Akyaka-fethiye_datça Gezisi 7-15.eylül.2016

  • Konuyu Başlatan: Konuyu başlatan vata Tarih:
  • Başlangıç tarihi Yazılan Cevaplar:
  • Cevaplar 52
  • Okunma Sayısı: Görüntüleme 13,763
Knidos kentinin sembollerinden birisi de şehrin yaklaşık bir buçuk kilometre doğusundaki Aslanlı Burun'da denize bakan bir tepeye dikilmiş olan Knidos Aslanı heykelidir.Açıktan geçen ya da limana gelen bütün gemilerin görebileceği şekilde yerleştirilmiş olan bu heykelin knidosluların kımmerlere karşı kazandığı deniz savaşı anısına inşa edilmiş bir anıt mezarın üstünde yer aldığı düşünülmektedir.

2,89 metre boyunda,1,82 metre yüksekliğinde ve yaklaşık on bir ton ağırlığındaki beyaz mermerden yapılmış olan Knidos Aslanı Heykeli MÖ 2. yüzyıla tarihlenmektedir.Heykel,1857’de bölgeye araştırmalar yapmak için gelen ingiliz arkeolog Newton tarafından şehir merkezine birkaç kilometre uzaklıktaki nekropoliste(=mezarlık) yere düşmüş ve yan yatar pozisyonda bulunmuş olup büyük çabalar sonrası yekpare olarak ingiliz savaş gemisine yüklenerek Londra'ya götürülmüştür.Günümüzde Londra’daki British Museum'un girişindeki Büyük Avlu(=Great Court)'da sergilenen heykel için 2008 yılında resmen başlatılan ait olduğu yere döndürme çabaları sürmekte olup henüz bir sonuç alınamamıştır.Knidos Aslanı’nın, aslen Datça'lı olan heykeltraş Elbruz Denge tarafından Yatağan mermeri kullanılarak 1.5 senede tamamlanmış orijinaline yakın büyüklükteki kopyası ise günümüzde Datça Limanı'ndaki amfitiyatronun önünde yer almaktadır.



untitled_zps2lfipgtb.jpg


British Museum'da sergilenen orijinal Knidos Aslanı Heykeli



fft5_mf61737_zpsqvki7x7o.jpg


Elbruz Denge'nin yaptığı ve Datça Limanda yer alan Knidos Aslanı Heykeli
 

Etiketler
Datça Yarımadası'nın 235 kilometrelik sahil şeridi,irili ufaklı 52 koyla dantel gibi bezenmiştir.Bu koyların hepsini gezmek için bir hafta dahi yeterli olmayabilir.Knidos'tan sonra 23 kilometrelik yolla önce Mesudiye Köyü'ne geldik.Burası yetiştirdiği domatesler ile meşhurdur. Buradan iki kilometre ileride Hayıtbükü ve oradan da iki kilometre ilerleyince Ovabükü gibi gözde koylar karşımıza çıktı.



20160913_122248_zpswj9abghr.jpg



20160913_102031_zps44sqwaw4.jpg


Mesudiye



20160913_123345_zps7raqvida.jpg



20160913_123326_zpscnahbuyx.jpg


Mesudiye ile Palamutbükü arasındaki koylar



Palamutbükü,Datça’nın en uzun sahiline sahip olan koyudur.Masmavi denizinde yüzmeden dönmek olmazdı.Sahildeki lokantalar burada yemek yemeniz karşılığında size soyunma kabini ve duş imkanı sağlıyorlar.



20160913_124450_zpskfd1moqc.jpg



20160913_124444_zpsmdugdh94.jpg


Palamutbükü
 

Üçüncü günün sabahında kahvaltı sonrası Datça'ya doğru yola çıktık. Anayolda ilerlerken ilçeye sekiz kilometre kala yolun her iki tarafında karşımıza çıkan yel değirmenleri dikkatimizi çekti.Değirmenlerin bulunduğu Kızlan Köyü,Datça'nın ünlü güz domateslerinin yetiştiği ovada kuruludur.Ana yolun solunda yer alan ilk değirmen Datça Kaymakamlığı tarafından restore edilerek turizm amaçlı kiraya verilmiş olup halen hem şarap tadımı hem de satışının yapıldığı bir şarap evi olarak hizmet vermektedir.


