SEVAL
www.sevalduban.com
Armatör Kahraman Sadıkoğlu’na ait “denizin üzerindeki cisim” ile ilgili kopan fırtına dinmek bilmiyor. Sadıkoğlu’nun 1995 yılında kendi tersanesinde yaptığı “cisim”e isim bile konamadı.
Kiminin “barcın”, kiminin “yüzer gecekondu” dediği bu “cisim” aslında dünyada oldukça popüler. “House Boat” olarak anılıyorlar ve ABD ile Hollanda’da mahalleleri bile var.
[attachment=1]
Armatör Kahraman Sadıkoğlu’nun 1995 yılkında kendi tersanesinde yaptığı ve Göcek koylarında demirli bulunan yatı “My Fantasy” üzerinde kopan fırtına sürüyor.
“Çevre kirliliğine” yol açtığı iddiasıyla gündeme gelen daha sonra “koy işgali” iddiaları ile devam eden “My Fantasy” olayına Çevre ve Orman Müdürlüğü ile Deniz Müsteşarlığı “ilgi alanlarına” giren konularla ilgili soruşturma başlattı.
ADINDA BİLE ZORLANDIK
Medyada da geniş yansıma bulan olay aslında 14 yıllık bir geçmişe sahip. Farklı konularda şikayet edilen ve tanımı konusunda da “ciddi güçlük” çekilen “My fantasy”ye isim bile bulunabilmiş değil. Kimi “gemi” diyor, kimi “duba”.. “Yüzer gecekondu”, “barcın”, “yat” diyenler de var..
Son olarak Göcek’te Mopak işletmelerine ait iskeleye çekilen bu “yüzen araç” gerekli belgelerin hazırlanmasından sonra muhtemelken “sergi aracı” olarak karaya çekilecek ve varlığını karada sürdürecek..
Bizim burada ele almak istediğimiz konu aslında Kahraman Sadıkoğlu’nu savunmak ya da “My Fantasy”nin geleceğiniı sorgulamak değil. Çok daha farklı bir noktaya parmak basmak.
[attachment=2][attachment=3][attachment=4]
DIŞARDA “ADI” VE “SINIFI” BELLİ
Burada da tıpkı “marinalar” konusunda olduğu gibi bir “tanım” kısırlığı söz konusu. Dolayısıyla “yasal bir tanımlama” yapmadan bu gibi sorunlara “yüzeysel” çözüm üretmek de mümkün değil.
Özel Çevre Koruma Kurumu Başkan Vekili Ahmet Özyanık, “Bu tür deniz araçlarının Göcek koylarına girmesini ve demirlemesini yasaklıyoruz” diyor.
Ancak bizim “yasak” getirdiğimiz ve dahi “adını bile koyamadığımız” bu “yüzer cisimler” dünyanın pek çok bölgesinde oldukça popüler.
İngilizce adıyla “House Boat” olarak tanımlanan ve dubalar üzerinde yüzdürülen bu “Ev tekneler”in ABD’de ve Hollanda’nın Amsterdam kentinde “mahalleleri” bile var. Avustralya, Kanada ve Hindistan'da da oldukça yaygın...
KİRAYA BİLE VERİLİYOR
Kimi motorlu ve “hareket etme becerisine” sahip. Kimi sadece dubaların üzerinde duruyor ve kıyıya bağlanıyor. Farklı bütçelere göre “süper lüks” olanlardan son derece “mütevazı” modellere kadar pek çok çeşidi mevcut. Dahası, bazıları pansiyon ve otel olarak da kiralanıyor.
Wikipedia’ya bakıldığında “House Boat”larla ilgili sayfalar dolusu bilgiye ulaşmak söz konusu.
Burada önemli olan “yasaklamak” yerine bu tür “deniz araçlarının” tanımını doğru yapmak, onlara uygun bağlama yerleri göstermek ve gerekli altyapı hizmetlerini sağlamak. Aksi takdirde büyük kentlere bir “kabus” gibi çöken “gecekondu”lar gibi, bu konu da denizlerde “baş ağrıtıcı” bir duruma gelebilir.
