Ynt: 10 Nisan' da 10 Bin Kişi
Saray’da eylemin afişlerini bir banka atm’sinde görünce “çakı bulmuş şopar gibi sevindik.”
Saray’da ufak ufak bulutlar etrafımızı sardı ve Vize’ye girerken yağmur ilk damlalarını attı…
Tabi bu esnada tek derdimiz rotanın ilk etabı olan İst-Kırklar kısmını tamamlamaktı.
Bu sebeple yer yer sağnak ve ahmak ıslatan kıvamında çeşitli voleler yapan havaya karşı kendimizi sağlama almak açısından Saray-Kıyıköy-Sergen-Poyralı rotasını Saray-Vize-Poyralı olarak değiştirmek zorunda kaldık çünkü bir ara gökyüzü öyle karardı ki saat 16.00civarıydı sanırım yolu sadece farla aydınlatır olduk adeta…
Tabi bu arada yağmur münasebetiyle hızımız düştü, bol virajlı Vize-Poyralı güzergahı hem seyri güzel hem de bir o kadar dikkatin ve yusufun tavan yaptığı bir mesafe oldu.
Anne tarafımın köyü olan Poyralı’ya bayır aşağı inerken görünce bir duygulandım. Sevindim.
Yazlar az güzel vakitlerim geçmemişti deresinde, kavaklığında…
Köfteci Muammer agam’ın dükkanı da açıktı, köfte yerdik te ama acıkmamıştık henüz ve yağmur da ufak ufak duruyordu. Kırklareli’ne geldik sayılırdı…
Köy içinden geçerken kornayla selam verdik köylüye…Derenin köprüsünü geçip bayırı sardırmadan hemen sağda durduk mezarlığın karşısında, içeri girmeden dayıma, enişteme, dedeme, nineme dua ettik.
En yakın zamanda gelip topraklarını havalandırıp derenin suyundan topraklarına dökmek için söz verdim kendime…
Bu kısa seramoniden sonra yer yer yağışın arkamızda kaldığını giderek kuruyan yoldan anladık ve biraz yol kestik ve sakince pınarhisar’a ve oradan kırklareli’ne girdik….
Girdik ama girişte polis abi geldiğimizi görüp te yolun karşısından depar attı vallahi.
Evraktı falan derken bayağı sohbet oldu ayaküstü.
Tekirdağlı hemşerim çıktı biraz ordan muhabbet yaptık. Evrakları görünce
“işte bea işte bea, şiir gibi baksana, sigorta tam, a2 var hemde c’li e’li, rusat tam… daha ne olsun bea…” dedi.
Gülüştük… bir fotoğraf çekildik devam etik.
Bu fotoda ortadaki arkadaş yakalanan
Bizimle beraber yoldan çevirdiği motorun sürücüsünün ne ehliyeti ne ruhsatı vardı, polis bağlicaz deyince “aga du bağlama emen bea, ben sülüyom getircekler evden epiciini şindi” dedi. Güldük bayağı
Bu fotoda aynada görünen motor evrakları olmayan.
Ve Kırklareli’ne girince Karagöz’e selam durmadan olmaz…
Trakya insanının değişik isimli mekanlarından biri…
Ve teyzemin evine geldik…
Akşam Kırklareli’nde kalacağımız için Kasaplararasında piiz yapmadan olmaz…
Gittik Damat Olcay Paşa’nın müdavimi olduğu “Küçük Canlı – Zikri’nin Yerine…”
Avuç içi kadar bir birane.
Muhabbet şahane…
Zaten içeri girdik falan hemen muhabbet başladı “naabünüz be adaj” diye…
Fotoğrafta en sağda üstü açık spor kafalı Oğuz abinin biranede cüppeli fotoları var…(zate adam arkadaşına kulak yaptı fotoda bile )
Ne iş dedik başladı anlatmaya….
50 yaşından sora maaşa zam alsın diye 2 senelik MYO okumuş. Okulun en yaşlısı diye rektör onu sahneye çıkarmış etmiş…Hikayesi burada yazmakla bitmez…
“adaj sınav zamanı gelüüdüm te buraya çeküüdüm vodkayı sora sınava…”
“ee abi sora nası geçiyodu?”
“abe vodkayı aldınmıydı zihin canavar oluyy hepicii 90dı bea” diyo…
Okulu bitirince büyük oğluna fırça kaymış “ulan ben bitirdim sen giremedin bi şu okula” diye…
Mekan ufak, sohbet bitmek bimiyor…
Ama ikişer bira-rakı da bırakıyoruz sohbeti ayrılıyoruz. Hafif yorgunluk var, daha yolumuz uzun, dinlenmek gerek…
Eve dönüyoruz…