Antik Likya Yol Çizgilerine Takılı Özgür Pedallar

  • Konuyu Başlatan: Konuyu başlatan gokturkgunal Tarih:
  • Başlangıç tarihi Yazılan Cevaplar:
  • Cevaplar 1
  • Okunma Sayısı: Görüntüleme 4,406

gokturkgunal

Yeni Üye
Mesajlar
2
Tepkime Puanı
0
Özgürlük; uğruna devasa savaşların yapıldığı, milyonlarca insanın gözünü kırpmadan giyotine yol aldığı insanlık değerimiz. Likya kentlerinin özgürlük hikâyeleri ise birer destan niteliğini taşır. Anadolu özgürlük ruhuna izlemiş ve son büyük önderinin çığlık çığlığa haykırdığı “YA İSTİKLAL YA ÖLÜM” anlayışının ilk örneğini Likya’da yüzyıllar öncesinde görürüz. Pers istilasına boyun eğmemek için son neferine kadar çarpışan Likya erleri yenilmenin kaçınılmaz olduğunu anladıklarında, gözlerini kırpmadan yakarlar şehirlerini ve kendilerini. Bir kişiyi bile canlı ele geçiremez Pers komutanlar ve gözleri yaşla dolu adımlar Xanthos caddelerinde. En son bir kadın görürler, bir elinde ateş, savrulmak üzeredir evinin damına, önünde iki darağacı ilmiği ve kucağında çocuğu… O kadını da, çocuğunu da canlı yakalayamazlar bütün haykırışlarına karşın.
İşte bu destanların geçmişten günümüze sızdığı antik yolculuğumuza 28 Şubat sabahı başlıyoruz. Pedalların özgürlüğünde yola koyulacak ekibimiz:

• Atilla Altınok : Yılların eskitemediği yolcu.

• Atilla Akagündüz : İflah olmaz bisiklet sevdalısı.

• Ali Aktuyun : Bisiklet üzerinde İzmir-Ayvalık dokumacısı

• Mehmet Değirmenci : Ah zamanım olsa da yollardan ayrılmasam diyen ruh

• Serkan Taşdelen : Türkiye’nin bisiklet fenomeni, rekortmen

• Kevser Serser : Namı değer Kevserseri, tam bir serseri.

• Özgü : Fotoğrafçımız

• Göktürk Günal : Ve Ben…











ROTAMIZ

• Başlangıç Muğla’dan Sakar keyfiyle Köyceğiz…

• 1.GÜN : 29 Şubat 2008
Köyceğiz – Hamitköy – Sultaniye (Kaplıcalar) – Kounos – Çandır – Dalyan

• 2.GÜN : 01 Mart 2008
Dalyan – Gökbel – Mergenli – Akıncı – Dalaman – Göcek – Fethiye

• 3.GÜN : 02 Mart 2008
Fethiye – Kayaköy – Hisarönü – Perdikia – Faralya – Kelebekler Vadisi – Uzunyurt- Kabak Koyu

• 4.GÜN : 03 Mart 2008
Kabak Koyu – Uzunyurt – Karaağaç – Boğaziçi – SİDYMA – Dodurga – İzettinköy – Eşen – Yakabağ – Minare – PINARA – Kabaağaç – Alaçat – Kadıköy – Korubükü – SAKLIKENT

• 5.GÜN : 04 Mart 2008
SAKLIKENT – Palamut – Kınık – XANTHOS – LETOON – Kınık – Ovaköy – Yeşilköy – Gelemiş – PATARA

• 6.GÜN : 05 Mart 2008
PATARA – Üzümlü – İslamlar – Bezirgan – Sarıbelen – Hacıoğlu – CANDYBA – Çataloluk – Uğrar – PHELLOS – Kaş.

• 7.GÜN : 06 Mart 2008
Kaş – ANTİPHELLOS – AOLLONİE – Boğazcık – Kılıçlı – Çevreli – Üçağız – SİMENA – TEIMIUSA – Kapaklı – Derme.

• 8.GÜN : 07 Mart 2008
Demre – NOEL BABA KİLİSESİ – MYRA – Belören – Çağman – Dağbağ – YAZIRBELİGEÇİTİ – ARYKANDA – LİMYRA – Finike.