[attachment=5]
VALİ İLE GECEKONDU SOHBETİ
Yıllar önce dönemin İstanbul Valisi Nevzat Ayaz ile yaptığım bir sohbet geldi aklıma. “Sayın valim, gecekondulaşmayı önleyemiyoruz. O zaman şöyle bir formül üretmek mümkün olabilir mi?” demiş ve önerimi açıklamıştım:
“Özellikle İstanbul Anadolu’dan büyük göç alıyor. Gelen insanların hepsi de köy kökenli. Kendi evlerini yapıyor, bahçelerinde sebze, meyve yetiştirmeyi seviyorlar.
Göçü durduramadığımıza göre, bu insanların yerleşeceği alanları saptasak, bu bölgelere gerekli alt yapı hizmetlerini götürsek ve bir ‘konut modeli’ oluştursak. Gelenlere de, “Arkadaş sen şuraya yerleşeceksin, yapman gereken evin planı da bu’ desek nasıl olur. Böylece bir örnek, bahçeli tek katlı evlerden mahalleler oluşmasına zemin hazırlayabiliriz.”
KONU MASADA KALDI
Vali Ayaz, bu öneriye oldukça sıcak bakmış ancak konu masada konuşulduğu gibi kalmıştı. Şimdi aynı sorun denizlerde Kahraman Sadıkoğlu’nun “My Fantasy” olayı ile bir kez daha ortaya çıktı. Aynı öneriyi burada da tekrarlamak sanırız garip kaçmayacak.
“Benim değilse kimsenin olamaz” mantığından artık kurtulmamız gerekiyor. Ya biz yapacağız ya da nasıl yapılacağına rehberlik edeceğiz. Ancak akıllıca, belli, bir plan dahilinde ve uzmanlara danışarak, fikri doğru oturtarak.
AYNI ÇARPIK ALT YAPI MARİNALARDA
Daha önce de belirttiğimiz gibi, marinalar konusunda da durum farklı değil.
Önce Atatürk’ün talimatıyla Fenerbahçe’ye marina inşa ediliyor, ardından Özal döneminde bir “teşvik” daha geliyor. Ancak her ikisinde de marinalar ile ilgili bir mevzuat nedense hazırlanmıyor. Alt yapı denilince su, elektrik, telefon hemen aklımıza geliyor da nedense bu konu hep “gözardı” ediliyor. Ardından "ecrimisil" başlığı altında tartışmalar, davalar, sürüp giden duruşmalar…
Kaynak: Turksail
Kiminin “barcın”, kiminin “yüzer gecekondu” dediği bu “cisim” aslında dünyada oldukça popüler. “House Boat” olarak anılıyorlar ve ABD ile Hollanda’da mahalleleri bile var.
[attachment=1]
Armatör Kahraman Sadıkoğlu’nun 1995 yılkında kendi tersanesinde yaptığı ve Göcek koylarında demirli bulunan yatı “My Fantasy” üzerinde kopan fırtına sürüyor.
“Çevre kirliliğine” yol açtığı iddiasıyla gündeme gelen daha sonra “koy işgali” iddiaları ile devam eden “My Fantasy” olayına Çevre ve Orman Müdürlüğü ile Deniz Müsteşarlığı “ilgi alanlarına” giren konularla ilgili soruşturma başlattı.
ADINDA BİLE ZORLANDIK
Medyada da geniş yansıma bulan olay aslında 14 yıllık bir geçmişe sahip. Farklı konularda şikayet edilen ve tanımı konusunda da “ciddi güçlük” çekilen “My fantasy”ye isim bile bulunabilmiş değil. Kimi “gemi” diyor, kimi “duba”.. “Yüzer gecekondu”, “barcın”, “yat” diyenler de var..
Son olarak Göcek’te Mopak işletmelerine ait iskeleye çekilen bu “yüzen araç” gerekli belgelerin hazırlanmasından sonra muhtemelken “sergi aracı” olarak karaya çekilecek ve varlığını karada sürdürecek..
Bizim burada ele almak istediğimiz konu aslında Kahraman Sadıkoğlu’nu savunmak ya da “My Fantasy”nin geleceğiniı sorgulamak değil. Çok daha farklı bir noktaya parmak basmak.
[attachment=2][attachment=3][attachment=4]
DIŞARDA “ADI” VE “SINIFI” BELLİ
Burada da tıpkı “marinalar” konusunda olduğu gibi bir “tanım” kısırlığı söz konusu. Dolayısıyla “yasal bir tanımlama” yapmadan bu gibi sorunlara “yüzeysel” çözüm üretmek de mümkün değil.
