Dedelerimiz Nasıl Kamp Yapardı? Ya Onların Dedelerinin Dedelerinin Dedelerinin D

  • Konuyu Başlatan: Konuyu başlatan PaleoHakan Tarih:
  • Başlangıç tarihi Yazılan Cevaplar:
  • Cevaplar 13
  • Okunma Sayısı: Görüntüleme 12,641

PaleoHakan

Ana Kamp
Mesajlar
44
Tepkime Puanı
2
Yer
Tekirdağ
Bu soruya cevap en kısa olarak onlar kamp yapmazdı olarak verenlerimiz olacaktır. Bizler gibi modern çadır ve tulumlar kullanmadan, konserve yada hazır torbada yemekleri gaz ocaklarında pişirmeden doğada her türlü ihtiyaclarını giderebilen dedelerimizin yaptığına Kamp denmiyordu ama becerikliliklerinin kanıtı bizlerin bu gün hayatta olmamız. Onlar doğada olmak için değil gereksinimlerinden dolayı doğadaydı. Peki zevk için kampçılık ne zaman başladı ?

1900 lerin başından kalma kampçılık bilgilerinin kaleme alındığı kitaplar var yabancı dillerde. 1920 lerde dünyanın birçok gelişmiş ülkesinde bugünkü kamp mazemelerine karşılık gelecek donanımları olan doğaseverler sırf keyif aldıkları için kamp yapar olmuşlar.

Oysa tarihi çok daha gerilere aldığımızda doğa, insanların şehir hayatından kaçmak amacı ile değişiklik olsun diye gittiği bir yer değil, hayatın işlev ve gereksinimlerinin tümünün karşılığının olduğu yaşam alanıydı.
Peki o zaman atalarımız doğada nasıl barınıyor, ısınıyor, besleniyor ve daha nice ihtiyaclarını gideriyordu, yani o zamanın bakış açısına göre yaşıyor, bu zamanın değerlendirmemiz ile kamp yapıyordu.

Birkaç arkadaş binlerce sene önce yaşasaydık nasıl hayatta kalır, doğada nasıl keyif alarak ikamet edebilirdik sorusuna cevap bulmayı arzuladık. Modern mazemelerimi terk ederek her türlü hava şartında bunu nasıl yapabiliriz diye fikir alışverişinde bulunmak için kamp yerinde normal mazemelerımiz ile bir gece geçirirken kullandığımız modern mazemeler den ilkel ve doğadaki materyellerden yapılan mazemelere geçiş için önerilerimizi paylaştık. Kar yağıyordu ve biz bir sonraki ay soğukta kampa hangi alet ve mazelemeri götürerek bu değişim ve geçiş sürecine başlamalıyız diye düşünüyorduk.
Geçiş sürecinin sonunda-
metal alet sadece metal kullanılmadan nasıl yapılabildiği sorusu çozümlendiğinde harcanacak zamanı kısaltmak için kullanılabilecek,
marketten gıda alınarak kampa gidilmeyecek,
çakmak gibi modern ateş başlatıcılar kullanılmayacak,
plastikten yapılmış su kabı, kıyafet, uyku tulumu, çadır olmayacak.
Kamp yani yaşam alanı kalıcı olarak uzun sürede kurulması mümkün olacak şekilde dizayn edilerek ona uygun doğadaki meteryaller kullanılabilecek.

Bu biraz meydan okuma biraz eğlence belkide birazda günümüz kampçılığında modern mazemlere güvenerek iyi bir tüketici olmuş olmaya bir tepki.
Herkese hitab etmediğini tartışmaya gerek bile yok.
Ama olaki bu konuda kafa yorsanız, metalin yaygınlaştığı dönemden önce yaşasaydınız acaba ne tür beceriler ve bilgilerle donatılmış olurdunuz hayatta kalmak için bir düşünün.
 

