Hüsrev Kethüda Hamamı, Barbaros Hayrettin Paşa Türbesi, Sinan Paşa Külliyesi, Kılıç Ali Paşa Külliyesi, Atik Valide Külliyesi, Valide Sultan Hamamı, Mihrimah Sultan Külliyesi, Şemsi Paşa Külliyesi
Mimar Sinan’ın eserlerini gezmek için belki de en güzel gezi yollarından biri Beşiktaş-Üsküdar. Bu gezi yolunu güzel kılan noktalar, yürüyerek tamamlanabilmesi ve Avrupa yakasından Üsküdar’a geçişte göreceğiniz muhteşem Boğaz manzarası... Sinan’ın 16. yüzyılda inşa ettiği yapı tiplerinin hepsinden neredeyse birer örnek görecek olmanız da cabası…
Geziyi Boğaziçi’nin en güzel kıyı köylerinden biri olan Ortaköy’den başlamanızı öneriyoruz. Ortaköy’de deniz kıyısındaki kahvelerde yapacağınız kahvaltıdan sonra ilk durağınız Vezir Kara Ahmet Paşa’nın kâhyası Hüsrev Kethüda tarafından yaptırılmış, halk arasında Ortaköy Hamamı olarak da bilinen çifte hamam olacak. Günümüzde lokanta ve gece kulübü olarak işletilen yapının hareketli taş örgüsü ve planı hâlâ 16. yüzyılı yansıtıyor. Yapıyı gezmek için lokantanın işletmecilerinden izin almanız gerekiyor. Eğer yapıya sadece gezmek için değil de, açlığınızı gidermek için giriyorsanız, unutmayın ki içerideki fiyatlar çok da ekonomik değil. Ama web sitelerinde “Mimarı Sinan olan kaç restaurant biliyorsunuz?” cümlesiyle tanıtımlarını yapan mekânın işletmecileri Sinan’ı unutmadıkları için teşekkürü hak ediyor.
Ortaköy-Beşiktaş arasındaki yolu ister yürüyerek, ister toplu taşıma araçlarıyla geçebilirsiniz. Yürümeyi tercih edenler Yahya Efendi Türbesi’ni de ziyaret etme şansını yakalayacaklar. Sinan’ın inşa ettiği ama 16. yüzyıl detaylarını kaybetmiş olan türbeye, Yıldız Parkı’nın girişine gelmeden önceki dar yokuştan ulaşılıyor. Hazire oldukça geniş ve zengin…
Eğer kahvaltıda veya yürürken çok zaman kaybetmediyseniz, öğleden önce Beşiktaş’a varmış olursunuz. Beşiktaş’taki Barbaros Hayrettin Paşa Türbesi ve Sinan Paşa Külliyesi’ni gezmeden önce, sahilde demli bir çay içmenizi öneririz. Bu mola hem yorgunluğunuzu alacak hem birkaç saat sonra gideceğiniz Üsküdar’daki Sinan eserlerini, Boğaz’ın diğer kıyısından seyreylemenizi sağlayacak. Çayı içtikten sonraki durak, Osmanlı’nın ilk kaptanıderyası, Barbaros Hayrettin Paşa’nın türbesi. Eğer geziye çıktığınız tarih, 4 Nisan veya 1 Temmuz ise kendinizi şanslı hissetmeniz gerekiyor. Çünkü, Deniz Kuvvetleri’ne bağlı türbe sadece bu iki günde ziyarete açık.
Türbenin karşısında, Barbaros Bulvarı’nın genişletilmesi sırasında yolun hemen kenarında kalmış yapı, bir başka kaptanıderya Sinan Paşa tarafından Mimar Sinan’a yaptırılan Sinan Paşa Camii... Rastlantı mıdır bilinmez? Ama Sinan yaşamı boyunca kaptanıderyalar için yaptığı camilerde hep eskiye öykünen plan şemaları seçmiş; Sinan Paşa Külliyesi’nin içindeki caminin planı, 1438-1447 yılları arasında II. Murat tarafından yaptırıldığı bilinen Edirne’deki Üç Şerefeli Camii’nin planıyla büyük benzerlik taşıyor.
Hâlâ acıkmadıysanız, bir başka ünlü deniz insanın Mimar Sinan’a yaptırdığı camiye doğru yürüyüşünüze devam edin. Acıkanlara Beşiktaş çarşı içinde yemek yemelerini öneriyoruz çünkü yürümeye başladıktan sonra yemek yenilecek yerler çok seyrek. Kaptanıderya Kılıç Ali Paşa’nın yaptırdığı camiye gelmeden önce, 1561-1562 yıllarında inşa edilen küçük ölçekli bir Sinan yapısı olan Molla Çelebi Camii’ne uğramanızı öneriyoruz. Kılıç Ali Paşa Camii’ne ulaştığınızda, rotanın belki de en uzun mesafeli yürüyüşünü yapmış olacaksınız. Ama yürüyüş sırasında göreceğiniz Dolmabahçe Sarayı, Valide Sultan Camii, Fındıklı Parkı ve belki de mola verip çay veya nargile içeceğiniz Tophane’deki kahveler yorgunluğunuzu unutturacak.
