Denizli Gezilecek Yerler

  • Konuyu Başlatan: Konuyu başlatan penguen Tarih:
  • Başlangıç tarihi Yazılan Cevaplar:
  • Cevaplar 39
  • Okunma Sayısı: Görüntüleme 106,927

penguen

Zirve
Mesajlar
1,599
Tepkime Puanı
11
PAMUKKALE

Bembeyaz travertenleri, kaplıcaları ve antik kentleriyle önemli bir turizm merkezi olan Pamukkale Denizli ilindedir.

İklim
Yazları sıcak ve kurak, kışları ılık ve yağışlıdır.

resimgoster.aspx


Hierapolis (Pamukkale):Denizli ilinin 18 km. kuzeyinde yer alan Hierapolis antik kentinin arkeoloji literatüründe Kutsal Kent olarak adlandırılması, kentte bilinen bir çok tapınak ve diğer dinsel yapının varlığından kaynaklanmaktadır.

Hierapolis coğrafi konumu ile kendisini çevreleyen çeşitli tarihi bölgeler arasında yer almaktadır. İlk Çağ'da yaşayan Strabon ile Ptolemaios verdikleri bilgilerde, Karia bölgesine sınır olan Laodikeia ve Tripolis kentlerine yakınlığı ile Hierapolis'in bir Frigya kenti olduğunu ileri sürerler. Hierapolis olarak adlandırılmadan önce kentte bir yaşamın var olduğunu Ana Tanrıça kültünden dolayı biliyoruz.

Kentin kuruluşu hakkında bilgilerin kısıtlı olmasına karşın; Bergama Krallarından II. Eumenes tarafından M.Ö. II. yy' başlarında kurulduğu ve Bergama'nın efsanevi kurucusu Telephos'un karısı Amazonlar kraliçesi Hiera'dan dolayı, Hierapolis adını aldığı bilinmektedir.

Hierapolis, Roma İmparatoru Neron dönemindeki (MS. 60) büyük depreme kadar, kentleşme ilkelerine bağlı kalarak özgün dokusunu sürdürmüştür.Kent, Neron dönemi depreminden büyük zarar görmüş ve tamamen yenilenmiştir. Üst üste yaşadığı bu depremlerden sonra, tüm niteliğini kaybetmiştir. Hierapolis Roma Dönemi'nden sonra Bizans Dönemi'nde de çok önemli bir merkez olmuştur. Bu önem, MS. 4. yüzyıldan itibaren Hıristiyanlık merkezi olması (metropolis), MS. 80 yıllarında, Hz. İsa'nın havarilerinden olan, Aziz Philip'in burada öldürülmesinden kaynaklanmaktadır. Hierapolis, 12. yüzyıl sonlarına doğru Türklerin eline geçmiştir.

Başlıca Kalıntılar: Ana Cadde ve Kapılar: Yaklaşık 1 km. uzunluğundaki kentin geniş ana caddesi, kenti bir ucundan diğer ucuna ikiye böler. İki tarafında sütunlu galeriler ve önemli kamu yapıları vardır. Her iki ucunda birer anıtsal kapı bulunmaktadır. Bu kapılar ve caddenin büyük bölümü Roma Dönemi'nde inşa edildiğinden, Bizans surunun dışında kalmaktadır. Güneyinde MS.5. yüzyıla tarihlenen ''Güney Bizans Kapısı'' vardır. Kuzeyde, iyi korunmuş, üç gözlü ve iki yanında yuvarlak kuleleri olan kapıda, İmparator Domitian'a ithaf edilmiş Latince yazılmış bir yazıt vardır. Bu yazıttan dolayı buna Domitian Kapısı veya Roma Kapısı denir. Bu kapıdan güneye inen yolun surla kesiştiği yerde, MS. 5. yüzyılda tarihlenen "Kuzey Bizans Kapısı" bulunmaktadır.

resimgoster.aspx


resimgoster.aspx


Surlar: MS. 5. yüzyılda, kuzey, güney ve doğu yönlerinde surlarla çevrilmiştir. Büyük kısmı bugün yıkılmış halde olan surlara, 24 adet kare planlı kule yerleştirilmiştir. İki anıtsal kapı ve iki küçük kapı olmak üzere 4 girişi vardır. Kuzey ve güney anıtsal kapıları ana caddeye açılır.

Büyük Hamam Kompleksi: Bugün, masif duvarları ve bazı tonozları ayakta kalabilmiş olan yapının iç mekanlarının mermerle kaplı olduğuna dair izler bulunmaktadır. Hamamın planı diğer tipik Roma hamamları gibidir. Önce girişte büyük avlu, iki yanında büyük holler bulunan kapalı dikdörtgen bir alan ve esas hamam yapısı yer alır. Palaestra'nın yan kanatlarında, biri güneyde, diğeri kuzeyde olan iki büyük hol imparatora ve törenlere ayrılmıştır. Hamam kompleksinin kalıntıları MS. 2. yüzyıla tarihlenir. Büyük hole bitişik tonozlu kapalı mekanlar günümüzde müze olarak kullanılmaktadır.

Apollon Tapınağı: Mevcut tapınak, eski ve dini mağara olarak bilinen Plutonion üzerine kurulmuştur. Yerli halkın en eski dini merkezi olan bu yerde Apollon, bölgenin Ana Tanrıçası Kybele ile buluşmuştur. Eski kaynaklar, Ana Tanrıça Kybele rahibinin bu mağaraya indiğini ve zehirli gazdan etkilenmediğini bildirirler. Apollon Tapınağı'nda üst yapıya ait kalıntılar MS. 3. yüzyıldan geriye gitmemektedir. Tapınak alanına geniş basamaklarla çıkılır.

Tiyatro: Yamaca yaslanmış tüm cephesiyle birlikte korunabilen büyük bir yapıdır. İnşasına MS. 60 yılında olan büyük depremin ardından Flaviuslar döneminde MS. 62 yılında başlanmış, MS. 206 yılında tamamlanmıştır. 50 oturma sırası bulunur ve 8 merdivenle 7 bölüme ayrılmıştır. Caveanın tam ortasından geçen diozomaya her iki yandan tonozlu birer geçit ile girilir. Sütunların arası heykellerle süslenmiş olup, burada yapılan kazılar sırasında bol miktarda heykel bulunmuştur. Sahne arkasındaki duvarlarda ise mermer kabartmalar yer alır.

