Ankara'nın Başkent Oluşu

  • Konuyu Başlatan: Konuyu başlatan penguen Tarih:
  • Başlangıç tarihi Yazılan Cevaplar:
  • Cevaplar 2
  • Okunma Sayısı: Görüntüleme 5,592

penguen

Zirve
Mesajlar
1,599
Tepkime Puanı
11
"Türkiye Devleti`nin başkenti Ankara şehridir."

Efendiler, Lozan Antlaşması`nın eklerinden olan düşman işgali altındaki topraklarımızı boşaltma protokolu uygulandıktan sonra, yabancı işgalinden tamamen kurtulan Türkiye`nin toprak bütünlüğü fiilî olarak sağlanmıştı. Artık yeni Türkiye Devleti`nin başkentini bir kanunla tespit etmek gerekiyordu. Bütün düşünceler, Yeni Türkiye`nin başkenti Anadolu`da ve Ankara şehri olarak seçme lüzumunda birleşiyordu.
Bu seçimde, coğrafî durum ve askerî strateji en büyük önemi taşıyordu. Devletin başkentini bir an önce tespit ederek, içten ve dıştan gelen kararsızlıklara bir son vermek şarttı. Gerçekten de, bilindiği üzere, başkentin İstanbul olarak kalacağı veya Ankara olacağı konusunda öteden beri içeride ve dışarıda kararsızlıklar görülüyor, basında demeçlere ve tartışmalara rastlanıyordu. Bu arada İstanbul`un yeni milletvekillerinden bazıları, R e f e t P a ş a başta olmak üzere, İstanbul`un hükûmet merkezi olarak kalması gereğini bazı örneklere dayanarak ispat etmeye çalışıyorlardı. Ankara`nın gerek iklim, gerek ulaştırma araçları ve gelişme kabiliyet ve istidadı ve gerekse mevcut tessisler ve kuruluşlar bakımından hiç de uygun ve elverişli olmadığını söylüyorlar; İstanbul`un "payitaht" olması lâzımdır ve mutlaka olacaktır, diyorlardı. Bu ifadeye dikkat edilirse, bizim "başkent" deyimiyle kastettiğimiz anlam ile, bu ifadelerdeki "payitaht"deyimini kullananların görüşleri arasında bir fark bulmamak mümkün değildir. Bundan dolayı, bu konuda zaten kesinleşmiş bulunan kararımızı resmen ve kanunî yoldan ilân ettirerek,"payitaht" sözünün de yeni Türkiye Devleti`nde kullanılmasına gerek kalmadığını göstermek lâzım, geldi. Dışişleri bakanı İ s m e t P a ş a,9 Ekim 1923 tarihli tek maddelik bir kanun tasarısını Meclis`e teklif etti. Altında daha on dört kadar zatın imzası bulunan bu kanun teklifi,13 Ekim 1923 tarihinde uzun görüşme ve tartışmalardan sonra çok büyük bir çoğunlukla kabul edildi. Kabul edilen kanun maddesi şudur : "Türkiye Devleti`nin başkenti Ankara şehridir."

Kaynak:Nutuk

ANKARA`NIN BAŞKENT OLUŞU


Lozan Barış Antlaşması`nın TBMM tarafından onaylanmasından sonra, İstanbul 23 Eylül 1923`ten itibaren tahliye edilmeye başlandı. 6 Ekim 1923`de İstanbul`un yabancı işgal kuvvetleri tarafından boşaltılması tamamlandı. Yabancı işgal kuvvetlerinin İstanbul`dan ayrılması, gündeme hükümet merkezi sorununu getirdi. İsmet Paşa (İnönü) hükümet üyesi olmakla beraber, Ankara`nın başkent oluşunu öngören önergeyi 9 Ekim 1923`te on dört arkadaşı ile birlikte, Malatya Milletvekili olarak TBMM`ne verdi. İsmet Paşa, Ankara`nın hükümet merkezi olması konusunu acil bir sorun olarak görmekte ve Lozan`dan itibaren zihnine yerleşmiş bulunduğunu ifade etmektedir. İsmet Paşa`ya göre, Ankara`nın başkent olması iç ve dış çeşitli sebeplere dayanmaktadır: "Lozan`da Batı dünyasının murahhasları, mütehassısları, diplomatları ile görüşüyorum. Bunlar İstanbul Hükümeti`ni İstanbul muhitini tanıyan insanlar ve yeni devletin o muhitin insanlarına göre kurulmasını arzu ediyorlar. Bunu her hallerinden anlıyorum. Bizim bakımımızdan meselenin daha ehemmiyetli ve değişik cepheleri var. Bir defa Boğazlar askeri bakımdan tamamıyla açık, tamamıyla emniyetsiz. Bu vaziyetteyiz. Lozan Antlaşması`yla elde edebildiğimiz neticeler ve tarihi şartlar bizi endişeye sevk ediyor. Ayrıca Anadolu`nun ortasında bulunarak ve bir Anadolu hükümeti olarak yeni devleti çalıştırmak istiyoruz".

