SEVAL
www.sevalduban.com
Teknolojinin ve sanayinin hızlı gelişimi, karada ve denizde yüzyıllar içinde var olmuş geleneksel bilgileri, alışkanlıkları yok etmiş yada büyük ölçüde aşındırmıştır. İzmir Kayıkları da bu rüzgardan ciddi bir şekilde etkilenmiş, hızla azalmış ve sonunda yok olmuştur. İnce uzun narin yapıları ile bir dönem İzmir’in tüm kıyılarını dolduran bu kayıkların ve onun insanlarının yok oluşu, çağlar boyu Akdeniz’in en önemli limanlarından biri olan İzmir’in kent kimliğinde önemli boşluk oluşturmuştur. Amacımız, bu boşluğu doldurabilmek için kayıkları dönemin fotoğraflarından çıkarıp yeniden Körfez de yelkeni ve küreği ile yüzmesidir. Bir kent projesi kapsamı içerisinde onları yaşatmak ve artık yok olmamaları için yeni projeler üretmek gerektiğine inanıyoruz. Özendirici teşvikler ile İzmir Kayıkları’nı gelecek kuşaklara taşımak esas amacımızı oluşturmaktadır.
KAYIKLARIN TARİHİ
Antik dönemlerden beri bir liman kenti olan İzmir’in Akdeniz’in sayılı limanları arasına girmesi, 16. yy. sonları ile başlar. 16. yy. da Asya, Avrupa ve Doğu Akdeniz limanları arasında gelişen yoğun ticaret, İzmir limanını yüksek tonajlı yelkenli gemilerin uğrak yeri haline getirmiştir. Ancak sorun, büyük gemilerin iç limana giremeyişleri ile başladı. Kentin bu bölümünü antrepoların, hanların bulunduğu gerçek anlamda boşaltma ve yükleme limanı idi. İçi kayıklar ve küçük tekneler ile doluydu. 1880 yılına gelene dek bu böyle sürdü. Kayıklar ve mavnalar açıkta bekleyen büyük gemilerden insanları ve yükleri iç limana taşıdılar. İzmir Limanı’ nın Akdeniz içindeki gelişen ticaret hacmi ve yoğunluğu 18. yy. da soylu İngiliz ailelerinin tüccar yetiştirmek, ticaret öğrenmeleri üzerine çocuklarını İzmir’e yollamalarına yol açtı. Bu bir çeşit ticaret doktorası idi. İşte kayıkçılar, kayıklar böyle doğdular. Türkler, Rumlar, Yahudilerden oluşan kayıkçı loncaları, açıkta bekleyen gemilere yada gemilerden malları ve yolcuları limana taşıyorlardı. 1909 da yeni standartlar ve düzenlemeler getiren yasalar, kayıkçılığı daha da kurumsallaştırdı. İzmir’in kimliğinin bir parçası haline getirdi. İşte bu dönemlerde kayıkların liman içinde tertip ettikleri yarışları ve deniz şenliklerini daha sık olmaya başladı.
1923 de kurulan Cumhuriyet, kent için yeni yapılanmaları ön görmekteydi. Buna İzmir’in Birinci Dünya Savaşı sonunda savaş yıllarının da etkisi eklenince, İzmir Kayıkları’nın kaybolma süreci başlamış oldu. 1940 lara gelindiğinde ekonomik sıkıntılar ve yeni liman yapımı, kayıkların yok olma süreci tamamlandı.
PROJE BAŞLIYOR
Tarihsel veri tabanı adına genel bir bakış açısı oluşturduktan sonra, 360 Derece Tarih Araştırmaları Grubu olarak artık söz konusu kayıkların teknik çizimlerine, detaylarına ve yapım bilgilerine ulaşmamız gerekecekti. Kayıkların enkazda olsa bir parçasını bulabilmek için tüm Körfezi ve İzmir’in etrafını taradık. En küçük bir ize bile rastlamadık. Kitaplık taramaları iyi sonuç verdi. İstanbul Deniz Müzesi kitaplığında Amiral François Edmond Paris’in Souvenırs De Marıne kitabındaki çizimine ulaşıldı. Artık elimizde yetersizde olsa bir endaze ve profil vardı. Deneysel Arkeoloji disiplini gereği, önce 1880 çiziminin aynısı yapıldı, bazı hatalar yada eksikler yapılan bu proto tip üzerinde görüldü. Bu aşamada Gemi Mühendisleri Odası İzmir Şubesi devreye girdi. Çağdaş yöntemler ile gerekli müdahaleler yapıldı. Elimizdeki 1880 çizimi bilgisayar ortamında modellendikten sonra gereken hidrostatik stabilite hesapları yapıldı. Çünkü ikonografi, resim gibi tarihsel kaynaklardan yola çıkılarak yapılan bu çalışmaların günümüz teknik bilgileri ile desteklenmesi şart. Artık elimizde eskinin tüm özelliklerini taşıyan bir proto tip üzerinden mükemmelleştirilen İzmir Kayığı vardı. Deneme seferleri gerek stabilite gerekse yelken ve kürek performansı adına çok başarılı oldu.