Kiliseler: Kent merkezinde, 6. ve 7. yüzyıllara ait bir Katedral, Direkli Kilise ve iki kilise daha yer alır. Ayrıca MS. 6. yüzyıl başında Büyük Hamam Kompleksinin merkezi holü kiliseye dönüştürülmüştür. Kuzey bölgesinde de küçük şapeller mevcuttur.

İnanç Turizmi

Nekropol : Batıdaki traverten alanları dışında kalan üç yönde nekropol alanları bulunmaktadır. Bunlar yoğunlukla Tripolis-Sardes'e giden kuzey yolunun ve Laodikeia-Colossae'ye giden güney yolunun iki tarafında yer alır. Mezarlarda kireçtaşı ve mermer kullanılmıştır. Mermer kullanımı daha çok lahit tiplerinde görülür. Kuzey nekropolü, erken Hıristiyanlık dönemine kadar karakteristik lahitleri, mezar tiplerini ve mezar anıtlarını bir arada içerir. Kentte görülen mezarlar lahit, tümülüs ve ev tipi mezarlardır. Konut mimarisini anımsatan mezar yapıları, nekropolün en önemli elemanlarıdır

Laodikeia: Çürüksu (Lykos) ırmağının güneyinde kurulmuştur. Kentin adı antik kaynaklarda daha çok "Lykos'un kıyısındaki Laodikeia" şeklinde geçmektedir. Diğer antik kaynaklara göre ise, kent MÖ. 261-263 yılları arasında II. Antiokhos tarafından kurulmuş ve kente Antiokhos'un karısı Laodikeia'nın adı verilmiştir.

Laodikeia, MÖ. I. yüzyılda Anadolu'nun en önemli ve ünlü kentlerinden biridir. Kentteki büyük sanat eserleri bu döneme aittir. Romalılar da Laodikeia'ya özel bir önem vermişler ve Kıbyra (Gölhisar-Horzum) Conventus'unun merkezi yapmışlardır.

resimgoster.aspx


İmparator Caracalla zamanında Laodikeia'da bir seri kaliteli sikke basılmıştır. Laodikeia halkının da katkılarıyla kentte çok sayıda anıtsal yapı yapılmıştır. Küçük Asya'nın 7 ünlü kilisesinden birinin bu kentte bulunması, Hıristiyanlığın burada ne kadar önemli olduğunu göstermektedir. MS. 60 yılında meydana gelen çok büyük bir deprem kenti yerle bir etmiştir.

Laodikeia'nın Yapıları

Büyük Tiyatro: Antik kentin kuzeydoğu tarafında, araziye uygun olarak Roma inşa tarzında yapılmıştır. Sahnesi tamamen yıkılmış olup, cavea (seyircilerin oturduğu bölüm)ve orkestrası(sahnenin önündeki koro veya oyuncuların yer aldığı bölüm) oldukça sağlam durumdadır. Yaklaşık 20.000 kişiliktir.

Küçük Tiyatro: Büyük tiyatronun 300 metre kadar kuzeybatısında yer almaktadır. Araziye uygun olarak, Roma tarzında inşa edilmiştir. Scenesi (sahne)tamamen yıkılmış olup, cavea ve orkestrasında da bozulmalar mevcuttur. Yaklaşık 15.000 kişi alabilecek büyüklüktedir.

Stadyum ve Cimnazyum: Kentin güneybatısında, doğu-batı doğrultusunda uzanmaktadır. Stadyumun ek yapıları ile cimnazyum bir bütünlük teşkil edecek şekilde yapılmıştır. MS. 79 yıllarında yapılan stadyumun uzunluğu 350 metre, genişliği 60 metredir. Amfiteatr şeklinde yapılmış olan yapının, 24 oturma basamak sırası bulunmaktadır. Büyük bölümü tahrip olmuştur. MS. 2.yy. 'da yapılan cimnazyumun, Proconsul Gargilius Antioius tarafından inşa ettirilerek İmparator Hadrianus ve eşi Sabina'ya ithaf edildiğine dair yazıt bulunmuştur.

Anıtsal Çeşme: Kentin ana caddesi ile ara caddesi köşesinde yer almaktadır. Roma dönemi yapısıdır. İki cepheli olarak yapılmış havuz ve nişleri vardır. Bizans zamanında onarım görmüştür.

Meclis Binası: Kentin güneybatısındadır. Dikdörtgen planlı olan anıtsal yapı, doğu-batı yönünde uzanmaktadır. Ana giriş doğu cephesindedir.

Zeus Tapınağı: Antik Laodikeia kentinin sütunlu caddesinin doğu kesiminde, küçük tiyatro ile Nymphaeum (anıtsal çeşme)arasında bulunmaktadır.

Büyük Kilise: Sütunlu caddenin güneyinde caddeye bitişik olarak inşa edilmiştir. Sadece taşıyıcı bölümlerinden bir kısmı ayakta kalmıştır. Ana giriş kilisenin batısındadır.

Kaplıcalar

Karahayıt Kaplıcası: Pamukkale termal kaplıcası sisteminin bir kolu sayılan bu kaplıca, Pamukkale'nin 5km kuzeyinde, Karahayıt Kasabası'ndadır.

resimgoster.aspx


Kalp, damar sertliği, yüksek tansiyon, romatizma-siyatik, deri sinir, lumbago, gibi hastalıklarla uyuz, sivilce, kaşıntı gibi deri hastalıklarına iyi gelir.

Pamukkale Kaplıcaları: İl merkezine 18km uzaklıkta bulunan eski Hierapolis kentinin bulunduğu alandır. Travertenler yaratan karstik alanlardan çıkan sular; bünyesindeki kireç çözeltisi, genellikle beyaz renkte ve pamuk balyalarını andıran kalker tüflerini, Pamukkale travertenlerini oluşturmaktadır.

