stumpforte
Yeni Üye
Bundan tam 18 yıl önce...
30 Kasım 1990'da Zonguldak'ta başlayan ve yüzbini aşkın insanın katılımı ile 6 Şubat 1991'de Mengen'de son bulan o ayaklanma!
Bu detayı hatırlamayanlar ya da atlayanlar için...
*Aşağıdaki yazı Birgün gazetesi 8 Ocak tarihli sayısından alıntıdır*
-----------------------------
O gün. Baretleri, çizmeleri, azık torbalarıyla işçiler, madenci anıtının önünde toplandılar. Suskun ve kızgındılar.
Birden kalabalıkta bir dalgalanma oldu ve kadınlar yürümeye başladı, kentin çıkışına doğru. Ardından sokaklardan akan o uğultu: "Gemileri yak-tık / geri dönüş yok / Gemileri yak-tık / geri dönüş yok ". Bir karar alınmamıştı. Kimse bir şey söylememişti. Ama Zonguldak Maden İşçileri ve Kadınlar Ankara"ya doğru yola koyuldular. Aslında yürüyen Zonguldak kentiydi.
"... Dağı tırmanırken arkaya dönüp baktığımda bir şehir gördüm, yani şehir geliyordu arkamızdan. Ağlamaya başladık..." diyor bir kadın işçi.
On binlerce kişiyle başlayan yürüyüş birkaç saat geçmeden yüz binleri aşmıştır.
İlk günün akşamı Devrek"te konakladılar. Fırınlar bedava verdi ekmekleri. Lokantalar, kahveler parasız yemek, çay... Her ev ağırlayabildiği kadar insanı ağırladı.
Sabah yürüyüş yeniden başladığında, Devrekliler, hiç unutamadıkları sevgi ve vefa yüklü bir büyük sesi dinlediler: "Devrek burada, devlet nerede".
80"nin ve kuyuların karanlıklarından gökyüzüne yükselen bu umutlu ve kararlı ses Ankara"yı telaşlandırmıştır. Barikatlar, politik ve bürokratik manevralar, pazarlıklar başlamıştır.
•••
Mengen çıkışından sonra yüz bin insan, o soğukta, açıkta sabahladı. Ve sendikanın kararını beklemeye başladı.
Ankara otoyoluna birkaç kilometre kalmıştır. Polis ve jandarma panzerlerle yolu kesmiştir. İşçiler heyecanla, Seka işçilerinden ve başka yerlerden gelecek haberleri beklemektedirler. Sendika başkanı Başbakan ile görüşmektedir.
•••
İşçilerden biri, bir telefon bulup evini arar. Annesi, "Başkan yüzünü sıvazladı" der, "Televizyonda". "Dönersen analık hakkımı helal etmem".
•••
Kış. Ayaz. Sendika yönetimi bir toplantı düzenledi. Konu, kadınların geri dönmesi. Ama kadınların gösterdikleri tepki inanılmazdı. "Dönmediler, üşümediler, acıkmadılar, çocuklarını özlemediler..."
Ertesi gün – yer gök inlerken – sendika başkanı konuşmaya başladı. Konuştu, konuştu, konuştu... Korkunç bir sessizlik örttü yüz bin madenciyi. "Tarih yazdınız" diyor, "Bana hala güveniyor musunuz?" diyor. Cevap veriyor işçiler, "ölüme kadar gideriz". "Öyleyse" diyor... "Geri dönüyoruz".
Kalabalık dalgalandı.. Başkan ekledi hemen "Aranızdaki kışkırtıcıların sizi bölmesine izin vermeyin..." Artık beş bin kişiden oluşan işçi komitelerinin, dayanışmanın, demokrasi taleplerinin sonu gelmiştir. "Ve geriye dönüş gerçekten çok üzücüydü çünkü herkes ağlıyordu."
100-130 bin madencinin günlerce yürüyüşünün öyküsü, madenler üzerine oynanan oyunlar, ekonomi politikaları, direnme ve sınıf olma hali, sendikalar, işçi demokrasisi, sol... ve daha çok şey üzerine kim ne deneyim aktardı geleceğe. Kim hatırlıyor...
Daha sonra toplu sözleşme görüşmeleri sıkıntılı süreçlerden geçecek, "dönüş" konusu üzerinde çeşitli tartışmalar yaşanacaktır ama...
"Eğer şu andaki duruma, bu sonuca geleceğini bilseydim, her ne pahasına olursa olsun geri dönmezdim" diyecektir yaşlı bir işçi bugün, o günleri anlatırken.
1991 yılının Ocak ayı... Bir kıssa bu. Hisseyi kim çıkarır?
Not:
Belki gülümsemek için, belki yine küçük bir hisse... Gözaltına alınan işçilere sormuş polisler, "Marks"ı tanıyor musunuz?" diye. "Bizim köyde öyle biri yok" diye cevaplamışlar, "olsa olsa öbür köydendir".
18 yıl sonra yürüyüşün yıldönümü olan 4 Ocak"ta Zonguldak Maden İşçileri tıklım tıklım bir salonda bu filmi izlerken kim bilir neler düşünüyordu. Ama gözleri nemliydi...