Ynt: Dedelerimiz Nasıl Kamp Yapardı? Ya Onların Dedelerinin Dedelerinin Dedelerinin D

ben daha kısa bir cevap vereyim.''onlar kamp yapacakları zaman hemen yan ülkeyi ziyaret edip topraklarıyla beraber ülkeye dahil ediyorlardı ve aynı zamanda kamp da yapmış oluyorlardı,, :D :D :D
 

Ynt: Dedelerimiz Nasıl Kamp Yapardı? Ya Onların Dedelerinin Dedelerinin Dedelerinin D

Metalin kullanımından önceki dönemlerdeki insanlarin doğada yaşamalarını mümkün kılan becerilerilerine odaklanınca metalin yerini taş, kemik ve boynuz alıyor.
Taşı yongalamak, diğer bir tabirle çelmeyi öğrenmek için boynuzlar ve kemikler edinip onları türlü şekilde yontarak çakmak taşı ve obsidyene nasıl vurursam ihtiyacım olan şekli verebileceğimi öğrenmeye çalıştım. Bu beceriye sahip tecrübelilelre oturup pratik yapmadan önce malzeme satan yerlerden eğitim DVD lerini edindiysemde öğrendiğimi iddea edemem ama ok ucu ve kesici yüzü olan cisimler yapabilmek önemli bir adım oldu.

yongalama aletleri.jpg


okucu.jpg


obsidyen_okucu.jpg
 

Ynt: Dedelerimiz Nasıl Kamp Yapardı? Ya Onların Dedelerinin Dedelerinin Dedelerinin D

Su kabağı yetiştiği her bölgede kap, tabak, su şişesi olarak yaygın olarak kullanılmış. Yaz sıcağında güneşin altında dahi suyun ısınmasını engellemesi günümüzde niye kullanmıyoruz sorusunu sordurtuyor. Orta ve güney Amerikanın yerli kabileleri tarafından hala su matarası olarak kullanıla gelmekte. Bende hem su kabağını yetiştirmeyi hemde ondan matara yapmayı öğrenmekten zevk aldım. Artık içme suyumu taşıyabilirim.

Sukabaklari.jpg


SuKabagi.jpg
 

Ynt: Dedelerimiz Nasıl Kamp Yapardı? Ya Onların Dedelerinin Dedelerinin Dedelerinin D

"Konuyla direk ilgisi olmasa da yakın sayılır" düşüncesiyle, üyesi olduğum bir siteden alıntıladığım gezi yazısını paylaşmak istiyorum. :smiley:

Adi: Abdullah
Soyadi : Karabulut.
Oz mu oz dayim olur.
1934 Gazikoy (Kozan-ADANA) dogumlu

Selanikli Kara Hasan'in oglu

Iki ozelligiyle pek meshur
1-Pehlivan
2-Motosikletsever

Ilk cocuk 1955'te son cocuk ( besincisi) 1973te doguyor.
Artik cocuk yok.
Hem bu tekne kazintisi son numara (adi Adem), 2 abi ve 2 ablayla biraz daha rahat buyuyor.

1977'de dayim karar veriyor, Kirkpinar'a gidecek, guresleri yerinde izleyecek .
Hayatinin gezisini yapacak dayim cunku Kirkpinar'a motosikletle gidecek...

CZ'yi (MZ degil, karistirmayalim) satip ikibucukluk Cava (Jawa) almis o zamanlar.
Bilenler bilir, 250 cc, hava sogutmali, bordo renkli Jawalar bunlar.
Depo kenari ve eksozu nikelajlidir.
Mersin'den Antalya'ya tum sahil, dag koyleri hâlâ bunlarla doludur.
Arada Jawa Ceylanlar falan cikti ama bordo Jawalar hep gecer akce.
Parcasi bakkallarda bile satilir.

Yine de dayim bununla gitmek istemiyor.
Petekleri ince, hararet yapar siser bu, uzun yola gelmez diye dusunuyor.
Bununla Toroslari, Bolu Daglarini cikamam diyor.

