
Bundan sonrasında daha önceden bu geziyle ilgili yazdığım şu konudan alıntı ile devam edeyim.
Bu tarz konuların yeni başlayanlara gerçekten rehber olduğunu kendimden bildiğimden paylaşmak istedim. Herşeyin olduğu gibi karavancılığın da ilki zor ve çok merak ediliyor. Hikayede çekme karavancının korkulu rüyası karavanın savrulmasından tutun da şehir içine ve çökmüş köy yollarına girmeye...
www.gezenbilir.com
"İlerledikçe yol şartları daha beter hale gelmeye başladı. Bazı bölgelerde toprak kaymaları olmuş ve yol iyice daralmıştı. Aynaları yola indirip o şekilde bu yollarda bir şekilde ilerledik. Daha ileriye gittiğimde Çanakkale köprüsü çalışmalarına denk geldim. Çanakkale boğaz köprüsü otoyolu bu yol üzerine kurulacakmış. Bu nedenle bazı bölgeleri kazıp toprak haline getirmişler. Yer yer mıcır dökmüşler. Bu şekilde dikkatli bir şekilde ilerlerken yol birden bire tahminen 1 km'lik ben diyim 15 sen de 20 derecelik mıcır toprak karışımı rampa haline döndü. Gözümü karartıp emektar çekiciyi aldım arazi vitese hadi aslan parçası dedim. Verdim gazı. Ya tırmanacağım ya bırakacağım karavanı orada traktör arayacağım sonra. Neyse emektar beni pek şaşırtmadan keçi gibi tırmandı 5000 devirde o yokuşu. O yokuştan sonra yol nispeten standart köy yoluna döndü. yine köstebek yuvası gibi yollarda ilerlerken birden bire yağmur yağmaya başladı. Bardaktan boşanır gibi yağsa sorun değil de sadece yolları ıslatıp tozu ıslatacak kadar yağıyor namussuz. Tam kayabileceğimiz ortam oluştu sözün özü.
Ben bitsin artık bu yol diye hanımla çocuklara çaktırmadan dua ederken bu defa çıktığımız o rampanın inişi karşıma çıktı. Vitesi manuale çekip önce 3e sonra 2ye attım. Yolun eğiminden karavan araca yaslanıp fren yapmaya başladığında ıslak ve kaygan zemin nedeniyle karavan arkamda birden bire yalpalamaya başladı. Hızım deseniz yokuşun ivmesiyle en fazla 40-50. Aracım nispeten ağır olmasına rağmen yine de sağa sola aracı yalpalatacak bir ağırlık uyguluyordu. İşte burası tüm bildiklerinizi uygulayacağınız ve fizik kurallarını kullanarak doğaçlama yapacağınız an oluyor. Forumdan bir yazıda sol aynadan gördükçe fren yaparak kontrol altına almaktan bahsediyordu. Tam da bunu uygulayarak hem çekicinin hızını düşürebildim hem de karavanın salınımını durdurabildim.
Burada bir es verelim. Ben bu yalpalama durumunu çok araştırmıştım. Üstadların da başlarını çok ağrıtmışımdır. En korktuğum şeydi karavanın arkamda dans etme ihtimali. Bilimsel araştırmalara, tezlere kadar bu konuyu araştırdım. Ancak benim araştırmalarım en sık olan yan rüzgara ve hıza bağlı yılan hareketleriydi. Hangi hızdaki yan rüzgarda karavanın hangi hızından sonra bu slalom başlıyora kadar araştırmıştım. Ancak yaşadığım durum yabancı 1-2 forumda karşıma çıkmıştı ancak çok seyrek konusu açılan bir konuydu. O nedenle hazırlıksız yakalandım denilebilir.
Bu şoku da atlattıktan sonra bir köy çeşmesi bulup karavanın çamur ve gübreyle batan ön cephesini bir güzel yıkayıp stresimizi attıktan sonra yine yola çıktık. Nihayet evreşe tabelasını gördüğümüzde tamı tamına 3 saat geçmişti. Nihayet ana yola çıkabildik.
Sonuç olarak Google'ın sana kestirme buldum 1,5 saat yerine 52 dakika dediği 45km'lik Malkara-Evreşe yolunu toplamda 3 saatte bitirebildim."
Hani başlarda düz yolda ben bu işi öğrendim diye kendi kendime hayıflanıyordum ya. Benim çekme karavan çekmeyi öğrenmem şansıma ilk gezimde bu gezi sayesinde oldu. Gerek ilk çekme karavan seyahatimiz olması gerek maceralı bir yolculuk olması nedeniyle aklımızdan çıkmayacak gezilerden birisi olarak aklımıza mıhlandı. O anlarda yaşadığımız stres ara sıra aklımıza gelir ve o halimize hala güleriz. Bu yolculuktan sonra Sygic Truck navigasyon satın aldım ve rahat ettim. Sizlere de tavsiye ederim.
Bonus : Evreşe Yolları Dar
Video: https://www.youtube.com/watch?v=xexMd7Fapxo
Bu kamptan bir fotoğraf ta iliştirelim yazımıza tam olsun.