Teknenin kabuğunda denenen yöntemin aynısı yelken içinde uygulandı. Aşırma praçera denilen yelkenden ziyade döneminde çok kullanılan ve daha basit rahat bir yelken olan Latin yelken tercih edildi. Bu konuda da yelkeni çok iyi bilen kişilerin bilgi referanslarına baş vuruldu.
Ve sonunda ortaya ‘’İzmir Kayığı’’ çıktı. Geriye bir zamanlar tüm İzmir’in denize dönük yüzünü temsil eden bu objenin nasıl yaşayacağını ve korunacağını saptamak için bu konuda çalışmak kalmıştı. İzmir Büyükşehir Belediyesi, kent kimliği duyarlılığı içinde bu noktada devreye girdi. Projeyi sahiplendi. 14 adet kayık bu amaçla üretildi.
360 Derece Tarih Araştırmaları Grubu olarak, 5 ila 15 yaş grubunun 15 yada 20 sene sonra ‘’ben doğduğumda bu kayıklar vardı’’ sözünü duymak esas hedefimiz olacaktır.
Sivil toplum örgütlerinin bir başarısı olarak başlayan kent merkezli bu projeye Dokuz Eylül Üniversitesi Denizcilik İşletmesi ve Yönetimi Yüksek Okulu da katıldı. Sivil kaptan adaylarının ciddi bir özveri ve keyifle projeyi kucaklaması, İzmir halkının projeye olan saygısını arttırdı. İzmir halkına, ücretsiz yelken ve kürek kursları veriliyor. Çeşitli meslek gruplarından takımlar oluştu. Aralarında yarışlar yapıyorlar. Buradaki amaç; denizle ilk tanışmanın ‘’İzmir Kayığı’’ ile olmasını sağlamaktır.
Bu saygı ve sahiplenme duygusu hepimize bu projenin artık sadece bir kent projesi değil, uluslar arası bir kazanım olduğunu gösterdi. İzmir de yapılan ÜNIVERSIADE 2005 de İzmir Kayıkları ile DOSTLUK yarışları yapıldı.
Eskiden geleneksel hale gelmiş yelken ve kürek yarışmalarını, tüm yurt çapında üniversiteler arası bir spor etkinliği kapsamı içine almak ve bunu her yıl yapmak istiyoruz.
Bu kayıklarla komşumuz Yunanistan ‘nın Sakız ve Midilli Adaları’nı toplu halde ziyaret etmek istiyoruz. Bu dostluk ve bir anlamda deniz aşırı aktiviteler kayıkların sahiplenilmesine çok yardımcı olacaktır.
KAYIKLARIN TARİHİ
Antik dönemlerden beri bir liman kenti olan İzmir’in Akdeniz’in sayılı limanları arasına girmesi, 16. yy. sonları ile başlar. 16. yy. da Asya, Avrupa ve Doğu Akdeniz limanları arasında gelişen yoğun ticaret, İzmir limanını yüksek tonajlı yelkenli gemilerin uğrak yeri haline getirmiştir. Ancak sorun, büyük gemilerin iç limana giremeyişleri ile başladı. Kentin bu bölümünü antrepoların, hanların bulunduğu gerçek anlamda boşaltma ve yükleme limanı idi. İçi kayıklar ve küçük tekneler ile doluydu. 1880 yılına gelene dek bu böyle sürdü. Kayıklar ve mavnalar açıkta bekleyen büyük gemilerden insanları ve yükleri iç limana taşıdılar. İzmir Limanı’ nın Akdeniz içindeki gelişen ticaret hacmi ve yoğunluğu 18. yy. da soylu İngiliz ailelerinin tüccar yetiştirmek, ticaret öğrenmeleri üzerine çocuklarını İzmir’e yollamalarına yol açtı. Bu bir çeşit ticaret doktorası idi. İşte kayıkçılar, kayıklar böyle doğdular. Türkler, Rumlar, Yahudilerden oluşan kayıkçı loncaları, açıkta bekleyen gemilere yada gemilerden malları ve yolcuları limana taşıyorlardı. 1909 da yeni standartlar ve düzenlemeler getiren yasalar, kayıkçılığı daha da kurumsallaştırdı. İzmir’in kimliğinin bir parçası haline getirdi. İşte bu dönemlerde kayıkların liman içinde tertip ettikleri yarışları ve deniz şenliklerini daha sık olmaya başladı.
