airboat
0 506 747 33 33
Karavan Dostlarım,
Hobi çalışmalarım 2000’li yılların ortalarına doğru başladı. Yaptığım çalışmaların her birinin en az bir gerekçesi vardı.
Donanım Haber Forum’a üyeliğimle birlikte; rüzgârdan enerji elde etmenin yol ve yöntemlerini araştırdım ve çalışmalara başladım.
Amacım Ankara’dan uzaklaşıp, en azından hafta sonları gidebileceğim, akarsu, ırmak, gölet veya göl kenarında küçük bir kulübe edinmek; büyük şehrin karmaşasından hafta sonları, iki gün de olsa uzaklaşmak, deyim yerinde ise “kafayı dinlemek” ti.
Yerleşmede birincil isteğim, olmazsa olmazım; SU idi. Hele de akarsu olursa değmeyin keyfime. Su akacak, ben de bakacaktım. Bakmakla kalmayacak balık da tutacaktım.
Su kenarında bir kulübe! Ya enerji, en azından aydınlatma. Rüzgâr enerjisinden yaralanma!
O gün bu gündür, Japonlardan esinlenerek yaptığım dikey eksen 3 pal’li üreteç, çatımda enerji üretmese de, her rüzgâr estiğinde Mevlevi gibi döner durur.
Bir gün ters bir rüzgâr esti ve hobim yön değiştirdi.
Derin göl ve denizlerden korkuyordum; ama, suyu ve balık tutmayı da seviyordum. Su kenarında; çadırı kurup, kamp ateşini yakıp, aleve ve yalımına bakarak hayale dalmak en büyük dinlencemdi.
Bu gezilerimde bana eşlik eden Murat Usta (80’ li yıllar Bulgar Göçmeni) Balık Tutma Ustası idi (onu rahmetle anıyorum), kampçılığı öğrenmemde ve sevmemde büyük katkısı olmuştur.
Kısaca; sudan korkan; ama, onu korktuğum kadar seven felsefi bir yapım vardı.
Ters esen rüzgâr, beni SIĞ SU (airboat) teknesi yapmaya itti.
Önce sacdan, sonra alüminyumdan, son olarak da -Projesine uygun – Marin Kontra üzeri polyester kaplamalı olarak ürettim. Gölbaşı ve Kesik Köprü barajında denemelerini yaptım.
Patent Enstitüsün’den “FAYDALI MODEL BELGESİ” aldım.
Tekneme bir pompa koyacak; suyu bulunduğum yerden çekip, sazlıklarda çıkabilecek yangınları söndürme amaçlı olarak kullanılmasını sağlayacaktım. Ne yazık ki sponsor bulamadığımdan hevesim kursağımda kaldı.
Ahşapla çalışmayı seviyordum. Kışları boş da duramıyordum. Atölyem de çalışmama uygundu.
Su ile oynamaya devam ettim. Sığ su teknesi ile başlayan çalışmalarımı bir adım daha ileri taşıdım. Sırada howercraft vardı.
Howercraft ; (Hava yastığı üzerinde hareket eden tekne) Suda, buzda, karda, karada hareket edebilen, tek veya biri kaldırma, diğeri itme olmak üzere iki motorlu araçlardır. Gerektiğinde sportif, kurtarma, taşıma, büyük ve güçlü olanları; askeri amaçlı olarak çıkarma gemileri görevinde kullanılan araçlardır.
Son dönemde bu araçlar üzerine delta kanat monte edilerek 5 - 15mt yükseklikte uçabilen modelleri de yapıldı.
Bu araçlardan Çift motorlu Amerikan Expolorer modeli ve Fransız Tornado tek motorlu üzerinde çalıştım.
Maddi olanaklarımın elverdiği ölçüde, kendimce %70 başarı elde ettim.
http://www.gezenbilir.com/index.php?topic=69976.0
2009 yılı başlarında; rastlantı sonucu GEZENBİLİR’e yakalandım. Tam da benim aradığım forumdu. Üye oldum. Benim hobilerime uygun tüm konular yer almıştı. Canlı, günlük, saatlik tartışılan, değerlendirilen, üyelerine değer verilen, arkadaşlık ve dostluk köşesi idi.