Cavayi satiyor, bi tane Planet aliyor, bugday sonu...
Bugday sonu, bugdaylar bicilip satildiktan sonra demek, yani haziran ortasi gibi...
Yazlik isleri yoluna koyuyor, pamuklar capalaniyor, sulaniyor (yani Agustosu falan bulmus hatta gecmis olmali)...
Yola cikilacak artik.

Neyse, Planeti aliyor...
Planet deyipte gecmeyin haaa...
Kacakci motoru derler bizim orda.
Sinirda kacakcilik yapanlar bunla kacarmis da candarma ciple yakalayamazmis....
Araba kadar benzin yakarmis ama iyi makinaymis.
Pulluk taksan arkasina, tarla surermissin bunla...
Enduro tarihinde Planetlerin de yeri varmis anlayacaginiz...

Plaka falan yok, ruhsat da yok.
O zamanlar Adana'da bunlari soran da yok zaten.
Faturayi katlayip cebine koyuyor.
Yol uzun, bu yuzden yanina kayik (!) bagliyor.
Ucuncu tekerlekli sepet yani....
Ama Adana'daki adi kayik.
Metalden, kocaman, one dogru sivrilen bir besgen arac, tekerlegi amortisorlu falan...
Racondur Adana'da, saga virajlarda kayigin tekerlegi kesilir yerden de takla attirmazsin motora....

Kayiktaki esyalar:
-Ufak tup (kamuoyunda piknik tupu diye bilinir)
-Tava, tencere, caydanlik, demlik
-Biraz erzak
-3 metreye 4 metre musamba
-Kocaman bi pamuk dosek
-Bi tane yorgan
-Pompa, kaynak (lastik yamasi)
-Naylon bi legençe (plastik legen)
-Bi tane Umman (tabanca)
-Meşin Montkemer (Montgomery tarzi montun yoresel ismi)

Sabah 5'te Adana'dan cikiyor

Birinci gun Pozanti (Toroslar)
Sekerpinari'ndaki kaynagin az otesine cekiyor motoru
Simdilerde oralarda Sabanci'nin su siseleme tesisi var

Musambanin iki kosesine ip baglayip kayigin kenarina, motorun gidonuna sabitliyor.
Diger iki kosesini de gene iple bi agaca.
Musambanin altina dosegi serip yorgani cekiyor, yatiyor...

Boyle boyle 4 gunde Istanbul'a geliyor.
Akrabalara ugruyor, 1-2 gun kaliyor.

Ordan ver elini Edirne...

Dayim o zamanlar 115 kilo.
Pehlivan saniyorlar ama o yarismak icin gelmemis.
Bir de sohreti yayiliveriyor, taaa Cukurova'dan 1 haftada gelmis, aha su motorla diye...
Izzet ikram o bicim...

Bu sefer kamp yeri Kirkpinar cayirligi
Yerinde izliyor guresleri...
Nasil memnun nasil mesut....

Guresler bitiyor.
Ayni yoldan donmek olmaz...
Hem bizim Dikili'de akrabalar da var...
Istanbul'daki akrabalar da Dikili'dekiler de taaa goc oncesi donemden, 1924'ten....
Selanik Vilayeti, Serez Kazasi, Mozgalli Koyunden...

Bir gunu Kilitbahir'de, bir gunu Ezine'de mola olmak uzere 3 gunde Dikili'ye geliyor...
Gidiyor buluyor akrabalari...
Babasinin en son 50 yil once Selanik'te gordugu yakinlarini, hisimlarini, kuzenlerini bir bir ziyaret ediyor.
Bir hafta kaliyor oralarda.

Donus yolunda Motorun kirilan zincirini Bornova'da bi tamirciye yaptiriyor.
Gene yola koyuluyor.
Usak'a kadar sorun yok.
Usak cikisinda Polis ceviriyor.

Ehliyet sormuyor polis, o yillarda pek sorulmuyor motorlara demekki...
Ama motorun plakasiz olusuna takiyor.
Ruhsati soruyor, montkemerin cebindeki faturayi gosteriyor dayim.
Anlatiyor , haftalardir basindan gecenleri.
Salarsaniz giderim, salmazsaniz yapin geregini diyor.
Saliyorlar.