30 Kasım 1990'da Zonguldak'ta başlayan ve yüzbini aşkın insanın katılımı ile 6 Şubat 1991'de Mengen'de son bulan o ayaklanma!
Bu detayı hatırlamayanlar ya da atlayanlar için...
*Aşağıdaki yazı Birgün gazetesi 8 Ocak tarihli sayısından alıntıdır*
-----------------------------
O gün. Baretleri, çizmeleri, azık torbalarıyla işçiler, madenci anıtının önünde toplandılar. Suskun ve kızgındılar.
Birden kalabalıkta bir dalgalanma oldu ve kadınlar yürümeye başladı, kentin çıkışına doğru. Ardından sokaklardan akan o uğultu: "Gemileri yak-tık / geri dönüş yok / Gemileri yak-tık / geri dönüş yok ". Bir karar alınmamıştı. Kimse bir şey söylememişti. Ama Zonguldak Maden İşçileri ve Kadınlar Ankara"ya doğru yola koyuldular. Aslında yürüyen Zonguldak kentiydi.
"... Dağı tırmanırken arkaya dönüp baktığımda bir şehir gördüm, yani şehir geliyordu arkamızdan. Ağlamaya başladık..." diyor bir kadın işçi.
On binlerce kişiyle başlayan yürüyüş birkaç saat geçmeden yüz binleri aşmıştır.
İlk günün akşamı Devrek"te konakladılar. Fırınlar bedava verdi ekmekleri. Lokantalar, kahveler parasız yemek, çay... Her ev ağırlayabildiği kadar insanı ağırladı.
Sabah yürüyüş yeniden başladığında, Devrekliler, hiç unutamadıkları sevgi ve vefa yüklü bir büyük sesi dinlediler: "Devrek burada, devlet nerede".
80"nin ve kuyuların karanlıklarından gökyüzüne yükselen bu umutlu ve kararlı ses Ankara"yı telaşlandırmıştır. Barikatlar, politik ve bürokratik manevralar, pazarlıklar başlamıştır.
•••
Mengen çıkışından sonra yüz bin insan, o soğukta, açıkta sabahladı. Ve sendikanın kararını beklemeye başladı.
Ankara otoyoluna birkaç kilometre kalmıştır. Polis ve jandarma panzerlerle yolu kesmiştir. İşçiler heyecanla, Seka işçilerinden ve başka yerlerden gelecek haberleri beklemektedirler. Sendika başkanı Başbakan ile görüşmektedir.
•••
İşçilerden biri, bir telefon bulup evini arar. Annesi, "Başkan yüzünü sıvazladı" der, "Televizyonda". "Dönersen analık hakkımı helal etmem".
•••
Kış. Ayaz. Sendika yönetimi bir toplantı düzenledi. Konu, kadınların geri dönmesi. Ama kadınların gösterdikleri tepki inanılmazdı. "Dönmediler, üşümediler, acıkmadılar, çocuklarını özlemediler..."
Ertesi gün – yer gök inlerken – sendika başkanı konuşmaya başladı. Konuştu, konuştu, konuştu... Korkunç bir sessizlik örttü yüz bin madenciyi. "Tarih yazdınız" diyor, "Bana hala güveniyor musunuz?" diyor. Cevap veriyor işçiler, "ölüme kadar gideriz". "Öyleyse" diyor... "Geri dönüyoruz".
Kalabalık dalgalandı.. Başkan ekledi hemen "Aranızdaki kışkırtıcıların sizi bölmesine izin vermeyin..." Artık beş bin kişiden oluşan işçi komitelerinin, dayanışmanın, demokrasi taleplerinin sonu gelmiştir. "Ve geriye dönüş gerçekten çok üzücüydü çünkü herkes ağlıyordu."
100-130 bin madencinin günlerce yürüyüşünün öyküsü, madenler üzerine oynanan oyunlar, ekonomi politikaları, direnme ve sınıf olma hali, sendikalar, işçi demokrasisi, sol... ve daha çok şey üzerine kim ne deneyim aktardı geleceğe. Kim hatırlıyor...
Daha sonra toplu sözleşme görüşmeleri sıkıntılı süreçlerden geçecek, "dönüş" konusu üzerinde çeşitli tartışmalar yaşanacaktır ama...
"Eğer şu andaki duruma, bu sonuca geleceğini bilseydim, her ne pahasına olursa olsun geri dönmezdim" diyecektir yaşlı bir işçi bugün, o günleri anlatırken.
1991 yılının Ocak ayı... Bir kıssa bu. Hisseyi kim çıkarır?
Not:
Belki gülümsemek için, belki yine küçük bir hisse... Gözaltına alınan işçilere sormuş polisler, "Marks"ı tanıyor musunuz?" diye. "Bizim köyde öyle biri yok" diye cevaplamışlar, "olsa olsa öbür köydendir".
18 yıl sonra yürüyüşün yıldönümü olan 4 Ocak"ta Zonguldak Maden İşçileri tıklım tıklım bir salonda bu filmi izlerken kim bilir neler düşünüyordu. Ama gözleri nemliydi...