Bilmem o şekilde anlaşılması acil bir hüküm olmaz mıydı ?
Burada Napolyon zamanından beri savaş ve afetlerde yaralılar için geçerli olan Triaj (seçim) kuralına sanırım bu sefer de giysiler açısından uyulmuş. Yani iş gücü sayısının ve onların zamanlarının kısıtlılığında duruma işlevlik kazandırma zorunluluğu doğmakta. Alışılmışın dışındaki durumlar için alışılmışın dışına çıkılan bu yaklaşıma sivri akıllılık yerine, afet lojistiği açısından bakmak sanırım daha yerinde olurdu.
Zaten AFAD ve Kızılay da giysilerin besinlere göre kendi afet düzenleriyle bütünleşmesinin daha fazla iş gücü ve zaman gerektirdiğini söylüyorlar.
Düşünün bir öğün anında ve herkese uygun, fakat tekil yapıda bir giysi için uygun yapıda birini bulmanın lojistik sorunu var. Nakit yardım ise bilindiği üzere her zaman, her durum ve her kişiye doğrudan uyması açısından en ideali olmalı.
Tabii bir de sadece yeni giysi kabul ediyoruz demenin yardım severi satın alıp gönderme külfeti yerine daha kolay ve uygun nakit yardıma yönlendirme etkisi de olmakta.
Böyle organizasyonların bizden daha profesyonel yapıda olması şaşırtıcı değil.
Belki Bekir beyin de eğitimini aldığı bu konuda ilave edecekleri vardır ?
…
Askerliğimi sıhhiyede yaparken öğrenmek ve uygulamak zorunda olduğum triaj ile halen benim de sorunum olsa da sahada doğruluğu açısından bu özel durumlarda şüphe edilmemekte.
Meraklısına sağlıkta savaş ve afet triyajı:
Afet triajı sınıflandırma ve önceliklendirme bileşenlerine sahip olması bakımından bilinen acil servis triyajı ile benzerlik taşımaktadır. Bununla birlikte afet triyajını acil servis triyajından ayıran belirgin farklılıklar vardır. Afet triyajı bireyin sağ kalımından ziyade kitlenin/toplumun sağ kalımını sağlamaya odaklanır.
(Burada iki uygulamayı karşılaştırırken, acil servisi normal zamanlardaki kullanılmış giysi yardımı olarak düşünmeli)
Mesut hocam, sizin de belirttiğiniz gibi savaşta ve afet durumlarında triyaj yapılır. Hastanelerin haricinde enkazda sıkışıp kalanları kurtaran ekiplerin de buna benzer bir yöntem kullandıklarına şüphe yok.
Ancak kıyafet dağıtımı konusu daha ziyade ticari firmaların kullandığı klasik depo yönetim sistemi alanına giriyor. Mesela, LCW, Koton gibi kıyafet firmaları özellikle pandemide çok yoğun bir şekilde online satış yaptılar ve bunu çok hızlı yaptılar. 10 kalem malzemeyi aynı gün içinde kargo yapabiliyorlar. Üstelik bunların yarısını iade ediyorsunuz, kargo ulaştıktan sonra 2-3 gün içinde onları kontrol edip para iadesi yapıyorlar. Bunların hepsi insan gücüyle oluyor.
Normal zamanda bile bu kadar büyük bir operasyonu kusursuza yakın şekilde yapan firmalardan, afet olmadan önce, nasıl yaptıklarına dair akıl danışılıp ölçeklendirilebilir bir organizasyon ile hazırlık yapılabilirdi. Benzer şekilde, her fırsatta haksızca enflasyonun sorumlusu olarak günah keçisi ilan edilen market zincirleri de her gün iğne iplikten etine sütüne kadar binlerce farklı marka ürünü şubelerine tedarik edip, takibini yapıyorlar.
Burada iki farklı konu var:
İlki; toplanan kıyafetlerin türüne (kazak, battaniye), cinsiyetine (kadın/erkek/çocuk) ve boyutlarına (S, M, L, XXL vb) göre tasnif edilerek barkod/etiketlenmesi, aynı zamanda bir depo sistemi yazılımına kayıt edilerek takip edilmesi.
İkincisi; ihtiyaç sahibine ulaştırılması.
Hüseyin hocamın sorduğu konu daha çok birincisiyle alakalı diye düşünüyorum. Sıfır bir ürün de olsa tasnif edilmesi gerekiyor. Bunun için de mutlaka bir "elleçleme" işlemi yapılır ve bunu yapmak için kullanılmış kıyafet kadar bir süre harcanması gerekli. Yeni kıyafette belki biraz daha az süre gerekir ama her halükarda paketli bile olsa bir insanın paketini açıp, etiketini okuyup ona uygun bir barkod yapıştırıp kendi sistemine tanıtması gerekir. Öyle bir sistem varsa tabii
99 depreminde Gölcük'te sahada olan birisi olarak, bu kadar panik halinde ve organize olmadan yapılan yardımların ziyan olduklarını üzülerek gözlemledim. İhtiyaçtan kat kat fazla gönderilen küflenen ekmekler, kenarda çürüyen karpuz ve diğer meyveler, sağa sola saçılan kıyafetler...
Bu sefer de bazı yardımların yol kenarına saçıldıklarını gördük.
Akdeniz insanı genlerimizden dolayı şimdilik gündemimizde olan deprem ve yardım konularının çok yakın bir gelecekte unutulacağını da hepimiz biliyoruz. Yakında seçim var zaten, bu deprem konusunu yine halının altına süpürüp, bir sonraki büyük depreme kadar, talihsiz bir kaza olarak kollektif hafızamızın derinliklerine gömeceğiz.