Üyeler birbirlerini bilgilendirme yarışına girmişler, en iyi ve doğrunun nasıl yapılacağına dair yapılan her işe eleştiri taşıyorlardı.
Nisan 2011 tarihinde; Oğlumun arkadaşı Ankara İvedik Hurdacılar Sitesinde iki adet çekme Karavanın satıldığını söylediler.
Karavanların Emniyet Genel Müdürlüğünce gezici Büro olarak kullanılmış olduğunu söylediler. İyi durumda olanını aldım. Can Karavan tarafından 1997 yılında üretimi yapılmıştı.
Hiç kullanılmamış buzdolabı ve Ön Bölümü Banko olarak yapılmıştı. Bu bölümü iki kişilik yatma bölümü olarak hazırladım. Diğer bakımlarını yapıp tatile gittim. Tatil dönüşünde Müşteri çıkınca sattım.
Merak eden karavan dostlarımız aşagıdaki konu başlığımdan resimli olarak, onarım çalışmalarımı izleyebilirler.
http://www.gezenbilir.com/index.php?topic=73352
Karavandan iyi huylu Virüs kapmıştım. Yıllarca Çadırcılık yapan, Öğretmen Evlerinde bir haftalık tatil yapan eşim ve ben karavanı sevmiştik.
2011 yılı sonun da Motokaravan yapmak üzere 2000 Model Ambulans görevini bitirmiş
Citroen/Jumperi çekme belgeli olarak aldım.
Jumperi, ben ve Atölyemde çalışanlarımla birlikte Motokaravan yaptık,
Nasıl yapılırmış, diye düşünen arkadaşlarımız;Yapım aşama ve öyküsünü aşağıdaki konu başlığında izleyebilirler.
http://www.gezenbilir.com/index.php?topic=82842.0
2012 yılı sonuna doğru Hobilerim yüzünden kaşınmaya başlamıştım.
Başkentin ayazın da kış uykusuna mı yatmalıyım, yoksa yeni bir şey mi üretmeliydim?
Emekliydim, evde kalamazdım gün boyu. Eşim tarafından; Günümüzde bile; evde ne oturuyorsun. Adam’ım çık git bir yerlere doğru diyen, 49 yıllık ev daşım tarafından kış kışlanma olasılığı da vardı.
“Un var , yağ var, şeker var. Helva yapsana” diyen Hobilerim dürttü.
Ne yapmalıydım?
Genç ve orta yaşlılık yaşamımda ; arkadaşlarımın yazlık edinmeye çalıştığı dönemlerdi. Çadır kamplar yaptık.Çocuklarımla birlikte.
Yazlıkçılığı zoraki bir abonelik diye düşünmüştüm.
Ülkemizde gezilecek görülecek çok yer vardı. Neden kısa bir süre için hep aynı yer olsun du.
Buldum sonunda!
Gözyaşı (teodolaptrailer) diye tanımlanan; mini karavan yapmayı planladım. Doğa ile baş başa olmayı düşünen; Avcı, balıkçı, Gezmeyi seven orta gelirli çekirdek aileye hitap eden yapıda ve alım gücü içinde olmalıydı. İç dizaynı ile; iki yetişkin ile bir çocuk barınmalıydı. Dinlenme için Yatağı, Yemek için mutfağı, oturma gurubu olmaydı. Doğal olarak, bunların yanında; Buzdolabı, Kış için soba,Aydınlanma için Yaşam aküsü, 12 Voltluk mini ekran Bir TV ,Dış duş, portatif kasetli VC olmazsa olmazlardı.
Bu karavanla gezmeye gidebilmek için; otomobile bir çeki demiri taktırmak yeterli olacaktı.
Projelendirdiğim bu mini Çekme Karavan’ın adı; Memleketim olan Orta Karadeniz’in
iç kesimlerinde; Yumurtadan çıkan ördek veya kaz yavrularına verilen isimdi.
Yemleme anında öyle çağrılırlardı. Vücut görüntüleri yapacağım (gözyaşı) karavanla tıpa tıp eşleşiyordu.
Çekme Karavan’ımın adı; “badi’k” olacaktı ve de oldu!