• 9.GÜN : 08 Mart 2008
Finike – Kavakköy – KORYDALLA – Beşikçi – Beykonak – Mavikent – GAGAE – ADRASAN – ADRASAN FENERİ – ADRASAN – OLYMPOS – Çıralı Koyu

• 10.GÜN : 09 Mart 2008
Çıralı Koyu – Çıralı – KHİMAİRA – Ulupınar – CORYCUS – PHESELİS – Kemer

• 11.GÜN : 10 Mart 2008
Kemer – Aslanbucak – KALE HARABELERİ – Ovacık – Hisarçandır – Antalya

• 12.GÜN : 11 Mart 2008
Antalya –TERMESOS – ISINDA - Korkuteli

• 13.GÜN : 12 Mart 2008
Korkuteli – Kızılağaç – Yeşiloba – Gölcük

• 14.GÜN : 13 Mart 2008
Gölcük – Çavdır – Gölhisar – Çameli

• 15.GÜN : 14 Mart 2008
Çameli – Karabayır – Arpacık – Çöğmen – Beyobası – Köyceğiz



ZİYARET EDİLECEK ANTİK KENTLER


KAUNOS
Strabon kentin bir yarımada üzerinde kurulduğunu fakat sonra alüvyonlarla dolarak içeride kaldığını söyler . Gerçekten de bu gün Kaunos denizden 3 km. kadar içeridedir. Yine Strabon’un bahsettiği Kaunia gölünün denize bakan ayağı bugün “Sülüklü” adıyla anılan bir bataklığa dönüşmüştür.
Kaunos Hellen dilinde anlamı olmayan bir sözcüktür. Lykçe yazıtlarda Ksibde olarak geçen bu kent Rodos Pereia’sı içinde büyük bir yerleşim yeridir.

TELMESSOS
Muğla’nın ilçesi Fethiye Antik çağlarda Telmessos ismi ile tanınan Lykia’nın en eski kentlerinden birisi idi. Plinius’un Telmisium isimli bir Leleg şehri olarak adlandırdığı Telmessos, Lykia ile Karia’nın arasında bir sınır oluşturur. Livius da, Telmessos körfezinin bir yanının Karia’ya öteki yanının Lykia’ya ait olduğunu yazar.M.Ö. V.yy.a ait sikkelerde ise kentin adı Telebehi olarak geçer.

KAYAKÖY
Fethiye’ye 8 km uzaklıkta bulunan Karmilassos antik şehri üzerinde 14.Yy’dan başlayarak kurulmuş eski bir Rum yerleşimi olan Kayaköy’ün geçmişi MÖ.3000’lere kadar gitmesine rağmen antik dönem kalıntılarından günümüze MÖ 4. YY!a tarihlenen az sayıda lahit ve kaya mezarları ulaşmıştır.Kayaköy’ün eski adı Levissi’dir. Kayaköy’de her biri 50 m2 den büyük olmayan ,manzara ve ışık açısından birbirinin önünü kapatmayan ,genellikle alt katları kiler görünümünde ikişer katlı ve girişte çatıdaki yağmur sularının toplandığı zemin altı sarnıçların olduğu,3500-4000 konut bulunmaktadır.Konutların yanı sıra evler arasına serpiştirilmiş çok sayıda şapel,iki büyük kilise,bir okul ve bir gümrük binası yer almaktadır.

SİDYMA
Sidyma,Fethiye-Kaş karayolu üzerindeki Eşen sapağına 17 km. uzaklıktaki Dodurga köyü yakınındadır.
Sidyma sözcüğünün anlamı anlaşılamamıştır. Ayrıca kentin kuruluşu ile ilgili bilgiler de kesinleşememiştir. Günümüze ulaşan kalıntılar Roma dönemine aittir. Ancak buradaki yazıtlar ve ele geçen sikkeler kentin tarihini M.Ö. I.yy.dan daha eskiye indirmektedir.M.Ö.168/67 deki büyük Lykia birliğindeki 23 kentin içinde ismi geçmektedir

PINARA
Pınara, Fethiye’nin Eşen bucağına bağlı Minare köyünün 3 km. batısında son derece dik biri büyük diğeri küçük iki tepenin yamaçları üzerinde kurulmuştur. Halk buraya “Delik Asar” adını takmıştır. Minare köyü harabelere aşağı yukarı yarım saat uzaklıktadır.

