2. Kısım
Cumartesi sabah oyalanmadan yola çıktık. Yolda gördüğümüz bir yerlerde kahvaltı yaparız diye düşündük ama yol üzerinde kahvaltı yapabileceğimiz bir yere rastlamadık. Burada pek Türkiye’deki gibi yol üstü “köy kahvaltısı” modeli yok. Şimdilik görmedik en azından. O yüzden gördüğümüz ilk yerleşim yeri tabelası olan Komotini’den girdik ve Fouraquare yardımıyla kahvaltı yapabileceğimiz, yüksek puanlı bir mekan aradık. Biz foursquare’den çok faydalanıyoruz yolculuklarda, kullanıcı yorumları ve mekan puanlamaları çok yardımcı oluyor. Bu yüzden biz de gittiğimiz bir mekan hakkında mutlaka yorum bırakmaya özen gösteriyoruz. Yine bu şekilde Marmelada diye bir yer önerdi bize Foursquare, (41°06'59.6"N 25°24'16.4"E) arabayı parkedip yürüdük. Son zamanda Türkiye’de de çokça açılmaya başlanan kahvecileri andırıyordu. İngilizce menü olmadığı için garsondan yardım istedik ne yiyebileceğimiz konusunda. Kahvesi çok güzeldi. Yediğimiz şey de fırınlanmış yumurta gibi bir şeydi ve güzeldi gerçekten. Kahvaltımız bitince yolumuza devam ettik.
Kavala’ya geldik. Biraz dolanmak istedik fakat Kavala’nın yokuşlardan oluşan bir şehir olduğunu anlamamız fazla uzun sürmedi.
Sıcaktı ve bayır çıkmak istemiyorduk. Kavala'nın içinden geçerken (yokuşları dışında) İzmir'e benzediğini düşündük.
Vakit kaybetmeden güzel denizlere ulaşmak için direkt olarak Halkidiki bölgesine gitmeye karar verdik. Fakat geç saatte varmak istemediğimiz için Kavala’dan çıkışta bir yerde konaklamak istedik ve yine gezi araştırmaları esnasında motokaravanların uğrak yeri olduğunu işaretlediğim Nea iraklitsa sahiline gittik. (40°52'28.9"N 24°18'55.6"E) Uzunca bir sahil şeridi üzerinde beach club seçenekleri olduğu gibi herhangi bir tesisin bulunmadığı noktalar da mevcut. Motokaravanlar genelde buraları tercih etmişti zaten.
Denizi fena değildi. Yine keyiften ziyade serinlemek için girdiğim bir su oldu.
Nea Iraklitsa, özellikle merkeziyle ülkemizdeki Şarköy, Çınarcık vs gibi yerlere çok benziyor. Geceyi burada geçirdik ve sabah erkenden yola çıktık. Sonunda meşhur Halkidiki zamanı gelmişti.
Gelmeden önce özellikle “orta parmak” olarak tabir edilen bölge hakkında çokça araştırma yapmıştık. Sırayla işaretlediğimiz yerlerden geçmeye başladık ve fazlaca kalabalıkla karşılaştık. 3 gündür yollarda olduğumuz için artık bir yerde sabit kalmak ve dinlenmek istiyorduk. İşaretlediğim campinglerden ilki olan Mitari‘ye girdik (40°08'35.9"N 23°44'05.8"E) ve ben danışmaya yerleri olup olmadığını sorarken bize doğru gelip türkçe bir şeyler soran birini gördüm. Meğer kendinisi buranın -benim de gezi notlarından çokça faydalandığım- meşhur Evliya Çelebi’si çıkmasın mı?
Aracımızı görünce tanımış hemen geldi karşıladı bizi. Hoş bir tesadüf oldu gerçekten. Kendimize bir yer bulup yerleştikten sonra yanlarına uğrayıp bolca sohbet ettik. Bugün de burada kalıp iyice dinlendikten sonra yarın yarımada’yı keşfe çıkacağız.
Mitari Camping oldukça geniş bir alana sahip, günlüğü 20 euro civarında. Kamptan fotoğraflar ayrıca ekleyeceğim. Oldukça temiz ve düzenli. Gelmeden önce herkesin çokça övdüğü camping mantığının gerçekten ne kadar gelişmiş olduğunu görünce insan ülkesine üzülmeden edemiyor.
3. Kısım ile devam edeceğim.
Sent from my iPhone using Tapatalk