Bir Vosvosun Penceresinden "Ege" (11-18 Temmuz 2009)

  • Konuyu Başlatan: Konuyu başlatan tayfunvw Tarih:
  • Başlangıç tarihi Yazılan Cevaplar:
  • Cevaplar 33
  • Okunma Sayısı: Görüntüleme 22,494
Ynt: Bir Vosvosun Penceresinden "Ege" (11-18 Temmuz 2009)



4.gün; 14 temmuz 2009, salı

sabaha kadar uyumaden içen deli dursun ve tayfası herkesi yatağından uyandırıp suya atıyordu. üzerinde mayosu var mıymış, tişörtle miymiş, çoraplarını çıkartmış mı falan dinlemeden, sadece elektronik cihazları çıkartıp hurra herkesi suya attılar. bizler de uyandırıldığımızda “haydi kalkın saat 8 buçuk oldu” diye uyandırıldık. sonra sırayla daldık suya. etraf toplandı, hazırlıklar yapıldı, çadırlar toparlandı saate bir baktık daha 8! kandırmışlar meğerse… 9 sularında sadece bize ait olan ‘bin bir yıldızlı koy’dan aklımız kalarak ayrıldık.

87504350.jpg


39106473.jpg


48794504.jpg


89845776.jpg


62281898.jpg


balıkaşıran’da durduk ve hatıra fotoğrafı çektirdik. enfes bir yol görüntüsü vardı. sağ tarafta akdeniz, sol tarafta ege muazzam görünüyordu. sonra yeniden yola devam ettik. 11 civarında ‘datça’ tabelası göründü. tabii ki hemen yanına araçları çekip bir hatıra fotoğrafı için toplandık. tabeladaki nüfus sayısına o andaki mevcudumuzu ‘+21’ olarak işledik.

datça merkezde araçlarımızı park ettikten sonra, nefis kokuların geldiği pastaneden sıcacık poğaçalarımızı, açmalarımızı aldık ve deniz kıyısındaki bir çay bahçesinde kahvaltımızı yaptık. bu sırada istanbul’dan otobüsle gelip, datça kısmında 5 gün bizlerle olacak ali ve tuba da tayfaya katıldı. kahvaltı sonrası biz (bm – md) hemen postanenin yolunu tutup sevdiklerimize ‘datça kartpostalı’ yolladık. sonra çarşı içinde deniz malzemeleri satan bir yerden alışveriş yapan arkadaşlarla buluşup kargı’ya doğru ilerledik. su alabildiğine soğuktu. bozcaada’dan antrenmanlı olanlar üşümedi fakat bazı arkadaşlar suya giremedi bile. saat 16’ya kadar buradaydık.

31326199.jpg


93742372.jpg


32534117.jpg


akabinde eski datça’nın yolunu tuttuk. istanbul’dan datça’ya yerleşen vosvosçulardan erol pir’in eski datça evleri’nin bahçesinde biraz oturduk. bir grup arkadaş can yücel kahvesinde inzivaya çekildi. bir grup arkadaş eski datça’nın bizi bizden alan sokaklarında dolaştılar. biz de bir merhabalık vakitte diğer vosvosçu yaşar ve müberra’nın incik boncuk dükkânından bahçesine geçip soluklandık. md’nin kırılan çekyat demirinin montesi için tayfun’la sanayiye gitmesini fırsat bilen bir grup tayfayla can yücel’in mezarını ziyaret ettik. şaraba susamıştır diye biraz şarap ikram ettik kendisine. yosun ve gizem’in istanbul’dan arkadaşlarının notlarını getirdiği ufak bir tüpü de yine mezara hatıra niyetine koyduk.

94013762.jpg


410y.jpg


411p.jpg


md’nin çekyat işini halletmesi, diğer arkadaşların da dinlenmesinden sonra bu akşamki yemeği datça’da leziz yemekler yapan ‘zekeriya sofrası’nda yemeye karar verdik. tüm tayfa tıka basa yemeklerini yedi (kabak çiçeği dolması bile vardı), fakay 6 porsiyon ile güney sınırlarını zorladı. bazılarımız akşam için nevale aldı. mezeler, rakılar, buzlar toparlandı ve kamp yapacağımız yere doğru ‘at bin’ dedik. dedik demesine ama güney’in patlamak üzere olan midesini boşaltmasını bekliyorduk :smiley: kamp yapacağımız yer ovabükü ile palamutbükü arasında kalan, ama ovabükü’ne daha yakın bir bük idi. bu sırada efelerin efesi sencer efe istanbul’dan da olsa her türlü yardımı sağlıyordu… konaklayacağımız yerin adı akvaryum büküydü. saat 20:45 sularında kamp yapacağımız yere vardık. elektrik yok, çeşme yok, duş yok, tuvalet yok, tesis yok, çardak veya gölgelik yok… jeneratör ile elektrik işimizi hallettik. ilk gece için su ihtiyacımız yoktu (sonraki günler ortalama 250-270 litre kullanma suyu taşıdık). tuvalet doğaydı. akşam vardığımız için de gölgeye ihtiyaç yoktu (sonraki günler istanbul’dan getirdiğimiz portatif çardaklarımızı kurduk).

