Bir Derin Hikaye

  • Konuyu Başlatan: Konuyu başlatan seyit Tarih:
  • Başlangıç tarihi Yazılan Cevaplar:
  • Cevaplar 35
  • Okunma Sayısı: Görüntüleme 5,916

seyit

Kamp III
Mesajlar
723
Tepkime Puanı
1
ABD'nin hayata geçirdiği ve kısaltması " IFYE" olan International Farm Youth Exchange Program ( Uluslar Arası Genç Çiftçi Karşılıklı Değişim Proğramı) olarak bilinip farklı ülkelerdeki çiftçi ailelerinin gençlerini görgü,bilgi ve becerilerini artırmak amacıyla başta ABD olmak üzere proğrama üye tüm ülkelere yollayan bir kuruluş.Bugün hala işlevini sürdürüyor.
Yıl 1962.Ben henüz ilkokuldayım.Biryıl önce yukarıda belirttiğim proğram kapsamında ABD'ye gitmeye hak kazanıp bu ülkeye gitmiş olan ağabeyim orada bulunduğu sırada 5-6 farklı eyalette birtakım çiftliklerde belirli süreler kaldıktan ve misafir edildikten sonra nihayet dönmüş ve anılarını,gördüklerini,öğrendiklerini anlatıyor.İşte bu anılardan birtanesi; kaldığı bir önceki çiftlikteki süresi dolduğunda kendisini oradan alıp kalacağı diğer çiftliğe götüren proğram yetkilisinin nihayet o çiftliğe ulaştıklarında çiftlik evi ile aralarında 60-70 metrelik bir çim alana girmeyip aracını onun dışında park etmesi ve ağabeyimin neden eve daha fazla yaklaşmadığı sorusuna ise " Lastik tekerlekli ve kuru mevsimde olsa bile tekerlekleklerin zarar verebileceği"ni gerekçe göstererk o alana girmemiş olması karşısında duyduğu ezikliği de anlatması beni de etkilemişti.O yaşlardan itibaren bu ve benzeri bir kültürle yetiştim.
Yine ABD'den ve pek çok eyalete ait haberlere de neredeyse günlük göz atmamdan bir eyalet yerel basınından okuduğum bir başka örnek aktarmak istiyorum.
Ormanlık bir sahada hepimizin bildiği orman içi o toprak yolun yoğun bir yağış sonrası oldukça ağırlaşıp çamurladığı bir dönemde,orman görevlileri o toprak yoldan çıkıp yaklaşık 2 mil uzunluğunda bir bölümü kenardaki otluk zeminde yapan ve yağış sonrası yaş olan zemini/çimi/doğal ot dokusunu da tahrip etmiş olan araç izleri görüp olayı hemen araştırmaya başlamışlar. Kısa sürede bunu dört adet lise öğrencisinin ailelerine ait 4x4 araçlarla eğlenmek amacıyla bu ormana gelip fakat çok çamur olan o 2millik kısımda toprak yoldan çıkıp kenardan ilerlemiş olduklarını tesbit etmek suretiyle bu çocukları bu hatalarından dolayı hakim karşısına çıkarmışlar.Mahkeme sonucu bu gençler ikişer yıl mahkumiyet almışlar.
Araç satışı ile ilgili şu malum sitede yer alan ve zaman zaman bu foruma da ayrıca düşen ilanlardan birinde (o sitede) ayrıca bir de video eklenmiş.Artık çocukluk ve gençlik çağını çoktan geride bırakmış bir grup insanın kendilerince offroad yaptıklarını sanarak doğal dokuyu ve doğal ot/çimen dokusunu nasıl bir sorumsuzluk içinde katledip ardından histerik çığlıklar attığına kahrederek tanık oldum.
Herzaman da makas,şaft dingil konuşacak deyiliz.Bu defa da bir takvim yaprağı okumuş olun bari.
 

