2. Bus Buluşması (16 - 19 Mayıs 2009) - Delmece Yaylası

  • Konuyu Başlatan: Konuyu başlatan Mezzy Tarih:
  • Başlangıç tarihi Yazılan Cevaplar:
  • Cevaplar 37
  • Okunma Sayısı: Görüntüleme 9,344
Ynt: 2. Bus Buluşması (16 - 19 Mayıs 2009) - Delmece Yaylası

Bence adam uğraşmış olabilir. Bir de 1967 ise sanırım T1 olabilir. T1'ler tam bir klasik olduğu için uğraşılmıştır. O yüzden bence hurdada değildir. İstanbul'da bir yerde olabilir. Araştırsak buluruz aslında :smiley: Tipi nasıl bişeydi. Şu semaver ve mavi olan kamyonet gibi mi. bildiğiniz T2'ler gibi miydi? Ben Vkod'a bir mesaja attım. Orada kayıtlıysa dönebilirler :smiley:
 

Etiketler
Ynt: 2. Bus Buluşması (16 - 19 Mayıs 2009) - Delmece Yaylası

Evet T1 olması lazım. O zamanlar T1, T2 bilmiyorduk tabi biz. "Vosvos Minibüs'tü" adı. Ön camı ortadan direkli iki parça halinde. Fotoğraflardaki lacivert kamyonetin van tipi minibüs olanıydı. Eski fotoğraflara bir bakayım bulursam göndereyim fotoğrafını.
 

Ynt: 2. Bus Buluşması (16 - 19 Mayıs 2009) - Delmece Yaylası

Mezzy' Alıntı:
Eheh Letafet bizim yandaki kızın adı :smiley: Şimdi bir sorgulama yaptım ve minibüs'ünüz aynı plaka ile hâla duruyor birinde. Gidip ziyaret etmek gerek :smiley:

Plakası: 34KH146
Markası: VOLKSWAGEN
Modeli: 1967
Sahip Belge Tarihi: 29.07.1983
Tescil Birimi: İSTANBUL
Renk 1: SARI
Renk 2: BEYAZ
Cinsi: KAMYONET

araç kaydı "ayfer kemal demirağ" olarak görünüyor. dilerseniz telefon numarası, muhit de bulabilirim.
 


Ynt: 2. Bus Buluşması (16 - 19 Mayıs 2009) - Delmece Yaylası

Hmzzz teknik olarak sakat durum. Bence bir araştırın derim. Gerçi fazlasıyla konu dışına çıkmışız :smiley:
 



Ynt: 2. Bus Buluşması (16 - 19 Mayıs 2009) - Delmece Yaylası

"her şeyin 'ilk'i güzeldir" derler, yanılmış diyenler, ikincisi de güzel olabiliyormuş, gördük!

...

buluşma öncesi
geçtiğimiz yıl büyük uğraşlar vererek organize ettiğimiz 1. bus buluşması'nın ardından vosvos ve bus severler öyle laflar ettiler ki, öyle mutluydular ki, bu yıl yapacağımız buluşmanın bir adım öteye gitmesi gerekiyordu. öyle bir yer bulmalıydık ki hem birçok noktaya yakın olsun, hem geniş ve bolca düzlüğe sahip olsun, hem tuvalet ve su sıkıntısı olmasın, hem de çiğdem yaylası'nı aratmasın.

ekim ayında önce internetten, sonrasında da kendimizi yollara vererek keşfe başladık. ilk önce kartepe’nin daha da yükseğinde bulunan kuzuyayla’ya gittik. ne tuvaleti, ne suyu, ne de geniş düzlüğü vardı. ilk keşif başarısızdı, bizim yaptığımız mini piknik ile sonlandı. birkaç hafta sonra delmece yaylası’nı keşfe gittik. tuvaletler vardı ama harabe şeklindeydi, çeşmeler vardı suyu akmıyordu, ilgili kimse de yoktu. umut? işte o hiç kaybolmadı. seçimlerin bitmesi gerekiyordu ki kendimize muhatap alacağımız kişi belirlensin. seçimler sonrası teşvikiye belediye başkanı ile görüştük, fikir alışverişinde bulunduk. artık buluşmaya bir hafta kala ikinci keşfi yaptık. başkanla bir defa daha buluştuk ve yaylaya birlikte çıktık, yerinde tespitler yaptık.

