Adi: Abdullah
Soyadi : Karabulut.
Oz mu oz dayim olur.
1934 Gazikoy (Kozan-ADANA) dogumlu
Selanikli Kara Hasan'in oglu
Iki ozelligiyle pek meshur
1-Pehlivan
2-Motosikletsever
Ilk cocuk 1955'te son cocuk ( besincisi) 1973te doguyor.
Artik cocuk yok.
Hem bu tekne kazintisi son numara (adi Adem), 2 abi ve 2 ablayla biraz daha rahat buyuyor.
1977'de dayim karar veriyor, Kirkpinar'a gidecek, guresleri yerinde izleyecek .
Hayatinin gezisini yapacak dayim cunku Kirkpinar'a motosikletle gidecek...
CZ'yi (MZ degil, karistirmayalim) satip ikibucukluk Cava (Jawa) almis o zamanlar.
Bilenler bilir, 250 cc, hava sogutmali, bordo renkli Jawalar bunlar.
Depo kenari ve eksozu nikelajlidir.
Mersin'den Antalya'ya tum sahil, dag koyleri hâlâ bunlarla doludur.
Arada Jawa Ceylanlar falan cikti ama bordo Jawalar hep gecer akce.
Parcasi bakkallarda bile satilir.
Yine de dayim bununla gitmek istemiyor.
Petekleri ince, hararet yapar siser bu, uzun yola gelmez diye dusunuyor.
Bununla Toroslari, Bolu Daglarini cikamam diyor.
Cavayi satiyor, bi tane Planet aliyor, bugday sonu...
Bugday sonu, bugdaylar bicilip satildiktan sonra demek, yani haziran ortasi gibi...
Yazlik isleri yoluna koyuyor, pamuklar capalaniyor, sulaniyor (yani Agustosu falan bulmus hatta gecmis olmali)...
Yola cikilacak artik.
Neyse, Planeti aliyor...
Planet deyipte gecmeyin haaa...
Kacakci motoru derler bizim orda.
Sinirda kacakcilik yapanlar bunla kacarmis da candarma ciple yakalayamazmis....
Araba kadar benzin yakarmis ama iyi makinaymis.
Pulluk taksan arkasina, tarla surermissin bunla...
Enduro tarihinde Planetlerin de yeri varmis anlayacaginiz...
Plaka falan yok, ruhsat da yok.
O zamanlar Adana'da bunlari soran da yok zaten.
Faturayi katlayip cebine koyuyor.
Yol uzun, bu yuzden yanina kayik (!) bagliyor.
Ucuncu tekerlekli sepet yani....
Ama Adana'daki adi kayik.
Metalden, kocaman, one dogru sivrilen bir besgen arac, tekerlegi amortisorlu falan...
Racondur Adana'da, saga virajlarda kayigin tekerlegi kesilir yerden de takla attirmazsin motora....
Kayiktaki esyalar:
-Ufak tup (kamuoyunda piknik tupu diye bilinir)
-Tava, tencere, caydanlik, demlik
-Biraz erzak
-3 metreye 4 metre musamba
-Kocaman bi pamuk dosek
-Bi tane yorgan
-Pompa, kaynak (lastik yamasi)
-Naylon bi legençe (plastik legen)
-Bi tane Umman (tabanca)
-Meşin Montkemer (Montgomery tarzi montun yoresel ismi)
Sabah 5'te Adana'dan cikiyor
Birinci gun Pozanti (Toroslar)
Sekerpinari'ndaki kaynagin az otesine cekiyor motoru
Simdilerde oralarda Sabanci'nin su siseleme tesisi var
Musambanin iki kosesine ip baglayip kayigin kenarina, motorun gidonuna sabitliyor.
Diger iki kosesini de gene iple bi agaca.
Musambanin altina dosegi serip yorgani cekiyor, yatiyor...
Boyle boyle 4 gunde Istanbul'a geliyor.
Akrabalara ugruyor, 1-2 gun kaliyor.
Ordan ver elini Edirne...
Dayim o zamanlar 115 kilo.
Pehlivan saniyorlar ama o yarismak icin gelmemis.
Bir de sohreti yayiliveriyor, taaa Cukurova'dan 1 haftada gelmis, aha su motorla diye...
Izzet ikram o bicim...
