Ynt: En İyi Döner Nerede Yenir?
sisdagili61' Alıntı:
Merhabalar,
Evet Yaşar hocam, tıpkı dediğiniz gibi.Sözde Hindistan dan gelen (kendileri özel olarak getirtiyorlarmış öyle söyledi sorduğum kişi) baharatlarlar ve daha birçok şey hem kokulu hemde farklı bir acılı (kesinlikle biber olmadığına eminim) kaynatılmış sosu sizinde yazdığınız gibi bolca vede temizlenmemiş yeşilliğin içine kızartılmış patates vede ketçapla çok ucuz paraya satıyorlar, nerdeyse 10 cm çapında bir ruloyu elinize tutuşturuyorlar neyapsın insanlar ucuz diye onu yiyorlar.
Yinede siz çok güzel bir tarifle herşeyi özetlemişsiniz, bence buda eğitimci olmanın farkıdır.
Türkülerle kalın, sağkıla kalın.
Niyazi Hocam iki yıl kadar Antakya'da yayınlanan bir derginin yemek ve mekan değerlendirme yazılarını kendimce yazdım. Sonra da daha fazla yazacak yer sıkıntısı olunca şimdilik ara verdim arada gezi yazıları yazıyorum. O nedenle belki acımasız sayılabilecek bir değerlendirme oldu ama ucuz ve sağlıksız beslenme adı altındaki zehirlenmeye birilerinin müdahale etmesi gerek. Aslında antakya yemekleri ve yemek yenilecek yerleri burada bir başlık açıp yazsam (yazılar hazır) iyi olacak. İnsanlar antakyaya yemek için geliyorlar çok sıradan ama adı bilinen bir iki yerde kalitesiz ve lezzetsiz şeyleri yiyip ballandıra ballandıra da yazıyorlar (ilginçtir iyi yemek yapan ve damağının iyi olduğunu düşündüğüm bazı yazarlar da öyle yazıyor). Tıpkı antebe gidenlerin eskiden iyi yemek yapan bir iki yeri kalabalık turistik gruplara hizmet verecek şekilde dizayn edildiğinden antep lezzetlerini sunuyor sanmaları gibi.
Vedat Milor'un gittiği yerleri beğeniyorum ama antakyaya geldiğinde kılavuzları bence çok iyi değildi.
forumda daha önce bir yerde de yazmıştım ama tekrar olmaz derseniz eski yazılardan birini ekliyorum.
Damağımda Kalanlar: Tabak Tabak Türkiye Lezzetleri
Şubat 2010’da HatayLife dergisinin çıkış hazırlıkları yapıldığı günlerde İsmail Bey’le konuşurken o güne kadar zaman zaman farklı yerlerde yazdığım yazılardan aklımda kalanlardan hareketle dergi için gezi yazıları yazar mısınız diye bir teklif getirdi. Ben de karşı atak yapıp, dergiye her ay düzenli yemek ve yemek yenilecek mekan değerlendirmesi yazsam nasıl olur diye farklı bir teklif getirdim. Hemen gelecek hafta için derginin ilk sayısındaki yazıya konu olan Aktepe Lezzet Lokantasına gittik, sonraki yazılarımızda da izlediğimiz metodla yemeğimizi yedik, bize servis edilen yemekleri fotoğrafladık, yemek sonunda hesabımızı ödedik sonra senelerdir tanısam da Mehmet Amca’ya 10 dakika vaktiniz var mı diyerek oradaki masalardan birinde mekanla ilgili ayrıntıları not ettik. Gittiğimiz mekanda bize servis edilenler yazı yazılacağı bilinmeden vatandaş olarak gidildiğinde sizin de yiyeceğiniz yemeklerdi. Zaten bir kısım mekanlardan bazısı 17 yıllık müşterisi olduğum ve defalarda ziyaret ettiğim yerlerdi. Onyedisi Hatay’dan birisi Gaziantep’ten toplam 18 mekan yazdım. Bu mekanlarda hedef, mekanın kalitesinden ve genel olarak servis edilen tüm yemeklerin kalitesinden ziyade kendi ölçütlerimde “eşsiz ve özel” lezzete sahip en az bir yemek servis edilmesiydi. Tabi bir Antep’li olarak bu değerlendirmelerde damağımın daha iyi değerlendirdiğini düşündüğüm kebaplar başı çekti. Eşsiz tencere yemeklerine sahip Hatay Mutfağının bu örneklerinin Hatay’lıların yedikleri şekilde orijinal halleri ile sunulan bir mekanın ender bulunması gerçekten eksiklik. Hatay tencere yemeklerinin Hatay’lı olmayanların da yiyebileceği şekilde yumuşatılarak kaliteli ve hijyenik olarak hoş ve misafir ağırlanabilecek yerlerde sunulduğu mekanlar az da olsa şükür ki var. Hatay mutfağı ve restoran kültürünün vazgeçilmezleri mezeler konusunda ise standartlaşma ve lezzetlerin sabitlenmesi en azından malzeme kalitesinin bu şehrin yeme içme kültürünü oluşturan işletmelerce oturup konuşulması, tartışılması ve bu konuda en azından üniversitede bir araştırma merkezinin kurulması ve en kısa sürede bu konuda yarı bilimsel ama medyatik yanı ağır basan bir toplantının düzenlenmesi taraftarıyım.