SAKLIKENT
Fethiye-Antalya kara yolu üzerinde, Akdağ’ın eteklerinde kayalar içinde yer alan Saklıkent, yaz aylarında Fethiye’lerin vazgeçilmez bir piknik alanı olmanın yanı sıra yerli ve yabancı turistlerin de uğrak yeridir. Yüzyıllardır akan kar sularının açtığı ve yaklaşık yüz metre yüksekliğinde ve 18 km uzunluğundaki kanyona nehir üzerindeki sarp kayalara demir çubuklar çakılarak yapılmış ahşaptan bir köprüden girilmektedir. İçeriye girildiğinde kayalardan adeta fışkırırcasına akan ve sıfır noktasından bir nehre dönüşen sular karşılar ziyaretçileri. Ağustos ayının 40 derecelik sıcağında üşütecek serinlikteki bu olağanüstü güzellikler arasında yenecek bir alabalığın tadı uzun süre unutulmayacak güzelliktedir. Saklıkent'e yani kanyona girdiğinizde 100 metre kadar ahşap köprüler üzerinde ilerlersiniz. Sizi küçük bir adacık karşılar. Bu adacığın etrafı dipten fışkıran sular bulursunuz. Bu suların üzerine köşkler yapılmış olup dinlenebilirsiniz. Devam etme kararı alırsanız sizi esrarengiz bir yolculuk bekliyor demektir. 18 km uzunlukta bir kanyon. Bazı noktalarda gökyüzünü göremezsiniz. İlerlemek için kayalara tırmanarak gitmeniz gerekir. Kanyon'dan çıktığınızda sizi bir halk pazarı karşılar.

XANTHOS
Xanthos,Yakınındaki yerleşimin adıyla, Kınık olarak da anılan Xanthos (Arnna), Fethiye-Kaş yolu üzerinde, Fethiye’ye 46 km. uzaklıkta, Kınık köyünün yakınındaki Eşen çayının ayırdığı Muğla-Antalya il sınırındadır. Kent, Likya bölgesinin (Teke Yarımadası) idarî ve dinî merkeziydi. Tarihi İ.Ö.VIII.yüzyıla kadar geri giden Xanthos, İ.Ö. 545 yılındaki Pers istilasına kadar bağımsız bir şehir devletiydi. Kent İ.Ö. 475-450 yılları arasında büyük bir yangın geçirmiş, eserleri de bu olay sırasında önemli ölçüde zarar görmüştür. İ.Ö. 429-410’daki Peloponez Savaşı’nda, bağımsızlıklarını koruyabilmek için önceleri iyi ilişkiler içinde bulundukları Atinalılarla savaşmışlar ve bu tarihten sonra Atina ile ilişkileri sona ermiştir. İ.Ö.333 yılında Büyük İskender’in bölgeye gelmesinden sonra büyük ölçüde Helenleşmişlerdi. Bu dönemi, İ.Ö. 309’daki Ptolemaiosların egemenliği izlemiştir. Sonraları, İ.Ö. 197’de Suriye Kralı III. Antiochus’un eline geçen kent parlak bir dönem yaşamıştır. İ.Ö. II. yüzyılda Xanthos, Likya Birliği’nin başkentidir. İ.Ö. 167’de bağımsızlığına kavuşan Xanthos, İ.Ö.42 yılında Romalılar tarafından işgal edilmiş, kentin batısındaki Likya Akropolisi yıkılmış, kent halkı kılıçtan geçirilmiştir. Bu olaydan bir yıl sonra, Roma İmparatoru Markus Aurelius kenti yeni baştan imar etmiştir. Bizans döneminde piskoposluk merkezi olan Xanthos, yöreye Arap akınlarının başlamasıyla I.S.VII. yüzyılda terk edilmiştir.

LETOON
Ksanthos Çayının karşısında, denizden 3,2 km. uzaklıktaki Letoon kutsal alanı Ksanthos’a 5 km. mesafededir. Strabon Letoon’un yerini şöyle anlatır:
“..ondan sonra,eski zamanlarda insanların Sirbis olarak adlandırdığı Ksanthos nehrine gelinir. Bu nehirden yukarıya doğru kayıkla on stadia çıkılınca Letoon’a ulaşılır; ve tapınağın gerisinde altmış stadia ilerleyince Lykia’nın en büyük kenti olan Ksanthos’a gelinir...”
Burası bir kent değil kutsal alandır. 23 kentten oluşan Lykia Birliği her sene sonbahar aylarında Letoon’da toplanırlardı. M.Ö. VIII.yy.ın sonları ile VII.yy.ın başlarından itibaren var olduğu anlaşılan bu kutsal alanın adı, Apollon ve Artemis’in annesi Tanrıça Leto’dan gelmektedir.