Bu sefer kamp yeri Kirkpinar cayirligi
Yerinde izliyor guresleri...
Nasil memnun nasil mesut....
Guresler bitiyor.
Ayni yoldan donmek olmaz...
Hem bizim Dikili'de akrabalar da var...
Istanbul'daki akrabalar da Dikili'dekiler de taaa goc oncesi donemden, 1924'ten....
Selanik Vilayeti, Serez Kazasi, Mozgalli Koyunden...
Bir gunu Kilitbahir'de, bir gunu Ezine'de mola olmak uzere 3 gunde Dikili'ye geliyor...
Gidiyor buluyor akrabalari...
Babasinin en son 50 yil once Selanik'te gordugu yakinlarini, hisimlarini, kuzenlerini bir bir ziyaret ediyor.
Bir hafta kaliyor oralarda.
Donus yolunda Motorun kirilan zincirini Bornova'da bi tamirciye yaptiriyor.
Gene yola koyuluyor.
Usak'a kadar sorun yok.
Usak cikisinda Polis ceviriyor.
Ehliyet sormuyor polis, o yillarda pek sorulmuyor motorlara demekki...
Ama motorun plakasiz olusuna takiyor.
Ruhsati soruyor, montkemerin cebindeki faturayi gosteriyor dayim.
Anlatiyor , haftalardir basindan gecenleri.
Salarsaniz giderim, salmazsaniz yapin geregini diyor.
Saliyorlar.
Afyon'da, Tinaztepe'deki sehitligin kenarinda kuruyor gezinin son kampini.
Konya'ya variyor, gara gidiyor....
Neden mi?
Turkiye'de bugdaylar ilk Cukurova'da bicilir, mayis sonu haziran basi.
Sonra Orta Anadolu gelir.
Temmuz sonu, Agustos ortasi gibi burda da hububat bicilir, koylunun yuzu guler bi kac gunlugune.
En son Dogu'dadir hasat...
Arpa, bugday Eylulde bicilir, sapi samani hazirlanir.
Bu yuzden bicerciler (bicerdover sahipleri) 4-5 ayligina ayrilirlar Adana'dan....
Gunler geceler boyu tarlalara girilir cikilir.
Sonra helezon (bicerdoverin onundeki bicen kisim) sokulup bi romorka baglanir.
Bicerdoverin arkasina bu romork katilip istasyona gidilir.
Amac bir sonraki bicme bolgesine gitmek...
Mevsimine gore Adana'dan Konya'ya, Kayseri'den Erzurum'a, Konya'dan Kars'a giden yuk trenleri beklenir.
Beklemesi de gitmesi de gunler surer.
Dayim garda Adana'li bicercileri buluyor.
Sans bu ya, sabah gidecek katari bekliyorlar, 5 gundur istasyondalarmis...
Bilmem kac aktarmayla, bilmem kac gunde Malatya tarafina gideceklermis.
Dayim o geceyi hamami da olan bi otelde geciriyor.
Sabah yuk treninin bi vagonunun bi kosesinde motor, bi kosesinde kayik yola koyuluyorlar.
Vagonun geri kalani da bicerdover ve romork tarafindan isgal edilmis zaten.
Dosekleri, ustu acik vagonda, bicerdoverin romorkunun altina seriyorlar.
Gezi boyunca 7-8 kere lastik patlamis.
Plastik legen, patlagi tespit etmek icinmis megerse.
Dayim legeni hediye ediyor bicercilere.
Peynir, ekmek, cay ve kiymali yumurtayla Toroslari asiyorlar.
Bir gun bir gecede Ceyhan'a variyorlar.
Dayim indiriyor, bagliyor motoru amortisorlu kayigina.
Bicercilerle, trencilerle helallesiyor...
Koye geliyor.
1977'de bir motosiklet gezisi boyle yapiliyor.
Dayim bunu bana daha 3 sene once anlatti.
Ben de su yasimda, her koye gidisimde taa en basindan anlattiriyorum bu oykuyu.
Kucucuk yaslarimda babaannemin anlattigi masallari dinler gibi...
Bu yaziyi niye mi yazdim?
Yaslarina, hayat kavgalarina, tecrubelerine ama en onemlisi tutkularina saygi duydugum butun buyuklerime armagan olsun diye....
Guzel gunler,
Turgay Avci