İsmet Paşa`ya göre; Ankara`nın hükümet merkezi olması meselesinin, hilafetle bir ilgisi yoktur. Fakat, Ankara hükümet merkezi olunca, hilafet bir bakıma devletimizin dışına atılmış oluyor: "Gerçi biz hilafeti devamlı bir müessese olarak düşünmüyoruz, Fakat Ankara`nın hükümet merkezi olması ve hilafet merkezinin İstanbul`da bulunması, ondan kurtulmak için ayrıca bir temel vasıta olacaktır."

Teklif edilen Anayasa maddesi gayet kısadır: Türkiye Devletinin makarrı idaresi Ankara şehridir." Ancak teklif edilen kanun maddesinin gerekçesi, Ankara`nın yeni Türkiye`nin merkezi olması gereğini açıklamaktadır. Gerekçe özetle, yeni Türkiye`nin varlığının, ülkenin kuvvet kaynaklarının gelişmesinin sağlanması, Anadolu`nun merkezinde başkent tesis etmek lüzumunu açıklıyor ve coğrafi ve stratejik durum, iç ve dış güvenlik de bunu gerekli görüyordu.

13 Ekim 1923`te TBMM`de kabul edilen tek maddelik bir yasa ile Ankara, yeni devletin başkenti olmuş ve böylece devlet merkezinin İstanbul olacağı yolundaki çekişmelere son verildiği gibi, Cumhuriyetin ilanı için de bir adım atılmıştır. Bu, aynı zamanda Milli Mücadele`nin başından beri uygulanan Ankara`nın İstanbul`a hakim olacağı esasının bir sonucu idi.
 

Etiketler
Ynt: Ankara'nın Başkent Oluşu

ANKARA`NIN BAŞKENT OLMASI İÇİN TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞI`NA VERİLEN ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ TEKLİFİ

Yüksek Başkanlığa,

Lozan Antlaşması`nın tamamlayıcılarından tahliye protokolünün uygulanması son bulmuş ve baştan başa yabancı işgalinden kurtulan Türkiye`nin fiilen kuruluşu tahakkuk eylemiştir. Milletimizin en değerli beldelerinden İstanbul`umuz, İslamiyet`in hilafet merkezi olma durumunu, İslam alemi içinde tahsisen ve hasren Türk milletinin savunma vasıtalarına emanet edilmiş olarak sonsuza kadar sürdürecektir. Diğer taraftan Türkiye Devleti`nin idare merkezi için Türkiye Büyük Millet Meclisi`nde karar vermek zamanı gelmiştir.
Bir devletin merkezini tayin için esas olacak düşünce, yeni Türkiye`nin idare merkezinin Anadolu`da ve Ankara şehrinin seçilmesini gerekli kılmaktadır. Söz konusu düşünce; Antlaşma ile Boğazlar için kabul edilen hükümler, yeni Türkiye`nin varlığının esası, memleketin kuvvet kaynakları ve gelişmesini Anadolu`nun merkezinde tesis etmek gereği, coğrafi ve stratejik durumunun müsaadesi çerçevesinde iç ve dış güvenliğin sağlanması hususunda geçmişte edinilmiş tecrübelerle özetlenebilir. Bu düşüncelerin her biri, başlı başına bir önemli gerekçe sayılacak durumdadır.