Etiketler
Ynt: Bir Derin Hikaye

seyit' Alıntı:
ABD'nin hayata geçirdiği ve kısaltması " IFYE" olan International Farm Youth Exchange Program ( Uluslar Arası Genç Çiftçi Karşılıklı Değişim Proğramı) olarak bilinip farklı ülkelerdeki çiftçi ailelerinin gençlerini görgü,bilgi ve becerilerini artırmak amacıyla başta ABD olmak üzere proğrama üye tüm ülkelere yollayan bir kuruluş.Bugün hala işlevini sürdürüyor.
Yıl 1962.Ben henüz ilkokuldayım.Biryıl önce yukarıda belirttiğim proğram kapsamında ABD'ye gitmeye hak kazanıp bu ülkeye gitmiş olan ağabeyim orada bulunduğu sırada 5-6 farklı eyalette birtakım çiftliklerde belirli süreler kaldıktan ve misafir edildikten sonra nihayet dönmüş ve anılarını,gördüklerini,öğrendiklerini anlatıyor.İşte bu anılardan birtanesi; kaldığı bir önceki çiftlikteki süresi dolduğunda kendisini oradan alıp kalacağı diğer çiftliğe götüren proğram yetkilisinin nihayet o çiftliğe ulaştıklarında çiftlik evi ile aralarında 60-70 metrelik bir çim alana girmeyip aracını onun dışında park etmesi ve ağabeyimin neden eve daha fazla yaklaşmadığı sorusuna ise " Lastik tekerlekli ve kuru mevsimde olsa bile tekerlekleklerin zarar verebileceği"ni gerekçe göstererk o alana girmemiş olması karşısında duyduğu ezikliği de anlatması beni de etkilemişti.O yaşlardan itibaren bu ve benzeri bir kültürle yetiştim.
Yine ABD'den ve pek çok eyalete ait haberlere de neredeyse günlük göz atmamdan bir eyalet yerel basınından okuduğum bir başka örnek aktarmak istiyorum.
Ormanlık bir sahada hepimizin bildiği orman içi o toprak yolun yoğun bir yağış sonrası oldukça ağırlaşıp çamurladığı bir dönemde,orman görevlileri o toprak yoldan çıkıp yaklaşık 2 mil uzunluğunda bir bölümü kenardaki otluk zeminde yapan ve yağış sonrası yaş olan zemini/çimi/doğal ot dokusunu da tahrip etmiş olan araç izleri görüp olayı hemen araştırmaya başlamışlar. Kısa sürede bunu dört adet lise öğrencisinin ailelerine ait 4x4 araçlarla eğlenmek amacıyla bu ormana gelip fakat çok çamur olan o 2millik kısımda toprak yoldan çıkıp kenardan ilerlemiş olduklarını tesbit etmek suretiyle bu çocukları bu hatalarından dolayı hakim karşısına çıkarmışlar.Mahkeme sonucu bu gençler ikişer yıl mahkumiyet almışlar.
Araç satışı ile ilgili şu malum sitede yer alan ve zaman zaman bu foruma da ayrıca düşen ilanlardan birinde (o sitede) ayrıca bir de video eklenmiş.Artık çocukluk ve gençlik çağını çoktan geride bırakmış bir grup insanın kendilerince offroad yaptıklarını sanarak doğal dokuyu ve doğal ot/çimen dokusunu nasıl bir sorumsuzluk içinde katledip ardından histerik çığlıklar attığına kahrederek tanık oldum.
Herzaman da makas,şaft dingil konuşacak deyiliz.Bu defa da bir takvim yaprağı okumuş olun bari.

kısacası Herşeyi dengeli ve ölçülü yapmalıyız
 

Ynt: Bir Derin Hikaye

huseyin43' Alıntı:
kısacası Herşeyi dengeli ve ölçülü yapmalıyız
Allah'ın verdiği nimetlerden faydalanmalı,ancak onları asıl sahipleri olan gelecek kuşaklara da kendimize küfrettirmeden devredebilmeliyiz.
Benden önceki öz babamdı.Benden sonraki ise öz be öz kendi çocuğum.Bana bu kadar yakın olan insanlar.Babam bana bir orman bırakmasaydı ben kaynaktan su içme zevkini hiç bilmeden hep damacana suyu içen biri olarak yaşardım.Kendi çocuğumun da bu zevkten mahrum kalmasını içime sindiremem.
 

Ynt: Bir Derin Hikaye

seyit' Alıntı:
ABD'nin hayata geçirdiği ve kısaltması " IFYE" olan International Farm Youth Exchange Program ( Uluslar Arası Genç Çiftçi Karşılıklı Değişim Proğramı) olarak bilinip farklı ülkelerdeki çiftçi ailelerinin gençlerini görgü,bilgi ve becerilerini artırmak amacıyla başta ABD olmak üzere proğrama üye tüm ülkelere yollayan bir kuruluş.Bugün hala işlevini sürdürüyor.
Yıl 1962.Ben henüz ilkokuldayım.Biryıl önce yukarıda belirttiğim proğram kapsamında ABD'ye gitmeye hak kazanıp bu ülkeye gitmiş olan ağabeyim orada bulunduğu sırada 5-6 farklı eyalette birtakım çiftliklerde belirli süreler kaldıktan ve misafir edildikten sonra nihayet dönmüş ve anılarını,gördüklerini,öğrendiklerini anlatıyor.İşte bu anılardan birtanesi; kaldığı bir önceki çiftlikteki süresi dolduğunda kendisini oradan alıp kalacağı diğer çiftliğe götüren proğram yetkilisinin nihayet o çiftliğe ulaştıklarında çiftlik evi ile aralarında 60-70 metrelik bir çim alana girmeyip aracını onun dışında park etmesi ve ağabeyimin neden eve daha fazla yaklaşmadığı sorusuna ise " Lastik tekerlekli ve kuru mevsimde olsa bile tekerlekleklerin zarar verebileceği"ni gerekçe göstererk o alana girmemiş olması karşısında duyduğu ezikliği de anlatması beni de etkilemişti.O yaşlardan itibaren bu ve benzeri bir kültürle yetiştim.
Yine ABD'den ve pek çok eyalete ait haberlere de neredeyse günlük göz atmamdan bir eyalet yerel basınından okuduğum bir başka örnek aktarmak istiyorum.
Ormanlık bir sahada hepimizin bildiği orman içi o toprak yolun yoğun bir yağış sonrası oldukça ağırlaşıp çamurladığı bir dönemde,orman görevlileri o toprak yoldan çıkıp yaklaşık 2 mil uzunluğunda bir bölümü kenardaki otluk zeminde yapan ve yağış sonrası yaş olan zemini/çimi/doğal ot dokusunu da tahrip etmiş olan araç izleri görüp olayı hemen araştırmaya başlamışlar. Kısa sürede bunu dört adet lise öğrencisinin ailelerine ait 4x4 araçlarla eğlenmek amacıyla bu ormana gelip fakat çok çamur olan o 2millik kısımda toprak yoldan çıkıp kenardan ilerlemiş olduklarını tesbit etmek suretiyle bu çocukları bu hatalarından dolayı hakim karşısına çıkarmışlar.Mahkeme sonucu bu gençler ikişer yıl mahkumiyet almışlar.
Araç satışı ile ilgili şu malum sitede yer alan ve zaman zaman bu foruma da ayrıca düşen ilanlardan birinde (o sitede) ayrıca bir de video eklenmiş.Artık çocukluk ve gençlik çağını çoktan geride bırakmış bir grup insanın kendilerince offroad yaptıklarını sanarak doğal dokuyu ve doğal ot/çimen dokusunu nasıl bir sorumsuzluk içinde katledip ardından histerik çığlıklar attığına kahrederek tanık oldum.
Herzaman da makas,şaft dingil konuşacak deyiliz.Bu defa da bir takvim yaprağı okumuş olun bari.

