Bir şekilde YOL DA olanlar

  • Konuyu Başlatan: Konuyu başlatan mayıstosböce Tarih:
  • Başlangıç tarihi Yazılan Cevaplar:
  • Cevaplar 47
  • Okunma Sayısı: Görüntüleme 29,577

mayıstosböce

An lar Sadece An lar,Yaşam Budur Zaten
Mesajlar
4,626
Tepkime Puanı
172
Yer
Adabazar
Ara ara takip ettiğim,gördüğüm de çok etkilendiğim geziler yapmış insanlar var.Bazıları imkansızı becermişler,bazıları yolda kalmış,bazıları da o yolda hayatlarını kaybetmişlerdir.Onların tek amacı gitmek,yolda olmaktır.Bunun nedenini herkes kendine göre cevaplar ve bir çoğuda doğrudur(kendilerine göre),gezgini yola düşüren nedir,onca zahmete onca eziyete sokan..

Yola çıkanlar yalnızca mutlu olmak için yola çıkmaz,içinde yaşadığı içsel devinimlerden dolayı yola çıkar,bu neden zannettiğimiz gibi çok basit değildir.Anlamlandırma çabasıdır hayatı,belki de elden başka hiç bir şey gelmiyordur ve o yolun kendinden medet umar,bir şey olmak adına. İmkanlarım şu an uygun olsa beni yola çıkaracak nedir diye düşündüğümde en üstte ki neden sanırım 'bulantı' olurdu , bu da varoluşsal beynimin bana tepkisi.Aslında kafamızı biraz kuma gömmektir bence gitmek,yola çıkarken arkamızda bıraktıklarımız genelde umduğumuzdan daha güzel şeyler değildir.Dün Rosinha (kaçış aracım,yoldaşım karavanım)yı yıkarken,sevdiğim bir abimin '' karavanın ülkeye sevdirilmesi için niye bir fikir belirtmiyorsunuz'' cümlesi kafama takılmıştı,onu sordum ''niye bir şey yazmadım'' diye Rosinha ya,o da ''ya sen geziyormusun'' ,''evet geziyorum,planlar da yapıyorum'' o da '' ülken elden giderken hala gezebiliyorsan zaten sen olabildiğince pişkinsin sen gezmene devam et ,yaa üç beş kişiyi karavan sevdalısı yapsan ne olur yapmasan ne olur,karavanın vergilerini biraz düşürsen,karavanı daha ulaşılabilir kılsan ne olur kılmasan ne olur ,sen kendini rahatlatmak için yine sevdiğin yazıları sağ da solda paylaş,bir şey olduğunu ve gezmeye de hakkın olduğunu sanarak yaşa'',''Pislik Alman metali seni,sen Ernst Bloch umut ilkesini de bilmiyorsun'' dedim,o da ''oturduğun yerden mi yapacaksın deve kuşu'' dedi.

Bir şekilde yolda olanlardan şu anda kendi mi en yakın hissettiğim 3 arkadaş var şansımıza 2 tane si bu forumdan biri Zafer diğeri Ferhat,3. kişide Ali Eriç.Bu bir şekilde yolda olanların ortak tek noktası benim için yolda olmaları,bu yüzden ama yürüyerek ama atla ne ile olursa olsun yolda olanların öykülerini burada paylaşmaya çalışacağım.
Giriş yazısını Zafer den izin almadan yayınlıyorum umarım alınmaz.