buluşmamıza birkaç gün kala çeşmeler gürül gürül akıyor, tuvaletlerin çoğu sorunsuz çalışıyordu. bus buluşması’nın ikincisi için birçok şey hazırdı. artık vakit gelmeli ve yaylaya doğru yola çıkmalıydık…




ilk gün, yani cumartesi
dursunlar’ın cuma gecesinden obaya bayrağı dikmesiyle buluşma fiilen başlamıştı. perşembe gecesinden yaylaya çıkabilirdim ama konvoy başı, ekip başı olmak buna izin vermedi. olsun dursunlar, fulyalar ordaydı ya, buluşma başlamıştı ya her şey iyi olacaktı. 4:30’da dikildik ayağa. huriye’ye doluştuk, eşyaları hem içeriye, hem portbagaja doldurduk. süya dedenin cuma günü aracı ufak bir kaza yapınca onu da aldık evinden. ve buluşma saatinde mehmetçik opet’teydik. bir bir katılımcılar gelmeye başladı. kısa bir günaydın faslı ve eşyaların buslara paylaştırılması sonrasında kontakları çevirip, eskihisar’a doğru yola koyulduk. eskihisar’da yarım saat kuyruk bekledik. bu esnada ilker ve tuncay da oradaydı. daha sonradan sosyalleşecek zeyno da tabii ki… burada vaktimizi tayfa bandista eşliğinde ortada sıçan oynayarak geçirdik. kuyrukta bekleyen diğer araçların hem müziğe, hem de araçlara ilgisi hoşumuza gitti. güneş yavaş yavaş ısıtmaya, heyecan daha da artmaya başlıyordu feribota bindiğimizde.

feribotta kekler, börekler, çaylar, poğaçalar eşliğinde uzun bir kahvaltı yaptık. bol bol fotoğraf çekip, sabah mahmurluğumuzu üzerimizden iyice attık. topçular iskelesi’ne indiğimizde bursa’dan iki vosvos, irem ve didem’in yola çıktıklarını öğrendik. bu esnada yalova’dan da erenler eklendi. yalova çınarcık yolu üzerinde jeneratörlere yakıt almak için durduk, bidonları doldurduk ki yaylada buz gibi rakı, bira içelim, sinemamızı izleyip etleri buzdolabına atalım… sonra çınarcığa vardık. 2 bus daha bize katıldı, ayhan abi ve nafiz abi… burada 45 dakika serbest zaman verdik. kimisi çay içti, kimisi yakıt aldı, kimisi de alışverişlerini tamamladı. süya dede ise, daha içemeden, bir şişe ca’nım şarabı yerle yeksan etti. bursa’dan gelen didem ve irem bize çınarcık’ta yetişti ve teşvikiye köyü’ne hep birlikte girdik.

önce belediye başkanı’na bir selam edip, ardından alışverişe başladık. bu esnada mecit abi ve levent abi de geldiler. et, sebze, meyve, ekmek alışverişimizi burada tamamlayıp yaylaya doğru çıkmaya başladık. konvoyumuz gittikçe uzamıştı. dipsiz göl’e vardığımızda bazı arkadaşların buraya bir daha göremeyeceğini düşünüp kısa bir mola verdik. gölün etrafında turlayıp, gözetleme kulesinden manzaraya baktık.

sonra hareket edip yaylaya ulaştık. saat 12:00 sularında yaylaya giriş yaptık. farlarımız açık, kornalarımız elimizde, bazı arkadaşlar camlarda yaylaya sıra sıra dizildik. bizden önce gelenlerle merhabalaştık. sonra elbirliğince tenteler kuruldu, araçlar belli bir düzende yerleştirildi. jeneratör devreye alındı, masalar ve sandalyeler kuruldu. çadırların kurulmasına yardım edildi ve birkaç saat içinde kendi ufak dünyamızı yaylaya inşa ettik.