istanbul’dan aldığımız balık ağı hızlıca açılmaya başladı. amacımız akşamdan ağ atıp, ertesi gün kilolarca balığı ağdan toplamaktı. teori süperdi… ancak bu balık avcılarına gençler karşıydı ve bir beste yapmışlar, söylüyorlardı…

“kocaman denizde balık bırakmadınız
boğaz derdine düşüp katliam yaptınız
ölüme karşıyız beşiktaşlıyız
direniş devam edecek biz kararlıyız”

ancak bu besteyi yapıp söyleyen vatandaşlardan bazılarının tatilin birçok gününde kilolarca balıkla beslendiğini ve nankörlüğün de bu kadarına pes denileceğini kendilerine hatırlatırız :smiley:

412z.jpg


413yim.jpg


bu arada denizi görenler hemen kendilerini suya attılar, tayfun ve berk de balık ağını denizin açıklarına götürdüler. bir yandan da rakı masası kurulmuş, buzdolabı çalıştığından rakılar çivi gibi olmuştu. mezeler, sohbetler derken sahilde de bir grup tayfa toplanmış eğleniyordu. rakı masası muhabbeti sonrası yanlarına gittik. onlar şirince şaraplarına dadanmışlardı, bizse rakıya devam ediyorduk. ali abi ile 3-4 şarkı patlattık gitar eşliğinde. ardından güney bizlere kısa bir flamenko, klasik gitar dinletisi yapıp ruhumuzu yıkadı. yıkanan ruhlar uykuya hasretti. kimileri kumsalda, kimileri çadırda, kimileri busunun içinde uykuya daldı.

rüyalardaysa ertesi gün ayıklayacağımız balıkların heyecanı vardı, ağ balık dolmuş muydu acaba?

devam edecek…
 

Etiketler
Ynt: Bir Vosvosun Penceresinden "Ege" (11-18 Temmuz 2009)

chatlak' Alıntı:
5.gün; 15 temmuz 2009, çarşamba:

kampımızın kalk borusu, erkenden çadırlarımızın ve buslarımızın içerisine dalan ‘güneş’ tarafından çalınıyordu. malum bu kalk borusundan sonra da herkes ayaklanıyordu. ilk iş denize atılan balık ağına bakmak oldu. balık ağına yeteri kadar ağırlık takılmadığı için ağ sürüklenmişti. öyle (en az) 30 kilo balık ile bizi kandırıp datça’ya getiren efe’nin forsu da böylelikle zedelenmişti. belki de ağ midilli’nin datça’ya bakan kıyılarına kilolarca balık ile vurmuş bile olabilirdi.

yosun ve gizem kamptan ayrılmışlardı. olcay onları merkeze bıraktı ve dönüşte kahvaltılıkları yüklenip geldi. bir de sabah kalktığımızda siyah t2’siyle bize katılan baykan ve funda’yla tanıştık. internet üzerinden zaten yazışıyorduk, ama bu gezi sayesinde yüz yüze de tanışmış olduk. onların mesafesi yakındı, marmaris’ten geliyorlardı.

12835689.jpg


58294839.jpg


elimizdeki bayat ekmeklerden yaptığımız ‘yumurtalı ekmek’ler olcay ve burcu tarafından leziz bir şekilde hazırlandı. kahvaltımız oldukça kallaviydi, yumurtalı ekmekler revaçtaydı. ama yine de domatesimiz, peynirimiz, nutellamız eksik değildi. bir önceki günlerde kahvaltı masasında kalan malzemeler bu kahvaltıda silip süpürülmüştü. karınlarını doyuran kampın enerji dolu gençleri sunay’a yazdıkları besteyi seslendirdiler. bu çocuklar beste yapmaya başladı mı durmuyorlar…

dolma verdin, canım benim
eyvallah dondurma için
sıra geldi mezelere
göster bize marifetini

bazen mutlu, bazen gergin
çoğu zaman sevecensin
kocacığın dileriz ki
senin hep kıymetini bilsin


kahvaltı sonrası sofra toplandı. denizden su taşınarak kamp alanında bulaşıklar yıkandı. anatolia’nın bakımlı erkekleri denizin içerisinde traş oldular. olcay’ın datça’dan aldığı bamya birkaç kişi tarafından ayıklandı. görünürde birçoğumuzun ‘sümüklü bamya’ dediği sebzeye rağbet fazla olacağa benziyordu.