Psikoloji literatüründe “yol bağımlılığı” diye bir kavram var mı araştırmışlığım yok, ancak bendeki durum böyle açıklanabilir. Kesin hedefler koymaktan çok “Hele evden çıkalım da elbet varırız bir yerlere.” mantığıyla hareket ediyorum genelde. İkibuçuk ay yollarda yer yer sefalet yaşayarak dolaştıktan sonra İzmir’e dönüşümün daha ayı dolmadan tekrar uykularım kaçmaya başlamıştı. “Yarın ne getirir bilinmez, içimde ukde kalmasın” dedim ve yaz bitmeden kafamdaki ikinci turu da gerçekleştirmeye karar verdim.
Uzun süreli ve menzilli seyahatler yapmak insana tarifsiz mutluluk veriyor, yine de hırsların kurbanı olmamak, inatlaşmamak gerek, her zaman işlerin ters gitme riski var, nitekim gitmişliği de var.
Önceden belirlenmiş rotam ve zaman planlamam yok, bazen ülkeler bile eklenip çıkabiliyor derken samimiyim.
Arkamdan değer verdiğim insanların el sallaması, beni uğurlaması başlangıcı daha kolay yapmamı sağlıyor, insanın gezip tozup geldiğinde kucaklaşacağı kişiler olduğunu bilmesi güzel, hepimiz az çok gezginiz, diğer yandan da yerleşiğiz, yaptığımız yolculukları memleketteki hayatımızdan aldığımız sabitlerle tarif ediyoruz genellikle. Süreler, mesafeler, hep yuvaya endekslenerek ölçülüyor; kültürler, coğrafyalar hep memlekette bildiklerimizle karşılaştırılarak anlatılmaya çalışılıyor. Ben ise artık standart gezi notu yazamayacağımı iyice anladım, hani şu günlük düzeninde tüm yemek, otel, gittim-geldim oturdum-kalktım ayrıntılarını içeren. Önemsediğim şeyleri kendi perspektifimden aktarmaya devam ediyorum.


Seyahat etme fırsatı ve maddi imkanı bulma konusunda çok haklısınız, benim koşullarım farklı, birgün detaylarını burada yazarım belki, ama inanın şartlarımı zorluyor ve ihtiyaç akçelerimi yiyorum gidebilmek için, zengin değilim. Maliyetleri düşürmek üzere çoğu insanın dayanamayacağı sefaleti göze alıyorum, örneğin İtalya ve Yunanistan'da otel fiyatlarını görünce tek gün parasına kıyıp yatamadım, ormanlarda yol kenarlarında çadırda uyudum, dağ çeşmelerinde yıkandım, benzin ocağım sağolsun, çayımı kahvemi, yemeğimi kendim yaptım. Sefalet dediğime bakmayın, aslında diğer yanıyla çok eğlenceli. Ben hayatımda ilk kez İtalya-Toscana'da kamp yaptığım ormanda gördüm ateşböceklerini, çok ciddiyim, daha önce sayısız kamp yapmama rağmen hiç ateşböceği görmemiştim. Binlerce ışık noktasının uçuşmasını izlerken heyecan ve mutluluktan ağladığımı söylersem kimse içinden dalga geçmesin.



Bu da gezi güncesinden bir alıntı.


Neden geldin? Burada sadece kum ve rüzgar var...

