Ynt: Kanyon geçişleri için gerekli malzemer
KANYON EMNİYET SİSTEMLERİ VE İSTASYONLAR
Tüm doğa sporları emniyet sistemleri birbirine benzemektedir. Ayrımın en farklı olduğu nokta mağaracıların statik, dağcıların ise dinamik sistemler kullanmasıdır. Kanyoncular ise her ikisine hakim olmak ve kullanmak zorundadır. İp inişlerinin statik eğilimleri vardır. Fakat kanyonda inişleri tek başınıza yapmazsınız. Su sistemi dinamik hale getirir. Bu noktada mağara ve tırmanış teknikleri bir arada kullanılır. Burada basitçe emniyet aletleri ne ne işe yaradıklarını anlatıcam. Pratik uygulamalar kaçınılmazdır.
TAKOZ: Mikro ve normal olarak ikiye ayrılır. Micro takozlar çekeri düşük şok emicileri olarak kullanılan destek ara birimleridir. Zorunluluklar haricinde tek başlarına kullanılmazlar. Çatlaklara sıkıştırma yöntemi ile çalışırlar. İniş ağızları genelde çok elverişli değildir. Bu noktada ya yükselmek yada daha geride bir çatlak sistemi bulmak gerekir. Sistem süstünmesi perlon bantlar üzerine kurulmalıdır. İp, karabina ve takoz baplantı hattı sürtünmeden kosunmalıdır. Takoz kullanımının dezavantajı çekeri tek yöne olmasıdır. Bir kaç takoz bir arada kullanılarak çeker yönleri arttırılabilir. Dikkat edilmesi gereken bir diğer nokta da suyun kaya yapısını bozmuş olabileceği ve sağlamlığının azalmış olmasıdır. Çatlak içerisinde biriken çamur ve oluşumda düşünülmelidir.
SİKKE: Bir alternatiftir. Yedekleme olarak kullanılabilir. Zor durumda inişte yapılabilir. Kaya yapısının saplmlığından emin olunduktan sonra doğru çatlağa doğru sikke kullanılmalıdır. Sikke bir kaç boy ve çeşit olarak taşınması gerektiğinden fazla ağırlık yapabilir. Her çatlağa her sikke kullanılmaz.
YAYLI TAKOZ: Kesinlikle çekeri çok fazla ve güvenilir bir alettir. Sıkıştımı asla kurtulmaz. Dikkat edilmesi gereken çalışma sistemidir. Yayl takoz üzerine şok bindiğinde yüksek gerilimlerde çalışır. İstasyonlarda sadece bac-kup olarak kullanılır.
Düşük yüklerde ve istikrarsık şoklarda yerinden çıkar.
Kanca: Sistem döşemekte döşeyen kişinin emniyetini almak için kullanılır. Geçici bir önlemdir. Asla istasyonda kullanılmaz.
BOLT: İki farklı türü vardır. Kimyasal ve çakma. Kimyasal boltlar en güçlü ve her yöne çekeri olan ana istasyon ve rota boltlardır. Fakat 12 saatten önce kullanılamazlar. Epoksi ile tutunurlar. Çakma boltler en eski bolt türüdür. 8'mm den başlarlar.Genellikle bu ölçü kullanılır. İki çeşit kulak vardır kaya yapısı ve emniyet noktasına göre kullanılırlar. El matkabı, kovan ve kulakları fazla ağırlık yapar. Fakat iyi atılmış bir boltun çekeri azami 1500kg dir. Evet uygulaması zaman alır ve tüm doğa sporları camiası aslında bolt kullanımına karşıdır. Doğaya zarar vermek hiçbirimizin istediği bir şey değildir. Fakat karşı olan dağcıların önce basit bir kanyonu geçmesini, şelale altındda dayak yiyerek ip inişi yapmasını şiddetle tavsiye ederim. Bolt güvenliğin sonderece arttırıldığı bir sistemdir.
İSTASYON: Kabaca düşünüldüğünde bir kişinin ağırlığı ortalama 80kg dir. Çanta ve ekipmanla, üzerine düşen suyuda koyarsak yaklaşık 250kg yi buluruz. Aslında tüm emniyet sistemleri böyle bir yükü taşıt. FAKAT !!!
250 kg nin her sarsıntısı, ayak kaymasından kaynaklanan 20-30 cm düşüş şokları, sağa ve sola yapılan yalpalanmalar ve pandüller düşünüldüğünde ortaya çıkan kuvvet 450 kg'nin üstündedir. İpin sitatik olduğu düşünüldüğünde ortaya çıkan bu kuvvetin %80'i istasyon tarafından emilir. Birde alt tarafta duran ve tehlike anında (dağcıların bir sistemi olan alttan ip çekerek) emniyet almaya çalışan kişi düşünüldüğünde ortaya yüksek ağırlıklar çıkar.