Offroad yaptıklaırnı sanmayı bırakın, offroad'un ne oldugunu bıldıklerını bile zannetmiyorum.Kendilerini zararlarıyla tatmin eden zavallı gurubu.Malum ilanda tanık olduğumuz ve bundan sonrada olucağımız gibi çok insan var ama biz offroad grupları en başta DOĞA SEVERLER olarak bu işe başladık.Bu sitede yaşım küçük olmasına rağmen kamp alanında çevre temizliği yapanı da gördüm o sorumluluk anlatılacak gibi bir şey değil .Offroad sadece arazi araçlarının doğayla dans edişi değildir.Araçlarımızla beraber doğada ki zorlukları fark ederek dayanışma,yardımlaşma,paylaşma gibi insani duyguları geliştiriyoruz insani dedim video da ki konuşan varlıkların ne olduğunu çözmedim ,ama bu zorlukları yok ederek değil aşarak geçmek marifet oluyor.Uzatmadan o video da ki tablodan bir insan olarak utanç duydum.Bir doğa sever , offroad tutkunu olarak ki duygularımı ifade bile etmek istemiyorum saygılar.
 

Ynt: Bir Derin Hikaye

Aklıma rahmetli dedem geldi. Maddi imkanı olmasına rağmen duman çıkarıyor, ağaçlara zarar verir diye hayatı boyunca yüzlerce dönümlük tarlalarına traktör, biçerdöğer sokmadı. onlar da sebeplensin diyerek hep insan gücü kullandı. Komşu çiftlikler makinalarla birkaç günde hasat yaparken biz öküzlerle, atlarla haftalarca uğraşırdık. 80'li yıllara kadar elektrik bile yoktu. Gaz lambasıyla oturur, suyu kuyudan çekerdik. Yaz tatillerini iple çekerdim, medeniyetin uğramadığı yere gitmek, meyve toplamak, sabahın köründe sulama yapmak, ahırlarda gübre temizlemek için.

Sonra ne oldu. Çevre beton yığınlarıyla sarıldı, DSİ tarım yapılmasın diye su kanallarını kapattı, belediye tarlanız arsa statüsüne girdi diye vergilerle vurdu. Dağ gibi dedem direnemedi, topraktan uzaklaşınca hastalandı ve hakkın rahmetine kavuştu.

Hüseyin Çöğür mutlaka biliyordur, sanat okulu ile istasyon arasındaki bölgeden bahsediyorum. 40 yıl önce istasyon caddesi sanat okulunda biter, sonra göz alabildiğince yeşillik başlardı. Şimdi tanınmayacak halde. Bazan google map'i açıp Kütahyanın yeşil kalmış tek bölgesini, dedemin tarlalarını seyrediyorum. Ağaçlar, otlar suya ulaşmışlar, hala yeşiller.

İşte ben de bu yüzden bu dağ başına kaçtım. Toprak sevgisini dedemin bıraktığı yerden sürdürmek yeşili, doğayı canlı tutmak için.

Bu da benim takvimimden bir yaprak. Seyit'in açtığı konu sayesinde dedemi anmış oldum. Toprağı bol olsun.
 



Ynt: Bir Derin Hikaye

Buggy' Alıntı:
Aklıma rahmetli dedem geldi. Maddi imkanı olmasına rağmen duman çıkarıyor, ağaçlara zarar verir diye hayatı boyunca yüzlerce dönümlük tarlalarına traktör, biçerdöğer sokmadı. onlar da sebeplensin diyerek hep insan gücü kullandı. Komşu çiftlikler makinalarla birkaç günde hasat yaparken biz öküzlerle, atlarla haftalarca uğraşırdık. 80'li yıllara kadar elektrik bile yoktu. Gaz lambasıyla oturur, suyu kuyudan çekerdik. Yaz tatillerini iple çekerdim, medeniyetin uğramadığı yere gitmek, meyve toplamak, sabahın köründe sulama yapmak, ahırlarda gübre temizlemek için.

Sonra ne oldu. Çevre beton yığınlarıyla sarıldı, DSİ tarım yapılmasın diye su kanallarını kapattı, belediye tarlanız arsa statüsüne girdi diye vergilerle vurdu. Dağ gibi dedem direnemedi, topraktan uzaklaşınca hastalandı ve hakkın rahmetine kavuştu.