melih, bir yandan büyük rakı ödüllü tavla turnuvası için isimleri kayda başladı, bir yandan öğle mangalı için hazırlıklar yapıldı. bora tenteleri birbirine bağladı, seyyar lambalar gece için yerleştirildi. bu dakikadan sonra yaylaya bir bir vosvoslar, buslar gelmeye başladılar. gelenler arasında yeni nesil bir t4 de vardı, atamız t1 de… t2’ler minibüsler içerisinde çoğunlukta olsa da t3’ler de azımsanmayacak kadardı. mecit abi’nin syncro’su da göze çarpıyordu tabii ki de.

futbol maçı oynamaya karar verildiğinde sadece 7-8 kişi vardı yeşil sahada. sonra maç başlamasına yakın bu sayı 16’yı buldu ve koca bir sahada 8’e 8 futbol maçı yapıldı. ben hakem olarak görev alıyordum ilk başta. sağ tarafımda tişörtlerini çıkarmış “çıplaklar” takımı ile, sol tarafımda “giyinikler” takımı karşılaşıyordu. uzun süre gol olmadı. oyuncu değişikliklerine gidildi. artık ben de sahadaydım. goller yağmur gibi gelmeye başladı ve yaklaşık 1 saat sonunda 3-3’lük eşitlik vardı. golü atan maçı kazanacaktı. ve çıplaklar bu golü attı… maçı da 4-3 kazandılar. maç sonu duşunu ise yayla kenarında aldık. huriye’nin fıskiyesi, dursun’un satın aldığı taşınabilir duş çok iş gördü. bir kısmımız duşumuzu aldık ve rahatladık. diğer arkadaşlar terli terli kokmaya devam ettiler :smiley:

tavla turnuvası başlamıştı. bir bir maçlar yapılıyordu. sunay ve özge piyango işine soyunmuşlardı. ertesi gün çekilecek piyangoların bir kısmı cumartesiden satıldı. aynı zamanda da akşam için kamp ateşi yakmalıydık. bu yüzden de ormanın yolunu tuttuk. yaklaşık 20 kişilik bir ekip ile bayağı bir odun toplayıp ateş başına getirdik. yetmedi. bir tur daha attık ve harlı bir kamp ateşi için ortalığı doldurduk. bu esnada olcay ve cem geldiler. arkalarına da bir tane t3 yüksek tavan takılmış. bir baktık ki 67 plaka. hemen tanıştık. selim abi, zonguldak’tan katılmış buluşmamıza. mutlu olduk ve bir kişiyi daha tanımanın keyfini yaşadık. sonra erkan abiler bilecik’ten kalkıp geldiler. bi’ mutluluk daha…

gece, mangalda pişen etler ve sebzelerle, buz gibi rakılarla, hoşsohbet insanların tebessümü ile, kamp ateşi başında cenk’in güzel müzikleriyle devam etti. ilerleyen saatlerde kamp ateşi etrafı oldukça kalabalıklaştı. çiğdem yaylası’nda yapılan ilk bus buluşması videosunu izlemeyenler için hemen teşkilatı kurduk. notebook, projeksiyon cihazı, büyük hoparlörler… görenler şaşırıyordu tabi… bir de kendi imalatımız perdemizi de busun üzerine monte ettikten sonra ilk buluşmanın videosunu hep beraber izledik. anıları tazeledik. süheyl’i, recep hoca’yı, ahmo’yu, galip abi’yi, kemal abi’yi, gökhan’ı, ümit’i ve daha nicesini gözlerimiz aradı. onların şerefine de içkilerimizi kaldırdık.