Yakın zamanda Türkiye’nin en geniş katılımlı doğa sporları forumunda (www.gezenbilir.com) “Türkiye’de bu 25 şeyi yapmadan göçüp gitmeyin” başlığına nazire olsun diye eklediğim 10 yerde yemek yemeden göçüp gitmeyin konusunu buraya taşımak istedim. Bu ay sabit bir mekanı yazmayıp son 20-25 senedir en az bir kez yemek yiyip hayran kaldığım damağımda kalan lezzetlerin sunulduğu mekanları isim ve ayrıntı vermeden sadece yemek adı ve sathi bir tarifle vereceğim. Ama emin olun oralara yolunuz düştüğünde o mekanları bulup o lezzetleri tattığınızda harcadığınız efora değecek. Hatta birçoğu sadece o lezzeti tatmak üzere tarif edilen yerlere gitmenize tek başına değecek lezzetler. Yemek programlarında keşfedilmiş, artık çok bilinen yerler haline gelmiş mekanlar bahsimizin dışındadır.
1. Antep’te Halil Usta’da kebabın keyfine varın, siz sadece bana sırayla tüm kebaplardan getirin diye talimatı verip sonrasını onlara bırakın. Sabah erkenden kalealtında cartlak kebabı yapmaya başlayıp sabah 7-8 gibi dükkanı kapatan ciğer kebapçısında ciğerle kahvaltı yapın. Sabah kalkamam derseniz Et balık kurumu yanındaki salaş dükkanlarda ciğer kebabı yiyin.
2. Bitlis’te çarşı içindeki büryancıda (azmi usta) sabah 11 gibi koca bir tabak büryanı gövdeye indirin ya da sabah 5 gibi yine büryancılarda çıkan avşor çorbasını kaşıklayın. Eğer Bitlis’ten bu iki yemeği denk getirecek saatte geçemediyseniz oturup halinize ağlayın.
3. İğneada’da limanın arkasındaki tepedeki salaş balıkçıda eylül ekim gibi, teknelerin az önce getirdiği lüferlerden yapılan lüfer ızgarayı yiyin. Diğer aylar için lezzet garantisi yoktur.
4. Antep’te bir mahalle kasabının hazırladığı sarımsak kebabını (nisan sonundan mayıs sonuna kadar), soğan kebabını (kış aylarında), ya da orta yağlı koyun eti ile hazırlanmış Antep lahmacununu (malzemeye soğan koyarsa kasabı vurun, o lahmacunu da yemeyin) yiyin.
5. Maraş-Kayseri yolunda Döngel Mağaraları civarında salaş kamyoncu lokantalarında bulabildiğiniz en genç kuzu etinden yapılmış, yöreden toplanan odun ateşinde pişirilen pirzolanın tadına varın.
6. Erzurumda fırıncılık meslek yüksek okulunda yapılmış ekmekleri tadın ve “bu ekmek ise bize ekmek diye bugüne kadar sunulan mamüller ne” diye hayat muhasebenizi yapın. Yine Erzurumda koyun etinden yapılmış cağ kebabından patlayıncaya kadar yiyin. Belki Antakyalılar için künefenin yerini tutmaz ama kadayıf dolmasını gövdeye indirin.
7. Rize Kavrun Yaylasında yaylanın ortasındaki kahvehanede sabah 5 gibi çıkan poğaçalardan sıcakken yiyin.
8. Hala yapan bir yer bulup Samsun Vezirköprü’de sabah 5 gibi servis edilen etle yapılan paça terbiyeli çorbayı kaşıklayın. Öğle yemeğinde arabalarda satılan kuzu kızartmadan yarım kilo yiyin (bence en iyisi semaverciler çarşısının içindeki arabadan yiyin)
9. Antakya civarında özellikle Harbiye tarafındaki köylerde ya da Samandağ’ın köy kasaplarında kağıt kebabı yaptırıp, içinin malzemesini tamamen kasaba bırakıp, bulduğunuz ilk yeşillikte kağıt kebabını üzerine konulan pide, birkaç parça pişmiş domates ve acı biberle birlikte içselleştirin.
10. Çorumda Kaymakçı bölgesinde kuzu pirzola yapan yerlerden birinde bal ve kaymak üstüne her biri tek lokmalık pirzolaların tadına varın.
11. Yukarıda bahsedilenleri değil tatmak bahsini ilk kez duyuyorum diyorsanız zaten siz teorik olarak yaşamadığınızdan dert etmeyin sayfayı çevirince hepsi geçecek.