Devletin idare merkezinin yeni bir şekilde tesis ve gelişmesine bir an önce başlamak iç ve dış tereddütlere son vermek için alttaki kanun maddesinin kabulünü arz ve teklif ederiz.

Kanun maddesi : Türkiye Devleti`nin idare merkezi Ankara şehridir. 9 Ekim 1923

Malatya : İsmet İnönü
Çorum : Ferit Törümküney
Diyarbakır : Zülfü Tiğrel
Ertuğrul (Bilecik) : Dr.Fikret Onuralp
Kütahya : Seyfi Aydın
Malatya : Hilmi Oytaç
Kastamonu : M. Mahir
Erzurum : Rüştü
Erzincan : Sabit
Sivas : Rahmi
Bursa : Necati Kurtuluş
Bursa : Refet (Canıtez)
Konya : Kazım Hüsnü Bey
İstanbul : Ali Rıza Bebe
KarahisarıSahip : M. Kamil
 

Ynt: Ankara'nın Başkent Oluşu

Ülkemizin başına (Allah göstermesin), fena bir şeyler gelse, işgale uğrasa; ilk hangi şehrimizi kurtarmayı düşünürdünüz?

Akıl ve mantıkla birlikte hissiyatımız da, dün de bugün de “İstanbul” der.
Mondros Mütarekesi’nden sonra (30 Ekim 1918), İngiltere öncülüğündeki İtilaf kuvvetlerinin müştereken işgal ettiği tek şehir İstanbul’dur. Elbette öncelikle Osmanlı Devleti’nin payitahtı olduğu için. Fakat sadece başkent olduğundan ötürü değil, stratejik mevkiinden ötürü de İstanbul müştereken işgal edilmiştir. Unutmayalım ki, İstanbul o zaman da Türkiye’nin en büyük şehriydi ve ekonomik anlamda da ağırlığı bugünkü gibiydi.

İstanbul işgal altındayken Anadolu’da Milli Mücadele yapıldı. 1922’nin 26 Ağustosu’nda Yunan kuvvetleri Afyon’da mağlub edildi, ardından 30 Ağustos’ta büyük zafer kazanıldı. Afyon’dan itibaren işgal altında bulunan şehirlerimiz, kasabalarımız, köylerimiz peyderpey kurtarıldı. 9 Eylül’de İzmir kurtuldu. Hani “Düşmanı İzmir’den denize döktük” denilmez mi?

Ya İstanbul? Hemen akabinde diğer düşmanlardan İstanbul’un kurtarılması için harekete geçilmesi gerekmez miydi?

Gerekirdi de...

İstanbul neden İzmir’in kurtuluşundan bir yıl bir ay sonra kurtarıldı? Neden İstanbul’un esareti uzun sürdü?

Ankara’da M. Kemal Paşa tarafından yayınlanan Hakimiyet-i Milliye gazetesinin 3 Ekim tarihli sayısının birinci sayfasına bakanlar, “İstanbul dün zincirlerinden kurtuldu ve hür Anadolu’ya kavuştu” menşetini okurlar. Alt başlık da şöyledir: “İstanbulu 5 sene işgal etmiş olan ecnebi kuvvetler dün saat on bir buçukda tapraklarımızı, üçde de Boğaz sularımızı terk ile çekilip gitmişlerdir...”

2 Ekim 1923’te işgal kuvvetleri kumandanlarıyla birlikte İstanbul’u terk ettiler. 4 gün sonra, 6 Ekim’de de Şükrü Naili Paşa kumandasındaki birliklerimiz İstanbul’a geldi. Bu Hakimiyet-i Milliye’de 7 Ekim günü şöyle duyurulmaktadır: “Muzaffer ve kahraman kıtaatımız (birliklerimiz) dün sevgili İstanbul’a girmiştir”.

İstanbul’un geç kurtarılışı, yeni Türkiye’nin kuruluş süreci ile ilgili şifreleri veriyor bize.