sonra belediye başkanı kamp alanını ziyarete geldi. sağ olsun su akmayan, tuvaletleri çalışmayan, lavabosu olmayan yaylayı bizler için, sadece delmece’nin turizme katılmasını istediğinden, sınırlı bütçelerine rağmen kısa sürede tamir ettirdi. sözle teşekkürlerimizi defalarca etmemize rağmen, bizden bir anı kalması açısından kendisine ufak bir plaket hediye ettik. bir çok hediye aldığını, kendisine plaketler verildiğini ama bunun yerinin hepsinden farklı olduğunu, özel bir yerde saklayacağını belirterek bizlerle vedalaştı. bizlerse geceyi uzattık da uzattık. kimi kampçılar erkenden vurdu kafayı yattı. kimisi üşüdü kamp ateşi etrafında uyukladı. ilk gece tek kelime ile dopdoluydu…




ikinci gün, bugün pazar
güneşli bir güne uyandık. gene ilk kalkanlardan biri olcay’dı. ateş başındakiler de hala sönmemiş ateşin başında laflıyorlardı. imece usulü kahvaltılıklar çıkartılırken, ben, didem ve alaattin’le birlikte çınarcık’a indim. gelecek olan arkadaşlarımızı almaya, eksik yiyecek içecekleri tamamlamaya, azalan jeneratör yakıtına takviye yapmaya. olcaylar da bizimle geldiler ama onlar şelale’de yüzen tayfadaydı. dönüşte alışverişlerimiz tamamlanmış, özge ve burcu ekibe eklenmiş bir halde yaylaya döndük.

yaylaya döndüğümüzde domino, tavla, satranç ve poker oynayanları gördük. herkes bir şeyler oynuyordu. güneşin sıcaklığı ancak böyle azaltılıyordu besbelli. etrafta rengarenk uçurtmalar da vardı. rüzgara kendilerini bırakmışlar huzur içerisinde uçuyorlardı. çocuklar her yerde oynuyor, şehir hayatının kaçınılmaz esaretini yaşamadan özgürce koşturuyorlardı.

tavla turnuvasının sonuna gelinmişti. geçen yılın şampiyonu cem çobanlı bu yıl turnuvaya erken veda etmişti. sürpriz isimler finale doğru adım adım gidiyorlardı. turnuvaya adını yazdırırken “iddia ediyorum benden daha iyi kimse yenilemez” diyen levent abi ters manyel yapıp hepimizi kandırdı. büyük rakıyı da kazanmasını bildi. ödülü ise geçen yılın şampiyonu veriyordu kendisine…

pazar gününün eğlenceli diğer bir etkinliği ise piyango çekilişiydi. 90 adet basılan, 5 liradan satılan ve neredeyse tamamı tükenen biletlerden 43 tanesine hediye koymuştuk. oldukça heyecanlı çekilişler sonrasında bir sürü hediye sahiplerini buldu. hediyeleri fulivosbakkal, ist-look, kaset cafe bar ve arzu otomotiv herhangi bir ücret talep etmeden piyango için ortaya koymuşlardı. sağ olsunlar hem yaylaya renk kattılar, hem de birçok kişiye hediye çıkmasına vesile oldular.

castrol buluşmaya katılan her araca 4 litrelik motor yağı hediye etti. t1’in kasasının altından tek tek çıkartılan motor yağları katılımcılara dağıtıldı. dileyen bandana, sticker da aldı. eksilen yağlara hemen takviye edildi. bir gelenek olarak huriyeciğim tabii ki yağ eksiltmişti ve lıkır lıkır götürdü yağları. öğleden sonra, dönecekler yavaş yavaş hazırlıklara başlamışlardı. kamp onlar için erken bitiyordu, biz ise daha yeni başlamıştık. günübirlik gelenler de olmuştu. 40 günlük elif bebek de bizimleydi. ve kampın en minisi o’ydu. 66 notchback’imiz göz alıyordu… nazar değecek diye ödümüz patlarken, korktuğumuz başımıza geliyor, notch çalışmadı. neyse ki kısa sürede halloldu… sulusuyla da gelenler oldu ama yumurta ile cezalarını çektiler :smiley: tam vedalaşma faslı bitmişti ki çello kayıptı. cihangir dört döndü ama bulamadı. artık umutlar tam tükenmişti ki ‘şifalı su’ya gezmeye giden tayfayla birlikte geldiğini gördük çello’nun. sorun kalmamıştı…

