Ynt: En İyi Adventure Tourer Hangisi?
Adventure Tourer kategorisine girmesede Dino'nun at sahibine göre kişner lafına son derece katılıyorum ve kısa bir süre önce eşimin Apriliabikers.net sitesine yazdığı KTM vs Capo karşılaştırmasını sizlerle paylaşmak istiyorum
Aslında her motorsiklet kullanıcısının gönlünde 2 motor yatar ya, bu da öyle bir durum. “Caponord’mu yoksa “KTM 950 adventure ‘mı? “ sorusunun asıl sorulma şekli, “ne zaman Capo ne zaman KTM” olmalı sanıyorum. Sayısal değerler ile yorumlarımı birleştirmek istedim ancak baktığımda ufak tefek farklar dışında -ki buna ağırlığı katmıyorum, motor performans değerleri aynı sayılır. Dolayısı ile rakamsal verilerden biraz uzak hissettiklerimi anlatmaya gayret edeceğim. Ama o 20kg var ya!! Ne çok şey değiştiriyor inanması gerçekten güç. Sırası ile karşılaştırmayı aşağıdaki başlıklar halinde yapacağım.
-Motor performansı
-Asfalt Performansı
-OffRoad Performansı
-Eğlence
-Artçı Konforu
-Sürücü Konforu
-Görünüş
-Bakım & Onarım (Bu bölüm için henüz bir şey diyemem)
Motor Performansı:
Kullanıldığı alanlardan çok gaz kolunun zemin ne olursa olsun sürücüye hissettirdiklerinden bahsedelim biraz. Caponord epey güçlü bir makina ve gücünü kontrol altında tutabilmek konusunda oldukça yardımcı bir yapıya sahip. Yani hanı amerikalının söylediği gibi “kullanıcı dostu” diye tabir edilen türden. Ne demek istiyorum? Gaza tepkisi mantıklı ölçülerde engellenmiş. Her gaz açışında (tabi eğer tam bir acemi değilsen) sürücüsünü güçlü ama yumuşak bir süratlenme ile çılgın hızlara çıkarabilen ve elini gazdan çektiğinde de yine yumuşak bir kompresyon ile yavaşlamayı becerebilen bir dost Caponord. Aslında bu durum artçı için daha önemli elbette. Ne de olsa sürücü gaz açıp kapama anında duruma hazır ve gelecek olan tepki onun için sürpriz olmadığından tahammülü yüksek. Ama seyir halinde etrafını izleyen bir artçı için yumuşak süratlenmeler, darbesiz vites araları ve yumuşak frenajlar elbette Şam’da kayısı. İşte KTM ‘in tek kişilik motor olma özellği daha ilk kategoride kendini ciddi ciddi gösteriyor. Her gaz açış sürücüyü ciddi şaşırtıyor ve elbette artçıyı tekmeliyor. Gaz ile her oynama motorda ciddi tepkiye neden oluyor. Bazı zamanlarda sürücüye ve artçıya rodeo yapıyormuş hissi veriyor doğrusu... (Yatay düzlemde elbette – WP amortisörlerin hakkını ilerde vereceğim ) Caponord’un dillere destan düşük devirde güç üretme eksikliği KTM de yok, her devirde makine ciddi olarak dolu tepkiler veriyor. Her iki makinada 7000 devirlere geldiğinde kendilerini kaybediyor ve ürkütücü güçler üretiyorlar, ancak KTM 20kg zayıflığının avantajını akselerasyonda belirgin olarak yaşatıyor. Motoru ilk almaya gittiğimde insanlar beni uyarmak istediler performans konusunda, aslında haklıydılar ama eğer GS’den ya da Varadero’dan 950’ye geçiş yapsaydım. Arada büyük farklar yok. Daha basit anlatımla kalkışta KTM yer, top speed de başa baş kalırlar. Beni asıl şaşırtan yüksek süratlerde ufaklığına rağmen KTM’in verdiği güven hissi. Capo gibi olmasa da beklenenden iyi. Capo bir amerikan arabası, KTM ise spor araç kıvamında. Dynometer sonuçları aşağıda. Kırmızı Capo mavi ise KTM ‘dir.