Pamukkale termal suyunun tedavi edici özelliği, çok eski çağlardan beri anlaşılmış, yüzyıllar sonra şifa niteliği bilimsel olarak kanıtlanmıştır. Kaynaklar etrafında dini ayinler yapılmış, şenlikler düzenlenmiş, büyük devlet adamları ve zengin kişiler antik dönemde tedavileri için Hierapolis'e gelmişlerdir.
 

Etiketler


Ynt: Denizli Gezilecek Yerler

Aydın yönünden Pamukkale'ye gitmek isteyenlere Sarayköy'ü geçince Sığma kasabası yönüne (sola) sapmalarını öneririm.Bu yoldan Akköy-Karahayıt istikametiyle Pamukkale'ye ulaşabilirsiniz.Asfalt olan yol size 30 km.kazandıracaktır.
 

Ynt: Denizli Gezilecek Yerler

Ege Life'dan alıntıdır.
Cavid Sezen



Ege'de nerelere gidilir 09 05 2009
Cennetten bir köşe PAMUKKALE
Yazar Ege Life Denizli * Ahmet Yoldaş Y. Mimar

Mimar Ahmet Yoldaş'ın araştırmaları ilk kez yayınlanıyor...

Cennetten bir köşe Pamukkale

Pamukkale BEYAZ kalacak, sonsuza kadar...

Geçen yıl ilk sayımızda Pamukkale�yi kapak yapmış ve kısa bir dosya sunmuştuk. Bunun başlıca nedeni, bir yabancı TV kanalının, �Ölmeden önce mutlaka görmeniz gereken 50 yer� adlı programında, Türkiye�den hiç bir yerin listede yer almayışıydı. Üstelik, ülkemizde görülmesi gereken nitelikte dokuz ayrı yer, Dünya Kültürel-Doğal Miras listelerindeyken. İstanbul, Pamukkale, Kapadokya, Nemrut, Efes gibi listede yer alan tarihsel kültürel değerlerimizden hiç biri, söz konusu listede yoktu.

Ahmet Yoldaş Y. Mimar

Geçen yıl ilk sayımızda Pamukkale�yi kapak yapmış ve kısa bir dosya sunmuştuk. Bunun başlıca nedeni, bir yabancı TV kanalının, �Ölmeden önce mutlaka görmeniz gereken 50 yer� adlı programında, Türkiye�den hiç bir yerin listede yer almayışıydı. Üstelik, ülkemizde görülmesi gereken nitelikte dokuz ayrı yer, Dünya Kültürel-Doğal Miras listelerindeyken. İstanbul, Pamukkale, Kapadokya, Nemrut, Efes gibi listede yer alan tarihsel kültürel değerlerimizden hiç biri, söz konusu listede yoktu. Yukarıdaki nedenle İstanbul�un yanı sıra ülkemize gelen gezginlerin üç önemli ziyaret merkezinden birisi olan Pamukkale�yi kapak yapmış ve kısaca işlemiştik. O tarihten bir yıl sonraki bu sayımızda yeterince tanınmama sorunu devam ettiğinden bir kez daha Pamukkale�yi gündeme getiriyoruz. Bundan sonraki sayılarımızda da öncelikle Ege Bölgesindeki önemli kültürel- doğal sit alanlarımızı tanıtmayı sürdüreceğiz. Bu yerleri, öncelikle bizlerin kendimizin tanıması, sevmesi ve koruması �Ölmeden önce görülmesi gereken öncelikli yerlerden� birisi olabilmesinin de ön koşuludur.

Bu kez Pamukkale�yi, buranın korunup geliştirilmesi için yıllarını vermiş olan Yüksek Mimar Ahmet Yoldaş sunuyor. Onun bakış açısı, bir doğal kültürel alanı gezerken gördüklerimizden ne çıkarmamız gerektiği konusunda bize yardımcı olacak. Ayrıca, �Öncelikle görülmesi gereken yerler� listelerinde yer alabilmesi için, Pamukkale�de, bundan sonra neler yapılması ve koruma geliştirme çalışmaları konusunda bilgiler verecek. (Editör)

Pamukkale, (Hierapolis) termal suyu, bu suya dayalı olarak kurulmuş antik kenti ve termal suyun, yüzlerce yıl yamaçlardan serbestçe akmasıyla oluşturduğu beyaz traverten teraslarıyla türünde tek örnektir.

Sütun Parçaları

Hierapolis�te tiyatro ile hemen güneyindeki Nymphaeum (anıtsal çeşme) arasında dolaşıyorum. O tiyatro ki uzmanların görüşüne göre antik kentlerin en güzel tiyatrosu, anıtsal çeşmede kentte bulunan üç güzel Nymphaeum�dan biri.

Kentin merkezi de sayılabilecek bu bölgede geziniyorum.

Yerlerde yatan sütun parçaları, başlıklar;

Kimi başlık koç boynuzlu, iyonik, kimi başlık akantus yapraklı, korintiyen, kimi başlık düz-yuvarlak, dorik, kimi sütunların dümdüz gövdesi, kimi sütunlar yivli dipten başa, kimi yivler sarmal, burmalı.

Ama tek sütun yok, yivleri enlemesine-sütuna dik olan... Olsaydı, hem sütunların narinleştirilmesiyle çelişirdi, üstelik toz tutardı ve daha kolay kırılırdı.

Düşünüyorum: Bir sütuna biçim verirken bile işlevselliği ıskalanmıyor. Taşıyıcılığı, simgeselliği, estetiği ve kirlenmeme özellikleri göz önüne alınıyor. İşte bir kültür birikimi ve işte öğrettiklerinden biri.

Heykeller

Hierapolis Müzesi�ni tiyatroyu dolaşıyorum:

Yeraltı ya da ölüm tanrısı Hades�in heykeli, Apollon, Artemis, Leto�nun heykelleri, bir tiyatro sanatçısının masklı heykeli.