Afyon'da, Tinaztepe'deki sehitligin kenarinda kuruyor gezinin son kampini.

Konya'ya variyor, gara gidiyor....

Neden mi?

Turkiye'de bugdaylar ilk Cukurova'da bicilir, mayis sonu haziran basi.
Sonra Orta Anadolu gelir.
Temmuz sonu, Agustos ortasi gibi burda da hububat bicilir, koylunun yuzu guler bi kac gunlugune.
En son Dogu'dadir hasat...
Arpa, bugday Eylulde bicilir, sapi samani hazirlanir.
Bu yuzden bicerciler (bicerdover sahipleri) 4-5 ayligina ayrilirlar Adana'dan....

Gunler geceler boyu tarlalara girilir cikilir.
Sonra helezon (bicerdoverin onundeki bicen kisim) sokulup bi romorka baglanir.
Bicerdoverin arkasina bu romork katilip istasyona gidilir.
Amac bir sonraki bicme bolgesine gitmek...
Mevsimine gore Adana'dan Konya'ya, Kayseri'den Erzurum'a, Konya'dan Kars'a giden yuk trenleri beklenir.
Beklemesi de gitmesi de gunler surer.

Dayim garda Adana'li bicercileri buluyor.
Sans bu ya, sabah gidecek katari bekliyorlar, 5 gundur istasyondalarmis...
Bilmem kac aktarmayla, bilmem kac gunde Malatya tarafina gideceklermis.

Dayim o geceyi hamami da olan bi otelde geciriyor.

Sabah yuk treninin bi vagonunun bi kosesinde motor, bi kosesinde kayik yola koyuluyorlar.
Vagonun geri kalani da bicerdover ve romork tarafindan isgal edilmis zaten.
Dosekleri, ustu acik vagonda, bicerdoverin romorkunun altina seriyorlar.

Gezi boyunca 7-8 kere lastik patlamis.
Plastik legen, patlagi tespit etmek icinmis megerse.
Dayim legeni hediye ediyor bicercilere.

Peynir, ekmek, cay ve kiymali yumurtayla Toroslari asiyorlar.
Bir gun bir gecede Ceyhan'a variyorlar.

Dayim indiriyor, bagliyor motoru amortisorlu kayigina.
Bicercilerle, trencilerle helallesiyor...

Koye geliyor.

1977'de bir motosiklet gezisi boyle yapiliyor.

Dayim bunu bana daha 3 sene once anlatti.

Ben de su yasimda, her koye gidisimde taa en basindan anlattiriyorum bu oykuyu.
Kucucuk yaslarimda babaannemin anlattigi masallari dinler gibi...

Bu yaziyi niye mi yazdim?

Yaslarina, hayat kavgalarina, tecrubelerine ama en onemlisi tutkularina saygi duydugum butun buyuklerime armagan olsun diye....

Guzel gunler,

Turgay Avci

Kaynak: http://www.ikiteker.org/modules.php?name=Forums&file=viewtopic&p=38793&highlight=#38793
 



Ynt: Dedelerimiz Nasıl Kamp Yapardı? Ya Onların Dedelerinin Dedelerinin Dedelerinin D

Gültekin Bey,
Turgay Beyin yazısını okuma şansı verdiğiniz için teşekkürler. Bizlerden bir nesil yada bin nesil önce yaşamış insanların farklı amaçları, farklı beklentileri farklı beceri ve şartlarla yerine getirirlerken yaşadıkları olaylar adeta şifrelenerek o zamanın içinde saklanıyor. Geçmişe ait bilgileri öğrenmeye çalışırken o bilgileri kullandırtan duygurı hisettmemiz imkansız sanırım.
Tarihi sadece kitaplardan okumanın ötesinde uygulamak o zamana ait duygulara yaklaştırır diye umarak ilerliyorum.
Bir kaç hafta önce, 16. yy da Kanuni nin sarayında Vatikan temsilcisinin Roma ya gönderdiği mektuplarda bahsettiği Yeniçerilerin yediğini söylediği suda kaynatarak pişirilen hamur işini okudugum gibi kendimi mutfakta buldum. Tarif ettiği gibi yaparak yemeseydim mutluluk veren duyguları sadece okuyarak hissedemezdim.