1923 de kurulan Cumhuriyet, kent için yeni yapılanmaları ön görmekteydi. Buna İzmir’in Birinci Dünya Savaşı sonunda savaş yıllarının da etkisi eklenince, İzmir Kayıkları’nın kaybolma süreci başlamış oldu. 1940 lara gelindiğinde ekonomik sıkıntılar ve yeni liman yapımı, kayıkların yok olma süreci tamamlandı.
PROJE BAŞLIYOR
Tarihsel veri tabanı adına genel bir bakış açısı oluşturduktan sonra, 360 Derece Tarih Araştırmaları Grubu olarak artık söz konusu kayıkların teknik çizimlerine, detaylarına ve yapım bilgilerine ulaşmamız gerekecekti. Kayıkların enkazda olsa bir parçasını bulabilmek için tüm Körfezi ve İzmir’in etrafını taradık. En küçük bir ize bile rastlamadık. Kitaplık taramaları iyi sonuç verdi. İstanbul Deniz Müzesi kitaplığında Amiral François Edmond Paris’in Souvenırs De Marıne kitabındaki çizimine ulaşıldı. Artık elimizde yetersizde olsa bir endaze ve profil vardı. Deneysel Arkeoloji disiplini gereği, önce 1880 çiziminin aynısı yapıldı, bazı hatalar yada eksikler yapılan bu proto tip üzerinde görüldü. Bu aşamada Gemi Mühendisleri Odası İzmir Şubesi devreye girdi. Çağdaş yöntemler ile gerekli müdahaleler yapıldı. Elimizdeki 1880 çizimi bilgisayar ortamında modellendikten sonra gereken hidrostatik stabilite hesapları yapıldı. Çünkü ikonografi, resim gibi tarihsel kaynaklardan yola çıkılarak yapılan bu çalışmaların günümüz teknik bilgileri ile desteklenmesi şart. Artık elimizde eskinin tüm özelliklerini taşıyan bir proto tip üzerinden mükemmelleştirilen İzmir Kayığı vardı. Deneme seferleri gerek stabilite gerekse yelken ve kürek performansı adına çok başarılı oldu.
Teknenin kabuğunda denenen yöntemin aynısı yelken içinde uygulandı. Aşırma praçera denilen yelkenden ziyade döneminde çok kullanılan ve daha basit rahat bir yelken olan Latin yelken tercih edildi. Bu konuda da yelkeni çok iyi bilen kişilerin bilgi referanslarına baş vuruldu.
Ve sonunda ortaya ‘’İzmir Kayığı’’ çıktı. Geriye bir zamanlar tüm İzmir’in denize dönük yüzünü temsil eden bu objenin nasıl yaşayacağını ve korunacağını saptamak için bu konuda çalışmak kalmıştı. İzmir Büyükşehir Belediyesi, kent kimliği duyarlılığı içinde bu noktada devreye girdi. Projeyi sahiplendi. 14 adet kayık bu amaçla üretildi.
360 Derece Tarih Araştırmaları Grubu olarak, 5 ila 15 yaş grubunun 15 yada 20 sene sonra ‘’ben doğduğumda bu kayıklar vardı’’ sözünü duymak esas hedefimiz olacaktır.
Sivil toplum örgütlerinin bir başarısı olarak başlayan kent merkezli bu projeye Dokuz Eylül Üniversitesi Denizcilik İşletmesi ve Yönetimi Yüksek Okulu da katıldı. Sivil kaptan adaylarının ciddi bir özveri ve keyifle projeyi kucaklaması, İzmir halkının projeye olan saygısını arttırdı. İzmir halkına, ücretsiz yelken ve kürek kursları veriliyor. Çeşitli meslek gruplarından takımlar oluştu. Aralarında yarışlar yapıyorlar. Buradaki amaç; denizle ilk tanışmanın ‘’İzmir Kayığı’’ ile olmasını sağlamaktır.
Bu saygı ve sahiplenme duygusu hepimize bu projenin artık sadece bir kent projesi değil, uluslar arası bir kazanım olduğunu gösterdi. İzmir de yapılan ÜNIVERSIADE 2005 de İzmir Kayıkları ile DOSTLUK yarışları yapıldı.
Eskiden geleneksel hale gelmiş yelken ve kürek yarışmalarını, tüm yurt çapında üniversiteler arası bir spor etkinliği kapsamı içine almak ve bunu her yıl yapmak istiyoruz.
Bu kayıklarla komşumuz Yunanistan ‘nın Sakız ve Midilli Adaları’nı toplu halde ziyaret etmek istiyoruz. Bu dostluk ve bir anlamda deniz aşırı aktiviteler kayıkların sahiplenilmesine çok yardımcı olacaktır.