Ynt: Dünya'nın En Tehlikeli Ülkeleri Hangileridir?
Tek halde dolaşırsanız yol kenarındaki guruplar, gurup halinde dolaşsanız her köşe başındaki polisler çevirir. Polisi çok serttir, hiç tölerans tanımaz olarak biliniyor zaten. Adım başı pasaport kontrolü yapıyorlar.
3 farklı zamanda 3 farklı gurupla kaldım ki bir gurup 10-11 yaş çocuklardan oluşuyordu. Avrupa'nın hiçbir yerinde çocukların başındaki görevli bayan eğitmeni taciz eden, yanına sokulan, çocuk gurubuna sapık sapık hareketler çeken bir topluluğa rastlamadım, en ufak bir sıkıntı yaşamadık başka yerde.
Brüksel'de Caz Festivali vardı, otellerde yer olmadığından zorunlu olarak 1 gece geçirmek zorunda kaldık Charleroi'da, trenle gittik. O akşam orada kalıp ertesi gün Fransa'ya geçeceğiz. Daha tren'den indik garın karşısında 100 metre ötedeki otele gidiyoruz, 2 li sıra halinde yürüyoruz. Çocuklar bizi rahat görsün diye üzerimizde fosforlu yelekler var. Yanımızdan bir kadın geçiyordu, 2 polis birden bire kadına jopla girişmeye başladı, çocukların önünde kadını yere yatırdılar. Durup duruken oluyor bu olay. İlk huzursuzluk orda.
Hadi biraz hızlanıp uzaklaşalım dedim, gözüm arkada bakıyorum aynı zamanda, kafamı çevirdim bir adam, gurup önündeki bayan öğretmenimizi taciz ediyor, çocuklar var yanında, ona rağmen, eğilmiş, yanaşmış sarhoş falan da değil. Hemen onun yanına atıldım adam benim geldiğimi görünce hızla uzaklaştı.
Otele 30-40 metre kaldı, karşıdan bir grup geliyor ellerinde biralar çocuklara bişeyler söylemeye başladılar. Dilleriyle bişeyler yapıyorlar sapıkça. Otele kendimizi zor attık. Zaten yorgun çocuklar bütün gün dolaştılar otel'den çıkmayız dedim. Resepsiyona gittim, durumu anlattım nedir bu diye, "çocuklarla bu saatten sonra dışarı çıkmayın" dedi görevli bayan. Burası böyle.
Saat daha 6 akşamüstü her yer aydınlık. Markete gidip meyve suyu, bisküvi falan alayım dedim çocuklar için. Tarif etti çok yakında. Çıktım otelden köşeyi döndüm bir grup travesti. Bir tanesi birşey söyledi anlamadığım dilde. Hızlı hızlı yürüyorum. arkamdan sürekli sesleniyor ve geliyor. Durdum sonunda bişey söylüyor anlamıyorum. İngilizce konuş diyorum "F.... English" diyor. Biraz sarhoş. Anlamıyorum diyip uzaklaştım. Neyse markete girince o giremedi dışarda kaldı. Alışverişi yaptım, otele arkadan dolaşayım o gurubun önünden geçmeyeyim dedim. Çok güzel bir yer, öyle karanlık izbe değil. Küçük bir park var hemen otelin arkası ordan geçip otelin yan yoluna gireceğim. Bankın arkasında güpegündüz bir adam bir de kadın olduğunu düşündüğüm 2 kişi var diyerek konuyu bağlayayım.
Hızlıca parktan geçtim, sola döndüm 2 grup var takılıyorlar. Aralarından geçicem ellerim dolu. Maskeli balo gibi giyinmişler. Elimdeki poşetleri görünce "ne onlar" dedi biri. İngilizce konuşuyor en azından. Bize de ver, biz de içelim, kestiler yolu. Ana caddedeyiz öyle kuytu falan değil, gündüz aydınlık ortalık. Geçmeme izin vermiyor omuzumu itiyor. O sırada diğer görevli arkadaş sigara içmeye dışarı çıkmış sesi duyup "hey, hop" diye geldi, geçtik.
Geçtik ama sıyırdım kafayı, Brüksel'de arkadaşlara bir telefon. Çocuklar var yanımda, aşırı tedirginim, arkadaş toplamış bütün tayfayı gelmiş. Sokakta nara atıyor bizimkiler "nerdesiniz ......" diye. çıt yok, herkes kuzu. kimse kalmadı çevrede. Polisler geldi. Anlattık durumu, sabaha kadar 2 polis aracı otel önünde nöbet tuttu. Servise de eşlik ettiler. 3 sene önce olan olay bu.
Daha sonra 2 kez yolum düştü. Birinde 6 arkadaşız, hepsi sağlam, diğerinde tekim. Tek olduğumda otele taksiyle gittim-çıktım. Arkadaşlarla gittiğimde gece hayatını, sokakları da gördüm. Rezillik başka bişey değil. 4 kez polis çevirdi kimlik-pasaport için.
Fransa-Belçika sınırında olduğu için geçmişten gelen bir yapısı var. Adı da çıkmış. Havaalanı nedeniyle zorunlu olarak yolunuz düşebiliyor. Hırsızlık, kap-kaç değil bahsettiğim. Yol kesiyor adamlar ya, eski Teksas filimleri gibi. Türklerden de deli gibi korkuyorlar ama. 2 Türk yan yana yürüsün Türkçe konuşarak, yol açıyorlar. Görülecek bir yeri de yok bir caddesi var, cadde sonunda da bir katedrali var meydan gibi. Hepsi o. Küçük ama rezil, pislik bir yer.
Tedbir alınabilecek bir yer değil. Gurup halinde gidilmeli, tek çözüm o. Ya da teksen taksiyle otel, ordan havaalanı.
St. Petersburg'da 45 gün kaldım evde, en kötü mahallesinde. Orası bile daha iyiydi. Orda da Polis.. onlardan uzak durmak gerekiyor. Bir de sarhoş dilencileri. Göz doktoru bir arkadaşımız var. Dünyanın sayılı doktorlarından. Rus, prof adam. Oturuyoruz bankta, polis geldi, kimlik kontrol. Cep telefonlarını istedi. Polise bir tekme attı adam yerde. Diğeri araçtan çıktı koşarak geliyor. İtti beni araca bindik bastı gaza. "Ne yaptın sen?" dedim, "polis dövüyorsun." O da "burası böyle" diyor.
Roma çok kötü diyorlardı, çocuklarla hiçbir sorun yaşamadık. Süperdi. Marsilya kesinlikle cebe, çantaya dikkat. Barcelona, Paris, Londra aynı şekilde. Basit kapkaç olayları. Doğru düzgünsen kimse sana bulaşmıyor. Başka bir sıkıntısı yok. Hele hele Valensiya'dan Benidorm'a kadar mükemmel. Araçları yola park ediyorlar el freni boşta. O caddeden geçmek isteyen inip aracı itiyor
Ufak tefek sıkıntılar büyük şehirlerde olur, İstanbul neyse diğerleri de öyle. Ama Charleroi... O apayrı bir yer. Başka yerler de vardır belki ama kıyıda köşededir. Charleroi'ya ister istemez yolun düşebiliyor. O durumu kötü.