IMG_2719_zpsnfo1uaar.jpg


Şarap evi olarak hizmet veren yel değirmeni


Bundan sonra Datça'ya gidiş yolunun sağ tarafında yer alan yel değirmenlerine baktık.Bunlardan bazılarını satan alan kişiler bir miktar restore ettikten sonra ev olarak kullanıyorken bazı değirmenler hiç dokunulmadan harap vaziyette duruyordu.


IMG_2714_zpshzewwwvy.jpg


Restorasyon sonrası ev olarak kullanılan bir yel değirmeni


IMG_2720_zpsylsn99ew.jpg


Kızlan Köyü'ndeki yel değirmenleri
 

Datça'nın girişinden bir tabela ile ayrılan ve merkeze üç kilometre mesafedeki Eski Datça Mahallesi,bu ilçenin en popüler yeridir.Bu mahallenin dar sokakları,dut ağacı,sardunya ve begonvillerin süslediği taş evlerin özenle korunmuş sade mimarisi hemen dikkat çekmektedir. Bunlara ilaveten sokaklara serpiştirilmiş pansiyonlar,seramik ve takı atölyeleri,satış tezgahları ile küçük ve tertemiz kafeler görüntüyü daha da güzelleştirmektedir.Son olarak,"ne kadar yalansız yaşarsak o kadar iyidir" diyen ünlü şairimiz Can Yücel’in adının verildiği sokakta bulunan ve kendisinin vefatından önce yaşadığı mütevazı evinin bu mahallede yer alması her yıl birçok kişinin buraya ziyarete gelmesine neden olmaktadır.Ancak ev,sadece şairin doğum günü olan 12.Ağustos tarihinde bir günlüğüne açık tutuluyormuş.Bunun dışında ziyarete kapalı olan evin Can Yücel Kütüphanesi'nin bulunduğu taraftaki kapısını çektik.


IMG_2730_zpsxfhg6cfz.jpg


IMG_2721_zps257qgppg.jpg


Eski Datça'da Sanat Sokağı



IMG_2727_zpsl6erofga.jpg


Can Yücel Sokağı'nın girişi



IMG_2724_zps0oqeranu.jpg



IMG_2725_zps8dw2winv.jpg



IMG_2722_zpslgtmtbez.jpg


Can Yücel'in Evi



20160914_103315_zpsklorti1x.jpg


Eski Datça'da içtiğimiz içinde kahve olmayan bademli kahve


Geçmişi çok eskilere dayanan badem kahvesinin ham maddesi olan badem önce fırında kavrulup ardından blender ile toz haline gelinceye kadar çekildikten sonra kahve haline geliyormuş. Bademden elde edilen bu kahve yalnızca süt ile pişiriliyor ve bal ile içiliyor. Badem kahvesinde şeker ve su kullanılmıyormuş.Güzel bir aromaya sahip bu kahvenin fincanı 6 TL idi.
 




Bir sonraki durağımız olan ve Eski Datça Mahallesi'ne iki kilometre mesafede bulunan Reşadiye Mahallesi'nde sivil mimarinin ülkemizdeki ender iyi korunmuş örneklerinden biri olan Mehmet Ali Ağa Konağı yer almaktadır. Osmanlı döneminde Datça'nın yönetiminde olan bu aileye ait konak 1809 yılında yapılmıştır.Yörede Kocaev olarak bilinen konağın özellikle iç bölümündeki kalem işleri göz kamaştırıcı imiş.Cumhuriyet döneminde pek çok kez el değiştiren konak,son sahibi tarafından kapsamlı bir restorasyona tabi tutularak müze-konaklama tesisi olarak kullanıma açılmıştır.Konağın dışına yapılmış ve Akdeniz mimari özellikleri gösteren taş evlerde;biri suit oda olmak üzere toplam 13 oda ve konağın içinde ise otantik tarzda döşenmiş 5 oda bulunuyormuş.Ne var ki bu güzel konak 2016 yılında kapılarını açmamayı tercih etmiş.Umarım resimlerine hayran kaldığım bu konakta bir gün kalmak bize de nasip olur.