Kabartmalar: Hades�in Persophone�yi kaçırma sahnesi, Dionysos Şenlikleri, çeşitli ayinler ve zanaat ürünleri.

Antik çağın ve sonraki çağların soğuk, beyaz mermerlerinden yapılmış heykellerine, kabartmalarına dokunduğum zaman, hatta yalnızca baktığım zaman, o heykellerin, o kabartmaların canlandırdığı kişilerden, olaylardan çok, o yapıtları üreten sanatçıların sıcaklığını duyumsuyorum...

Soğuk beyaz mermer, onu yontan sanatçının, ona biçim veren insanın sıcaklığına dönüşüyor. Bir iletişim kuruluyor aramızda sanatçıyla ve çağıyla.

Yapıtlara daha farklı bir gözle bakmaya başlıyorum.

Mezarlıklar

Nekropolis�i dolaşıyorum: Kentin kuzeyinde ve güneyinde yer alan eski mezarlıkları. Kimileri dağınık, kimileri özenli, bazıları ev, bazıları tümülüs tipi mezarlar, anıt mezarlar ve lahitler. Üzerlerinde sahiplerinin isimleri, akrabalık secereleri. Bazılarında meslekleri ve yaşam durumları da yazılı.

Örneğin bir tanesinin üzerinde şöyle yazılı:

(62 nolu mezar içindeki mermer lahit yazıtı)

Marcus Aurelius Amminaos Meandrianos.

�Ketenciler Korporasyonu�nun başında, sekizinci ayın sonundan on gün önce, mezarımın çiçeklendirilmesi için 250 Denarius bırakıyorum.� Domitian Kapısı bitişiğindeki anıt mezarda ise şöyle yazıyor: � Bu Heroon (anıt mezar) ve etrafındaki alan T. Flavius Zeuxis gömülüdür. Daha sonra buraya T. Flavius Zeuxis�in çocukları da gömülecektir.�

�Heroon ve etrafındaki alana, bir başkasına gömülme yetkisi verilmemiştir. Buna aykırı haraket edenler çok kutsal Georusia Meclisi�ne 250 Denarius ceza ödeyecektir. Ben T. Flaivus Zeuxis, Hierapolis�te ürettiğim kumaşları İtalya�ya kadar götürüp sattım. Bu yolculukların sırasında Peleponnesus�un güney ucunu (Malia Burnu) yetmiş iki kez dolaştım.�

Mezarlıklar neden önemliydi?

Şundan: Hierapolis öncelikle termal suya dayalı olarak kurulan bir kent. Bu nedenle büyük kaplıcaları, hamamları var; muhtemelen de Asklepion� u yani sağlık merkezi. Bugünün müslümanları için Haç�da ölmek ne ise o çağların insanları için de ölüm Tanrısı Hades�in topraklarında ölmek ve öldükten sonra yeniden dirilmek için onun iznini almak önemliydi.

İşte bu nedenlerle diğer antik kentlere göre mezarlıkları büyük olan bir kent Hierapolis. Daha yakın zamanlara, 1950 sonlarına kadar yöre halkının �Pamuk Hamamları� olarak tedavi amaçlı geldiği yer. Diğeri Karahayıt Hamamları idi ve halen işlevini sürdürüyor.

Traverten Terasları

Şimdi de traverten teraslarını dolaşıyorum:

Termal suyun yüzlerce yıldır yamaçlardan serbestçe akarak oluşturduğu ve dantel gibi işlediği beyaz traverten terasları. Kimyasal özelliklerden dolayı kendi yaptığı teraslardan cıvıltıyla akan ve çanaklarını dolduran su. Su ve beyazlık...

Bedri Rahmi�nin bile �Neden Pamukkale�nin resmini yapmıyorsunuz?� diye sorulduğunda �Doğa orada kendi resmini kendi yapıyor!� dediği olağan üstü bir güzellik.

Hiçbiri diğerine benzemeyen traverten teraslarından akan ve zaman zaman çanaklarda biriken su, günün değişik saatlerinde ayrı tatlar sunuyor. İnsanlarda bir coşku, arılık duruluk ve sevme duygusu uyandırıyor.

Pamukkale�yi dolaştığınızda daha görülecek pek çok yeri var: Tiyatrosu, hamamları, Oktagon�u tapınak kalıntıları, eski giriş kapıları�

Kısa Tarihçe

Kesin olmayan verilere göre kuruluşu İ.Ö. 2 binlere dayandırılan kent asıl, M.Ö. 11. yüzyılda Bergama Kralı 11. Eumenes tarafından, Bergama�nın efsanevi kurucusu Telephos�un karısı Hiera adına kurulur. Kent ızgara planlıdır ve bu dönem Hellenistik özellikler taşır.

İ.Ö. 133 yıllarında Romalıların egemenliğine geçen kent Septimus Severus ve Caracalla dönemlerinde tarihinin en parlak zamanlarını yaşar. Hierapolis, Roma çağından sonra Bizans evresinde de çok önemli bir merkez olarak yaşamını sürdürür. İkinci yüzyıldan itibaren Hıristiyanlık Merkezi olması, İ.S. 80 yıllarında Hz. İsa�nın havarilerinden olan Philip�in burada öldürülmesi nedeniyledir. St. Philip�in adına Oktagonal veya Martyrium olarak adlandırılan sekizgen bir kilise inşa edilir. Bundan ötürü de kentin onuru artar ve kentlere verilen metropolis ünvanını alır.

Kent 13. yüzyıl sonlarında kısa bir süre için Türklerin eline geçer. Daha sonra Bizanslar tarafından geri alınır. 14. yüzyılda ise Bizanslar kentten tamamen çıkarılmışlardır. Bu dönemden sonra kentin iskan gördüğüne dair bir bilgi yoktur.

Döneminde Hierapolis�in komşu kentleri: Collessae ( Honaz), Laodikya (Eskihisar), Tripolis (Yenice) ve Attuda (Hisarköy- Sarayköy), Trapezopolis (Bekirler Köyü- Babadağ).