Yola çıkışımın kırkyedinci günü ve dokuzbinbeşyüzüncü kilometresiydi Mısır’da Halit’in bu sorusuyla karşılaştığımda. Benzin göstergesinin kırmızı ışığı yanmış, dışarıda çölün sıcak kumlarını üzerime püskürten fırtına, kapıyı dahi açmama izin vermezken, etrafta tek tük yaşam belirtisi varken, onun kanıksadığı hayat ve memleket, geldiğim diyarlara göre çok farklı ve görmeye değerdi. Birlikte çay içerken, söyleyip anlayabildiği az sayıdaki İngilizce kelimeyi seçerek anlatmaya çalışsam da ikna olmuş gibi görünmüyordu vedalaşırken. Onunla tekrar karşılaşamayacağımı biliyorum, ama yaptığı iyiliği unutacağımı sanmam. Arabasının peşine takılıp bir saat boyunca civardaki benzin bulunabilecek her yeri dolaşıp sonunda depoyu doldurabilmiştim.
Gitmeye karar verdim, sadece çöllerden değil, dağlardan denizlerden, köylerden, şehirlerden, evlerden, insanlardan geçtim, önümden akıp giden herşeyi elimden geldiğince görmeye, aklım yettiğince algılamaya çalıştım. Yolları ve anıları ardımdan havalanan tozlarda bırakmayıp hafızamda tutmaya gayret ettim.
Bazı gezi yazılarında insanların tam neyi aradıklarını bilmeden ama hayatlarına kalıcı ve büyük anlamını verecek “o şeyi” bulmak üzere yollara düştüklerini Tayland’a, Hindistan’a, Tibet’e gittiklerini hüsranla döndüklerini okumuştum, yine de o zamanlar çok ve uzaklara seyahat edilerek bunun bir nebze gerçekleşebileceğine ihtimal vermekteydim. Şimdi farklı düşünüyorum, her nereye gidersek gidelim hayatı algılayan ve tanımlayan birlikte götürdüğümüz benliğimiz. Yaşadığımız coğrafyada keşifler yapamayacak kadar körelmişsek, insanlarla iletişim kuramıyorsak, paralar harcayıp zamanlar ayırdığımız uzaklardan da eli boş dönmeye mahkumuz. Arayış seyahatin doğasında zaten var, hatta varlık sebebi, ama buna fazla kafa yormamak lazım, seyahat zaten önünüze yeterince şey seriyor, bunları ancak yolun akışına kendinizi bıraktığınızda görebiliyorsunuz, önceden kesin rotalar, beklentiler ve gezilecek yerler listesi oluşturarak değil.
Ben büyük beklentilerle çıkmadım yola, bu sayede, örneğin yıllardır gitmeyi istediğim Beyrut’un yarattığı hayalkırıklığını da şiddetli yaşamadım. Küçücük, sıkış tepiş ama içine girildiğinde kocaman Ortadoğu’nun, savaşların, barışların, birlikteliğin ve içe kapanışın, zenginliğin ve sefaletin, bitmeyen gerginliğin ve boşvermişliğin sırlarını söylemesini isterdim, ama şehir gelip gittiğimi farketmedi bile. Ondan dinleyemediğim hikayeleri Suriye’de Quneitra anlattı, varlığını yola çıkarken öğrendiğim kasaba, Golan tepelerindeki İsrail radarlarına hüzünle bakan, insanlarını yitirmiş, bin yıldan yaşlı Roma kentlerinden bile daha harabe kasaba…
Yazmak zor, konuşmak kolay benim için, paylaşmak da istiyorum diğer yandan, unutmamak da istiyorum, hem kendim hem de merak eden herkes için yazmak istedim.

Bu yolculuk bilindik turistik gezilere benzemedi pek. Evet, turistik bölgelerden geçtim, ancak amacım o bölgeler ,yerler ve şeyler arasında sıçramalar yapmak değildi en başından beri. Yolun kendisi ve hareket halinde bulunmak, kimi ara durak noktalarına ulaşırken geçirilen zaman ve yaşanan şeyler en az o duraklarda görüp yaşadıklarım kadar kıymetliydi. Turistik gezilerin programlılığından, konforundan, güvenliğinden ve mutluluk garantisinden eser yoktu benim serüvenimde. Beslenme, barınma ve yol bulma süreçleri genelde sıkıntılıydı. Ertesi gün nerede yatacağımı, nereye varacağımı, ne yapacağımı planlamadım çoğu zaman. Gün nerede bittiyse orada uyudum, yol nereye götürdüyse oraya gittim, kimse ne yapacağımı söylemedi, rehberlik etmedi. Paket turlarla veya çok kişiyle gidilen seyahatlerle kıyaslandığında zihnen ve bedenen daha yorucu bir seyahat biçimi. Uzun yolculuklara çıkanlar tecrübe etmiştir, bu tür gezileri tamamlayabilmenin tek yolu, bunu yakın zamanda bitip gidecek bir süreç olarak değil, sanki yaşamın normali ve süreğen haliymiş gibi algılamak ve davranmak. Aswan’da elli küsur derece sıcaklıkta tavan lambası kafama düştüğünde, yorgunluktan pes etseydim, uçağa atlayıp dört beş saat içerisinde evime dönebilir miydim? Hayır, onu sırt çantalıysanız yapabilirsiniz, benim gibi arabayla gittiyseniz transit dönüş en az yarım ay sürer. Nihayetinde işler yolunda gitti, geldiğim yoldan dönmek zorunda kalmadan yolculuğu dairesel rotada tamamladım.