Umarımki insanoğlunun geçmişte hangi yeteneklere sahip olduğu için doğada yaşamasının mümkün olduğunu anlamaya çalışırken karşılaştıklarımı burada paylaşmam kimi okurların alay konusu olmasının otesine gider ve katılımlar olur.
Saygılar Hakan
 

Ynt: Dedelerimiz Nasıl Kamp Yapardı? Ya Onların Dedelerinin Dedelerinin Dedelerinin D

Modern kumaşı hayatımızdan çıkartınca geriye kalan kullanabileceğimiz materyaller yün, bitki liflerinden yapılan dokuma kumaşlar ve deri.
Yün bulmak için kırkma zamanını beklemem gerekti yakında yünler elimde olur.
Deri nin krom gibi kimyasallar kullanılmadan nasıl tabaklandığını öğrenebilmek için çalıştaylara katılmam gerekti. Kitaplarda anlatılanları uygulanması en azından görülmesi son derece faydalı.
Deriyi dikmek için kemik ve boynuzdan iğne yaptim. Çam iğnelerinden sepet yapımı içinde kullanılan bu iğneler farklı şekil ve kalınlıkta oldu.
Dikiş için en ideal ip hayvan siniri yanı dendonu. Sırt bağ siniri son derece uzun olduğu için eklemeden kullanılabılmesi mümkün iken ayak sinirlerini burarak ekleyiğ uzun ip haline gelebiliyor. Bu sinir ipleri ile dikmeyi öğrenmek için bıçak kullanmadan obsidyenle keserek çantalar, torbalar, çorap gibi ince ayaklık ve Tişört diktim.

igneler.jpg


SinirIp.jpg


DeriTorba.jpg


DeriCanta.jpg


Ayaklik.jpg
 


Ynt: Dedelerimiz Nasıl Kamp Yapardı? Ya Onların Dedelerinin Dedelerinin Dedelerinin D

Hakan kardeşim ilk teşekkürün benden bu güzel paylaşımın için
 

Ynt: Dedelerimiz Nasıl Kamp Yapardı? Ya Onların Dedelerinin Dedelerinin Dedelerinin D

İkincisi de benden olsun.
Pâpuşlarınızı görünce, annemin anlattığı hikayelerden biri, en büyük dayımın uzun kış gecelerinde kendisinin ve kardeşlerinin çarıklarını onarması geldi hatırıma.

Küçük bir bilgi;
Pâpuş (Pabuç)
Pâ= Ayak (farsça)
Puş/Puşi= Örtü, örtmek, örtünmek (Farsça)
Pâpuş= Ayak örten ;)

Selamlar.
 



Ynt: Dedelerimiz Nasıl Kamp Yapardı? Ya Onların Dedelerinin Dedelerinin Dedelerinin D

Teşekkür ve bilgiler için ben teşekkür ederim.

Kitaplarda eskiden ip olarak kullanılan materyellerin günümüze kadar kalanlarını antropoloji müzesinde görmek etkileyiciydi. Sedir ağacının kabuğunun iç yüzünden yapılan ipler bacak kalınlığında da olabilıyor, olta misinesi inceliğinde de.

Avrupa ve Asya da en yaygın bitki kenevir ve ısırgan otuyken Amerika kıtasında yerel bitkiler, ağaç kabuk ve kökleri, Afrikada ise bazı palmiye türlerinin yaprakları en yaygın olarak iplik amacıyla kullanılmış.