İstasyon üstten emniyetli çift ipli kurulur. Uzun inişlerde ilk inen kişi açık bir boş ip, bacak arasında çanta içindeki ana ip ve üstten kontrollü bir sistemle iner.
ANTRENMAN VE HAZIR OLMAK
Bir doğa sporcusunun faaliyet öncesi hazırlığı kaçınılmazdır. Beslenme ve kondisyon hayayti önem taşıyan bilgi ve çalışmalardır. İçerisinde bulunduğumuz arazide kondisyonumuz ne kadar iyi ise o kadar rahat eder ve keyifli bir faaliyet geçiririz. Bununla birlikte dinç bir vücud bize daha az hata yaptırır. Yorgunluğun ve biyolojik yetersisliğin yol açtığı bir çok tehlike vardır.
ZİNDELİK TESTİ: Normal şartlar altında yetişkin bir bireyin orta yaşların sonuna kadar herhangi bir aktivite yapmadığı zamanki nabzı (kalp atışı) dakikada 60-80 arasındadır. 15 saniye nabzımızı dinleyip 4 ile çarpınca rakkamı buluruz. Düzensiz bir yaşam, yanlış beslenme, öğün atlama ve antrenmansızlık bu rakamı yukarılara taşır. Bununla birlikte sigara, uykusuzluk, geç yenen ağır besinlerde geçici ritim bozokluklarına sebeb olur. Ritim bozukluğu kişinin rahat bir uyku uyuyamamasına, gereksiz enerji harcamasına ve konsantrasyon bozukluğuna sebeb olur. Spora yeni başlayan kişilerde de baş gösteren geçici ritim bozukluğu önemsenmemelidir. Bu metabolizmanın adabtasyon sürecidir.
Bununla birlikte kişinin kendibaşına uygulayacağı bir testte metabolizmanın ne kadar hızlı normale döndüğüdür. 25-30 cm yükseklikteki bir rampada yapılabilir. Teste başlamadan önce nabız ölçülür ve kayıt edilir. Beş dakika boyunca tempolu bir şekilde yükseltiye çıkılıp inilir. Artan nabız kayıt edilir. yoğun kardiyo çalışmaları haricinde nabzımız üç haneli rakamlara çıkmamalıdır. Test sonrasında ölçülen nabız bize ne kadar zinde olduğumuzu, nabzımızın eski haline döndüğü süre ise metabolizmamızın normale dönüşündeki kararlılığını gösterir.
LAKTİK ASİT: Basitçe anlatmak gerekirse metabolizmanın oksijen ile şekeri yakması sonucu oluşan bu enzim kaslarda ağrıya ve hareket kabiliyetinin düşmesine sebep olur. Özellikle kaya tırmanışçılarının mücadele ettiği bu biyolojik olay çok önemlidir. Doğa sporlarında hız ve el becerisi kaybı, düğüm atılamamasına, sistem döşenememesine sebeb olur. Suyun soğukluğu, yaşanan heyecan, fiziksel zorlanma ve birde buna tehlikeli bir senaryo eklersek yükselen nabız hiçbir düğümü çözememizi ve gerektiğinde sistemden kaçıllamamayı sağlar. Düzenli antrenman hamlık olarakta bilinen keskin kas ağrılarını, kasların şişmesini yani laktik asit birikimini kayda değer bir oranda azaltır.
HİPERVENYİLASYON: Solunumun sayı ve derinliğinin anormal derecede artmasıdır. Kontrol edilemeyen nabız, yetersiz solunum, şiddetli kaygı ve heyecan gibi nedenlerle ortaya çıkar. Baş bönmesi, kaslarda kasılma, işitme ve görme bozukluğu, algılamam eksikliği ve oksijen açlığı yaratır. Antrenmansızlık, pisikolojik yetersizlik ( kendini faffliyete hazırlayamama) gibi nedenler sebeb olabilir.
HİPOTERMİYA: Aslında beslenme ile alakalı bir hastalık olmasına rağmen doğa sporcularının antrenman ile destekliyerek çözebilecekleri bir sorundur. Kısaca anlatmak gerekirse kanın akışkanlığı ile alakalı bir ısı porblemidir. Bilinenin aksine sadece dondurucu soğuklarda ortaya çıkmaz. Akışkanlığı azalmış kanın görevivi gerektiği kadar iyi yapamaması en büyük nedendir. Gereksiz ve alışılmışın üstünde bir enerji harcanması, kaybedilen sıvı ve enerjinin takviye edilememesi, ıslak vücut veya soğuk hava başgöstermesi için uygun ortam yaratır.