Hüseyin Çöğür mutlaka biliyordur, sanat okulu ile istasyon arasındaki bölgeden bahsediyorum. 40 yıl önce istasyon caddesi sanat okulunda biter, sonra göz alabildiğince yeşillik başlardı. Şimdi tanınmayacak halde. Bazan google map'i açıp Kütahyanın yeşil kalmış tek bölgesini, dedemin tarlalarını seyrediyorum. Ağaçlar, otlar suya ulaşmışlar, hala yeşiller.

İşte ben de bu yüzden bu dağ başına kaçtım. Toprak sevgisini dedemin bıraktığı yerden sürdürmek yeşili, doğayı canlı tutmak için.

Bu da benim takvimimden bir yaprak. Seyit'in açtığı konu sayesinde dedemi anmış oldum. Toprağı bol olsun.

Emin bey,sanırım yazdıklarınızı çok iyi anlayabilen,duyabilen ve hissedebilen gruba mensubum.Çünki bizimde yüzlerce dönümlük taa dedelerden intikal ederek gelen o çiftlik arazisinde bugün hala elektrik yok ve gaz lambası var.Ne yalan söyliyeyim ben biraz teknoloji soktum ve tavanlarda 7-8 tane lüks lamba asılı.
Tokat-Sivas karayolu güzergahi bazı yerlerde değiştirilerek bir yenileme yapılmıştı.Bir yerde terkedilen eski güzergah yeni açılan yola çok yakın ve yeni yolda seyreden araçlar tarafından rahatça görülür durumdaydı.İşte bu yeni güzergahin ikinci yılı bahar aylarında orayı geçerken eski yol üzerinde insanların gözüne dürtercesine asfalt zemini yarıp başlarını uzatmaya başlayan yabani otlar olduğunu görüp büyük bir mutluluk ve sevinçle durarak bir süre onları seyretmiştim.
Dedenizin toprağı bol olsun.
 

Ynt: Bir Derin Hikaye

SaygınOzdemir' Alıntı:
Offroad yaptıklaırnı sanmayı bırakın, offroad'un ne oldugunu bıldıklerını bile zannetmiyorum.Kendilerini zararlarıyla tatmin eden zavallı gurubu.Malum ilanda tanık olduğumuz ve bundan sonrada olucağımız gibi çok insan var ama biz offroad grupları en başta DOĞA SEVERLER olarak bu işe başladık.Bu sitede yaşım küçük olmasına rağmen kamp alanında çevre temizliği yapanı da gördüm o sorumluluk anlatılacak gibi bir şey değil .Offroad sadece arazi araçlarının doğayla dans edişi değildir.Araçlarımızla beraber doğada ki zorlukları fark ederek dayanışma,yardımlaşma,paylaşma gibi insani duyguları geliştiriyoruz insani dedim video da ki konuşan varlıkların ne olduğunu çözmedim ,ama bu zorlukları yok ederek değil aşarak geçmek marifet oluyor.Uzatmadan o video da ki tablodan bir insan olarak utanç duydum.Bir doğa sever , offroad tutkunu olarak ki duygularımı ifade bile etmek istemiyorum saygılar.

Saygın,yazının sadece bir bölümüne atıfta bulunmak istiyorum;Arazi araçlarıyla doğada dans edilmez.Doğaya kafa da tutulmaz,sadece onun kurallarını iyi okuyup,onu kızdırmadan ve müsade ettiği ölçüde aradan sıvışabilmenin yolları aranır.Onunla dans edebileceğini ve ona kafa tutabildiğini sanan birgün bunun faturasını çok ağır bir şekilde öder.
 

Ynt: Bir Derin Hikaye

seyit' Alıntı:
Saygın,yazının sadece bir bölümüne atıfta bulunmak istiyorum;Arazi araçlarıyla doğada dans edilmez.Doğaya kafa da tutulmaz,sadece onun kurallarını iyi okuyup,onu kızdırmadan ve müsade ettiği ölçüde aradan sıvışabilmenin yolları aranır.Onunla dans edebileceğini ve ona kafa tutabildiğini sanan birgün bunun faturasını çok ağır bir şekilde öder.

Haklısınız.Anlatımımda yanlışlık olmuş özür dilerim.Doğada ki dans derken partnerinizle dans ederken bile eşinizin izin verdiği sürece dansta ilerlersiniz diye düşünmüştüm açıklama için teşekkür ederim.


Buggy' Alıntı:
Aklıma rahmetli dedem geldi. Maddi imkanı olmasına rağmen duman çıkarıyor, ağaçlara zarar verir diye hayatı boyunca yüzlerce dönümlük tarlalarına traktör, biçerdöğer sokmadı. onlar da sebeplensin diyerek hep insan gücü kullandı. Komşu çiftlikler makinalarla birkaç günde hasat yaparken biz öküzlerle, atlarla haftalarca uğraşırdık. 80'li yıllara kadar elektrik bile yoktu. Gaz lambasıyla oturur, suyu kuyudan çekerdik. Yaz tatillerini iple çekerdim, medeniyetin uğramadığı yere gitmek, meyve toplamak, sabahın köründe sulama yapmak, ahırlarda gübre temizlemek için.

Sonra ne oldu. Çevre beton yığınlarıyla sarıldı, DSİ tarım yapılmasın diye su kanallarını kapattı, belediye tarlanız arsa statüsüne girdi diye vergilerle vurdu. Dağ gibi dedem direnemedi, topraktan uzaklaşınca hastalandı ve hakkın rahmetine kavuştu.