Asfalt Performansı
Asfaltın olmazsa olmazları denge, kuvvet, kontrol, kıvraklık... Denge konusu aslında biraz da sürücünün işi ama bahsetmekte yarar var. WP amortisörler asfalt dışında olduğu kadar asfaltta da ciddi avantaj sağlıyor. Caponord ile virajlarde sınırları zorladığımı bilirim. Yan çantalarımın zemine deydiği bile olmuştur. Capo viraj aşığıdır bilen bilir ama enteresan olan KTM de yüksek ve cılız yapısına rağmen WP lerinde yardımı ile virajda iyi iş yapıyor. Ama irilik Capo ya hem virajda hem yolda ayrı bir güven puanı daha veriyor. Ama daha fazlasını şehir içinde kaybettirdiği kesin. 950 şehirde motorsiklet ise Capo ufak bir araba diyebilirim. 125 cc’lik bir cross un gidon genişliği ile şehirde 950cc’lik bir motor kullanabilmek nasıl bir şey dersiniz? Kesinlikle eğlenceli... Sonuç olarak KTM 600cc görünümünde ama 1000cc performansında bir makina. Capo ise 1000 cc görünümünde ve o güçte... Devamlı +130 km lerde yol yapacaksam Capo’yu alırım, ama kıvrak olurum tabiri caizse top gibi oynarım motorla deniyorsa bu motor KTM olmalı.
OffRoad Performansı
Aslen bu bölümü yazmam gereken ortam KTMbikers.net olmalıydı. Zira işte 950 adventure ın kendine has bir sınıf oluşturduğu asıl özellikler zemin biraz bozulunca ortaya çıkıyor. KTM büyük enduro sınıfındaki en hafif şasi, en hafif motor ve en hafif pistonlara sahip. Hepsi ok ama piston hafifliği ne yarar derseniz çok kolay ve çabuk devirlenebilmesini yarıyor. Bu makine bozuk zeminde tam bir canavar. Benim bindiğim çoğu 650 ‘lik enduro ile dalga geçebilecek kadar sağlam bir performans sunuyor. Caponord için offroad performansından bahsetmek çok doğru olmaz. Karşılaştırma herhangi diğer bir büyük enduro ile yapılsaydı elbette söylenecek çok söz olurdu. Ama karşı tarafta KTM olunca malesef bu sınıfta havlu atmak gerekiyor. KTM de WP amortisörler bir kez daha ön plana çıkıyor. İnanması güç ama motorun üstünden geçtiği çakılı bile hissedebiliyorsun, sanki motoru kullanmıyor “giyiyorsun”. Alçak devirlerde alınan lineer güç dağılımı kumda, toprakta seni vites küçültme derdinden uzaklaştırıyor. Çok enteresan ama bu makina kumda yan yan gidebiliyor.
Eğlence
215 kg ın eğlencesi aynı olmaz arkadaşlar... Capo ciddi bir makina, onun eğlencesi touring, onun eğlencesi asfalt, viraj, durmadan saatlerce yapılan seyahatler onun lisanında eğlencenin karşılığı. Dağ gibi duran bir makinanın tepesinde olmanın verdiği haz, görenleri korkutan iriliği, ve herkesin duyduğu 2. Kez bakma isteği onun eğlencesi. KTM daha hoppa zıppa bir çocuk. Bir yandan freni sıkarken diğer yandan gaz açma isteği uyandırıyor... Tehlikeli bir eğlence anlayışı olduğu söylenebilir. 2 araba arası gaza getiren bir havası var. Şehir içinde hep sürücüsünü kışkırtan, durmaya gelemeyen bir havası var. Hani video oyun oynayanlar bilirler, Caponord ColinMcrae oynamak ise KTM ise NFS oynamaya benziyor. Ayrı zevkler ayrı keyifler. Birini diğerine yeğler misin diye sorsanız bana, nerede diye cevap verebilirim ancak size. Hiç dik bir yokuşta aşağı inerken trafik sıkışıp o dar yokuştan tekrar yukarı dönmeyi denedinizmi Capo ile? Çok zooooorrr KTM ile 170 ile giderken motor kullanmak dışında bir şey denediniz mi hiç? Çok zoooorrrr
Artçı Konforu