16650950.jpg


55584083.jpg


ben (md), burcu, tayfun ve furkan kamp alanımızın ve kaldığımız koyun fotoğraflarını çekmek için etrafımızda bulunan tepelere tırmanmaya karar verdik. ve böylece yaklaşık 2 saat sürecek tırmanışımız başladı. önce kamp alanımızın sol kısmındaki nispeten daha az yükseklikte olan yere, sonrasında da diğer taraftaki zirveye kadar zorlu bir tırmanıştan sonra ulaştık. manzara ve en tepeye varmanın mutluluğu müthişti. birkaç çizik dışında vukuat yoktu. hatta taşlarla dağlara kazıdığımız “bjk” yazısı bir sonraki insan eli değene kadar (ki sanırım oralara çıkış pek de akıl kârı değil) orada duracaktı. ve en tepeden kamp alanına kadar çektiğimiz “siyah beyaz beşiktaş” tezahüratları ise anlı şanlı bir halde uzaydaki yerini çoktan almıştı bile…

aşağıya indiğimizde king ekibi masayı kurmuş hararetli biçimde iskambil oynuyordu. bir kısım arkadaş güneşleniyor, bazıları gitarı eline almış bir şeyler mırıldanıyordu. uçurtma uçuranlar rüzgara bayılmışlardı. bus gölgesinde uykuya dalanlarsa huzur içindeydi. eh sümüklü bamya da ufaktan pişiyordu. ben de kamp alanımızı renklendirecek birkaç döviz, iş ilanı için hazırlık yaptım. yazdım ve görünür yerlere bunları astık:

57309601.jpg


97643997.jpg


“mutfakta çalışacak personel aranıyor”

“kakası gelmeyen bağırsak istiyoruz”

“datça’ya geliverdik gari”

“bitmeyen tatil istiyoruz”


öğle yemeğine hazırlanan bamya çok lezzetliydi. bir anda masadan yok olduğunu gördük. boş tabaklar bize bakıyordu. bolca denize girip, kaya diplerinde zıpkınla balık arama faslına, bir de kıyıdan balık tutma girişiminde bulunan katıldı. ama nafile, datça’da balık bulmak muhtemelen imkansız gibiydi. kamp alanında duş olmadığından, haliyle su da olmadığından, e tahmin edersiniz ki bakkal da olmadığından bu ihtiyaçların tümünü karşılamak için bir bus tahsis edildi. ben, tayfun, sunay ve dursun bu ekipteydik. 200 litreye yakın kullanma suyu, akşam için yiyecekler, içecekler, içme suları alındıktan sonra akvaryum koyu’na geri döndük. gün yavaşça akşama çalarken masalar kuruldu. akşamın menüsünde soya soslu tavuk, pilav ve salata vardı.

33082273.jpg


55436024.jpg


yemekler bitmeye yüz tutmuştu ki datça’ya yerleşen vosvosçular yaşar, fatih ve erol kamp alanına geldiler birkaç araba, birkaç da arkadaşla birlikte… sadece onlar da değil, istanbul’dan uçağa atlayıp gelen meral ve didem de gece yarısı kampa giriş yapanlardandı… gecenin ilerleyen saatlerinde datçalı misafirlerin gitmesiyle ve olcay’ın herkesi ıslatmasıyla gece yarısını çoktan geçtiğimizi anladık.

akvaryum koyu’ndaki son gecemizi göğe bakarak, derin bir iç çekerek geçirdik…
 

Ynt: Bir Vosvosun Penceresinden "Ege" (11-18 Temmuz 2009)


6.gün; 16 temmuz 2009, perşembe:

bir temmuz sabahına daha datça’da uyanmak ne güzel. bugün 2 gece konakladığımız, bizden başka kimsenin kalmadığı, sakin koy akvaryum’dan ayrılıyoruz. planımız bükceğiz’e varmak ve birkaç gün de orada konaklamak. kahvaltımızı palamutbükü’nde yapacağımızdan sadece toparlanma işimiz var. el birliğince çadırları toparladık, masaları kaldırdık, kalan bulaşıkları yıkadık, etrafta sıkı bir mıntıka yaptık, son kez denize girip yola koyulduk. saat 11’i biraz geçe kamp alanını terk etmiş, palamutbükü’ne doğru yol almıştık.