[attachment=1]

http://www.gezenbilir.com/index.php?topic=58403.0

Bu da yeni yazı dizisi

Tek Başıma Arabayla 72 günde Doğu-Orta-Kuzey Avrupa 22 Ülke 24000km Overland http://www.gezenbilir.com/index.php?topic=80596.0

IMG_7941p.jpg
 

Etiketler
Ynt: Bir şekilde YOL DA olanlar

Bir Likya Yolu Güncesi

İki eski dostun Fethiye-Kaş arası 7 günlük Likya Yolu yürüyüşünün anıları, haritaları,tavsiyeleri, yanınıza alınacakların listesine kadar detaylı bir blog olarak karşımıza çıktı. Blogun Likya Yolu meraklıları için epey sürükleyici ve faydalı olacağı kesin. Blog Türkçe yazılmış olmasına rağmen özellikle İngiltere ve Amerika’dan olmak üzere Türkiye dışından da ziyaretçi çekiyor.

Ayrıca çok neşeli arkadaşlar.




Herşey -tam 1 sene önce- 2010 yılının 1 Mayıs günü yürüme potansiyelimizi test etmek için İzmit/Kandıra otoban çıkışından Kerpe’ye kadar yürümeye karar verdiğimizde başlamıştı. Bu uzun metrajlı yürüyüşün hastanede biteceğinden habersiz, yaklaşık 55 kilometrelik yolu 12 saatte yürümüştük. Yürüdük yürümesine ancak Altuğ’un gözü bir mola sırasında lensten kaynaklı feci bir virüs kapmış, ertesi gün Kerpe’de sabah uyandığımızda gözü göremez durumda bembeyaz olmuş, apar topar dönüp İzmit Göz Hastanesi, İzmit Acıbadem derken günü Cerrahpaşa’da bitirmiştik. Altuğ, enfeksiyonun boyutu ve görme kaybı tehlikesi yüzünden 1.5 aya yakın hastanede yatmak zorunda kalınca bizim Likya yürüyüşümüz de 2011 yılına kalıyordu.

2011 baharı geldiğinde ise bu sefer sıra Mehmet'e gelmişti. Bu sefer de Mehmet diş ağrılarıyla boğuşur hale gelince, Likya Yolu da piramitler gibi lanetli mi diye şakalaşır olmuştuk. Tek çözüm dişeti ameliyatı olmak olunca Mehmet ister istemez (herşey Likya Yolu için) dişçi koltuğuna şöyle bir uzanıyor, biraz antrenmansız da olsa yürümeye bedenen hazır hale geliyordu.

Sonuç olarak 2 sene önce başlayan hayallerimizi hastalık, bahane demeden gerçekleştirmek üzere sonunda!!! yola çıkıyoruz. Son gece sanki ÖSS sınavına girecekmişiz gibi uyumakta zorluk çektik. Hani yukarıda yazdıklarımız ve son dakika aksilikleri hep aklımızın bir kenarında.