OffRoad Performansı bölümünde Capo’nun biraz üstüne gitmiştim ya, sanırım bu başlık intikamın acı olarak alınacağı başlık. Neyse hakkıdır oğlumun... Tartışılmaz lider Capo. Sadece KTM ‘e karşı değil akla gelebilecek tüm büyük endurolar arasında hemde. Ayrılmış artçı selesi, doğru uzaklık ve konumdaki artçı tutuş elcikleri, harika konumlanmış artçı ayaklıkları ile tam bir limuzin Capo. Virajdan viraja yatan bir Capo’nun artçısını uykudan alı koyabilecek tek şey yine Caponun virajlardaki stabilite ve eğlencesidir herhalde. 8-10 saatlik yollarımızda eşimin artçı selemde zaman geçirdiği hobilerinden bazıları: Derin uykular (abartmıyorum cidden derin), PSP oyunları, kamera çekimleri, telefon sohbetleri... KTM artçıyı sevmiyor malesef. Sürücüye sıkı sıkı sarılmalı ve yolun bitmesi için dua atmeli artçı. Vibrasyon ayaklıklarda bazı süratlerde okadar yoğun ki ayağı dışarı doğru atıyor. Egzozlardan öyle bir ısı yayılıyor ki artçı ellerini nereye koyacağını şaşırıyor. Şehir içinde bu hararet elleri aşarak artçının baçaklarını vurmaya başlıyor. Tam bir eziyet. Egzozlardaki ısıyı anlatmak mümkün değil. Dokunan herşey eriyor. Oldukça tehlikeli zira koruma mevcut değil, tüpler çırılçıplak ortalıkta. Tek çare Akrapovic o da 1200EURO. Ben almayayım. Onun yerine gidip karıma motor alırım
Sürücü Konforu
Bu bölüme ön gösterge grubundan başlayalım. Capo’nun dashboard’u kadar alımlı ve ferah bir dashboard daha görmedim ben. Henüz goldwing kullanmamış olmamım konu ile ilgili alakası var mıdır bilemem ama her gören aşık olmuştur mutlaka. Geri plan ışıklandırması ve detaylı verileri gösterme kapasitesi ile harikalar yaratmış Aprilia. Dış ısı’dan tripmetreye her detaya yer verilmiş. Kendini arabadaymış gibi hissettiren (Aynı rrenk Golf’lerde vardır) geniş ve büyük bir panele sahip Capo. Tabi bu dahboard’u kaldıracak genişlikte bir kafa lazım ki bu kafa da Capo’da zaten mevcut, hele ki ben 2002 modelinden bahsediyorum. (Sinyaller kafa grenajına gömülüdür ve kafa içi devasa görünür) Bu büyük kafa elbetteki sadece dashboard’u tutsu diye değil elbette, aynı zamanda iyi bir rüzgar koruması için dizayn edilmiş. Capo’da sürücünün rüzgar ile alakası olmuyor hele ki boyu standartlarda ise. Rüzgarın sadece sesi varlığının kanıtıdır Capo’da. Oturuş pozisyonui peglerin yeri hafif touring edasındadır, söylenenlerin aksine asla spor bir motosiklet oturumu yoktur Capo’da. Saatlerce yol yapar ve ağrısız sızısız inersin motordan. Eğer karın kısmın depoya deyiyorsa sorun Capo’nun spor tarzı değil, sorun senin göbeğindir. Motorda güç var nasılsa diyip yeme konusunda rahatlamışsın demek ki. Depo tasarımı nedeni ile diz ve bacaklara rüzgar temasını minimuma indirir. Bir motorcunun büyük derdidir soğuktan kaynaklanan diz ağrıları, anca Capo sürücüsü dizine rüzgar almaz, rahattır. Motor 98 dereceler civarı fan açar, her iri hacimli motorda olduğu gibi trafiği sevmez ve aniden bir sobaya dönüşür. Eh bacaklarının arasında bu kadar büyük ve kuvvetli bir şey tutacaksan bazı şeylere katlanmalısın. Gelelim KTM’e. Dashboard ufak ve fonksiyonel. Ayrıntıdan uzak sadece gereken bilgileri verebilir durumda. İlk bindiğimde Capo’dan sonra 600cc bir enduro’ya geri dönmüş hissini bana yaşatan bir depoya sahip. Bu motor asla 950 cc olamaz dedirten cinsten bir motor. Sele bir taş ve ince yani oldukça rahatsız. Motorda ısı inanılmaz. Her fan açışta –ki şehir içinde fan hiç susmuyor- motordan yayılan ısı ayak bileklerinde ciddi acı yaratıyor. Oturuş şekli tam bir enduro, İnsan depoya yaklaştıkça hatta üzerine çıktıkça motor üzerinde daha fazla kontrol elde ediyor. Konfora dair artısı yok denecek kadar az KTM’nin. Motor sizi rahat ettirsin diye tasarlanmamış, o mücadele için yaratılmış atalarından türemiş bir makina.
Okan Tezer