Hierapolis, bir kentin termal suya dayalı olarak nasıl kurulup geliştiğinin ilginç bir göstergesidir. Pamukkale adını ise, bu termal suyun, yüzyıllarca, yamaçlardan serbestçe akmasıyla oluşturduğu beyaz travertenlerden almıştır.

Ege ve Akdeniz yörelerimizdeki pek çok antik kent var: Afrodisias, Miletos, Prien, Efes, Bergama, Patara, Leton, Perge, Aspendos gibi bunların içinde yalnızca Pamukkale termal suyu antik kenti ve doğal traverten teraslarını bir arada barındıran tarihsel, kültürel ve doğal bir değer. Hem doğal hem arkeolojik bir sit alanı.

Bu nedenle, UNESCO�nun Dünya Miras Listesi�nde yer almaktadır.

Pamukkale�de bugünkü sorunlar

�Yöre halkının Pamukkale ile ilişkisinin büyük ölçüde kopması,

�Ziyaretçilerin su ile temas olanaklarının iyice kısıtlanmış olması,

�Güneş, gölge, dinlenme olanaklarının kısıtlığı, hafifte olsa yeme içme olanaklarının yeterince sunulamaması, wc�lerin yetersizliği,

�Travertenlerin en güzel noktalarının, çeşitli zamanlarda izlettirilmemesi, yaşatılamaması,

�Yıkılan otel ve dükkan yerlerinin ve genel peyzaj düzenlemesinin henüz yapılamamış olması,

�İç ve dış ulaşım-dolaşım güzergahlarının yetersizliği, geziler için senaryo eksikliği,

�Gece kullanımının olmayışı,

�Termal suyun, özellikle geceleri, önemli ölçüde traverten amaçları-su, beyazlık- dışında kullanımı,

�İnanç turizminin yeterince vurgulanamaması,

�Yapı ve onarımların -Nekropolis (Mezarlık) dışında yavaş ilerlemesi,

�Pamukkale alan yönetim ve sunum planının olmayışı, tanıtım eksikleri başlıca çözüm bekleyen sorunlardır.

Bu sorunlar, Pamukkale�ye duyulan ilginin de azalmasına neden olmuştur. Bu sorunların aşılması, Pamukkale�nin hem korunan hem yaşanan-yaşatılan bir sit alanına dönüştürülebilmesi için, Ankara merkezli çalışmalar yeterli olmamıştır. Merkezden yönetimin zorluğu nedeniyle yapılabilen bazı işlerin doğruluğu bile tartışma konusu olmuş (giriş kapıları, beton su kanlarlı gibi), süreler uzamış, maliyetlerde de ciddi artışlar olmuştur.

Sorunları en iyi �yerel�in inisiyatifi ile çözülebileceğinden hareketle, ÇEKÜL VAKFI Denizli Temsilciliği ve Denizli Mimarlar Odası öncülüğünde kentimizdeki en etkili �meslek odaları�, ilgili belediyeler ve STK�lar (Ticaret Odası, Sanayi Odası, Borsa; Esnaf Kefalet Koop., Baro, Tabipler, İnşaat Mühendisleri ve Şehir Plancıları odaları, çevre meclisi, turizm dernekleri, Denizli, Pamukkale ve Karahayıt belediyeleri, basın temsilcileri ve Pamukkale Üniversitesi) o dönemlerdeki valimiz Yusuf Ziya Göksu�nun da desteğiyle, bir araya gelerek ortak hareket etmişler ve 2001 tarihinden itibaren yapılan ve yapılacak işlerin �yerelleşme�sini sağlamışlardır. Yerelleşme, üniversitemiz dışından mimar, şehir plancıları ve peyzaj mimarlarının da katılımıyla Denizli Valiliğ ve Pamukkale Üniversitesi arasında, Ağustos 2001�de yapılan bir �proje ve danışmanlık sözleşmesi� ile fiilen başlamıştır.

Bu sözleşme uyarınca, yıkılan otellerin yerleri başta olmak üzere on bir kalem işin kararları, revizyon planları ve proje hizmetleri tamamlanmış yalnızca karar nitelikli ikisi dışında (Su ile Temas Alanları, Özel Seyir Sahanlıkları önerileri) tüm diğer projeler ve revizyon planları Kültür Bakanlığı�nca incelenip ilgili İzmir 11 no�lu Koruma Kurulu�nca onaylanmıştır. Geçtiğimiz Eylül ayında �koruma geliştirme projeleri� kapsamındaki Kocaçukur Termal Havuzlar ve Gölet Projesi ihale edilme sürecindedir. �Doğa yolu, seyir terasları, kanal revizyonları, genel peyzaj, giriş düzenlemeleri, dış kontrol noktaları,yağmur drenaj projelerinin�de hızla uygulanmaya geçirilmesi gerekiyor.

Ziyaretçilerin en büyük beklentileri, �sorunlar� başlığında da belirttiğimiz gibi projelerde belirtilen yerlerde �su ile temas� ve resim çekebilme olanaklarının da mutlaka sağlanmasıdır. Bugünkü durumuyla, ne travertenlerin en güzel manzaralarını izleme, resimleme; ne uygun koşullarda ve yerlerde, ılık su ile temas olanağı var.

Oysa Pamukkale tam olarak �beş duyu� ile algılanabilecek bir güzellikler bütünüdür:

�Gündüzün ve gecenin değişik saatlerinde, gün doğuşunda, gün batışında ya da geceleri ay ışığında içleri su dolu traverten çanaklarının sunduğu eşsiz �görünümleri� seyretmek,

�Kaskatlardan akan suların coşkulu, cıvıltılı müziğini �dinlemek�,

Ilık suların �dokunarak�, girerek, kişinin özüyle buluşmasını sağlamak,

�Su buharı, yöre toprağı ve bitkilerinin kendine özgü �kokusunu� almak,

�Sağlığa yararlı olduğu için suyunun içebilmek de bir tür �tat� almak sayılmaz mı?