delmece postası pazar akşamüzeri baskısını tamamlamış, 45 tirajı ile geçen yıl piyasaya çıkan çiğdem postası’nı neredeyse ikiye katlamıştı. yıllarca saklanacak tek yaprak bir anı işte…

akşam kamp ateşi yeniden yandı. masalar kuruldu, mezeler yerlerini aldı. bir yandan kamp ateşi etrafında otururken bir yandan da film izlemek için yeniden yaylada sinema faaliyetine giriştik. perdeyi kurduk, ses sistemini bağladık. ilk olarak can dündar’ın sivas belgeseli’ni izledik. 40 dakikalık belgesel sonrasında esas filmimizi koyduk ki, herkes biraz gülsün istedik. cem yılmaz’ın arog’u yayladaydı. gece filmler sonrasında bitti. uyuyanlar, içenler, sızanlar ise hep bakiydi…



üçüncü gün pazartesidir… son gün ise hiç gelmesin…
sabah bir önceki gün olduğu gibi kahvaltı faslı ile güne başladık. bu günü gezme günü olarak belirlemiştik. ayhan abi ve nafiz abi öğleye varmadan toparlandılar. pazartesinin ilk ayrılan ekibi onlardı. ardından biz de hazırlıklarımızı tamamlayıp 2 bus gezmeye çıktık. önce ‘erikli şelalesi’ne gittik. zaten hemen kendimizi suyun içerisinde bulduk. günlerden pazartesi olunca etrafta kimsecikler yoktu. nefes kesen soğukluktaki suyun altında kalarak kendimize geldik. yanımızda getirdiğimiz nevaleleri bir çırpıda bir kayanın üzerine hazırlayıp buluşmanın, doğanın, şehirden uzaklığın, harbi arkadaşlığın keyfini çıkardık. tabii orada olması gerekenler de, eksiklerimiz de vardı ama bir daha ki sefere neden olmasın. nevalemizde neler mi vardı? pek bir şey yoktu… bir büyük rakı, bir kalıp beyaz peynir… buz gibi akan suda iyice soğutup yudumladık rakıları.

sonra şelaleden yürüyüşe başladık. araçlarımızı bıraktığımız yere gelene kadar salıncakta sallandık, tahterevalliye bindik, fotoğraflar çektirip neşemize neşe kattık. yolda fulyalar’la karşılaştık. onlar da dönüş yoluna başlamışlardı. vedalaştık… bir sonraki durağımız dipsiz göl’dü. dipsiz göl nefis bir yer. 15-20 dakikada tüm gölün etrafını dolaşmak mümkün. biz de önce gözetleme kulesine çıktık. manzaraya karşı fotoğraf çektirdik. bu buluşmada karşılaşmayı umduğumuz ama gelmeyen ankaralı arkadaşları andık ve hareketimizi çektik :smiley: gölün etrafını tavaf ettikten sonra, yoldan biraz odun toplayıp yaylaya döndük. evet sadece 5 bus kalmıştık. ortalık biraz daha sakinleşmişti. yalnız bu sefer de fena bir fırtına vardı. tenteler uçmuş, masalar devrilmek üzereydi. olsun gene de güzeldi. e orası yaylaydı ve bunlar gayet normaldi. 3 gün boyunca hafiften yağmur da çiseledi, fırtına da oldu, güneş alabildiğine yaktı.

hava kararmadan kamp ateşini kenan yaktı. ben biraz kestirdim. çok tatlı geldi doğrusu. busun hava kanallarına doğru esen rüzgar ıslık gibi ses çıkartıyordu ki bayıldım. bus büyük kolaylık, bir kez daha gördüm. neyse, gene güzel bir masa hazırladık. o ara karadeniz müzikleri öyle güzel geldi ki, şelaleden ve yürüyüşten yorgun düşen ekip birden ayaklandı ve horon tepmeye başladı. neredeyse 40-45 dakika başta 2 yaşındaki yağmur olmak üzere birçok kişi “ha uşak ha” diyordu, diğerleri de alkışla eşlik ediyordu.