018_zpsetdc33ep.jpg



007_zpsvjbh7q2e.jpg


Kapalı olduğu için gezme imkanı bulamadığım konağın kendi web sitesinden aldığım fotoğraflar



IMG_2735_zpshzhrw4lg.jpg



IMG_2736_zpsn3pwvuvn.jpg


Mehmet Ali Ağa Konağı kapalı olduğu için dıştan çektiğim fotoğraflar
 

Bundan sonra üç kilometre ilerideki limana inip bu bölgeyi yayan olarak dolaştık. Datça Limanı'ndan her sabah kalkan tekneler çevredeki koylara yarım ya da tam günlük geziler düzenlemektedir.Yarım günlük turlarda merkezden Mesudiye Köyü ve koylarına kadar gidilip dönülürken 70 TL. istenen tam günlük turlarda Kargı koyu,Hayıt Bükü,Kızıl Bük,Palamut Bükü ve Knidos ziyaret ediliyor.


IMG_2734_zpsklqn4nte.jpg

Cumhuriyet Meydanı'ndan Hastanealtı ve Kumluk Plajları'nın görünümü

Merkezde bulunan ve mavi bayrağa sahip her iki plajdan Hastanealtı Plajı'nın sahili dar ve çakıl taşlı olup burası şehir merkezinde yer alan, şezlong ve şemsiyelerin bulunmadığı bir halk plajıdır.Kumluk Plajı ise ,adı gibi kumluk ve sığ bir plaj olup Cumhuriyet Meydanı'na kadar devam eder.

Ülkemizin doğal kalabilmiş nadir yerlerinden biri olan Datça,doğal ve tarihi doku bütünlüğünü günümüze dek taşımasını eskiden bozuk ve dolambaçlı olan yollarına ve günümüzde de sıkı uygulanan doğa koruma statülerinde bulunmasına borçludur.Tamamı özel çevre koruma bölgesi sınırları içerisinde kalan Datça,sit statüsü ile de korunduğundan bu ilçede yeni yapı yapmak oldukça zordur.Deniz kıyısında kurulu olmasına karşın havası rüzgarlı olduğu için nem,benzer yerlerle kıyaslanmayacak oranda azdır. Bu yüzden Datça'da yaz günü dahi sıcaktan fazla bunalmıyorsunuz.İlçe ekonomisi turizm dışında 3 B’ye yani bal, balık ve bademe dayanmaktadır.Bu bölgedeki araziler,akdeniz iklimine ve susuz bir yaza kolayca dayanan badem ve zeytin ağaçlarıyla kaplıdır.Havası,suyu temiz olan Datça’da zeytin yağı ve balık tüketimi de fazla olduğu için insanlar uzun ömürlüdürler.Bu nedenle çoğu kişi emekli olduktan sonra buralara yerleşmeye karar vermekte bu nedenle ev ve arsa fiyatları giderek yükselmekte imiş.Datça için ünlü tarihçi Strabon ,“Tanrı,yarattığı kulunun uzun ömürlü olmasını isterse,Datça Yarımadası’na bırakır” diyerek Datça'nın ne kadar yaşanılası bir yer olduğunu vurgulamıştır.
 

Datça merkezini ziyaretimiz sonrasında yöresel ürünler satın almak için ilçenin çıkışında yer alan Datça Köy Ürünleri mağazasına girdik.Bu firmanın hem Datça limanında hem de İzmir'de şubesi olduğunu ayrıca internet üzerinden de satış yaptıklarını öğrendim.Mağazada ağırlıklı olarak zeytin,badem ve bal üzerine bölümler bulunduğu gibi bilgilendirmeler de yapılıyordu.Kutsal kitaplarda da adı geçen zeytin Allah'ın Akdeniz yöresine bahşettiği en değerli meyvedir.Marmara bölgemizdeki zeytinlerden elde edilen yağa göre Ege-Akdeniz yöresindeki zeytinlerden elde edilen yağ,meyve lezzetinin daha baskın olduğu,yoğun aromalı ve daha az akışkandır.Bu nedenle salatalar ve soğuk kullanım için idealdir. Anlatılanlara göre,zeytin asitli bir meyve olmayıp doğru yetiştirilmiş,doğru şekilde toplanıp zamanında doğru yöntem ve ısıda sıkıldıktan sonra ışık ve hava geçirmeyen cam ya da teneke kaplarda saklanmış zeytinyağının kötü ya da asitli olma ihtimali yokmuş.