Ayasofya’yı görenler, Kılıç Ali Paşa Camii’nin Ayasofya’ya ne kadar benzediğini çabucak fark edecekler. Sinan bu camiyi kurgularken, dünya mimarlık tarihi açısından büyük önem taşıyan 6. yüzyılda yapılmış Ayasofya’nın mimarisinden yararlanıyor. Kılıç Ali Paşa’nın İtalyan kökenli olduğu ve papaz okuluna gitmek için bindiği tekneyi Osmanlılar’ın ele geçirdiğini biliyoruz. Kader papaz adayı Giovanni Dionigi Galeni’yi teknede yakalıyor ve onu Osmanlı Donanması’nın en yüksek rütbeli askeri yapıyor; ömrünü kiliselerde geçirecekken, İstanbul’un sur dışındaki en güzel külliyelerinden birinin banisi olarak karşımıza çıkıyor.
Günümüzde, külliyeye bağlı yapılardan sadece cami ziyarete açık. Kılıç Ali Paşa’nın türbesi, medrese ve özel mülkiyetteki hamam sadece dışarıdan görülebiliyor. Külliye’den dışarı çıktığınızda, yolun karşısındaki Tophane-i Amire Binası’nı göreceksiniz. Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Kültür Sanat Merkezi olarak işlevlendirilen yapı tamamı ile Sinan’a ait olmasa da, yapıya Sinan’ın elinin değdiğini 16. yüzyıl kaynaklarından öğreniyoruz. Yapı sadece kültürel etkinlikler süresince ziyarete açık.
Bir hayli yoruldunuz ve günışığını da yavaş yavaş tüketmeye başladınız. Yorulanlar rotanın Üsküdar bölümünü bir sonraki güne de bırakabilir ama bizim önerimiz Üsküdar’daki Sinan eserlerini akşamüstü gezmeniz. Zaten Kabataş’tan Üsküdar’a gitmek için bineceğiniz motordan izleyeceğiniz enfes manzara, Üsküdar’daki üç önemli külliye ve çarşı olarak kullanılan bir çifte hamamı gezmeniz için gerekli enerjiyi toplamanızı sağlayacak.
Üsküdar’daki dört eserin üçü birbirine çok yakın ve Üsküdar Meydanı’nda... Dördüncü ise Üsküdar sırtlarında II. Selim’in eşi Nurbanu Sultan tarafından yaptırılan Atik Valide Külliyesi. Günün yorgunluğunu daha da arttırmamak için Üsküdar Meydanı’ndan kalkan, Bağlarbaşı yönüne giden minibüslerden birine binip Sokullu Mehmet Paşa İlköğretim Okulu’nun önünde inmek gerekiyor. Okulun arkasından külliyeye rahatlıkla ulaşabilirsiniz. Ne yazık ki külliyede sadece cami ziyarete açık. Uzun yıllar hapishane ve İmam Hatip Lisesi olarak kullanılan külliyenin diğer yapıları Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’ne tahsis edilmiş durumda. Umarız bu yapılar, üniversitenin öncülüğünde kısa sürede onarılarak halkın kullanımına açılır.
Geldiğiniz yokuştan Üsküdar’a indiğinizde sizi Nurbanu Sultan’ın yaptırdığı çifte hamam, günümüzdeki kullanımıyla Mimar Sinan Çarşısı karşılar. Üsküdar Belediyesi’nin hemen yanında, cadde üstünde yer alan yapı, cadde genişletilirken yapılan yıkımlar ve belediye binasına bakan cephedeki betonarme eklerle özgünlüğünü kaybetmiş. Ama yine de görülmeye değer…
Nihayet yavaş yavaş akşam oluyor ve güneş Tarihî Yarımada üstünden İstanbul’u terk etmeye başlıyor. Mihrimah Sultan Külliyesi’nin denize doğru uzanan avlu terası İstanbul’da günü batırmak için en güzel noktalardan bir tanesi. Mihrimah Sultan Camii’nin Boğaz’a bakan cephesi güzellik konusunda Boğaz’la yarışıyor.
Gezinizin son noktası, Mihrimah Sultan Külliyesi’nin avlusundan gördüğünüz Şemsi Paşa Külliyesi… Külliye; cami, medrese ve Şemsi Paşa’nın türbesinden oluşuyor. Halk arasında Kuşkonmaz Camii olarak da bilinen külliye, hâlâ deniz kenarında ve Boğaz’ın dalgalarına göğüs geriyor. Sinan bu eserinde cami ve türbeyi aynı mekân içinde kurgulayarak alışılmışın dışında bir şema denemiş; küçük ölçekli caminin içine girdiğinizde sol taraftaki büyük açıklık sayesinde Şemsi Paşa’nın sandukasını görebiliyorsunuz.
Şemsi Paşa Külliyesi’nin rıhtımında Beşiktaş-Üsküdar gezisi sona eriyor. Dolu dolu geçen 16. yüzyıl Sinan eserleri gezisini geleneksel Türk mutfağıyla sonlandırmak isteyenlere önerimiz Üsküdar Meydanı’ndaki Kanaat Lokantası. Eğer bu kadar Boğaz manzarası ve kaptanıderyaların yaptırdığı eserlerden sonra canınız güzel bir balık yemek isterse, hiç merak etmeyin, sahilde küçük balık lokantaları da var.
www.sinanasaygi.com