Özel Çevre Koruma Kurumu Başkan Vekili Ahmet Özyanık, “Bu tür deniz araçlarının Göcek koylarına girmesini ve demirlemesini yasaklıyoruz” diyor.
Ancak bizim “yasak” getirdiğimiz ve dahi “adını bile koyamadığımız” bu “yüzer cisimler” dünyanın pek çok bölgesinde oldukça popüler.
İngilizce adıyla “House Boat” olarak tanımlanan ve dubalar üzerinde yüzdürülen bu “Ev tekneler”in ABD’de ve Hollanda’nın Amsterdam kentinde “mahalleleri” bile var. Avustralya, Kanada ve Hindistan'da da oldukça yaygın...
KİRAYA BİLE VERİLİYOR
Kimi motorlu ve “hareket etme becerisine” sahip. Kimi sadece dubaların üzerinde duruyor ve kıyıya bağlanıyor. Farklı bütçelere göre “süper lüks” olanlardan son derece “mütevazı” modellere kadar pek çok çeşidi mevcut. Dahası, bazıları pansiyon ve otel olarak da kiralanıyor.
Wikipedia’ya bakıldığında “House Boat”larla ilgili sayfalar dolusu bilgiye ulaşmak söz konusu.
Burada önemli olan “yasaklamak” yerine bu tür “deniz araçlarının” tanımını doğru yapmak, onlara uygun bağlama yerleri göstermek ve gerekli altyapı hizmetlerini sağlamak. Aksi takdirde büyük kentlere bir “kabus” gibi çöken “gecekondu”lar gibi, bu konu da denizlerde “baş ağrıtıcı” bir duruma gelebilir.
[attachment=5]
VALİ İLE GECEKONDU SOHBETİ
Yıllar önce dönemin İstanbul Valisi Nevzat Ayaz ile yaptığım bir sohbet geldi aklıma. “Sayın valim, gecekondulaşmayı önleyemiyoruz. O zaman şöyle bir formül üretmek mümkün olabilir mi?” demiş ve önerimi açıklamıştım:
“Özellikle İstanbul Anadolu’dan büyük göç alıyor. Gelen insanların hepsi de köy kökenli. Kendi evlerini yapıyor, bahçelerinde sebze, meyve yetiştirmeyi seviyorlar.
Göçü durduramadığımıza göre, bu insanların yerleşeceği alanları saptasak, bu bölgelere gerekli alt yapı hizmetlerini götürsek ve bir ‘konut modeli’ oluştursak. Gelenlere de, “Arkadaş sen şuraya yerleşeceksin, yapman gereken evin planı da bu’ desek nasıl olur. Böylece bir örnek, bahçeli tek katlı evlerden mahalleler oluşmasına zemin hazırlayabiliriz.”
KONU MASADA KALDI
Vali Ayaz, bu öneriye oldukça sıcak bakmış ancak konu masada konuşulduğu gibi kalmıştı. Şimdi aynı sorun denizlerde Kahraman Sadıkoğlu’nun “My Fantasy” olayı ile bir kez daha ortaya çıktı. Aynı öneriyi burada da tekrarlamak sanırız garip kaçmayacak.
“Benim değilse kimsenin olamaz” mantığından artık kurtulmamız gerekiyor. Ya biz yapacağız ya da nasıl yapılacağına rehberlik edeceğiz. Ancak akıllıca, belli, bir plan dahilinde ve uzmanlara danışarak, fikri doğru oturtarak.
AYNI ÇARPIK ALT YAPI MARİNALARDA
Daha önce de belirttiğimiz gibi, marinalar konusunda da durum farklı değil.
Önce Atatürk’ün talimatıyla Fenerbahçe’ye marina inşa ediliyor, ardından Özal döneminde bir “teşvik” daha geliyor. Ancak her ikisinde de marinalar ile ilgili bir mevzuat nedense hazırlanmıyor. Alt yapı denilince su, elektrik, telefon hemen aklımıza geliyor da nedense bu konu hep “gözardı” ediliyor. Ardından "ecrimisil" başlığı altında tartışmalar, davalar, sürüp giden duruşmalar…
Kaynak: Turksail