73761097.jpg


49844834.jpg


10679754.jpg


palamutbükü, datça’nın merkezinden sonra en fazla ziyaretçi alan yer. ufak bir marinası var. bir sürü pansiyon, otel mevcut. buradan da denize giriliyor. zaten datça’nın birçok noktasından denize girmek kolay. denizle yapıları ayıran taş bir yol var. bu yolun sonundaki kahvaltı veren yere gittik. 25 – 26 kişi olunca siparişler karıştı. nuray ve güney siparişlere destek olmak için yardıma geçtiler. gözlemeler oldukça büyüktü, siparişlerin bir kısmı iptal edildi. sıra hesap vaktine gelince şişirilmiş bir listeyle karşılaştık. basit bir muhasebe ile yemediğimiz gözlemelerin de hesaba eklendiğini ve kurnazlığın kahvaltı salonunun sahibinin gözlerinden okunduğunu gördük. hesabı düzelttik, kendimizce uyarımızı yaptık ve bükceğiz’e doğru yol aldık.

yol üzerinde bir köyde durduk. gürül gürül akan çeşmesinde bidonlarımızı doldurduk. kahvesinde köylülerle sohbet edip çay içtik. sonra bükceğiz’e hareket ettik ve 15 dakika sonra ulaştık. yolu oldukça bozuk, toprak bir yol. vardığımız yer akvaryum’a göre biraz daha ağaçlıklı bir yer, fakat acayip rüzgâr alıyor. ayrıca ilginç bir görüntüsü var. biraz pis, biraz çevredeki evlerin görüntüsü içimize hiç sinmiyor. 1 saat kadar burada istişare edip “madem hava bu kadar rüzgârlı bari knidos’u gezelim” deyip knidos’a gidiyoruz. yine müze kartlarımız işe yarıyor ve ücret ödemeden knidos’a giriyoruz.

29587988.jpg


97744878.jpg


74444130.jpg


60213049.jpg


2 saate yakın gezeceğimiz knidos, datça’nın antik kenti. aynı zamanda yarım adanın en ucu oluyor. bir yanı ege’ye, bir yanıysa akdeniz’e bakıyor. akdeniz’e bakan kısmında ben (md) sahilde sütliman bir denize karşı yatarken, ege tarafında rüzgârdan kıyamet kopuyormuş, fotoğraflardan gördüm. böyle de ilginç bir havası var. knidos’u gezdikten sonra akdeniz kıyısında bir cafe restoranda oturduk. dileyen birasını, dileyen yorgunluk kahvesini içti. dileyen de denize girip buranın da tadını çıkardı. akşam 7 civarı knidos’tan ayrıldık. nerede kalacağımıza henüz karar verememiştik. ovabükü’ne gidip bir tanıdığın pansiyonunun bahçesinde konaklayabilir, 2 günümüzü geçirdiğimiz akvaryum koyu’na dönebilir ya da farklı bir maceraya atılabilirdik. su doldurduğumuz köyden bu sefer ters istikamette geçerek yola devam ettik. palamutbükü’nü biraz geçmiştik ki, sağımızda ağaçlıklı, gizli kalmış bir yer fark ettik. telsizlerle haberleştikten sonra tayfun ve ali dayı keşif için alana daldılar. birkaç dakika sonra “gelin… süper…” komutuyla hareket ettik. yer gerçekten enfesti. knidos’tan ayrıldıktan 15 dakika sonra müthiş bir yer bulmuştuk: akçabük! deniz hemen önümüzdeydi, alan gölgelikti. tuvalet, su ve elektrik ise tabii ki yoktu…

bu yer rüzgâr da almıyordu. korunaklıydık. iş bölümü konusunda bugünden itibaren liste oluşturmaya karar verdik. nuray bu işi üstlendi. bu, bize kimin yemek ekibinde yer alacağını, bulaşıkta kimin olacağını, mıntıka görevlilerini, alışveriş tayfasını görmemizi ve daha sağlıklı bir işbölümü yapmamızı sağlayacaktı. dursun’un bus ilan panomuz oldu. büyük kartonlarda sabah, öğle, akşam menüleri ve kimlerin ne yapacağı yazıyordu. bu akşamın menüsünde sarımsaklı makarna ve menemen vardı. yemekler olcay ve melih tarafından yapıldı. bulaşıklar ise sabah yıkanmak üzere çöp poşetlerinde muhafaza edildi, zira hava kararmıştı. ertesi gün orkun, orkan, deniz tarafından da bir güzel yıkandılar…

