Toprak
Kamp I
13 kişiyle yola çıktığımız Sülüklügöl faaliyeti için ilk durağımız Dokurcun kasabası oldu. Burada evlerin arasından geçen dere kenarında Venediki andıran bir ortamda köy kahvesinde kahvaltı yaptık.
Yarım saatlik bu molanın ardından alabalık tesisine kadar buzlu yolda araçla ilerledik. Tesiste aracımızı ve Hasan ağabeyi bırakıp saat 10,00 da orman yolundan yürümeye başladık. O da fotoğraf çekmek için kısa parkurlarda dolaşacaktı. Ortam çok karlı olmasına rağmen yol daha önceden geçen traktörlerin izleriyle yürümeye elverişliydi. Fazla batmadan epey bir yol aldık. Yaklaşık 1,5 saat sonra traktör izleri sona erdi. Bu andan itibaren iz açarak yürüyüşe devam ettik. Artık doğa tamamen kara ve buza bürünmüş masalımsı bir hal almıştı.
1 saatte iz açarak yürüdükten sonra kar iyice derinleşmeye başladı. Parkurun son etabını neredeyse diz seviyesine gelen karda yoğun bir eforla iz açmak gerekiyordu. Bu noktada sağ dizimdeki zaman zaman ortaya cıkan sevimsiz ağrı kendini yavaş yavaş göstermeye başladı. 30 dakika kadar bu şekilde ilerleyerek saat 13,10 da tam kadro olarak Sülüklügöle vardık. Göl tamamen donmuş ve karlar altındaydı.
Üst kesimdeki kulübede bir şeyler yiyerek ve fotoğraf çekerek 14,00 da dönüşe geçtik. Daha doğrusu arkadaşlar geçti. Dinlenmenin ve soğumanın etkisiyle sağ bacağım tahta gibi olmuştu. Bu nedenle batık kar kısmını ekibin en gerisinden yavaş yavaş geçmem gerekiyordu. Ben de öyle yaptım. Arkadaşlar gözden kaybolmuşlardı . Ormanın içinde kum gibi kaynayan hayvan ayak izlerinin arasında derin karda önceden açtığımız izlerde tek başıma ilerliyordum. Bir süre sonra 3 avcıya rastladım. Etrafta ayılar ve domuzlar dolaşıyor, nasıl böyle tek başına yürüyorsun, dikkatli ol şeklindeki tavsiyelerini alarak yoluma devam ettik. Bu yalnız yürüme yaklaşık 1 saat sürdü. Tuhaftır ki eksiden gurup halinde yürürken bile köşeyi döndüğümüzde ya karşımıza bir hayvan çıkarsa diye tedirgin olurken bu kez hem de tek başıma olmama rağmen böyle bir hisse kapılmıyordum. Sanırım kendimi masalımsı ortama kaptırmış ve Süpermenin Kripton gezegeninde zannediyordum. Yaklaşık 1 saat bu şekilde yürüdükten sonra arkadaşlar benim yokluğumu fark etmişlerdi ki Ali yol üzerinde beni bekliyordu. Derin kar da artık bitmişti ve Ali ile beraber iyi bir tempoda inişimize devam ettik. Yol üzerinde mangal yapan 15 kişilik bir yürüyüşçü gurubuna selam verdikten sonra önde giden arkadaşlarımızı yakalayıp hep birlikte saat 16,20 de aracımıza ulaştık.
Bu faaliyette göze çarpan en önemli unsurlar bence şunlardı;
Faaliyet öncesinde katılımcı arkadaşları parkurun yapısı konusunda daha fazla bilgilendirip maksimum önlem almalarını sağlamamız gerekir. Aslında sürekli kullandığımız bir metin var ama bunu her parkura ve iklim şartına göre güncellemeliyiz. Birçok arkadaşımız kar nedeniyle neredeyse beline kadar su çekti. Oysa tozluk olmasa bile naylon poşet veya çabuk kuruyan bir pantolonla fazla sıkıntı çekmeden yürünebilinirdi.
Gidiş ve dönüş saatlerimiz plana tam uydu. Kış şartlarında bu önemli bir husus.
Sülüklügöle giriş kısmında hiç ayak izi yoktu. Bu demektir ki bizden başka göle kadar giden olmamış. Bu nedenle katılımcı arkadaşlarımı kutlarım.