sonra kamp alanına bi araba ve üç kişi geldi. ateş yakıp müzik dinlemeye başladılar. “hay allah keyfimiz kaçacak” diye düşünürken, bir sağlıkçı iki öğretmenin her daim oraya kampa geldiklerini öğrendik. iyi eğlenceler dileyip biz de eğlencemize devam ettik. bu gecenin filmlerine bir türlü karar veremedik. en sonunda hadi ‘ıssız adam’ı izleyelim fikri çıktı ve yayla sinemasını kurduk yine. filmi izlemeyenler için de iyi bir fırsat oldu. film bittiğinde insanların henüz film haddinin dolmadığını tahmin edip bi bomba patlattım: recep ivedik – 1 :smiley: aslında amaç filmde geçen t3’ü göstermekti. ama başlamışken o filmi de izledik. art arda bakınca alakasız gibi dursalar da yaylada her film güzelmiş bunu anladık. gecenin bi’ vakti yattık uyuduk. sabah olsun istemedik. çünkü gidiş vakti yaklaşmıştı…

sabah kahvaltının hemen ardından toparlanmaya başladık. sıkı bir mıntıka temizliği yaptık, çöpleri ortada bir yerde ağzı bağlı bir şekilde toplayıp belediyenin almasını kolaylaştırdık (ek bilgi: çöpler çarşamba günü belediye tarafından alınmıştır.), tuvaletlerin üçü tıkandığından müdahale edemedik (daha düzgün kullanmalıyız, her ne kadar altyapı kötü olsa da içerisine atılan tuvalet kağıtları, atıklar, kartonlar tuvaletleri bu hale getirmiştir) ama bir tanesini tertemiz halde bıraktık, mıntıka yaparken kamp ateşi etrafında kırılan cam kırıklarına bakıp biraz sinirlendik, cemil dayıya biraz yiyecek birkaç mangal bırakıp rahatsızlık verdiysek özür dileyip (vermemişiz, hep gelmeliymişiz ) yayladan aşağıya doğru indik.

belediyeye uğradığımızda bayram münasebetiyle kapalı olduğunu gördük. yolumuza devam ettik. cem yalova’dan pendik feribotuna, olcay da yenikapı feribotuna bindiler. dursun körfez’i dolaştı. ben ve burak da topçular’dan feribota bindik. feribottaki peynirli, domatesli, çaylı, simitli pikniğimiz çok keyifliydi. çok acıkmışız. ve sonunda şehr-i istanbul’a geldik… bir kampı daha böylelikle sona erdirdik. bir dahaki kamplarda görüşmek üz’re esen kalın.