PATARA
Patara, Fethiye ile Finike arasında, Xanthos Çayının (Eşen çayı) ağzında ve Xanthos antik kentinin bulunduğu tepenin eteklerindeki düzlüktedir.
Patara Luwi dilinden bir sözcük olup, Prof. Bilge Umar’a göre “büyük suyu olan” anlamına gelmektedir. Prof. Fahri Işık ise Hititlerin “Patar” daha sonra Lykler’in “Pttara” ve “Pttareze”
Hellenlerin de “Patara “ diye adlandırdıklarını söyler.
Lykia bölgesinin en eski ve en önemli kentlerinden biri olmasının bir sebebi de tanrı Apollon’un burada doğduğuna inanılmasıdır. Kentin kuruluşu kesinlik kazanamamakla beraber Hitit Kralı IV. Tudhaliya (M.Ö.1250-1220) Lukka seferi sırasında buradaki Patar dağının karşısında adaklar sunmuş, steller diktirmiş bununla da yetinmeyerek kutsal alanlar yaptırmıştır. Herodotos kentle ilgili bilgi vermemesine karşılık Pataros isimli bir kahramanın kentin kurucusu olduğundan söz etmiştir. Bu kahraman Tanrı Apollon’un, Lykia nymphesinden olan oğludur. Bir başka öyküye göre de Pataros Lapeon’un oğlu ve Ksanthos’un erkek kardeşidir. Başka bir mitolojik hikayede ise kahramandan değil “kutu” anlamında “Patara “ sözcüğü kullanılır. O da şöyledir: Yunanistan’dan Lykia’ya içinde lir, yay ve ok şeklinde, Apollon için adak kurabiyeleri bulunan bir kutuyu taşıyan bir kız varmış. Yolculuğu sırasında kutuyu yanına koyarak uykuya dalar, o sırada çıkan kuvvetli bir rüzgar kutuyu denize uçurur. Uyandığında kutuyu bulamayan kız gözyaşları içinde evine döner, fakat kutu dalgalarla Lykia kıyılarına ulaşır. Kutuyu bulan biri kızın adağını yerine getirir. İşte kutunun sahile çıktığı yer Patara’dır.

PHELLOS
Phell, Kaş’ın 5 km.kuzeyindeki Felen dağı yamacında, Çukurbağ Köyü’ne 2 km. uzaklıkta, Antiphellos ile (Kaş) karşı karşıya bir antik kenttir.
Phellos sözcüğü Hellen dilinde “ayakkabı ökçesi yapılan ağaç kabuğuna” verilen isimdir. Aynı zamanda taşlık alanlara da bu isim verilir. Plinius ile Strabon’un sözünü ettiği bu kentin kuruluş tarihi kesinleşememiştir.
Günümüze ulaşan kalıntılar M.Ö.IV.yy.a kadar inmektedir. Tarihi olaylarda ismi geçmeyen kent Bizans İmparatorluğu'nun çöküşünden sonra önemini yitirerek terk edilmiştir. Günümüze Pınarbaşı köyünde daire plânlı, taştan örme anıtsal bir mezar ile bazı burç ve polygonal sur duvarları gelebilmiştir. Buradaki mezarlar da yine Lykia tipindedir.

ANTİPHELLOS
Antiphellos, Antalya’nın Kaş ilçesinin olduğu yerde idi. Likçe yazıtlarda ve Pilinius’da “Habesos” diye adlandırılan bu kentin ismi Hellen dilinde “Taşlık Ülke” anlamındadır. XX.yy.ın başlarında da buraya “Andifli” denilmiştir.
Antiphellos’un M.Ö.VI.yy.da var olduğunu biliyoruz, fakat bu devre ait bilgilerimiz oldukça sınırlıdır. IV.ncü yy.a ait mezar anıtlarından da kentin gelişmeye başladığını görürüz. Hellenistik dönemde Antiphellos’un kuzeyindeki, bir liman ve savunma yeri olan Phellos’un önemini yitirmesi üzerine kent gelişir ve büyük bir önem kazanır. Bu durum Roma çağında da devam eder, sedir ağacı ticareti ve sünger ihracından ötürü zenginleşir.