[attachment=1]

[attachment=2][attachment=3][attachment=4]


http://www.likyayolu.org/

02052010(001).jpg


GUN1_002.jpg


GUN1_019.jpg


GUN1_052.jpg
 

Ynt: Bir şekilde YOL DA olanlar

Bülent Hocam,
Hem alıntı yapmandan hem de alıntı yapmayı istetecek kadar aynı dili konuşuyor olmamızdan ne kadar mutluluk duydum anlatamam, günümü güzelleştirdin sağol. Bazı şeyleri yalnız yaşamışsam da sonradan paylaştığımda, anlattığım şeylerin bir yerlere ulaşmış olduğunu görmek en az o kişisel yaşanmışlık kadar sevindirici. Konulara sık sık bıraktığın mesajlarınla gördüklerimi, hissettiklerimi paylaşma yolunda ve gezileri sürdürebilmek adına beni tahmin edebileceğinden çok daha fazla motive ediyorsun, bilmeni isterim. Her daim yola çıkabilme isteğini ve imkanını ailecek bulabilmeni dilerim. Selamlar.
 

Ynt: Bir şekilde YOL DA olanlar

Bülent ve Zafer gibi iki dostumuzun olması ne güzel; iyi ki varsınız!.. :smiley:

mayıstosböce' Alıntı:
Bir şekilde yolda olanlardan şu anda kendi mi en yakın hissettiğim 3 arkadaş var şansımıza 2 tane si bu forumdan biri Zafer diğeri Ferhat,3. kişide Ali Eriç.Bu bir şekilde yolda olanların ortak tek noktası benim için yolda olmaları,bu yüzden ama yürüyerek ama atla ne ile olursa olsun yolda olanların öykülerini burada paylaşmaya çalışacağım.

Ali Beyin sponsorları..filan var; esas kutlanması gerekenler, Ferhat&Nermin ve Zafer, "cepbank"tan harcıyorlar.. ;) Ben, Zafer ve Ferhat&Nermin'i daha bir önemsiyorum :smiley:

Cavid Sezen
 

Ynt: Bir şekilde YOL DA olanlar

Sizlerler le aynı coğrafyayı aynı dili paylaşmak benim için gerçekten çok büyük bir keyif arkadaşlar.Zafer hocam zor bulunan sizsiniz bizim için,size destek olabildiysek herhalde bizden çok sevinen olamaz.Nasıl bir kelebek etkisi yaptığınızı bilseniz şaşırırsınız.
 



Ynt: Bir şekilde YOL DA olanlar


Şimdi ki arkadaşlarımız kendilerini böyle tarfif ediyorlar...

Avcı kedileri Totoro ile İstanbul'da ikamet eden, Zooda Team (Tanzoo ve Eda) 30'lu yaşların hemen başında, tasarım ve arkeoloji eğitimi alıp, reklam ve pazarlama ile uğraşıyor.
Ekibin dişi kısmının kışkırtması, karşı tarafında dünden razı olması sonucu yola çıktılar ve hiç pişman değiller.



Maya kentlerini gezdim mercan kayalarında yüzdüm
Eda Çizioğlu (31), İstanbul Üniversitesi Klasik Arkeoloji Bölümü mezunu. Reklam sektöründe çalışırken seyahat tutkusu ağır bastı. 2009 Kasımı’nda eşiyle önemli bir karar aldı. İşlerinden istifa edip 6 aylığına Latin Amerika turuna çıktılar. 11 ülke, 39 şehir gezdiler. İzlenimlerini çizgiyle günceleştirdiler



[attachment=1]

Ayrıca gezilerine yardım ve yataklık yapanlarıda deşifre ediyorlar...

Hürriyet Seyahatte röportajları çıkmış...

http://www.hurriyet.com.tr/seyahat/15608528.asp?gid=56


[attachment=2][attachment=3][attachment=4]


Günce den


Jaibatlo, Atitlan gölü kıyısındaki birkaç yerleşimden biri, diğerlerine ulaşmak için ya tekne ya da keçi yolunu kullanmak gerekiyor. Dün akşamki Utah’lı abilerin önerisi ile bugün yandaki koya doğru ufak bir trekking yapıp orda da dağlara nazır kayak yapmaya karar verdik. Harika bir göl arkasında dağ, arada bir takım birbirinden güzel ev manzaraları eşliğinde yarım saatlik yoldan sonra Isla Verde adında yogacan bir otelde hedefimize ulaşıyoruz. (Buralarda yoga da pek modaymış)