Yukarıda sözünü ettiğimiz sorunların çözümlenmesi hazırlanmış projelerin eksiksiz uygulanması ve gereken sunum-tanıtım çalışmalarının da yapılması durumunda, Pamukkale kolaylıkla �ölmeden önce dünyada mutlak görülmesi gereken 50 yerden biri� olabilecektir.

Pamukkale�ye ve her türlü doğal-kültürel değerlerimize sahip çıkmalı ve onları sevmeliyiz. Korumanın ve yaşatmanın ön koşulu sevmek değil midir, sizce de?

[attachment=1]

[attachment=2]

[attachment=3]

[attachment=4]

[attachment=5]

pamukkale0101.jpg


pamukkale0105.jpg


pamukkale dia03.jpg


pamukkale yeni-9.jpg


pamukkale yeni-12.jpg
 




Ynt: Denizli Gezilecek Yerler

Ege Life'dan alıntıdır.
Cavid Sezen



Ege'de nerelere gidilir 09 05 2009
Kartal Gölü ve Eren Yeri
Yazar Denizli Haber Merkezi

Efsanelerin harmanlandığı Çiçekbaba Zirvesi,

Kartal Gölü ve Eren Yeri�



Sanki tarihin derinliklerinden gelen özel bir buyrukla; �İnsanlar yılın tek bir gününde aynı noktaya ulaşarak mistik bir ortam yaratıyorlar.�



Sanki o ses ; �Buralarda benim için kurbanlar kesile, kanlar toprağa akıtılıp, kokular havaya savrula�� diye buyuruyor.

Film sahnelerini andıran böylesi bir ortam her yıl Ağustos ayının son haftasında Denizli ile Muğla il sınırında, Beyağaç ve Köyceğiz ilçelerinin arasındaki Sandıras dağlarının en yüksek noktası �Çiçekbaba� zirvesinin yamaçlarında yaşanıyor.



Batı Torosların son noktası denilebilecek bu dağ kütlesinin çevresindeki insanlar geçmişi bilinmeyen bir geleneği yüzlerce yıldır yaşatmanın gururu ile burada toplanıyorlar.



Sandıras dağlarının zirvesi olan �Çiçekbaba� 2294 rakım ile bu bölgenin efendisi gibidir.





Kırmızı kayalıkları, yüzlerle ifade edilen bitki türü, zirvesinden hemen hemen hiç eksilmeyen ala karları, hiçbir şekilde heybetini kaybetmeyen bin küsur yaşlarındaki çam ağaçları, işte bu haliyle �ak saçlı-sakallı bilge ihtiyarları� anımsatan bir yükselti�



Çiçekbaba zirvesi efsaneleriyle, koynunda sakladığı doğal güzellikleriyle ve insanı hep etkileyen görüntüsüyle yılın her mevsiminde ilgi duyanları kendine çekmekte. Bu bölge kış aylarında dağcıları, bahar aylarında doğa yürüyüşçülerini, geç bahar ve yaz aylarında ise piknik ve doğa kampı yapanları konuk eder.



Efsanelerin birbiriyle yarıştığı bu bölgede ; Kartal Gölü, Eren Dede ve Çiçekbaba ile ilgili ayrı ayrı efsaneler dillendirilerek kuşaktan kuşağa aktarılır.





İşte bir kartal Gölü efsanesi; rivayet o dur ki; �Dağın bu yüksekliklerinde çok eski zamanlarda sembolü çift başlı kartal olan medeniyet hüküm sürmüştür.



Buradan güneydeki Akdeniz ve batıdaki Ege Denizi�ne ulaşıp ganimet alıp geri dönmek ve savunma yapmak kolaydır.





Sonra bu medeniyet her nasılsa yok olmuştur. Ama o gün bu gündür gölün adı �Kartal Gölü� olarak kalmıştır�.







Çiçekbaba Ereni ile ilgili anlatımlar ise bir başka renktir; �Buralarda ulu bir kişinin yaşadığına ve onun hastalara şifa dağıttığı, kötülükleri önlediği, darda kalanlara yardım ettiğine inanılır.



Bazılarına göre ise böyle bir şahıs buradan sadece geçmiş, geçerken de işaret bırakmıştır.�



İşte bu inançla insanlar yılın bir gününde yolu, suyu, olmayan bu noktaya tırmanarak �Eren Yeri� denilen kayalıkların arasında kurbanlar kesip dua ederler ve dilekler tutarak geleneklerini yaşatmaya çalışırlar.



İnançlarına göre Eren yerinin toprağından alıp tarlaya, taşından alıp ambara atmak bolluk ve berekete delalettir.





Efsanelerin dağı �Çiçekbaba� ya ait ayrıntılar bu kadar değildir elbet. Sonra zirveden Akdeniz�i ve Ege denizinin en güneyindeki Gökova körfezi bölgesini izlemek gerekir rüzgarın çılgın ıslıkları eşliğinde�





Bunların ötesinde dağın eteklerine tutunan doğal güzellikler vardır ki onlar bir başka değerdir.



I. Derece Doğal ve Arkeolojik Sit Alanı olan Çiçekbaba zirvesi ve çevresindeki 1200�1300 yaşlarındaki Anıt karaçam ormanları, insanı alıp tarihin derinliklerine götürürler.





Daha alt rakımlardaki Karagöl ise doğal yaşamın çıplak göz ile izlenebildiği laboratuar gibidir. Çiçekbaba�nın ayakları diye tanımlanan Gökçay ve Doğan çay vadileri ise yaban hayatın halen varlığını sürdürdüğü özel yerlerdendir�





Eğer yolunuz düşerse oralara �Çiçekbaba� sizi de kucaklayacak, belki hikayelerini rüzgarla kulaklarınıza fısıldayacaktır. Tıpkı yüzlerce yıldır göğsünde nazar boncuğu gibi tuttuğu Kartal Gölünü, güneyden eteklerine tutunmaya çalışan Köyceğiz gölünü ve kuzeyden ona gülümseyen Beyağaç�ı kucakladığı gibi�







Yazılar ve Fotoğraflar : Zeki AKAKÇA

- İzinsiz Kullanılamaz





Nasıl Gidilir;

Denizli�den; sabah 07 den itibaren akşam 19 00�a kadar Beyağaç�a saat başı dolmuşlar çalışmaktadır. Beyağaç�tan sonra özel araç kiralamak veya kendi aracınız uygunsa orman yolundan Çiçekbabaya ve diğer gezi alanlarına ulaşabilirsiniz.





