İstanbul trafiğine girmemek için, 29 Temmuzu 30'una bağlayan geceyi (Cumartesi gecesini) burada geçirmek üzere Çilingöze (aksam saatlerinde) gittiiğimde işletmecinin fiyat politikasını bir öneki yıla göre epey değiştirdiğini gördüm. Araba ile alana girip tek kişi çadır kurmak (bir gece kalmak) için 79 lira ödedim, geçen sene bu tutar 40 veya 45 liraydı. Fiyat artışının sebebini sorduğumda " tuvalet ve duşları parasız yaptık" cevabını aldım (Geçen sene tuvalet 1 lira ve duş da 3 liraydı diye hatırlıyorum) Evvelce daha pahalı bir kampta kalmamış olmakla birlikte, elime tutuşturulan bir kaç tane fiş karşılığında istenilen parayı ödeyip çadırımı kuracağım yeri aramaya koyuldum.
Daha sakin olacağını düşündüğüm için ahşap binaya gelmezden hemen önceki sahil kesiminde kurdum çadırımı. Saat 24'e kadar birileri peyder pey gelmeye devam ettiği için orası da epey kalabalık oldu ancak beni asıl rahatsız eden gecenin üçünde kalabalık bir grubun tekbir sesleri ile uyandırılmış olmamdı. Çadırdan çıktığımda, 80-100 kadar genç arap erkeğinden oluşan bir grubun topluca tekbir attığını, ara ara bağıra çağıra ve itişme - kakışma şeklinde bir oyun oynadığını ve birkaç yerde de yere ateş yakıldığını gördüm. Kalabalığın yanına gittiğimde içlerinden biri " aha turko geldi" türünden bir şey deyince bir kısım kalabalık merakla etrafıma toplandı. Saatimi gösterip, geç olduğunu ve yatma işareti yapıp da uyumaya gideceğimi izah edince " aaa tamaaam" cevabını aldım. Herhalde biraz utanır ve biraz daha az gürültü yaparlar diye düşünmüştüm ancak yanılmışım, etrafta bir çok çadır ve aile olmasına aldırış etmeden " bizim duygusal zekamız sıfır kardeşim" dercesine curcunaya, bağırış - çağırışa devam ettiler.
Durum böyle olunca gidip, arapların olduğu yerden 200 metre kadar ötede bir yerde görevli olduğu söylenen kişiyi buldum ve gürültü sorununu çözmesini istedim. Adamın tepkisi şöyleydi " nasıl olur kardeşim, ben onları içeri alırken gürültü yapmamalarını söylemiştim, gürültü yapmamaları lazım" Anlaşılan adamın gecenin bir saatinde (muhtemelen 01'de veya daha geç bir saatte) koya alacağı 100 kadar gencin gürültü yapabileceği aklına gelmemişti ve onca ateş ile gürültüyü de fark etmemişti. Görevlinin kalabalığı kontrol edememesi ve kalmamı önerdiği aile bölümünde de gecenin üç buçuğunda müzik eşliğinde en az iki yerde mangal yapıldığını görmem üzerine Çilingözden ayrılmaya karar verdim. Haklarını yemeyeyim, ısrar etmem üzerine ödediğim 79 liranın 25 lirasını iade ettiller, dolayısı ile alanda saat 18'den saat 04'e kadar kalmak için 54 lira ödemiş oldum. Sabaha karşı olmasına rağmen oradan ayrıldığım sırada alana hala gelenler olduğunu gördüm (neticeyi görmemekle birlikte, şahsen onların da geri çevrilmediğini düşünüyorum)
Çilingöze geçen yıl gittiğimde, o zaman da işletmeciye ait olup serbest gezen dört at tarafından uyandırılmıştım ancak erken kalkan biri olduğumdan bu beni aşırı rahatsız etmemişti. Aşırı rahatsız olmamakla birlikte, çadır alanlarında ve plajda bütün gün serbestçe dolaşan atların, sabahın altısında ve çadırların hemen yakınında birkaç köpek tarafından havlanarak kovalanması, sonra da atlardan birinin kendisine aşırı havlayan köpeği kovalaması ve bunun ertesi sabah da tekrarlanması, bende işletmecinin bu durumdan pek de rahatsız olmadığı izlenimini uyandırmıştı. Aynı atın, gündüz plajda açtığım konservenin kokusunu alıp bir metre kadar yakınıma gelmesi ve kış kışlamama rağmen gitmemesi de, plajın her yerinde at pisliği olması da beni Çilingözden soğutmaya yetmedi ancak , midillilerden biri tarafından tepilen kızın, ya da büyük atlardan biri tarafından ısırılan cankurtaranın, veya atlar tarafından plajdaki çantası karıştırılıp ekmeği yenildiği için 10 kilometre ötedeki köye ekmek almaya gitmek zorunda kalan adamın oraya bir daha uğradığınan şüpheliyim.
Bunları yazarken geçen seneki ziyaretim sırasında, başından yarım saatliğine ayrıldığım hamağımın, üzerindeki battaniye ile beraber çalındığını da hatırladım, unutmuştum... Özetle, Çilingöz doğası ile güzel bir yer ancak çözülmesi gereken bazı sorunları da var. Saygılarımla