İşte göl, işte kayak, işte kürekler, ne tarafa çekince nereye dönüyordu, düz niye gitmiyor, neden sürekli kendi etrafımızda ufak daireler çiziyoruz? Bu kayak denen şey hiçte dışarıdan göründüğü kadar kolay değilmiş. En iyisi kumandayı Tanzu’ya bırakıp gölün tadını çıkarmak, o da kürek çeksin diyerek yayıyorum iyice. Böylesi çok pratikmiş, hehe

Bu gecede Vulcano Lodge’da enerji depoladıktan sonra yarın sabah Antigua’ya gidiyoruz, görüşmek üzere.

[attachment=5]


http://zoodayolda.blogspot.com/


Şu an neredeyiz?
Döndük, kürkçü dükkanımıza.
İstoştayız...


Gezilere (hayata)pozitif düşünce hakim olunca amazonda yılan bile ısırsa gülersiniz,bu neşeli ve cesaretli arkadaşları tebrik ederim,istoç a gidebilen varsa tanışsın şu arkadaşlarla.


puertonatales.jpg


denizi göreceksin şaşırma.jpg


zoda.jpg


fidel vs eda.JPG


DSC03262.jpg
 


Ynt: Bir şekilde YOL DA olanlar

Bu açtığım bölümün ne faydası var diye düşündüğümde, genelde bizler hep bu uzun soluklu gezileri öteleyen, vakti veya nakdi aynı anda olmayan, cesaret edemeyen, gençken gitme vaktini kaçırmış olanlarız çoğunluk olarak, geçmişte yaptıklarım bana yeter diyen varsa ayrıca elini de öperim.Şimdi büyük bir kısmımız hayatımızın yarısını bitirmişken iç geçirerek bakıyoruz bu gidenlere. Öyle de olması gerekiyor çünkü yaşam elimizden akıp gidiyor. Bir kişi, buna ben de dahil, satmışım anasını gidiyorum, dediğin de işte istediğim amaca ulaşmışım demektir.Birisinin dediği gibi ’’ Yol kendine bir yer bulamamış kişinin özlemidir , kendi yerini yerleşiklikte bulamayan kişi, onu yolculukta arar’’
Gelelim şimdi ki kardeşimize dediği gibi kendi halinde çalışırken, istifa etmeyi göze alıp 8,5 aylığına dünyayı gezmeye çıkıyor ama güzel yanı ailesi '' tabi olum git '' diyor, işyeri de ücretsiz izin veriyor.

02 Eylül 2006
Başlarken...
31 yaşında, İzmir'de işinde gücünde bir adamken şehir hayatının pause tuşuna basıp yollara düşmeye karar verdim. Standart gündelik yaşamlarımızı öylece yaşarken varlığından bile haberdar olmadığımız "oradaki" nice hayatları, mekanları, kültürleri tanımaya gidiyorum. "Dünya" görüşümü çeşitlendirmek için, topu topu bir kere geldiğimiz şu gezegeni "dünya" gözüyle görmek için gidiyorum. Görmeye, gezmeye, paylaşmaya, öğrenmeye, eğlenmeye gidiyorum...
Genel olarak Güney-Güneydoğu Asya, Okyanusya ve Güney Amerika'yı gezmeyi planlıyorum. Dünya turu yapmak için avantajlı uçuşlar sunan oneworld RTW programını kullanacağım. Nerelerde kalacağım, ne yiyeceğim-içeceğim, kimlerle tanışacağım ise şimdilik belirsiz. Şu anda yalnızca o ilk adımı atmak var. Gerisini yol gösterecek...