20160915_074822_zps6yanwrvz.jpg

Kaldığımız otelin avlusunda bulunan 390 yıllık zeytin ağacı


20160914_120133_zpsjygh7grj.jpg

Zeytin ve zeytinyağı rafları


En makbul zeytinyağı elde etme yöntemi olan soğuk sıkma yönteminde zeytinde ve çekirdeğin özünde bulunan vitamin, mineral, antioksidan gibi sağlığa yararlı besin değerleri ve doğal aromatik yapı korunuyormuş. Datça'da geleneksel zeytinyağı üretim tekniğinde zeytinler kırılıp, değirmen taşlarının altında öğütüldükten sonra,çuvalların içinde mengen denilen presten geçiriliyormuş.Yerel ağızda kilim yağı olarak da adlandırılan bu sızma zeytinyağının Marmara bölgesi sızma zeytinyağlarından en belirleyici farkı içtiğiniz zaman benim de hissettiğim gibi boğazı yakmaması imiş.
 

20160914_115921_zpsj89cyvmn.jpg

Bal çeşitleri


Datça’da ağırlıklı olarak çam balı ve kekik balı üretilmekte olup bunun yanı sıra Harıp(=keçi boynuzu),diken ve piren(=funda çiçeği) balı dedikleri çiçek balları da üretiliyormuş. Ben,piren balını denedim ancak biraz acı gelince bildiğimden şaşmayarak çam ve kekik balı satın aldım.


20160914_120104_zpsmzxre5bg.jpg

Badem


Nurlu badem,Datça’da yetişen iri ve en lezzetli badem türüdür.Diş bademi,taş bademi,gababağ bademi,şeytan payamı bademi gibi yaklaşık 36 farklı türü olan badem çok nazlı bir ağaçmış. Kuraklığa çok dayanıklı olup ılıman Akdeniz iklimini sever ve nemli havadan, soğuk rüzgârlardan hoşlanmazmış.Arılar badem ağaçlarının tozlanmasında en önemli rolü oynuyorlarmış.Badem ağacı,genellikle şubat-mart aylarında çiçek açtığı için geç gelen kırağılarda çiçekleri donar ve meyve oluşmazmış.Bir ağaçtan yaklaşık 10 kilogram kadar nurlu badem elde edilebiliyormuş.


Alışveriş sonrası otelimize dönerek Knidos'ta batmasını göremediğimiz güneşi,bira ve badem eşliğinde batırıyoruz.:smiley:


IMG-20160916-WA0002_zps2cnewnkb.jpg


IMG-20160916-WA0006_zps5umoa4in.jpg
 

15.Eylül.Perşembe sabahı erkenden otelden çıkışımızı yaptıktan sonra oldukça sakin olan yolda önce Sakar rampasını tırmanıp Muğla’yı geçtikten sonra yolun 139.kilometresinde yer alan Bayır Beldesi’nden Belen Kahvesi tabelasına doğru sola döndük.Buradan yaklaşık on kilometrelik asfalt yolu takip ederek eski adı Gevenes olan Çaybükü Köyü’nde bulunan kahvenin önüne geldik.