Hobi çalışmalarım 2000’li yılların ortalarına doğru başladı. Yaptığım çalışmaların her birinin en az bir gerekçesi vardı.
Donanım Haber Forum’a üyeliğimle birlikte; rüzgârdan enerji elde etmenin yol ve yöntemlerini araştırdım ve çalışmalara başladım.
Amacım Ankara’dan uzaklaşıp, en azından hafta sonları gidebileceğim, akarsu, ırmak, gölet veya göl kenarında küçük bir kulübe edinmek; büyük şehrin karmaşasından hafta sonları, iki gün de olsa uzaklaşmak, deyim yerinde ise “kafayı dinlemek” ti.
Yerleşmede birincil isteğim, olmazsa olmazım; SU idi. Hele de akarsu olursa değmeyin keyfime. Su akacak, ben de bakacaktım. Bakmakla kalmayacak balık da tutacaktım.
Su kenarında bir kulübe! Ya enerji, en azından aydınlatma. Rüzgâr enerjisinden yaralanma!
O gün bu gündür, Japonlardan esinlenerek yaptığım dikey eksen 3 pal’li üreteç, çatımda enerji üretmese de, her rüzgâr estiğinde Mevlevi gibi döner durur.
Bir gün ters bir rüzgâr esti ve hobim yön değiştirdi.
Derin göl ve denizlerden korkuyordum; ama, suyu ve balık tutmayı da seviyordum. Su kenarında; çadırı kurup, kamp ateşini yakıp, aleve ve yalımına bakarak hayale dalmak en büyük dinlencemdi.
Bu gezilerimde bana eşlik eden Murat Usta (80’ li yıllar Bulgar Göçmeni) Balık Tutma Ustası idi (onu rahmetle anıyorum), kampçılığı öğrenmemde ve sevmemde büyük katkısı olmuştur.
Kısaca; sudan korkan; ama, onu korktuğum kadar seven felsefi bir yapım vardı.
Ters esen rüzgâr, beni SIĞ SU (airboat) teknesi yapmaya itti.
Önce sacdan, sonra alüminyumdan, son olarak da -Projesine uygun – Marin Kontra üzeri polyester kaplamalı olarak ürettim. Gölbaşı ve Kesik Köprü barajında denemelerini yaptım.
Patent Enstitüsün’den “FAYDALI MODEL BELGESİ” aldım.
Tekneme bir pompa koyacak; suyu bulunduğum yerden çekip, sazlıklarda çıkabilecek yangınları söndürme amaçlı olarak kullanılmasını sağlayacaktım. Ne yazık ki sponsor bulamadığımdan hevesim kursağımda kaldı.
Ahşapla çalışmayı seviyordum. Kışları boş da duramıyordum. Atölyem de çalışmama uygundu.
Su ile oynamaya devam ettim. Sığ su teknesi ile başlayan çalışmalarımı bir adım daha ileri taşıdım. Sırada howercraft vardı.
Howercraft ; (Hava yastığı üzerinde hareket eden tekne) Suda, buzda, karda, karada hareket edebilen, tek veya biri kaldırma, diğeri itme olmak üzere iki motorlu araçlardır. Gerektiğinde sportif, kurtarma, taşıma, büyük ve güçlü olanları; askeri amaçlı olarak çıkarma gemileri görevinde kullanılan araçlardır.
Son dönemde bu araçlar üzerine delta kanat monte edilerek 5 - 15mt yükseklikte uçabilen modelleri de yapıldı.
Bu araçlardan Çift motorlu Amerikan Expolorer modeli ve Fransız Tornado tek motorlu üzerinde çalıştım.
Maddi olanaklarımın elverdiği ölçüde, kendimce %70 başarı elde ettim.
http://www.gezenbilir.com/index.php?topic=69976.0
2009 yılı başlarında; rastlantı sonucu GEZENBİLİR’e yakalandım. Tam da benim aradığım forumdu. Üye oldum. Benim hobilerime uygun tüm konular yer almıştı. Canlı, günlük, saatlik tartışılan, değerlendirilen, üyelerine değer verilen, arkadaşlık ve dostluk köşesi idi.