SİMENA
Simena, Kaş-Finike arasında, Kekova (Dolikhiste) adasının karşısındaki burunun ucunda, Kale köyünün bulunduğu yerdedir.
Simena Luwi dilinde “Ana Tanrıça” anlamında bir sözcüktür.
Kentin tarihi ile ilgili bilgiler oldukça yetersizdir. Bununla beraber yöredeki bazı yazıtlara dayanarak tarihinin M.Ö. IV. yy. indiğini söylenebilir. Pilinius’un dışındaki antik tarihçiler buradan söz etmemişlerdir. Bir tetrapolis oluşturan Aperlai Birliğinin dört üyesinden biri de Simenadır. Kent Roma döneminde önemli bir yerleşim yeridir.
Simena’nın surları polygonal olarak son derece düzgün işlenmiştir. Mazgallı rampaları ile antik yapı temellerinin üzerine oturan

MYRA
Aziz Nicholaos’ın piskoposluk yaptığı ve bu nedenle tüm Orta Çağ boyunca ününü sürdüren Myra önemli bir Lykia kenti olup ismi "Yüce Ana Tanrıçasının yeri" anlamına gelmektedir. Lykia dilinde "Myrrh" olarak geçen Myra, Demre ovasını kuzeybatıdan çeviren dağların denize bakan yamacına kurulmuştur. Önce bugünkü kaya mezarlarının üzerindeki tepeden kurulan şehir daha sonraları aşağıya inerek genişlemiş ve Lykia’nın çok önemli altı büyük kentinden birisi olmuştur. Kentin M.Ö. IV. yüzyılda basılan ilk sikkesi üzerinde ana tanrıça kabartması vardır.

Noel Baba Kilisesi
Aziz Nicholaos öldüğünde yapılan kilise veya şapel 529 yılındaki zelzelede yıkılınca daha büyük belki de bazilika tipinde bir kilise yapılmıştır. Peschlow, büyük apsisin güney tarafında eşit apsisli iki küçük mekân ile bugünkü binanın kuzey yan nefinin büyük kısmının bu ilk yapıya ait olduğunu tahmin etmektedir.
Bu kilise VIII. yüzyılda zelzele veya Arap akınlarıyla yıkılmış, daha sonra tekrar yenilenmiştir. 1034 yılında Arap donanmasının denizden yaptığı akınlarla harap olmuştur. On yıl harap durumda kalan kilisenin 1042’de Bizans İmparatoru IX. Konstantin Monomakhos ve eşi Zoe tarafından tamir ettirildiği kitabesinden anlaşılmaktadır. XII. yüzyılda binaya bazı ekler yapılmış, kilise tekrar onarılmıştır.

ARYKANDA
Arykanda, Antalya, Finike-Elmalı yolu üzerinde Yaşgöz çayının (Başgöz çayı) doğusundaki Bey Dağı’nın güney-batı yamacındadır.
Arykanda sözcüğü Luwi dilinde “Sunak yeri” anlamına gelmektedir. Plinius ilk yerleşenlerin Thrak kökenli olduğunu söylemekte ise de bu şüpheli bir iddiadır. M.Ö. 2000’de bu kentin olduğu yerde Anna isimli bir yerleşimden bahsedilmektedir. Ama bu yerleşim ile Arykanda arasında kesin bir bağ kurulamamıştır. M.Ö. 2000’lere ait burada iki adet taş balta bulunmuştur. Bu baltaların bir benzerlerinin de Limyra ,Patara ve Kynaenai’de bulunması bu bölgede iskanın Bronz çağında varlığını gösterir.




LİMYRA
(Zemuri ,Turunçova, Zengerler)
Limyra, Finike’nin 4 km. kuzey-doğusundaki Toçak Dağı’nın güney eteğindeki ovada kurulmuş bir liman kentiydi. Günümüzde bu liman bereketli bir ovaya dönüşmüştür. Limyra antik kenti de denizden 5 km. içeride kalmıştır. Strabon Coğrafya'sında kentin yerini şöyle tarif eder:
“...denizden yirmi stadia yukarda, yüksek bir tepe üzerinde olan Myra’ya gelinir. Sonra Limyros (Alakır Çayı)nehrinin ağzına ve sonra içeriye doğru yaya olarak yirmi stadia giderek küçük bir kasaba olan Limyra’ya ulaşılır...”