İstanbul’un konumu, 1. Dünya Savaşı sonrasında oluşturulacak yeni dünya sisteminde çok önemli bir yer işgal etmektedir. Çünkü Osmanlı Devleti’nin yıkılması, hilafetin kaldırılması ve bunlarla bağlantılı olarak İstanbul’un İslâm ve Türk dünyasının atıf merkezi olmaktan çıkarılması gerekiyordu.
İngiliz Hariciye Nazırı, daha sonra Lozan’da başrolü oynayacak olan Lord Curzon, 1919’un başlarında, Türklerin de müstakil bir devleti olacağını, ancak bu devletin başkentinin asla İstanbul olmayacağını söylemişti. Ona göre, başkent Ankara veya Bursa olabilirdi...

Yeni Türkiye Devleti’nin başkentinin İstanbul olması, onun dünya nazarında Osmanlı’nın devamı olarak görülmesine yol açabilirdi.

İngiltere ve müttefikleri, İstanbul’u rehine olarak ellerinde tuttular. Barış imzalanmadan İstanbul’dan ayrılmaya yanaşmadılar. 24 Temmuz’da Lozan Anlaşması imzalandı, buna göre, işgal kuvvetleri 6 hafta sonra İstanbul’u terk edecekti. Bu durumda, Eylül ayının ilk haftasında işgal kuvvetlerinin İstanbul’u tahliye etmeleri gerekiyordu. Fakat bunu yapmadılar.
Bunun tek sebebi olabilir: İstanbul’un yeni Türkiye’nin başkenti olmasını önlemek!

Bu konuda kesin mutabakat sağlandıktan sonra işgal kuvvetleri İstanbul’u tahliye ettiler. 2 Ekim’de işgal kuvvetleri ayrıldı. 6 Ekim’de birliklerimiz İstanbul’a girdi.

6 Ekim’de kurtarılacak bir İstanbul yoktu aslında! Türk birliklerinin işgal kuvvetlerinin ayrıldığı gün, 2 Ekim’de İstanbul’a girmesi halinde bile bir “kurtarış”tan söz edilebilirdi! Fakat buna dahi izin verilmedi. Süreç aksatılmadı: Üç gün sonra, 9 Ekim’de İsmet Paşa Ankara’nın hükümet merkezi yapılmasına dair kanun teklifini verdi. 13 Ekim’de Ankara’nın hükümet merkezi olması kabul edildi, daha sonra hazırlanacak anayasaya da konulması şartıyla!

Anlayacağınız, Ankara’yı başkent yapmasaydık, İstanbul’u kurtamayacaktık.



D.Mehmet Doğan - Vakit
 

Gezenbilir bilgi kaynağını daha iyi bir dizin haline getirebilmek için birkaç rica;
- Arandığında bilgiye kolay ulaşabilmek için farklı bir çok konuyu tek bir başlık altında tartışmak yerine veya konu başlığıyla alakalı olmayan sorularınızla ilgili yeni konu başlıkları açınız.
- Yeni bir konu açarken başlığın konu içeriğiyle ilgili açık ve net bilgi vermesine dikkat ediniz. "Acil Yardım", "Lütfen Bakar mısınız" gibi konu içeriğiyle ilgili bilgi vermeyen başlıklar geç cevap almanıza neden olacağı gibi bilgiye ulaşmayı da zorlaştıracaktır.
- Sorularınızı ve cevaplarınızı, kısaca bildiklerinizi özel mesajla değil tüm forumla paylaşınız. Bildiklerinizi özel mesajla paylaşmak forum genelinde paylaşımda bulunan diğer üyelere haksızlık olduğu gibi forum kültürünün kolektif yapısına da aykırıdır.
- Sadece video veya blog bağlantısı verilerek açılan konuların can sıkıcı olduğunu ve üyeler tarafından hoş karşılanmadığını belirtelim. Lütfen paylaştığınız video veya blogun bağlantısının altına kısa da olsa konu başlığıyla alakalı bilgiler veriniz.

Hep birlikte keyifli forumlar dileriz.


GEZENBİLİR TV

GEZENBİLİR'İ TAKİP EDİN

Forum istatistikleri

Konular
104,840
Mesajlar
1,531,435
Kayıtlı Üye Sayımız
166,943
Kaydolan Son Üyemiz
senol52

Çevrimiçi üyeler

SON KONULAR



Geri
Üst