Hüseyin Çöğür mutlaka biliyordur, sanat okulu ile istasyon arasındaki bölgeden bahsediyorum. 40 yıl önce istasyon caddesi sanat okulunda biter, sonra göz alabildiğince yeşillik başlardı. Şimdi tanınmayacak halde. Bazan google map'i açıp Kütahyanın yeşil kalmış tek bölgesini, dedemin tarlalarını seyrediyorum. Ağaçlar, otlar suya ulaşmışlar, hala yeşiller.

İşte ben de bu yüzden bu dağ başına kaçtım. Toprak sevgisini dedemin bıraktığı yerden sürdürmek yeşili, doğayı canlı tutmak için.

Bu da benim takvimimden bir yaprak. Seyit'in açtığı konu sayesinde dedemi anmış oldum. Toprağı bol olsun.
Emin bey anlattıklarınız gerçekten hissedilebilir bir şey değil.Biz sizin tabirinizle yeni nesiliz -sizin döneminize göre-ben kendimi şanslı hissediyorum çünkü azda olsa dediklerinizin birçoğunu görme imkanım oldu ama benim çocuklarım benim kadar şanslı olmayacak.Başınız sağ olsun tekrardan.Herkesin kaçıp kafasını dinleyecek bir yere olsa keşke.
 

Ynt: Bir Derin Hikaye

galiba herşeyin temelinde medeniyet yatıyor. çocukluktan verilen aile terbiyesi insanın hayatında bir yaşam tarzı haline geliyor, ama gel gör ki bizim memleketimizde bu işi layıkıyla yapabilen aile oranı çok düşük
 

Ynt: Bir Derin Hikaye

galiba değil direk öyle hocam..Terbiye, beyefendilik, duruş, asalet bunlar insanların içinde barınamazsa ardı arkası kesilmez talihsiz hikayeler raslantı olamaz..
 



Ynt: Bir Derin Hikaye


1999 yılından beri 4x4 merakım var, 2001 den beri de benim emektar CJ ile beraberliğim var, o da ailenin bir parçası oldu artık, yukarıda yazılanları keyifle ve bir kez daha öğrenerek ya ada hatırlayarak okudum.

Aslında ben farklı bir noktadayım,
diğer 4x4 meraklısı arkadaşları da üzmek, kızdırmak istemem ama, galiba yukarıda bahsolunan hassasiyetlere dikkat oranı CJ kullanıcılarında biraz daha fazla gibi,
ne bileyim,
ama yaştan,
ama marka tercihinden,
belki de tecrübeden
ya da maalesef nispeten genç arkadaşların pek de bilmediği ve yaşayamadığı bazı detaylardan ötürü böyle gibi.

bazı durumlarda fazlaca yazmak ya da konuşmak gerekmez, bir cümle ya da bir satırda kendinizden bir şeyler bulursunuz, yukarıdaki paylaşımları okuyunca benim hissiyatım da bu şekilde oldu.

işin güzel tarafı hala aynı düşünen birileri var diyebilmek,
işin kötü tarafı onlarla doğada beraber olamamak.

tesellimiz de
Allah ömür verir de bir gün yolumuz düşerse, kapısın çalıp, iki lafın belini kırabileceğimiz birilerinin var olduğunu bilmek.

hayırlısı olsun bakalım,
selamlar ...
 

Ynt: Bir Derin Hikaye

TEKNIKISLEM' Alıntı:
1999 yılından beri 4x4 merakım var, 2001 den beri de benim emektar CJ ile beraberliğim var, o da ailenin bir parçası oldu artık, yukarıda yazılanları keyifle ve bir kez daha öğrenerek ya ada hatırlayarak okudum.

Aslında ben farklı bir noktadayım,
diğer 4x4 meraklısı arkadaşları da üzmek, kızdırmak istemem ama, galiba yukarıda bahsolunan hassasiyetlere dikkat oranı CJ kullanıcılarında biraz daha fazla gibi,
ne bileyim,
ama yaştan,
ama marka tercihinden,
belki de tecrübeden
ya da maalesef nispeten genç arkadaşların pek de bilmediği ve yaşayamadığı bazı detaylardan ötürü böyle gibi.

bazı durumlarda fazlaca yazmak ya da konuşmak gerekmez, bir cümle ya da bir satırda kendinizden bir şeyler bulursunuz, yukarıdaki paylaşımları okuyunca benim hissiyatım da bu şekilde oldu.

işin güzel tarafı hala aynı düşünen birileri var diyebilmek,
işin kötü tarafı onlarla doğada beraber olamamak.

tesellimiz de
Allah ömür verir de bir gün yolumuz düşerse, kapısın çalıp, iki lafın belini kırabileceğimiz birilerinin var olduğunu bilmek.

hayırlısı olsun bakalım,
selamlar ...