Tüm bunların üstesinden gelebilmek düzenli antrenman ve bilinçli beslenme ile mümkündür. Önceikle metabolizmanın tanınması, kişinin kendi sınırlarının farkına varması ve sonra bu sınırları genişletmesi gerekir. Faaliyet esnasında bunları yapmaya kalkışmak hem bir işkence olabilir hemde her an bir tehlikeye doğurabilir.
KOŞU: Herkezin uygularken zorlandığı, bir türlü başlayamadığı, koşmaktan sıkıldığı bir antrenman biçimidir. Evet sıkıcıdır ama en önemli antrenmandır. Yine bilinenin aksine öyle kiilometrelerce koşmak, hergün çalışmak yada yüz metrede rekor kırma çalışmaları gayet gereksiztir. Haftada bir iki sefer çalışmak yeterlidir. Dikkat edilmesi gereken nokta tempolu koşuya geçildiğinde 20dk nın üzerinde koşulmalıdır. Koşu sonlandığında da birden bire durulmamalı bir miktar yürünerek kalbimize normale dönmesi için yeterli zamanı tanımalıyız. Sihirli rakam 20'dir. Bunun sebebi vücudun anlık metabolizma değişikliklerinde karşı tepki vermesidir. Kısa süreli antrenman vücut direnci ile karşılaştığından sadece yorgunluğa sebep olur. Oysa nabzımızın 20 dk boyunca 100 ve üzei atmasını sağladığımızda, metabolizma karşı koymak yerine bu nabza ve enerji yakımına adapte olmaya çalışacaktır. Bundan dolayı gerekli gördüğü kas guruplarını güçlendirmeye, kan damarlarını genişletmeye ve glikojen yakımını ve depolamatı arttıracaktır.
KAS GELİŞİMİ: Evvet amacımız dünya vücut geliştirme şampiyonasına katılmak değil. Kaya tırmandığım dönemlerde kompleks yapıp allah ne verdiyse tırmanmaya kalkışan bir çok kas kütlesini kayadan indirmek için bir hayli uğraşmıştık. Kas kütlemiz kafamızı kaşımaya engel olmamalı
Kas gelişimi iki biçimde olur.
A: Var olan kas kütlesinin ağırlık altına sokularak gelişmesini sağlamak
B: Var olan kas kütlesinin gerilme ve kasılma hareketleri ile mukavemetini arttırıp kütlesini konsantre ederek
Biz ikinci antrenman ile ilgilenmeliyiz. Kas hareletleri iki türlüdür. Basit olarak anlatmak gerekirse kolumuzu yukarı aşağı hareket ettirdiğimizde kasların kasılması kas kütlesinin gelişmesi arttırılmasına sebep olur. Fakat bir duvarın karşısına geçip ellerimiz ile duvarı itmeye çalışmamız sadece kasılmayı sağladığından kütle gelişimi yerine mukavemeti sağlar. Hareket eden uzuv yorulduğunda vücudun diğer kas guruplarından destek almak için çeşitli kombinasyonlar oluşturur. Bu çalışan kas guruplarının anlık ta olsa dinlenmelerine sebep olur. Fakat kasılan kas gurupları için böyle bir şey mümkün olmayabilir. Özellikle tırmanırken yada sistem döşerken bir çok kötü pozisyonda çalışmak zorunda kalırız. Bu kasılmalar 45-60 saniye gibi kısa sürelerde sürekli olduğunda çok hızlı bir laktik asit birikimi oluşturlar. Gün boyu yüzlerce kilo kaldırabilen, taşı sıksa suyunu çıkarabilecek sporcuların doğa sporlarında hızlı yorulmaları bu yüzdendir. Kasılma antrenmanları var olan kas guruplarımızın hareketsiz enerji harcama anlarındaki mukavemetini atrtırır. Bununla birlikte sıkılaşan ve gittikçe küçülerek konsantre olan kaslara sahip olmamıza yarar. Dolayısı ile bu tür kaslar darbelere ve aşırı esnemelere de çalışırlar.
Kaslarımıza her hangi bir antrenman yaptıracak isek bunu kendi vücut ağırlığımızla ve çok tekrarlar biçiminde tapmalıyız. Söz konusu çalışmalar hepimizin bildiği mekik, cranç, şeytan merdiveni, şınav, barfiks ve bulduğumuz bir barda asılp komik hareketler halinde olmalıdır. Vakit ve imkan bulunduğunda yapar kaya ve kısa kaya çalışmaları da çok fayda verir.
NOT: Yazı daha önce okuduğum ve notlarıma aldığım bir siteden alıntıdır. Orada emeği geçen bu arkadaşa bir kez daha teşekkürler. Umarım faydalı olmuştur.