ve teşekkürler…
delmece yaylası’nı keşfetmemize ön ayak olan, kuzuyayla’da karşılaştığımız bir grup gezgine… her türlü imkanı seferber eden teşvikiye belediye başkanı sayın fikret öztürk’e… keşiflere bizzat katılarak hazırlıkları tamamlayan; belediye başkanı ile defalarca istişarede bulunan; birleştirici unsuru hep ön planda tutan; işin mutfağında yer alıp organizeli bir etkinlik yaşamamızı sağlayan; yan yana olunca her şeyin üstesinden gelebileceğimizi gösteren; bazen o aksi ve sabırsız halimi sünger gibi çekip bana tahammül eden; başarılı organizasyonlar halkasına bir yenisini daha ekleyen ve unutulmaz buluşmalardan birine (bu sefer biraz mütevazı olmayalım) imza atan başta yoldaşlar dursun, olcay, cem, furkan olmak üzere tek tek ismini saymasam da kendilerini çok sevdiğimi bilen ‘anatolia vosvos derneği’nin tüm üyelerine… tente konusunda ani manevrası ile bizi rahatlatan, westy’si ile gözümüzü kamaştıran, her yola gelen harbi beşiktaşlı tayfun’a… her türlü hayvanı, böceği, sineği yiyebilen, yollarda olmaktan keyif aldığım, son dönemde tanıdığım en harbi adamlardan biri olan burak’a… olmasa yarım kalacağım canım kardeşim melih’e… mebus’u yeniden kamplara getiren insel’e… farklı lezzetleri tatmamıza imkan sağlayan, fena dağcı, sporcu, ip üstünde bile yürüyen adam alaattin’e… çokonat ile ilk kampını yaşayan, ama hala bi kasa şarabını içemediğimiz bora’ya… biraz uzak kalsak da hep yanlarında olmaktan zevk aldığım nafiz abi’ye, ayhan abi’ye, cenk’e… uzaklardan gelip bizi yalnız bırakmayan, piyango hediyelerini toparlayıp götüren, deniz’in pastasını hep birlikte yaylada yememize vesile olan kurtsatanlar’a… syncro’su ile farklılık yaratan, ince esprileriyle tebessüm ettiren mecit abi’ye… tavla turnuvasının şampiyonu, büyük rakının sahibi levent abi’ye… eskihisar’da peşimize takılan ve ortada sıçan oyununda hiç ortaya geçmeyen ilker, tuncay (ayrıca araç kayıtlarını tek tek bizler için yapan) ve zeyno’ya… hem neşeli bir stand kuran, hem de piyango için katkı sunan fulivosbakkal’a… neyse ki yüz yüze tanışabildiğim metehan’a… “bus tamir etmem” diye naz yapan alemin en kral vosvos ustası recep abi’ye… hem piyango için katkıları, nefis arzu oto standı ve insan yüzü için apo’ya… kocaeli’nden gelen tayfaya… zonguldak’tan gelip ailesi ile kampa katılan selim abi’ye… macit’i yeniden görmeme imkan veren hayatımın dido’suna… “abi” derken bile gözünün içi gülen sevgili irem’e… cumartesi gecesinin en güzel masasını kuran bursa tayfasının çalışkan karıncalarına… yayladaki tek t1 kamyonetin sahibi, piyangonun katkı sunucusu, ist-look temsilcisi, çello’nun babası cihangir’e… hoş sohbet, mucit, vosvos sevdalısı ilhami abi’ye… bir türlü akü takviyesi yapamayıp dert edindiğim bursalı cem’e… günübirlik kaçamak yapan bursa’dan serdar’a, kürşat abi’ye ve yeni vosvosçu arkadaşımıza… 38 günlük elif bebek ile istanbul’dan kaçıp gelen gökhan’a… yarım saat ateş almaya gelen, hamza’yı da getiren faik’e… her araca motor yağı dağıtan castrol’le ilgili tüm bağlantıları yapan bülent abi’ye ve tabii ki castrol’e… suluyla gelse de espri kaynağı tatar’a… notchback’i ile yaylada farklı bir rüzgar estiren, nazarlara vesile olan derin vosvosçu sencer’e… piyango işini, araç kayıtlarını, afiş ve sticker dağıtımını üstelenen başta özge olmak üzere nuray, sunay ve orkan’a… vosvossuz gelip kınamalara maruz kalsa da mezzy’ye… pek sohbet fırsatı bulamadığımız zekeriya abi’ye… daha aklıma gelmeyen, adını unuttuğum, hatırlayamadığım ve bunu anlayışla karşılayacak onlarca vosvosçuya, busçuya… her araçtan neredeyse bir kişiye teşekkür ettiğimden, diğer araç sakinlerini atladığımı sanmayan co-pilotlara, araç içi neşe üstadlarına…

yaylanın efendisi cemil dayı’ya… gece bizleri yalnız bırakmayan çomarlara… yayla senfonik orkestrasının daimi üyeleri olan kurbağalara… son gün ortaya çıkan leyleklere… erikli şelalesi’nin buz gibi suyuna… yaylada en yakın dostumuz olan yeni rakı’ya… göklere uzanan rengarenk uçurtmalara… bu futbolu seven yüreklere… vaktimizi gasp eden tavlaya, dominoya, pokere, satranca… buz gibi rakı, bozulmayan etler, taze mezeler, gece sinema sistemi, aydınlatma sağlayan jeneratörlerini bizlere veren dostlara, jeneratörü icat eden michael faraday’e… bize tüm güzellikleri sunan doğa’ya… dipsiz göl’ün gizemli haline… yollarda olmanın verdiğe hazzı bünyemize yerleştiren duyguya…

hasılı; bu buluşma fikrini ortaya atan tüm beyinlere… beklentisiz, vaadsiz, çok iyi şartlar sunma garantisi olmayan bu buluşmaya katılan, salt yaylada olma dürtüsü ile hareket eden, tebessümle yayladan ayrılan ve de bunları yaşamamızı sağlayan koca kainata teşekkür ederim şahsım adına.
 