Oralara illa ekstrem şeyler yapmak için gitmedim ama koşullar zaman zaman buralarda pek yapmadığım, yapmaya fırsat bulamadığım şeyleri çekici ya da zorunlu kıldı. Sırtımda 10 kg ile 5 gün Himalayalar’a tırmandım, (evet, bu delilikti, niye yapmışım ki böyle birşeyi) daha önce hiç dalmamama rağmen 20 metreye tüple inip mercan kayalıklarını izledim, kumda 100 m yüzüstü pozisyonda bağrış çağrış aşağı kaydım, her sene 300 kişinin öldüğü uçurum kenarı çamurlu yolda saatte 50 km hız yaparak bisikletle indim, vb...Ama yaptığım en tehlikeli şey sanırım Hindistan’da şehirlerarası otobüslere binmekti! Allah düşmanımın başına vermesin.


Temelde çok derin bir değişim yaşadığımı sanmıyorum. Bir kişilik zelzelesinden bahsetmemiz mümkün değil. Zaten yaşanmış 31 seneden sonra 8-9 ay içinde yepyeni bir insan olsaydım, ben daha önceki karakterimin sağlamlığından şüphe ederdim açıkçası.
Ben bu geziyi bir çeşit eğitim süreci olarak görüyorum. Bu yaşıma kadar evde, okulda, sokakta, işte öğrendiklerimin üzerine bir de seyahatte öğrendiklerimi ekledim. Bunların ne zaman, ne şekilde faydaya dönüşeceğini kestirmek güç. Belki de yolculuğu çıkmadan önceki Cüneyt’le, döndükten -misal- bir sene sonraki Cüneyt’i karşılaştırmak daha doğru olur.
Ama, değişimin pozitif yönde olduğu aşikar. Yolda karşılaştığım onca aksilikten, aksiliklere karşı geliştirmek zorunda kaldığım çözümlerden sonra hayatın getireceği problemlere de daha hazırlıklı, daha kabullenir ve çözüm getirir pozisyonda hissettiğimi söyleyebilirim



Özetle, kafamda daha önce planladığım ana plan (=outline) çerçevesinde 8.5 ay boyunca canım ne isterse onu yaptım, ne istemiyorsa onu yapmadım. İnsanın bundan daha özgür olabileceği bir dönem yok. Doya doya bunu yaşamaya çalıştım.

Günceden:

Bu yazının uzun olacağını hissediyorum. 33 saatlik Calafate-Bariloche yolculuğunda, bölgede yaptığım günlük gezilerde kafamda bol miktarda düşünce oluştu. Korkarım, az sonra hepsi dile gelecek.
ilkin, şunu söylemek isterim: Ben, Arjantin'i seviyorum. Sıcakkanlı, güleryüzlü, içten, bize benzeyen insanını seviyorum. Gölüyle, dağıyla, buzuluyla zengin coğrafyasını seviyorum. Futbolunu seviyorum. İnsanının futbolu bu denli sevmesini seviyorum. Futbolda bu kadar iddialılarken, gidip bir de üstüne basketbolda dünya şampiyonu olmalarını seviyorum. -Lafı hiç gevelemeyeceğim- kızları çok güzel, kızlarını seviyorum. Lezzetli yemeklerini seviyorum. Özetle, bu ülke, çok güzel bir ülke...
Şili insanıyla Arjantin insanı arasında gözle görülür bir fark yok. Dili, dini, ırkı aynı olan insan grupları nasıl farklı olabilir ki? Kendileri her ne kadar farklı geçmişleri olduğunu, dolayısıyla farklı olduklarını iddia etseler de, kanımca, Şili ve Arjantin'i And Dağları'ndan başka ayıran bir şey yok. İki ülke arasında sınır sembolik olmaktan öteye gitmiyor. Bir ülkeden diğer ülkeye atlayıp duruyoruz. Son 2 hafta içerisinde pasaportuma 11 adet Şili ve Arjantin damgası vuruldu. "Vize tatbik edilemez" sayfaları dahil dolmak üzere olan ve can çekişen pasaportum hepten sıkıntı çeker oldu. Sağolsunlar, iki ülke de vize istemiyor da işimiz kolaylaşıyor. Biz, dilini anlamadığımız etmediğimiz, bize vize uygulama densizliğini gösteren menim yahşi Azerbaycan'ımı bile kardeş belledikten sonra, bu ülkelerin -biz farklıyız- demesi inandırıcılıktan uzak kalıyor.