1959-1960 yılları olsa gerek,İlk okul 3.sınıf.Neden bilmem fakat tüm okulu sinemaya götürmüşler.Filmde sahne alan üç adet alçak kaput Willys var.Belki MB belki CJ2A veya CJ3A.Belki karması,o detayı çıkaramıyorum.
Hayatımda ilk kez "Jeep" denilen aracı o filmde görüyorum."Kurdun eniği dağa doğru yürür" derler demek derinlerde tetiklenmeyi bekleyen birşeyler var.İşte o film tetiğe basıyor.Artık rüyalarımda bile öylesi bir safari ortamında ,altımda o jeeplerle dolaşır oluyorum.Jeepler çok yakıyor diye şikayetlenenler oluyor,ama nedense benim benzin hala bitmedi,o gün bindiğim jeep'in kontağını daha hala kapatmadım.
Sonra bir yığın hikaye.Günün birinde ihale edileceğini öğrendiğim bir CJ3B'nin ihalesine akıllarında fikirlerinde hiç olmadığı halde babamı ve birer yetişkin durumdaki ağabeylerimi günlerce uğraşıp ikna etmem (Ortaokul 1. sınıf) ,maceralı bir ihale sonucu o jeepi almamız,benim daha iki ay içinde o jeepte şoforluğu öğrenmem,çok kısa süre sonra ise yediğim onca zılgıtlara aldırış etmeyip tepeleyip geçtiğim o sarp yerlerde tekerlek izlerini gören bizimkilerin tüm saçları havada ve dehşete düşmüş halde etrafta beni aramaları,babamın sonunda " Seni çala çala öldüreceğim ama bende hapislerde sürüneceğim.Sen zaten kendini geberteceksin.Git ne halin varsa gör ve kendini kendin gebert bari!" diyip artık benimle uğraşmaktan vaz geçmesi vs., vs.
Kendime ait 1962 ile kader arkadaşlığımız nereden baksan 40 yıl.1980 CJ5 ise ortalama 10 yıllık.
Şu seyirci etaplı , emniyet şeritleriyle çevrili alanlarda o jeep sanki babasını öldürmüş de onun hıncını çıkarmaya uğraşıyorcasına ve parçalarcasına yapılan "Offroad" anlayışı bana hiçbir zaman hitab etmedi ve zevk vermedi. Videolarını dahi izlemiyorum.Eskiden ne GPS ne Navigasyon Cihazı vardı,fakat bir şekilde bulunduğum ilin dört pafta halinde ve 1/3000 ölçekli,herbir pafta o bölümde sınır olan komşu vilayetleride kısmen içine alan ,arazi konturlarını ve tüm kağnı yollarını dahi gösteren kopyalarını temin ettim.İşte bizim jeep yolculuklarımız arazide hep bu şekilde oldu.Belirlenen bir yönde,haritayı inceleyip hangi noktaya kadar nereden? sonrasında hangi dereyi hangi noktadan geçip daha sonra hangi yöne dönmemiz gerekir? vs..Jeep'in deposu ve ardındaki iki çanta bidon benzini bitirip ,bir köy bulana kadar epey de yürüdükten sonra muhtarı önümüze katıp kapı kapı dolaşarak evlerden koparabildiğimiz gazyağını bizim boş bidona doldurup onunla kendimizi bir benzinliğe atabilme çabaları falan.O ücra dağ köylerinde özellikle kadın nüfus ve ilkokul çağlarındaki çocukların hayatlarında ilk kez bir motorlu vasıta görüyor olup yüzlerindeki şaşkın ifadeleri izlemek gibi pek çok anı.Genç kuşak ne yapsın? Şimdi o köylerin hepsinin de artık yolları var ve üzerleri asfalt kaplama.Tabii farklı yöntemler geliştiriyorlar işte.Ama bunu yaparken doğal dokuya zarar vermesinler bari.Eski şantiye alanları,kum veya taş ocakları gibi yerlerde istedikleri kadar spin atsın ve araçlarını parçalayıp dursunlar.Hele hele zemin yaş iken o ot/çimen dokusu o kadar kolay tahrip olurki.Birde yan yan kaymalar ve çekilen patinajların toprağın üzerinde en fazla ortalama bir halı kalınlığı kadar olan otsu dokuya ne yaptığını düşünmeye de gerek yok zaten dikiz aynalarına baktıklaranda geçtikleri yeri ne hale getirdiklerini görüyorlar.Kendilerine sadece bununla gurur duyup duymadıklarını sorsunlar.
Evet ; Yolunuz düşerse kapım açıktır.
 

Ynt: Bir Derin Hikaye

TEKNIKISLEM' Alıntı:
Allah ömür verir de bir gün yolumuz düşerse, kapısın çalıp, iki lafın belini kırabileceğimiz birilerinin var olduğunu bilmek.

hayırlısı olsun bakalım,
selamlar ...

Benim kapı genellikle kapalı, köpekler kaçmasın diye.

Ama çalarsanız açılır, belini kıracak iki değil ikiyüz laf bile bulunur :smiley:
 

Ynt: Bir Derin Hikaye

Buggy' Alıntı:
Benim kapı genellikle kapalı, köpekler kaçmasın diye.