20160915_104727_zpsbisms4xf.jpg


Belen Kahvesi Girişi

Bu kahvede 1946 yılının Temmuz ayında yaşanan acı bir olay herkesin severek dinlediği Ormancı türküsünün ortaya çıkmasına neden olmuştur.Mustafa Şahbudak,köyde yaşayan zengin bir ailenin çocuğu olup en yakın arkadaşı,köy muhtarı olan Tevfik Cezayir'dir.Her akşam köy kahvesinde dama oynayan iki arkadaşın iddialı karşılaşmaları kahvedekile tarafından da ilgi ile izlenir.1946 yılının bir Temmuz gününde,ikili yine dama tahtasının başına otururlar.Oyunun ortasında Sarı Memet lakaplı orman memuru Mehmet İn,alkollü olarak kahveye gelir. Ormancı Mehmet muhtardan bir gün önce komşu Çiftlik Mahallesi’nde çıkan yangın nedeniyle hazırladığı evrakın köy bekçisi tarafından ivedilikle ilçeye götürülmesini ister.Muhtar ise köy bekçisinin öncelikle 1946 yılındaki seçim evrakını götüreceğini söyleyerek orman memurunu reddeder. Bunun üzerine çıkan tartışma sorası isteğinin reddedilmesine içerleyen orman memuru dama masasına bir yumruk atınca Mustafa onu tokatlar. Bundan sonra olay büyür ve orman memuru kamasıyla Mustafa’yı kolundan yaralar.Mustafa da belinden silahını çıkarıp korkutmak için yere doğru ateşler ancak mermi muhtar Tevfik’e isabet eder.Muhtar Tevfik’in vurulduğunu gören Mustafa,kaçmaya çalışan orman memuruna ateş eder ancak onun arka cebinde bulunan tütün tabakası nedeniyle bu kurşun hedefini bulmaz.O günün koşullarında muhtar Tevfik,23 kilometre ötedeki Muğla Devlet Hastanesi’ne yetiştirilinceye kadar kan kaybı nedeniyle yaşamını yitirir.Bu olaydan sonra dört yıl hapiste yatan Mustafa,cezaevi çıkışı Muğla’ya yerleşir,köyden ihtiyacı olanlara maddi yardımını esirgemez ancak köye bir daha asla dönmez. Mustafa,vefat ettiği 2005 yılına dek her ortamda bu olaydan duyduğu üzüntü ve derin pişmanlığı dile getirir.Orman memuru Mehmet ise olay sonrası Muğla’nın başka bir yerine tayin olur ve emekliliğinden sonra Marmaris’e yerleşerek vefat ettiği 1992’ye dek orada yaşar.Olayda hayatını kaybeden Muhtar Tevfik’in eşi Pembe, bu acıya dayanamayıp birkaç yıl sonra akli dengesini yitirir.Muhtarın bir oğlu İzmir’e yerleşirken diğer oğlu ile kızı köyde kalarak hayatlarını orada sürdürmeye devam ederler.Mustafa'nın anne tarafından akrabası olan değirmenci Pisili Tahir Usta da yaşanan bu acı olayın türküsünü besteler.Köylüler ise bir daha o kahveye gitmezler ve yolda aracıma aldığım bir amcadan öğrendiğime göre Mustafa Şahbudak vefat edinceye kadar köyde hiç kimse dama oyunu oynamaz.Bu olaydan sonra Belen Kahvesi zamanla yıkılma ve yok olma noktasına gelir.Bunun üzerine 6.Nisan.2005 tarihide Muğla Valiliği tarafından kamulaştırılan kahvehane restore edilerek tekrar hizmete açılır.Aynı zamanda güzel bir kahvaltı mekanı da olan bu kahvehaneyi yılda 40.000 civarında kişi ziyaret ediyormuş.
 



20160915_105430_zpsbvytzzu8.jpg



20160915_111323_zpsop3sazit.jpg


Kahveden Belen Ovası’nın görünümü



20160915_111539_zpspne0hkdb.jpg


Kahvede dama oynayan Mustafa ve Muhtar Tevfik’e Ormancı Mehmet’in müdahale etme sahnesinin cansız mankenler kullanılarak canlandırılması.


ORMANCI TÜRKÜSÜ

Çıktım Belen Kahvesi'ne baktım ovaya,
Bay Mustafa çağırdı dama oynamaya,
Ormancı da gelir gelmez yıkar masayı,
Söz dinlemez ormancı çekmiş kafayı,
Aman ormancı,canım ormancı,
Köyümüze bıraktın yoktan bir acı


Köyümüzün ortasında, değirmen döner,
Değirmenin suları dağından iner,
Ormancıya atılan kurşun Tevfik'e döner,
Tevfik'in feryatları yürekler deler,
Aman ormancı,canım ormancı,
Köyümüze bıraktın yoktan bir acı


Köyümüzün suları da hoştur içmeye,
Üstünde köprüsü var gelip geçmeye,
Tevfik'imi vurdular hiç mi hiç yere,
Yazık ettin ormancı, köyün iki gencine,
Aman ormancı, canım ormancı,
Köyümüze bıraktın yoktan bir acı.
 