Rota.png


100_1560.jpg


DSC00163.jpg


nepal.jpg


DSC00428B.jpg
 

Ynt: Bir şekilde YOL DA olanlar

Bülent, senin hiç işin gücün yok mu, habire moral bozup duruyorsun; ne güzel, tembel tembel şu sıcak odada bilgisayar başındayız!... :D ;D

Cavid Sezen
 




Ynt: Bir şekilde YOL DA olanlar

Bu aileyi kısaca size gönüllü sadelik bölümünde tanıtmıştım,burada ayrıca niye tanıtıyorsun derseniz,bizim Avd ciler yurt dışı cesaretlerinden sonra en çok beğendiğim VW ciler bunlar ,surat ifadelerin de ben bıkkınlık hiç görmedim hele Rüzgar ın tabiriyle Kabin Amiri ni bir kere endişeli bir surat ifadesi ile gördüm o da yolda buldukları yavru köpeği kurtarmak için çabalamaların da,insan bu kadar mutlu pozitif bir kabin amirini gördüğünde her yere gider bir gram korkmadan..1958 model bu T1 Güney Amerika dan başlayıp Avrupa ya kadar geldi,tek başına bu bile yeterli yeni bir konu için ama bu T1 ile gezen aile o kadar güzel fotoğraflar çekmiş ki yayımlamadan duramazdım.2007 çıktıkları gezi-yaşam ları 2012 de Meksika da bir teknede devam ediyor.Zorluğuna gelince bütün yolda olduğu süreler boyunca en çok gördüğüm arka dingil in tamir edilmesi,yakıt koymaları ve ibiş keyifleri,görsel olarak bana şölen gibi gelen bu yaşamı size sözsüz bir şekilde göstermek istiyorum.

1 Ocak 2009  playa grande, Kolombiya, Güney Amerika.jpg


1 VW Divider Cab.JPG


1 VW Divider.JPG


1 VW Wood Floors 2 (1).jpg


2 VW Wood Floors (1).jpg
 








Gezenbilir bilgi kaynağını daha iyi bir dizin haline getirebilmek için birkaç rica;
- Arandığında bilgiye kolay ulaşabilmek için farklı bir çok konuyu tek bir başlık altında tartışmak yerine veya konu başlığıyla alakalı olmayan sorularınızla ilgili yeni konu başlıkları açınız.
- Yeni bir konu açarken başlığın konu içeriğiyle ilgili açık ve net bilgi vermesine dikkat ediniz. "Acil Yardım", "Lütfen Bakar mısınız" gibi konu içeriğiyle ilgili bilgi vermeyen başlıklar geç cevap almanıza neden olacağı gibi bilgiye ulaşmayı da zorlaştıracaktır.
- Sorularınızı ve cevaplarınızı, kısaca bildiklerinizi özel mesajla değil tüm forumla paylaşınız. Bildiklerinizi özel mesajla paylaşmak forum genelinde paylaşımda bulunan diğer üyelere haksızlık olduğu gibi forum kültürünün kolektif yapısına da aykırıdır.
- Sadece video veya blog bağlantısı verilerek açılan konuların can sıkıcı olduğunu ve üyeler tarafından hoş karşılanmadığını belirtelim. Lütfen paylaştığınız video veya blogun bağlantısının altına kısa da olsa konu başlığıyla alakalı bilgiler veriniz.

Hep birlikte keyifli forumlar dileriz.


GEZENBİLİR TV

GEZENBİLİR'İ TAKİP EDİN

Forum istatistikleri

Konular
103,767
Mesajlar
1,523,517
Kayıtlı Üye Sayımız
166,585
Kaydolan Son Üyemiz
shotgun

Çevrimiçi üyeler

Şu anda çevrimiçi üye yok.

SON KONULAR



Geri
Üst