Ama çalarsanız açılır, belini kıracak iki değil ikiyüz laf bile bulunur :smiley:
Jeepten aşağı inmeden korna çalarım.Umarım tenteyi yırtıp içeri dalmazlar.(Durup dururken iki hikaye daha aklıma geldi.)
Birincisi korna çalma üzerine;Ben aslında hemen hemen hiç korna çalma adeti olmayan biriyim.Sadece biryerde durup da beni farketmeyen birinin dikkatini çekmem gerekirse,söz gelişi bir iş yeri önünde durup içeriden birinin bakmasını istemek falan gibi,işte o zaman çok tedirgin ve hafif hafif basarım.İşte böyle bir olayda kornamın çalmadığını farkettim ve herhalde sigortası oksitlendi.sonra bir ara bakarım düşüncesiyle geçiştirdim ve unuttum.Çok uzun bir süre sonra ,çiftlikte tek başıma bir orak mevsiminde günün aşırı yorgunluğu ile nihayet eve geldiğimde yemek yapacak dermanımda kalmadığından elime geçen iki paket hazır çorbayı sıcak su ile yapıp içtim.Gece saat 23.30-24.00 suları şiddetli bir bulantı ile uyandım.Kısa süre sonra ellerimden ve ayaklarımdan başlayıp yavaş yavaş kol ve bacaklarıma doğru yürüyen bir soğuma.Olay gıda zehirlenmesi ve kasıtlı yapılan çıkarma operasyonları da sonucu etkilemedi.Şehre ulaşabilme umuduyla jeepe bindim.8km ilerimizdeki bir köye yaklaşık 600 metre kala artık tükendim.Artık kesin ölüyorumda bari jeepte kalayım belki gün içerisinde bazı köylüler jeepin hiç yerinden oynamamış olmasından kuşkulanıp beni nasıl olsa bulurlar.Aşağıda ölürsem belki tilki falan ağzımı burnu kemirir hiç deyil eksit uzuvla gömülmeyeyim dedim.Yarım saat kadar sonra biraz bir güç toplayıp tekrar devam kararı verdim.10 km kadar sonra ikinci bir köy girişi yakınlarında ve tam da köy mezarlığı önünde yine kaldım.Bir süre geçtikten sonra yine devam kararı ve dağlık alanı zar zor indim .Aşağıda bir köy daha var ve o köyde iyi de bir ahbabım bulunuyor üstelik evi köye girmeden ve tam yolumun üstü.Ancak köyün sulama göletinden gelen bir kanal var ve evin önünden geçiyor.Bir noktada köprü tarzı birşey yapmış,evine onun üzerinden geçiyor.Ben artık iyice bitmiş halde ve gece karanlığında bu geçiş noktasını kaçırdım.Evin yola uzaklığı 50 metreden fazla ve bende ne bağıracak ve nede artık geri geri geri gidecek derman var.Tek şansım korna ile sesimi duyurabilmek.Saat 3.00-3.30 suları.İşte tam o sırada kornamın çalmıyor olduğunu hatırlayıp o güne kadar bakmamı" Kader bu ağı demek ki böyle ördü" düşüncesiyle öylesine kornaya basmamla onun çalmaya başlaması.( Ben bu Willys'i boşuna bukadar sevmiyorum)
İkincisi;Allah rahmet eylesin Çolak Hafız'ın Mustafa dediğimiz biraz da şer tabiatlı bir ağabeyimiz vardı.Bir sabah saat 6.00 suları kapıyı ele aldı ve "Tez giyin de gel hele . Dün akşam duydum ......köyünde çobanlara iki yavrusuyla bir ayı rastlamış ,onlarda anasını vurmuş.Yavrulardan birini de itler yırtmış ama diğerini köye getirmişler.Bunlar onuda öldürmeye öldürür hemen gidip şunu alalım " dedi.İtiraz kimin haddine,hemen giyinip çıktım.Neyse köyde bu yavruyu bulduk.Av köpeği kadar var.Zar zor bir çuvala koyduk ve jeepin içine atıp dönüş yolunu tuttuk.Tabii jeepte sadece ikimiz yok.Ben dahil beş kişiyiz ve birde çuvaldaki yavru ayı.Ayı önde oturanın ayaklarının dibinde.Yolda bir ara debelenirken debelenirken o çuvaldan çıkmasınmı? Seyir halindeki bir jeep içindeki tabloyu düşünün.Ben nasıl durdum ve nasıl balıklama dışarı atladım hatırlamıyorum.Öndeki de aynı şeyi yapmış.Birsürü bağır çağırın ardından ayı yavrusu açık olan sağ kapıdan kaçtı.Arkadaki üçlü ise dikenli tel üzerine balıklama atlamış gibi üst baş yırtık,el-yüz kendine jilet atan ballyciler gibi ama hiçbirşey konuşmuyor olarak birer birer dışarı çıkıp kaçan ayının peşinden bir süre baktılar.Dakikalar sonra bizim o şer rahmetli henüz ağzını açıp hiçbirşey konuşmamışken ve o perişan haliyle aniden yavrunun peşinden koşmaya başladı ve yetişip tekrar yakaladı.Zaten o koşmaya başladıktan sonra herkes bir komut almışcasına arkasından aynı şeyi yaptı ve yavruyu tekrar çuvala koyup aldık geldik.
Yani sizin köpekler de tenteyi yırtıp içeri dalsalar bile sorun deyil.Artık yüreğimiz birkez yırtıldı nasılsa.
 

Ynt: Bir Derin Hikaye

seyit bey sizin gibi doğa sevdalısı birini tanımayı isterim.bende yeni yeni emeklemeye başladım bu konuda.araziyi aldım dağın başında ve kuş uçmaz kervan geçmez bir yere adım atmak üzereyim.tek kaygım benim almış olduğum arazinin karşısındaki araziyi sattırmamaya çalışıyorum yada benim gibi doğayla başbaşa kalacak birinin almasını istiyorum.çünkü koskoca ormanda başka arazi yok inşallah akıllı birileri gelir :D
 



Ynt: Bir Derin Hikaye

seyit' Alıntı:
Zaten o koşmaya başladıktan sonra herkes bir komut almışcasına arkasından aynı şeyi yaptı ve yavruyu tekrar çuvala koyup aldık geldik.
Yani sizin köpekler de tenteyi yırtıp içeri dalsalar bile sorun deyil.Artık yüreğimiz birkez yırtıldı nasılsa.