Konaklama için Beyağaç Belediyesi ve şahıslara ait konaklama alanı mevcuttur. İstenirse �Haney� evlerde yöre insanıyla da kalınabilir.

Beyağaç - Denizli arası 96 km. Beyağaç � Kartal Gölü 27 km dir.







İletişim için Beyağaç Belediyesi : 0 258.691 6016

Beyağaç Kaymakamlığı : 0 258.691 6101



Yöre hakkında özel bilgi için : Zeki AKAKÇA: 0 258 241 34 07 zekiakakca@hotmail.com

kartal1.jpg


kartal2.jpg


kartal9.jpg


kartal10.jpg
 



Ynt: Denizli Gezilecek Yerler

Bir Denizlili olunca bu bölüme kayıtsız kalamadım doğrusu ;)

Bir çoğumuzun sadece Pamukkale ve Karahayıt'ı bilmesine rağmen aslında o kadar çok yer var ki Denizli'de görülmesi gereken; bir hafta yetmez gezip görmeye.

Herşeyden önce birçok antik kent kalıntıları Denizli'nin etrafına yayılmış durumda, doğal güzellikleri, yaylaları, mağaraları ayrı ayrı görülmeye değer.



Öncelikle doğal güzelliklerden başlamak istedim yazmaya;

ÇAL KISIK KANYONU

Kısık kanyonu, Denizli ilinin kuzeyinde Çivril-Baklan grabeninin güneybatı kesiminde, Çal ilçe merkezinin 4 km kadar doğu güneydoğusunda Büyük Menderes Nehri üzerinde yer alır. İl merkezine uzaklığı 64 km’dir. Karayolu ile her mevsim yöreye ulaşmak mümkündür.

cal_kisik_kanyonu1.jpg


Büyük Menderes Nehri, Çivril-Baklan grabeni içinde kuzeydoğudan güneybatıya akmakta iken, Yukarıseyit Köyü’nün 1,5 km doğusunda kuzeye doğru yön değiştirir. Kuzey-güney doğrultusunda yaklaşık 3 km’lik bir mesafe içinde nehir, Menderes Masifi’nin mermerleri içinde açılmış dar ve derin “Kısık Kanyonu” nda yol alır.

alkskkanyonu2.jpg

alkskkanyonu3.jpg


Kanyon çıkışından sonra, nehrin her iki tarafında kalan ağaçlık sahalar piknik alanları olarak kullanılmaktadır. Ayrıca bu alana yakın Kayı Pazarı ve Kumdanlı Köprüsü gibi tarihi yerler de bulunur. kanyon giriş tarafında birkaç balıkçı lokantası işletilmektedir.

Kanyon alanı ve çevresi ayni zamanda arkeolojik kalıntılar yönünden de zengindir. Dikçe vadi yamaçlarında irili ufaklı pek çok mağara ve oyuk fark edilmektedir. Ancak bugüne kadar düzenli bir kazı çalışması ve bilimsel araştırma yapılmamıştır. Bazı antik mezarlar ne yazık ki hazine avcıları tarafından tahrip edilmiş durumdadır
 



Ynt: Denizli Gezilecek Yerler

ÇAL SAKIZCILAR AĞLAYAN KAYA ŞELALESİ

Çal ilçesine bağlı Sakızcılar Köyü'nde yer alan şelale Denizli'ye 40 km uzaklıkta olup eşsiz bir tabii güzellik sergilemektedir. Ağlayan Kaya olarak bilinen şelale, 30 metre yükseklikten dökülmektedir.

ALAYANKAYA-1.jpg

Yeşille suyun birleştiği şelalenin dibinde alabalık yetiştirilmektedir. "Hocanın Yeri" olarak bilinen yer ilçe halkı tarafından çok sevilen bir piknik yeridir.
 

Ynt: Denizli Gezilecek Yerler

ÇİVRİL GÜMÜŞSU ŞELALESİ


Çivril'in Doğu kesiminde, Çivril-Dinar yolu üzerinde ilçeye 30 Km. mesafedeki kasabaya buradaki suyun iyi niteliği nedeni ile Gümüşsu adı verilmiştir. Gümüşsu Kasabasına 10 Km. uzağında bulunan Düzbel Köyünde II. Haçlı seferinin savaş alanı Miryakefalon adındaki tarihi alanı vardır. Yaklaşık 30 metre yükseklikten dökülmektedir. Suyu çok soğuk ve tatlıdır. Şelale etrafı Gümüşsu Belediyesi tarafından piknik alanı olarak düzenlenmiştir.

homagmsuelalesi.jpg
 

Ynt: Denizli Gezilecek Yerler

KELOĞLAN MAĞARASI

Denizli'nin Acıpayam İlçesi'ne bağlı Dodurgalar Beldesi yakınlarında bulunan 'Keloğlan Mağarası, il turizmine çeşitlilik kazandıracak mekanlardan biri olarak dikkat çekiyor. Mallı Dağı'nın eteğinde bulunan mağaranın içi, su damlacıklarının bir sanatçı ustalığıyla 10 milyon yılda yarattığı sarkıt, dikit, sütun ve makarna sarkıtlarıyla dolu.

kel.jpg

kelolan2.jpg


Damlataş ormanını andıran 145 metre uzunluğundaki mağaranın nefes darlığı, astım, bronşit gibi hastalıklara iyi geldiğine inanılıyor.

kelolanmaaras3.jpg


Mağaranın, çevre düzenlemesi ve ışıklandırması yapılarak, açılan yol ile turizme kazandırılmış.

kelolanmaaras4.jpg


Bir rivayete göre, ''saçı olmayan ve annesinin yanından kaçarak 2 ay mağarada yaşayan gencin saçlarının çıktığının'' anlatılır, mağaranın adını da buradan aldığını söylenmekte.
 