Hayvanlardan elde edilen ipler için hayvan sinirinden daha kuvvetli olan bağırsak ve işlenmemiş kuru deriler kullanılmış. Bu kuru halde çok uzun süre bozulmadan saklanan ipler kullanmadan önce ıslatıldığında bağlandığı yerin seklini alırken kuruduğunda çekerek çok sıkı bir baglama meydana getirebiliyor. Bağırsak yay yapımında çile olarak kullanılabilecek kadar sağlam ve dayanıklı. Tabaklama sırasında deriler farklı oranlarda çürüyerek yumusama gercekleştiğinden işlenmemiş deri kıyaslanamayacak kadar kuvvetlilik ve dayanıklılık gösteriyor.

Apocynum Sedir Yakıotu.jpg


Burulmuş Keçi BağırsağÃÂ


İşlenmemiş Deriden İp.jpg
 

Ynt: Dedelerimiz Nasıl Kamp Yapardı? Ya Onların Dedelerinin Dedelerinin Dedelerinin D

Modern Kamp malzemelinin terk edilip tamamen kendi yaptığımız malzemelerle binlerce yıl önceki şartlarda doğada yaşama deneyi için geçiş sürecini başlattık. Bu geçiş sürecinde hangi modern malzemeleri hangi doğal malzemlerle nasıl yer değiştireceğimizi ve malzemeleri nasıl kendimiz yapabileceğimiz üzerine yoğunlaşıcaz.
Çadır evde kalıyor. Zamanımız olursa ağaç kabukları, dal ve yapraklardan bir barınak yapma niyetimiz vardı ama ne olur ne olmaz diye bir branda da aldık. Brandanın yerini uzun vade de deri ortüler alabilir ama o kadar cok deriye sahip olabilmek zor bir olasılık. İyiki branda yı almışız cünkü yatak olarak yerin soğuğundan bizi koruyacak platformu yaptıgımızda barınak yapacak zamanımız kalmamıştı yağmur başladı. Kışın hava kuzey de cok daha erken kararıyor. saat 4-30 PM de ortalık kararmıştı bile.
Gündüz sıcaklık +5, gece - 15 derece cıvarlarında.
İkinci evde kalan ekipman Kışlık tulum. Onun yerini yün bahtaniye alıyor. Kaç kilo yünden kendi bahtaniyemizi yaparsak yeterli olur diye anlayabilmek için 2kg lık saf yün satın bir bahteniye kullandım. Tavsiye edilen kışlık bahtaniye 4 kg fakat barınağın içinde ateş yakabiliyor olmamızın avantajını kullanarak eksikliğimizi gidericez. Bahtaniyeyi evde yatakta yatar gibi değil de zarf katlar gibi ters köşelerden çapraz şekilde sarmak ciddi fark yaratıyor.
Ayrıca yerin soğuğundan koruyacak yerden yüksekte yatak yapmak ısı kaybını önlediği gibi açı nedeni ile ateşin ısısından daha cok faydalanabilmeyi mümkün kılıyor.
Ateş ısınmanın yanısıra yemeğimizi pişirmemizi mümkün kılacak sekilde oluşturuldu. Çünkü yanımızda ocak ta yok. Ateşimiz olmaz ise yemeğimizi pişiremeyiz.

Yerden Yüksekte Yatak.jpg


Çadır.jpg


Ateş.jpg


Çadırın Direkleri.jpg
 

Ynt: Dedelerimiz Nasıl Kamp Yapardı? Ya Onların Dedelerinin Dedelerinin Dedelerinin D