Ayı yavrusu ne oldu sonra, merak ettim.

Bende de yaban hayvanları ile ilgili epey hikaye vardır, aklıma geldikçe gülerim.
15 yaşlarındayken bir yaz günü beş çocuğun eline düşmüş bir yılan yavrusu gördüm. 70 santim boylarında bir karayılan. Aldığı sopa darbelerinden şaşkınlaşmış, sağa sola kaçmaya çalışıyor ama veletler sopalarla dürtükleyip eziyet ediyorlar. Ellerinden almaya kalksam, mahalle onların, hır çıkacak. Satın bana dedim, pazarlıkla bir liraya anlaştık. Yanımdaki 50 kuruşu peşin verdim yılanı kuyruğundan kaldırıp aldım. Paranın kalanı için dedemin çiftliğe kadar birlikte gittik. Para isteyeceğim, evde kimse yok. Aklıma anneannemin sürekli bozuk para istiflediği minder altı geldi. İki tane 25 kuruş çalıp çocuklara verdim, yılan benim oldu. Bol delik açtığım bir gaz tenekesi ve üzerine bir cam kapakla bir yılan evi yaptım. Yılan süt içer diye duymuştum, hikayeymiş meğerse. Sinek, böcek, su. Başka birşeye yüz vermedi. İki gün sonra kendini toparladı ama onunla ilgilenmek o yaşlarda bana cazip geldiği için salamadım. Bir de gezinti torbası yapmıştım. Dışarı çıktığımızda kaçıp saklanamayacağı bir yerde dolaşmasına izin verir sonra yine torbasına koyardım. Tatilimin sonuna kadar bir ayı birlikte geçirdik. Tatil dönüşü bir taş duvarın dibinde serbest bıraktım, saniyesinde yok oldu.

Birkaç yıl sonra da kanadı yaralı bir kartal maceram olmuştu. Onu 50 kuruşa kapatmıştım ama tamamen iyileşmesine zamanım yetmedi. Az da olsa uçabilecek durumda ormana bırakmıştım.

Şimdi oturduğum bölgede de mayıs - temmuz arası yılan kaynıyor ama zehirsiz türü yok. Neredeyse tamamı engerek. Bahçe duvarlarım yüksek olduğu için nadiren bahçeye giriyorlar ama kediler hemen peşine düşüp haber veriyorlar. Bir köşede sıkıştırıp ucuna ip halka taktığım sopayla yakalıyorum ve hop dışarı. Eşim bu konuda biraz hassas olduğundan gözden kaçabilecekler için mayıs başına kadar bahçedeki tüm otlar biçilmiş oluyor. Yılanlar yüzünden bölgede bir özdeyiş bile yayılmış durumda "Ramazanda imamdan, haziranda yılandan sakın" diye. Haziran çiftleşme mevsimleri, saldırgan oluyorlar.

Şu sıra, hayvan koruma derneği başkanı olan eşimin de ilgilendiği, belediyeye ait köpek barınağında yaralı bir şahin var. Veteriner saçmaları temizledi ve iyi durumda. Onu gözüme kestirdim ama çok kötü bakıyor. Bir de benim meraklı köpek koklamaya kalkarsa gözünü çıkartır diye çekiniyorum.

Seyit bey, korna kullanmayı ben de sevmiyorum. CJ'de normal kornanın dışında uzun yolda sollamalarda ara sıra kullandığım marin tip bir korna daha var ama sesinin nasıl olduğunu bile unuttum. Şehir içinde motorun sesi, şehir dışında selektör yeterli ikazı yapıyor.

Image2
 

Gezenbilir bilgi kaynağını daha iyi bir dizin haline getirebilmek için birkaç rica;
- Arandığında bilgiye kolay ulaşabilmek için farklı bir çok konuyu tek bir başlık altında tartışmak yerine veya konu başlığıyla alakalı olmayan sorularınızla ilgili yeni konu başlıkları açınız.
- Yeni bir konu açarken başlığın konu içeriğiyle ilgili açık ve net bilgi vermesine dikkat ediniz. "Acil Yardım", "Lütfen Bakar mısınız" gibi konu içeriğiyle ilgili bilgi vermeyen başlıklar geç cevap almanıza neden olacağı gibi bilgiye ulaşmayı da zorlaştıracaktır.
- Sorularınızı ve cevaplarınızı, kısaca bildiklerinizi özel mesajla değil tüm forumla paylaşınız. Bildiklerinizi özel mesajla paylaşmak forum genelinde paylaşımda bulunan diğer üyelere haksızlık olduğu gibi forum kültürünün kolektif yapısına da aykırıdır.
- Sadece video veya blog bağlantısı verilerek açılan konuların can sıkıcı olduğunu ve üyeler tarafından hoş karşılanmadığını belirtelim. Lütfen paylaştığınız video veya blogun bağlantısının altına kısa da olsa konu başlığıyla alakalı bilgiler veriniz.

Hep birlikte keyifli forumlar dileriz.


GEZENBİLİR TV

GEZENBİLİR'İ TAKİP EDİN

Forum istatistikleri

Konular
103,476
Mesajlar
1,518,504
Kayıtlı Üye Sayımız
172,127
Kaydolan Son Üyemiz
agalandarli

Çevrimiçi üyeler

SON KONULAR



Geri
Üst