Alıntı; Özgür KONYA

Yarım saatlik bu molanın ardından alabalık tesisine kadar buzlu yolda araçla ilerledik. Tesiste aracımızı ve Hasan ağabeyi bırakıp saat 10,00 da orman yolundan yürümeye başladık. O da fotoğraf çekmek için kısa parkurlarda dolaşacaktı. Ortam çok karlı olmasına rağmen yol daha önceden geçen traktörlerin izleriyle yürümeye elverişliydi. Fazla batmadan epey bir yol aldık. Yaklaşık 1,5 saat sonra traktör izleri sona erdi. Bu andan itibaren iz açarak yürüyüşe devam ettik. Artık doğa tamamen kara ve buza bürünmüş masalımsı bir hal almıştı.
1 saatte iz açarak yürüdükten sonra kar iyice derinleşmeye başladı. Parkurun son etabını neredeyse diz seviyesine gelen karda yoğun bir eforla iz açmak gerekiyordu. Bu noktada sağ dizimdeki zaman zaman ortaya cıkan sevimsiz ağrı kendini yavaş yavaş göstermeye başladı. 30 dakika kadar bu şekilde ilerleyerek saat 13,10 da tam kadro olarak Sülüklügöle vardık. Göl tamamen donmuş ve karlar altındaydı.

Üst kesimdeki kulübede bir şeyler yiyerek ve fotoğraf çekerek 14,00 da dönüşe geçtik. Daha doğrusu arkadaşlar geçti. Dinlenmenin ve soğumanın etkisiyle sağ bacağım tahta gibi olmuştu. Bu nedenle batık kar kısmını ekibin en gerisinden yavaş yavaş geçmem gerekiyordu. Ben de öyle yaptım. Arkadaşlar gözden kaybolmuşlardı . Ormanın içinde kum gibi kaynayan hayvan ayak izlerinin arasında derin karda önceden açtığımız izlerde tek başıma ilerliyordum. Bir süre sonra 3 avcıya rastladım. Etrafta ayılar ve domuzlar dolaşıyor, nasıl böyle tek başına yürüyorsun, dikkatli ol şeklindeki tavsiyelerini alarak yoluma devam ettik. Bu yalnız yürüme yaklaşık 1 saat sürdü. Tuhaftır ki eksiden gurup halinde yürürken bile köşeyi döndüğümüzde ya karşımıza bir hayvan çıkarsa diye tedirgin olurken bu kez hem de tek başıma olmama rağmen böyle bir hisse kapılmıyordum. Sanırım kendimi masalımsı ortama kaptırmış ve Süpermenin Kripton gezegeninde zannediyordum. Yaklaşık 1 saat bu şekilde yürüdükten sonra arkadaşlar benim yokluğumu fark etmişlerdi ki Ali yol üzerinde beni bekliyordu. Derin kar da artık bitmişti ve Ali ile beraber iyi bir tempoda inişimize devam ettik. Yol üzerinde mangal yapan 15 kişilik bir yürüyüşçü gurubuna selam verdikten sonra önde giden arkadaşlarımızı yakalayıp hep birlikte saat 16,20 de aracımıza ulaştık.
Bu faaliyette göze çarpan en önemli unsurlar bence şunlardı;
Faaliyet öncesinde katılımcı arkadaşları parkurun yapısı konusunda daha fazla bilgilendirip maksimum önlem almalarını sağlamamız gerekir. Aslında sürekli kullandığımız bir metin var ama bunu her parkura ve iklim şartına göre güncellemeliyiz. Birçok arkadaşımız kar nedeniyle neredeyse beline kadar su çekti. Oysa tozluk olmasa bile naylon poşet veya çabuk kuruyan bir pantolonla fazla sıkıntı çekmeden yürünebilinirdi.
Gidiş ve dönüş saatlerimiz plana tam uydu. Kış şartlarında bu önemli bir husus.
Sülüklügöle giriş kısmında hiç ayak izi yoktu. Bu demektir ki bizden başka göle kadar giden olmamış. Bu nedenle katılımcı arkadaşlarımı kutlarım.
Alıntı; Özgür KONYA