Satın hazır yemek ve konserveler yok. Tahıllar dahil olmadığı için ekmek ve undan yapılan gıdalarda yok.
Üç günlük kamp ta yiyecek olarak marketten mevsiminde olmayan sebze ve meyveleri almadık. Onların yerine kabak ve yanında yazdan kuruttuğumuz havuç, bezelye, mantar, taze soğan, mısır, domates, biber maydanoz götürdük.
Meyva olarak yine yazdan kuruttuğumuz elma, kayısı, erik var.
Kompostoluk ve yemelik erik, kayısı, çilek pestilleri yapıp gotürdük.
Bolca ceviz, fındık ve badem kırıp yedik.
Çay olarak iğne yağraklı ağaçları kullandık. Ladin, köknar buralarda bolca var.
Yumurta olarak bıldırcın yumurtasını tercih ettik.
Yabani prinç saz gibi suda büyüyen uzunca bir bitkinin tohumu, normal prinç ile hiçbir bağlantisi yok. Onu denedik.
Et olarak bütün Kaz ve koyun bacağı getirdik. Etleri ustura gibi keskin çakmaktaşı ve obsidyen yüz lerle sorunsuz keserek hazırladık.
Ayrıca kuruttuğumuz et ve tuzladığımız balık ta var.

Çakmak Taşı İle Kazı HazÃ


Kabak Yabani Prinç.jpg


Bıldırcın Yumurtası.jpg
 

Ynt: Dedelerimiz Nasıl Kamp Yapardı? Ya Onların Dedelerinin Dedelerinin Dedelerinin D

Gece ateşin ışığı yetersiz geldiği için ışık kaynağı yapmak için kazın yağlarını kullandık.
Önce kolayca ayırdığımız katı halde ki saf yağları erittik. Bir su bardağına yakın yağ çıktı.
Sonra derisinin bazı kısımlarını suda kaynattık. Sıvıyı soğuttuğumuzda katı tabaka olarak yağlar üstte kolayca alınabildi. Katılaşan bu yağları ayrıca bir daha sesler sona erene kadar ısıtarak su zerreciklerini buharlaştırdık. Saf yag kaldı geriye.
Bu herhangi bir kabın içine koyunca bir basit fitil ile yag lambamız hazır demekti.
Midye kabukları yağ ve bir parça kenevir ipi tatmin edici bir çözüm getirdi. Yağ seviyesi azaldıkca söndürmeden yağ ekledik.
İki tane yağ lambasi bütün gece yanarak bir su bardağından az yaktı. Işığın miktarı kendimizi olayalamak için deri dikmemize yetebildi.

Kaz Yağı.jpg


Erimiş Kaz Yağından Lamba.jpg


Kaz Yağı Lambası.jpg
 

SON KONULAR - FORUM

Gezenbilir bilgi kaynağını daha iyi bir dizin haline getirebilmek için birkaç rica;
- Arandığında bilgiye kolay ulaşabilmek için farklı bir çok konuyu tek bir başlık altında tartışmak yerine veya konu başlığıyla alakalı olmayan sorularınızla ilgili yeni konu başlıkları açınız.
- Yeni bir konu açarken başlığın konu içeriğiyle ilgili açık ve net bilgi vermesine dikkat ediniz. "Acil Yardım", "Lütfen Bakar mısınız" gibi konu içeriğiyle ilgili bilgi vermeyen başlıklar geç cevap almanıza neden olacağı gibi bilgiye ulaşmayı da zorlaştıracaktır.
- Sorularınızı ve cevaplarınızı, kısaca bildiklerinizi özel mesajla değil tüm forumla paylaşınız. Bildiklerinizi özel mesajla paylaşmak forum genelinde paylaşımda bulunan diğer üyelere haksızlık olduğu gibi forum kültürünün kolektif yapısına da aykırıdır.
- Sadece video veya blog bağlantısı verilerek açılan konuların can sıkıcı olduğunu ve üyeler tarafından hoş karşılanmadığını belirtelim. Lütfen paylaştığınız video veya blogun bağlantısının altına kısa da olsa konu başlığıyla alakalı bilgiler veriniz.

Hep birlikte keyifli forumlar dileriz.


GEZENBİLİR TV

GEZENBİLİR'İ TAKİP EDİN

Forum istatistikleri

Konular
103,906
Mesajlar
1,525,378
Kayıtlı Üye Sayımız
166,706
Kaydolan Son Üyemiz
Ayhnn

Çevrimiçi üyeler

SON KONULAR



Geri
Üst