Ynt: 2. Bus Buluşması (16 - 19 Mayıs 2009) - Delmece Yaylası



cumartesi günü yayladan kareler - 1

656.jpg


650g.jpg


651m.jpg


652z.jpg


653f.jpg


654n.jpg


655m.jpg
 


Ynt: 2. Bus Buluşması (16 - 19 Mayıs 2009) - Delmece Yaylası


teşvikiye'de hem alışveriş, hem de belediye başkanı ile sohbet cumartesi 10:00 suları

301e.jpg


302g.jpg


303w.jpg


304w.jpg



'dipsiz göl'den manzaralar cumartesi 10:30 suları

401k.jpg


402.jpg


403g.jpg


404t.jpg




ahmo olmayınca rakı işi bana kaldı... cumartesi 10:45 suları

405.jpg
 

Ynt: 2. Bus Buluşması (16 - 19 Mayıs 2009) - Delmece Yaylası

işte yola çıkıyoruz... cumartesi 06:00 suları

101x.jpg


102a.jpg


103c.jpg





eskihisar - topçular iskelesinde ve feribotunda... cumartesi 07:30 suları

201lbi.jpg


202v.jpg


203u.jpg




bazılarının istekleri farklı... cumartesi 08:30 suları

204p.jpg
 





Ynt: 2. Bus Buluşması (16 - 19 Mayıs 2009) - Delmece Yaylası

cumartesi gecesinden kareler - 1

701z.jpg


702dsf.jpg


703k.jpg


704.jpg


705v.jpg


706y.jpg


707g.jpg



ve bence kampın en güzel sofrası. vosvosların, busların arasında hem mütevazi hem de o kadar zengin ki. bu sofranın ucunda olmaktan çok mutluluk duydum...

708u.jpg
 






Gezenbilir bilgi kaynağını daha iyi bir dizin haline getirebilmek için birkaç rica;
- Arandığında bilgiye kolay ulaşabilmek için farklı bir çok konuyu tek bir başlık altında tartışmak yerine veya konu başlığıyla alakalı olmayan sorularınızla ilgili yeni konu başlıkları açınız.
- Yeni bir konu açarken başlığın konu içeriğiyle ilgili açık ve net bilgi vermesine dikkat ediniz. "Acil Yardım", "Lütfen Bakar mısınız" gibi konu içeriğiyle ilgili bilgi vermeyen başlıklar geç cevap almanıza neden olacağı gibi bilgiye ulaşmayı da zorlaştıracaktır.
- Sorularınızı ve cevaplarınızı, kısaca bildiklerinizi özel mesajla değil tüm forumla paylaşınız. Bildiklerinizi özel mesajla paylaşmak forum genelinde paylaşımda bulunan diğer üyelere haksızlık olduğu gibi forum kültürünün kolektif yapısına da aykırıdır.
- Sadece video veya blog bağlantısı verilerek açılan konuların can sıkıcı olduğunu ve üyeler tarafından hoş karşılanmadığını belirtelim. Lütfen paylaştığınız video veya blogun bağlantısının altına kısa da olsa konu başlığıyla alakalı bilgiler veriniz.

Hep birlikte keyifli forumlar dileriz.


GEZENBİLİR TV

GEZENBİLİR'İ TAKİP EDİN

Forum istatistikleri

Konular
103,875
Mesajlar
1,524,918
Kayıtlı Üye Sayımız
166,661
Kaydolan Son Üyemiz
Necmierdan

Çevrimiçi üyeler

SON KONULAR



Geri
Üst