44648249.jpg


gecenin sürprizi bora ve saz arkadaşları tarafından tamamen ‘gecekondu’ özelliğine sahip bir şekilde inşa edilen ‘anatolia özgürlük anıtı’nın datça efelerinden tayfun efe tarafından hizmete açılmasıydı. anıtın hemen yan kısmında ‘anatolia köy meydanı’ tabelası da kamp sakinlerinin yollarını kaybetmemeleri için uygun bir yere dikildi.

akçabük’teki ilk gecemiz keyifliydi. ertesi gün bizi balık peşinde koşan balıkçılar, deniz sefası sürecek gençler, dinlence düşkünleri ve muhteşem bir datça günü bekliyordu.

devam edecek…
 


Ynt: Bir Vosvosun Penceresinden "Ege" (11-18 Temmuz 2009)

süperden de öte süper bir olayın içindesiniz..
imrenmemek elde deil
 







Ynt: Bir Vosvosun Penceresinden "Ege" (11-18 Temmuz 2009)

7. gün yazısı yazılmadığı için buraya eklemedik. Onun yerine geçen perşembe günü hazırlanan 1 saatlik ege gezisi videosunu seyrettik. Böylece anılarımız tazelenmiş oldu.
 



Ynt: Bir Vosvosun Penceresinden "Ege" (11-18 Temmuz 2009)

Mezzy' Alıntı:
7. gün yazısı yazılmadığı için buraya eklemedik. Onun yerine geçen perşembe günü hazırlanan 1 saatlik ege gezisi videosunu seyrettik. Böylece anılarımız tazelenmiş oldu.

Günceyi yazan arkadaşımıza yoğun bir baskı var. Devamını bizde çok merak ediyoruz ...
 

Ynt: Bir Vosvosun Penceresinden "Ege" (11-18 Temmuz 2009)

Bu kadar güzel gezinin açıkçası bitmesinide istemiyoruz desek daha doğru olur sanırım.Baskı olması normaldir,arkadaşların yoğunluğundan kaynaklanıyor sanırım...
 






Ynt: Bir Vosvosun Penceresinden "Ege" (11-18 Temmuz 2009)

Saygılar, gönderilen fotoğraflar açılmadığı için görmem mümkün olmadı, acaba bende mi bir hata var yardımcı olurmusunuz.
 

Gezenbilir bilgi kaynağını daha iyi bir dizin haline getirebilmek için birkaç rica;
- Arandığında bilgiye kolay ulaşabilmek için farklı bir çok konuyu tek bir başlık altında tartışmak yerine veya konu başlığıyla alakalı olmayan sorularınızla ilgili yeni konu başlıkları açınız.
- Yeni bir konu açarken başlığın konu içeriğiyle ilgili açık ve net bilgi vermesine dikkat ediniz. "Acil Yardım", "Lütfen Bakar mısınız" gibi konu içeriğiyle ilgili bilgi vermeyen başlıklar geç cevap almanıza neden olacağı gibi bilgiye ulaşmayı da zorlaştıracaktır.
- Sorularınızı ve cevaplarınızı, kısaca bildiklerinizi özel mesajla değil tüm forumla paylaşınız. Bildiklerinizi özel mesajla paylaşmak forum genelinde paylaşımda bulunan diğer üyelere haksızlık olduğu gibi forum kültürünün kolektif yapısına da aykırıdır.
- Sadece video veya blog bağlantısı verilerek açılan konuların can sıkıcı olduğunu ve üyeler tarafından hoş karşılanmadığını belirtelim. Lütfen paylaştığınız video veya blogun bağlantısının altına kısa da olsa konu başlığıyla alakalı bilgiler veriniz.

Hep birlikte keyifli forumlar dileriz.


GEZENBİLİR TV

GEZENBİLİR'İ TAKİP EDİN

Forum istatistikleri

Konular
103,741
Mesajlar
1,523,014
Kayıtlı Üye Sayımız
166,558
Kaydolan Son Üyemiz
yldrmsvs58

Çevrimiçi üyeler

SON KONULAR



Geri
Üst