Belen Kahvesi sonrası tekrar ana yola çıktık ve 52 kilometre daha ilerleyerek öğle yemeği için Aydın'ın Çine İlçesi'ne vardık.Ege bölgesinde Çine denilince akla önce köfte gelir.Düve dediğimiz dişi dananın yağlı olan eti,soğan,bolca kimyon ve diğer baharatlar katılarak yapılan bu köfteyi Çine’de yapan bir çok mekan vardır.Muğla-Aydın karayolu üzerinde sıralanan bu mekanların sayısı son zamanlarda o kadar artmış ki bu durum köfteci enişte,köfteci dayı,köfteci baba,köfteci abi,köfteci amca,köfteci veteriner vs. şeklinde giden ve nerede duracağı belirsiz bir isim kargaşası da yaratmıştır.Ben Çine’de yıllardır bu köfteyi Köfteci Tahsin’in yerinde yerim ve 1930 yılından bu yana üç kuşaktır bu işi yapan ailenin işlettiği her iki mekanda da hep aynı tadı almanın keyfini yaşarım.


371ffecc-c985-459a-9bed-51dacb95ca9a_zpsuugvyjva.jpg

Çine Köfte



c511b7b9-1ce5-48a1-91ae-49baa8d89699_zpsbupre2hn.jpg


Aydın ilimiz denince ilk akla gelenlerden birisi de çöp şiştir.



9b6f4592-c9c4-497c-8069-89cd6750e836_zpsegorihi8.jpg



20160915_121312_zpsgxiqml4r.jpg


Piyaz,yayık ayranı,kızarmış soğan,domates ve susamlı ince lavaş ekmek bu yemeğin tamamlayıcılarıdır.Bu yemeğe de 70TL. ödedikten sonra keyifle kalan 150 kilometreyi tamamlayarak evimize ulaşıp bu geziyi ve yazısını sonlandırdık.
Okumadaki sabrınız için teşekkür ederim.Her ne kadar sürç-i lisan ettiysek affola. :smiley:
 







Gezenbilir bilgi kaynağını daha iyi bir dizin haline getirebilmek için birkaç rica;
- Arandığında bilgiye kolay ulaşabilmek için farklı bir çok konuyu tek bir başlık altında tartışmak yerine veya konu başlığıyla alakalı olmayan sorularınızla ilgili yeni konu başlıkları açınız.
- Yeni bir konu açarken başlığın konu içeriğiyle ilgili açık ve net bilgi vermesine dikkat ediniz. "Acil Yardım", "Lütfen Bakar mısınız" gibi konu içeriğiyle ilgili bilgi vermeyen başlıklar geç cevap almanıza neden olacağı gibi bilgiye ulaşmayı da zorlaştıracaktır.
- Sorularınızı ve cevaplarınızı, kısaca bildiklerinizi özel mesajla değil tüm forumla paylaşınız. Bildiklerinizi özel mesajla paylaşmak forum genelinde paylaşımda bulunan diğer üyelere haksızlık olduğu gibi forum kültürünün kolektif yapısına da aykırıdır.
- Sadece video veya blog bağlantısı verilerek açılan konuların can sıkıcı olduğunu ve üyeler tarafından hoş karşılanmadığını belirtelim. Lütfen paylaştığınız video veya blogun bağlantısının altına kısa da olsa konu başlığıyla alakalı bilgiler veriniz.

Hep birlikte keyifli forumlar dileriz.


GEZENBİLİR TV

GEZENBİLİR'İ TAKİP EDİN

Forum istatistikleri

Konular
103,827
Mesajlar
1,524,046
Kayıtlı Üye Sayımız
166,621
Kaydolan Son Üyemiz
Gamze Erol

Çevrimiçi üyeler

Şu anda çevrimiçi üye yok.

SON KONULAR



Geri
Üst