KORYDALLA
Korydalla, Antalya’nın ilçesi Kumluca’nın 2 km. güneyindedir. Korydalla sözcüğünün Luwi dilinden geldiği sanılırsa da anlamı bilinmemektedir. Peutinger haritasında Coridallo, Piskoposlar listesinde de Korydallos olarak ismi geçmektedir. Plinius ve Herodotos’un yalnızca isminden söz ettiği Korydalla’nın tarihi ile ilgili bilgilerimiz çok yetersizdir.

OLYMPOS
Olympos, Antalya körfezinin güney-batı kıyısında, il merkezinin 80 km. güneyindedir. Günümüzde Çıralı, Yanartaş ve Diliklitaş isimleriyle de anılan Olympos’un yerini Strabon şöyle anlatır:
“..Hiera burnundan (Kırlangıç burnu) Olbia’ya (Antalya yakınında) üç yüz altmış yedi stadiadır; ve bu uzantı üzerinde yalnız Krambusa değil, fakat sonraları Phoinikos olarak da adlandırılan Olympos Kenti ve aynı adı taşıyan bir dağ bulunur.”
Kentin güneyinden Sepet dağı ile başlayan ve oldukça dik yükselme Musa dağında 568 m.ye ulaşır, kuzeydeki dik yamaç ise Omurga dağının güneyini oluşturur,batısında da Gölbükü tepesi yer alır. Kent,Tahtalı dağından çıkarak denize doğru akan bir ırmağın iki yanında kurulmuştur. Antik çağlarda bu ırmağın yatağı düzgün taşlarla örülerek bir kanala dönüştürülmüştür.
Olympos, Luwi kökenli bir sözcük olup Batı Anadolu’nun Hellenleştirilmesi sırasında Hellenceye uydurulmuştur. Olympos’un kuruluşu ile ilgili kesin bir tarih verilememektedir. Bununla beraber M.Ö. 168-178 yıllarında Lykia Birliği içerisinde sikke bastığı da bilinmektedir. Strabon bu birliği meydana getiren 23 kent arasında Birlikte üç oyu olan Olympos’un ayrı bir önemi olduğunu vurgulamıştır.

KHİMAİRA
PEGASOS VE BELLEROPHONTES: Bu öykünün bazı parçalarını, Homeros ve Hesiodos gibi ilk ozanlarda görüyoruz. Iliada’da “Anteia’nın Bellerophontes’e olan aşkı ve öykü kahramanının acı sonu” Hesiodosda ise “Khimaira’nın öldürülüşü” nakledilir. Pindaros bu hikâyeye ilk kez çok tatlı bir anlatımla yeni bölümler eklemiştir.

Phaselis
Phaselis , Antalya’ya 35 km. uzaklıkta, Tekirova’nın hemen yanı başındaki antik bir kenttir. Phaselis, Hellen dilinde “Tanrı esirger” anlamında bir sözcüktür. Bilge Umar’a göre Luwi kökenli olup “deniz kentçiği” anlamındaki “ Passala” dan gelir.
Efsanelere göre, kent M.Ö. II.bin’in sonunda Mopsos ve Lakious tarafından kurulmuştur. Tarihçi Athenaios’un anlattığı efsaneye göre Lakious kendine bağlı bazı kabilelerle buraya gelmiş araziyi beğenmiş ve şehrin burada kurmaya karar vermiş. Fakat o sırada burada Kylabras isimli bir çoban yaşıyor ve sürülerini de burada otlatıyormuş. Lakious , o sıralarda para mefhumu olmadığı için çobandan araziye karşılık hububat veya balık teklif etmiş. Çoban kurutulmuş balığı tercih etmiş ve topraklardan sürüsünü alarak çekip gitmiş. Bu yüzden kuru balığı burada adak olarak kullanmak bir gelenek olmuş. Sonraki yüzyıllarda bu o kadar benimsenmiş ki ucuz bir adak için “Phaselis adağı” bir deyim olarak kalmış.