Üyeler birbirlerini bilgilendirme yarışına girmişler, en iyi ve doğrunun nasıl yapılacağına dair yapılan her işe eleştiri taşıyorlardı.
Nisan 2011 tarihinde; Oğlumun arkadaşı Ankara İvedik Hurdacılar Sitesinde iki adet çekme Karavanın satıldığını söylediler.
Karavanların Emniyet Genel Müdürlüğünce gezici Büro olarak kullanılmış olduğunu söylediler. İyi durumda olanını aldım. Can Karavan tarafından 1997 yılında üretimi yapılmıştı.
Hiç kullanılmamış buzdolabı ve Ön Bölümü Banko olarak yapılmıştı. Bu bölümü iki kişilik yatma bölümü olarak hazırladım. Diğer bakımlarını yapıp tatile gittim. Tatil dönüşünde Müşteri çıkınca sattım.
Merak eden karavan dostlarımız aşagıdaki konu başlığımdan resimli olarak, onarım çalışmalarımı izleyebilirler.
http://www.gezenbilir.com/index.php?topic=73352
Karavandan iyi huylu Virüs kapmıştım. Yıllarca Çadırcılık yapan, Öğretmen Evlerinde bir haftalık tatil yapan eşim ve ben karavanı sevmiştik.
2011 yılı sonun da Motokaravan yapmak üzere 2000 Model Ambulans görevini bitirmiş
Citroen/Jumperi çekme belgeli olarak aldım.
Jumperi, ben ve Atölyemde çalışanlarımla birlikte Motokaravan yaptık,
Nasıl yapılırmış, diye düşünen arkadaşlarımız;Yapım aşama ve öyküsünü aşağıdaki konu başlığında izleyebilirler.
http://www.gezenbilir.com/index.php?topic=82842.0
2012 yılı sonuna doğru Hobilerim yüzünden kaşınmaya başlamıştım.
Başkentin ayazın da kış uykusuna mı yatmalıyım, yoksa yeni bir şey mi üretmeliydim?
Emekliydim, evde kalamazdım gün boyu. Eşim tarafından; Günümüzde bile; evde ne oturuyorsun. Adam’ım çık git bir yerlere doğru diyen, 49 yıllık ev daşım tarafından kış kışlanma olasılığı da vardı.
“Un var , yağ var, şeker var. Helva yapsana” diyen Hobilerim dürttü.
Ne yapmalıydım?
Genç ve orta yaşlılık yaşamımda ; arkadaşlarımın yazlık edinmeye çalıştığı dönemlerdi. Çadır kamplar yaptık.Çocuklarımla birlikte.
Yazlıkçılığı zoraki bir abonelik diye düşünmüştüm.
Ülkemizde gezilecek görülecek çok yer vardı. Neden kısa bir süre için hep aynı yer olsun du.
Buldum sonunda!
Gözyaşı (teodolaptrailer) diye tanımlanan; mini karavan yapmayı planladım. Doğa ile baş başa olmayı düşünen; Avcı, balıkçı, Gezmeyi seven orta gelirli çekirdek aileye hitap eden yapıda ve alım gücü içinde olmalıydı. İç dizaynı ile; iki yetişkin ile bir çocuk barınmalıydı. Dinlenme için Yatağı, Yemek için mutfağı, oturma gurubu olmaydı. Doğal olarak, bunların yanında; Buzdolabı, Kış için soba,Aydınlanma için Yaşam aküsü, 12 Voltluk mini ekran Bir TV ,Dış duş, portatif kasetli VC olmazsa olmazlardı.
Bu karavanla gezmeye gidebilmek için; otomobile bir çeki demiri taktırmak yeterli olacaktı.
Projelendirdiğim bu mini Çekme Karavan’ın adı; Memleketim olan Orta Karadeniz’in
iç kesimlerinde; Yumurtadan çıkan ördek veya kaz yavrularına verilen isimdi.
Yemleme anında öyle çağrılırlardı. Vücut görüntüleri yapacağım (gözyaşı) karavanla tıpa tıp eşleşiyordu.
Çekme Karavan’ımın adı; “badi’k” olacaktı ve de oldu!