Ynt: Denizli Gezilecek Yerler

BEYAĞAÇ TOPUKLU YAYLASI

Topuklu Yaylası, Beyağaç ilçesine 30 kilometre uzaklıkta yer alıyor. Şehrin stresinden, sıcağından uzaklaşmak için bulunmaz bir piknik alanı olan Topuklu Yaylasında özellikle beş yüz yıllık çam ağacı ilgi görüyor. Yerli halkın ilgisi yanında yabancı turistlerin de yoğun ilgi gösterdiği piknik alanında kıl çadırları, futbol, basketbol sahasının yanında birkaç gün konaklamak isteyenler için her türlü konaklama ihtiyacı sunuluyor.

topkluyaylas2.jpg

topkluyaylas3.jpg

topkluyaylas.jpg
 

Ynt: Denizli Gezilecek Yerler

BEYAĞAÇ KARTAL GÖLÜ


Ege Bölgesinde, Denizli ili, Beyağaç ilçesi sınırları içerisinde yer almaktadır. Beyağaç (Eskere) ilçesinden 40 km.lik orman yolu ile ulaşılmaktadır.

beyagac_kartal_golu_.jpg


Sandıras Dağı zirvelerinden biri olan Ulugöl Tepe (2261 m.) mevkiinden itibaren kuzey doğuya doğru 1.5 km. boyunda, 500-700 m.eninde ve 2200 m.'den başlayarak inen bir buzul vadisi uzanmaktadır. "Kartal Gölü Buzul Vadisi" adıyla anılan bu vadi belirgin buzul aşındırma ve biriktirme şekillerini bünyesinde bulundurmaktadır. Buzul Vadisi boyunca profilin yukarı kısmında 3 tarafı dik yamaçlarla çevrili yarımay şeklindeki çanakla başlamakta ve eğim boyunca basamaklı bir iniş göstermektedir.

Sahada karaçamın saf meşcereler oluşturması, aralarında anıt ağaç niteliği gösteren yaşlı ve boylu fertlerin bulunmasıyla (yaş ortalaması 250-700 civarında) nadir orman ekosistemi özelliği göstermektedir. Kartal Gölü çevresinde alpin bitki örtüsü hakim olup, karahindibağ, sarı çiçekli gazal boynuzu, üç gül, yonca gibi çayır ve mera bitkileri açısından da zengindir. Gölde küçük balıklar yaşamaktadır.
 



Ynt: Denizli Gezilecek Yerler

GÜNEY ŞELALESİ


Daha önce Yurt İçi Gezi Notları Ege Bölgesi'nde de yazmıştım bu şelaleyi. Çok az kimsenin bildiği bu şelale, orda olmaktan keyif aldığım yerlerden biridir aslında

http://www.gezenbilir.com/index.php?topic=22406.0



Denizli’nin 76 km kuzeyindeki Güney ilçesine tepeden baktıktan sonra aşağı doğru inmeye başladığınızda bir ara kaybolduğunuzu sanıyorsunuz.

İğne yapraklı ağaçların, çalıların, ardıçların, zeytin ve kızılağacların yer aldığı ormanın içinden geçerek kıvrıla kıvrıla vadiye indiğinizde 5 – 6 km sonra Büyük Menderes nehri karşılıyor sizi. Dinar dağlarından doğan Çivril yakınında Işıklı baraj gölünü geçtikten sonra, Çal ilçe sınırlarını aşarak Güney'in Adıgüzeller köyü yakınlarında Banaz ve Hamam çayları ile birleşen ancak yeteri kadar sulama amaçlı kullanılamayan Büyük Menderes nehri, burada derin vadilerden akıyor

SL274981.jpg

SL272429.jpg

SL272425.jpg


Kaynağını 200 metre gerilerdeki derelerden alan şelale suyu bünyesinde kireç de barındırıyor. Büyük Menderes nehrine yaklaşık 20 metre yüksekten nazlı nazlı dökülen şelalenin suyu kireçli olduğundan, şelale yatağında kalkerli basamaklar ve garip oluşumlar meydana gelmiş.
Şelaleye geldiğinizde, ya kır lokantasının vadiye bakan masalarında et ve balık yiyebilirsiniz yada piknik alanında mangalınızı yakıp kendiniz pişerebilirsiniz
 

Gezenbilir bilgi kaynağını daha iyi bir dizin haline getirebilmek için birkaç rica;
- Arandığında bilgiye kolay ulaşabilmek için farklı bir çok konuyu tek bir başlık altında tartışmak yerine veya konu başlığıyla alakalı olmayan sorularınızla ilgili yeni konu başlıkları açınız.
- Yeni bir konu açarken başlığın konu içeriğiyle ilgili açık ve net bilgi vermesine dikkat ediniz. "Acil Yardım", "Lütfen Bakar mısınız" gibi konu içeriğiyle ilgili bilgi vermeyen başlıklar geç cevap almanıza neden olacağı gibi bilgiye ulaşmayı da zorlaştıracaktır.
- Sorularınızı ve cevaplarınızı, kısaca bildiklerinizi özel mesajla değil tüm forumla paylaşınız. Bildiklerinizi özel mesajla paylaşmak forum genelinde paylaşımda bulunan diğer üyelere haksızlık olduğu gibi forum kültürünün kolektif yapısına da aykırıdır.
- Sadece video veya blog bağlantısı verilerek açılan konuların can sıkıcı olduğunu ve üyeler tarafından hoş karşılanmadığını belirtelim. Lütfen paylaştığınız video veya blogun bağlantısının altına kısa da olsa konu başlığıyla alakalı bilgiler veriniz.

Hep birlikte keyifli forumlar dileriz.


GEZENBİLİR TV

GEZENBİLİR'İ TAKİP EDİN

Forum istatistikleri

Konular
103,745
Mesajlar
1,523,086
Kayıtlı Üye Sayımız
166,561
Kaydolan Son Üyemiz
Alkan033

Çevrimiçi üyeler

SON KONULAR



Geri
Üst