TERMESOS

Termessos, Antalya’nın 30 kilometre kuzeybatısında yer alır. Denizden ortalama yüksekliği 200 metre olan Antalya dağları çevresindeki travertenlerden 1.665 metre yükseklikte, Güllük Dağı’nın tepesinde doğal bir platform üzerine kurulmuştur. Termessos’un, huzur veren ve el değmemiş görünümüyle diğer antik şehirlerden daha farklı ve etkileyici bir havası vardır. Doğal ve tarihi zenginliklerinden ötürü, şehir adını taşıyan Milli Park kapsamına alınmıştır.
Termessos’taki çift “s”, şehrin Anadolu insanları tarafından kurulduğuna dair dilbilimsel bir kanıt sağlar. Strabon’a göre, Pisidia halkı olan Termessos sakinleri kendilerini Slymi olarak çağırırlardı. Yaşadıkları dağa da verilen bu isim, sonraki yıllarda Zeus’la özdeşleştirilen ve burada da Zeus Solymes kültünün yükselmesine sebep olan Anadolu tanrılarından Solymes’den gelmektedir. Termessos madeni paralarında genelde bu tanrı vardır ve paralara adını verilmiştir.

ISINDA
Isında, Kaş’ın merkez köylerinden Belendi’nin 3 km. güneyindeki tepenin yamaçlarında kurulmuştur. Isında Luwi dilinde kutsal anlamına gelen Sinda’dan gelmiş bir sözcüktür.Prof. Bilge Umar,Anadolu’da bu isimde başka kentler de olduğunu yazmaktadır.

Isında’nın ne zaman kurulduğu ve tarihi konusundaki bilgi hemen hemen hiç yoktur. Belki de burası bir yöneticinin yaşadığı küçük bir Lykia köyü konumundaydı. Isında M.S. III.yy.da İmparator Gordianus zamanında Aperlai, Simena ve Apollonia ile birlikte bir birliğin başıda idi ve bu dört kent Lykia Birliğinde tek bir oya sahip olarak temsil edilmişlerdir. Elimize geçen kitabelerden bu kentten resmi olarak “Isında’dan Aperlai’liler” diye söz edilmekte olup etnik isimlerinden bahsedilmemektedir.
 

Etiketler
Ynt: Antik Likya Yol Çizgilerine Takılı Özgür Pedallar

gokturk oncelikle aramıza hosgeldin
likya yolunu ilk ogrendigim gunun uzerinden yıllar gecti
arkadaşım dostum metin yeğin'in ntv icin hazirladigi
pazar sabahlari cikan belgeselde izlerdim ve ta o zamandan kafaya koymustum
e işin icine bir de bisiklet girince
sizi takdir etmemek mumkun degil
maceranızda basarilar diliyorum
fotoğraflari dort gozle bekliyoruz :smiley:
 

Gezenbilir bilgi kaynağını daha iyi bir dizin haline getirebilmek için birkaç rica;
- Arandığında bilgiye kolay ulaşabilmek için farklı bir çok konuyu tek bir başlık altında tartışmak yerine veya konu başlığıyla alakalı olmayan sorularınızla ilgili yeni konu başlıkları açınız.
- Yeni bir konu açarken başlığın konu içeriğiyle ilgili açık ve net bilgi vermesine dikkat ediniz. "Acil Yardım", "Lütfen Bakar mısınız" gibi konu içeriğiyle ilgili bilgi vermeyen başlıklar geç cevap almanıza neden olacağı gibi bilgiye ulaşmayı da zorlaştıracaktır.
- Sorularınızı ve cevaplarınızı, kısaca bildiklerinizi özel mesajla değil tüm forumla paylaşınız. Bildiklerinizi özel mesajla paylaşmak forum genelinde paylaşımda bulunan diğer üyelere haksızlık olduğu gibi forum kültürünün kolektif yapısına da aykırıdır.
- Sadece video veya blog bağlantısı verilerek açılan konuların can sıkıcı olduğunu ve üyeler tarafından hoş karşılanmadığını belirtelim. Lütfen paylaştığınız video veya blogun bağlantısının altına kısa da olsa konu başlığıyla alakalı bilgiler veriniz.

Hep birlikte keyifli forumlar dileriz.


GEZENBİLİR TV

GEZENBİLİR'İ TAKİP EDİN

Forum istatistikleri

Konular
103,691
Mesajlar
1,522,225
Kayıtlı Üye Sayımız
166,536
Kaydolan Son Üyemiz
süvariemin

SON KONULAR



Geri
Üst